Читать книгу Safahat (Mehmet Akif Ersoy) онлайн бесплатно на Bookz (3-ая страница книги)
bannerbanner
Safahat
Safahat
Оценить:
Safahat

3

Полная версия:

Safahat

Azim

Sa'dî, o bizim Şark'ımızın rûh-i kemâli,Bir ders-i hakîkat veriyor, işte meâli:154«Vaktiyle beş on kâfile sahrâya düzüldük;Gündüz yürüdük hep, gece bir menzile geldik.155Çok geçmedi, baktım, bir adam hâsir ü hâibKoşmakta… Meğer eylemiş evlâdını gâib.156Bîçâre gidip haymelerin hepsine sormuş;Bir taş bile görmüşse, hemen oğluna yormuş.157Âvâre peder, nerde bulursun! derken…Gördüm ki ciğer-pâresinin tutmuş elinden,158Lebrîz-i meserret geliyor bizlere doğru,Taşmış da gözünden akıyor şimdi sürûru!159Yaklaştı şütürbâna nihâyet, dedi yekten:«Evlâdımı buldum… Nasıl amma? Onu bilsen…160Karşımda ne görsem, «O!» dedim geçmedim asla.161Aldatsa da tahminimi binlerce heyûla,Azmimde fütûr eylemedim, ye'si bıraktım…Mâdem ki dünyâdadır elbet bulacaktım…162Kumlarda yüzüp, zulmetin a'mâkına daldım;Hep rûh kesildim… Ne boğuldum, ne bunaldım.Tevfîk-i İlâhî edip en sonra inâyet,Gördüm gözümün nûrunu karşımda nihayet.»163İm'ân ile baksak oluyor işte nümâyan.Sa’dî bize göstermede bir meslek-i irfan:164Bir gâye-i maksûda şitâb eyleyen âdem,Tutmuşsa bidâyette eğer azmini muhkem,Er geç bulacak sa'y ile dil-hâhını elbet.Zira bu şu’un-zâr-ı tecellîde, hakîkat,Tevfîk, taharrîye; taharrî ona âşık;Azmin de emel lâzımıdır, gayr-ı müfârık.Olsun da emel azm ü taharrîye mukârin;Tevfîk zuhûr eylemesin sonra… Ne mümkin!165Ba'zen iki üç haybet olur rehzen-i ümmîd…İnsan o zaman etmelidir azmini teşdîd…Ye'sin sonu yoktur, ona bir kerre düşersenHüsrâna düşersin, çıkamazsın ebediyyen!Mahkûm olarak ye'se şu bîçâre peder de,Evlâdını şâyed o karanlık gecelerde,Vaz geçmiş olaydı aramaktan, ne bulurdu?Elbet biri candan, biri cânandan olurdu!166

Seyfi Baba

Geçen akşam eve geldim. Dediler:                                                                                                                   – Seyfi BabaHastalanmış, yatıyormuş.                                                                                        – Nesi varmış acaba?– Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.– Keşki ben evde olaydım… Esef ettim, vah vah!Bir fener yok mu, verin… Nerde sopam? Kız çabuk ol!Gecikirsem kalırım beklemeyin… Zîrâ yolHem uzun, hem de bataktır…                                                                                                – Daha âlâ, kalınız:Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak,«Gel!» diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine.Boğuyordum müteveffâyı bütün âferine.Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,Çifte sandal, yüzüyorduk; o yüzer, ben yüzerim.Çok mu yüzdük, bilemem, toprağı bulduk neyse;Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun…Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;Kâh olur, mürde şuâ’âtı düşer bir mezara;167Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;168Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;169Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, üryan,170Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyanHânüman yoksulu binlerce sefîlân-ı beşer;171Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!Serseri, derbeder, âvâre, harâmî, kâtil…Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandilBana göstermeli bir kerre… Niçin? Belli değil!Ya o bîçâre de rahmet suyu nûş eyleyerek172Hatm-i enfâs edivermez mi heman «cız!» diyerek?173O zaman sâmianın, lâmisenin şevkiyle174Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi…Ne yalan söyleyeyim kalbime haşyet geldi.175Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fenerGeçiyor… Sapmayarak doğru yürürlerse eğer,Giderim arkalarından… Yolu buldum zaten.Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!İşte karşımda bizim yâr-i kadîmin yurdu.176Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ipSarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekipAçıversem… İyi amma kapı zaten aralık…Galiba bir çıkan olmuş… Neme lâzım, artık,Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamakMerdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:—Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun…Hele dinlen azıcık, anlaşılan yorgunsun.Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın…Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım,Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,177Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,178Şâir olsam yine tasvîri olur bence muhâl:O perişanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfi Baba.– Ihlamur verdi demin komşu… Bulaydık şunu, bir…– Sen otur, ben ararım…                                                                                            – Olsa içerdik, iyidir…Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme…Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,Başladım kaynatarak vermeye fincan fincan,Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.– Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.– Mehmet Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak içinDama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.Ne işin var kiremitlerde a sersem! desene!İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.Hadi aktarmayayım… Kim getirir ekmeğimi?Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; OsmanGece gündüz koşuyor, iş diye, bilmem ne zamanEli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç179Görüyorsun daha gelmez… Yalınızlık pek güç.Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!– Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.İhtiyar terleyedursun gömülüp yorganına…Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!Sızmışım bir aralık neyse, yorulmuş da meğer.Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,Önce amma şu fakîr âdemi memnun edeyim.Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!

İnsan

«Ve tez'umu enneke cirmun sagîrun, ve fike ntave-l’âlem-ul-ekberu» 180

İmam AliHaberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen,«Muhakkar bir vücûdum!» dersin ey insan, fakat bilsen…Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir:Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir:181Zeminlerden, semâlardan taşarken feyz-i Rabbânî,Olur kalbin tecellî-zâr-ı nûrâ-nûr-i yezdânî182Musaggar cirmin ammâ gâye-i sun'-i İlâhîsin;Bu haysiyyetle pâyânın bulunmaz, bîtenâhîsin!183Edîb-i kudretin beytü’l-kasîd-i şi'ri olmuşsun;Hakîm-i fıtratın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun.184Esîrindir tabîat, dest-i teshîrindedir eşya;Senin ahkâmının münkâdıdır, mahkûmudur dünya.185Bulutlardan sevâik sayd eder irfân-ı çâlâkin;Yerin altında ma'denler bulur nakkâd-ı idrâkin.186Denizler bisterindir, dalgalar gehvâre-i nâzın;Nedir dağlar, semâ-peymâ senin şehbâl-i pervâzın!187Havâ, bir refref-i seyyâl-i hükmündür ki bir demde,Olur dem-sâz-ı âvâzın bütün aktâr-ı âlemde.188Dayanmaz pîş-i ikdâmında mâni'ler müzâhimler;Kaçar, sen rezm-gâh-i azme girdikçe muhâcimler.189Karanlıklarda gezsen, şeb-çerâğın fikr-i hikmettir,Ki her işrâkı bir sönmez ziya-yı sermediyyettir;190Susuz çöllerde kalsan, bedrekan ilhâm-ı sa'yindir,Ki her hatvende eyler sâye-küster vâhalar zâhir.191Ne zindanlar olur hâil, ne menfâlar, ne makteller…Yürürsün sedd-i râhın olsa hattâ âhenîn eller.192Yıkar bârû-yi istibdâdı bir âsûde tedbîrin;Semâlardan inen te'yidisin gûya ki takdîrin!193Teharrîden usanmazsın, teâlîden teâlîyeAtıldıkça, «Atılsam şimdi, dersin, başka âtîye!»194Senin en şanlı eyyâmında, en mes'ûd hâlinde,Bir istikbâl-i dûra-dûr vardır hep hayâlinde.195O istikbâledir şevkin, odur ma'şûk-i vicdânın,O kudsî neşvenin şeydâ-yı bî-ârâmıdır cânın.196O şevkin dâim ilcâsıyle seyrin ıztırârîdir;Terakkî meyli artık fıtratında rûh-ı sârîdir!197Bütün esrâr-ı hilkatten haberdâr olmak istersin,Bu gaybistân-ı hîçâ-hîçten kurtulmak istersin!198Meâdın, mebdein, hâlin ki üç müthiş muammâdır…Durur edvâr-ı müstakbel gibi karşında hep hâzır.199Koşarsın bunların sevdâ-yı idrâkiyle durmazsın,Hakikatten velev bir şenime duymazsan oturmazsın.200Serâir perde-pûş-i zulmet olsun varsın isterse…Düşürmez düştüğün yeldâ-yı hirman rûhunu ye'se:201Emel, meş'al-keşin, bir reh-nümâ hem-râhın olmuşken,Tehâşî eylemezsin sîne-i deycûra girmekten,202Gelip bir gün tecellî etse mâhiyyât-ı masnûât,Taharrîden geçer, bir dem karâr eyler misin? Heyhât!203Tutar mâhiyyet-i Sâni', o en heybetli mâhiyyetOlur âteş-zen-i ârâmın, artık durma cevlân et!204Tevakkuf yok seninçin, daimî bir seyre tâbi'sin…Ne zîrâ hâle râzîsin; ne müstakbelle kâni'sin!205Dururken böyle bî-pâyan terakkî-zâr karşında;Nasıl dersin ya «Pek mahdûd bir cirmim» tutarsın da.206Meleklerden büyük, hem çok büyük tebcîle mazharsin:Tekâlîfin emânet-gâhısın bir başka cevhersin!207Hayâtın eksik olmazken ağır bir bârı arkandan;Ölümler, korkular savlet ederken hepsi bir yandan;Şedâid iktihâm etmekte müthiş bir mekânetle,Yolundan kalmayıp dâim gidersin… Hem ne sür'atle!208Senin bir nüsha-i kübrâ-yı hilkat olduğun elbet,Tecellî etti artık; dur, düşün öyleyse bir hükmet:209Nasıl olmak gerektir şimdi ef'âlin ki, hem-pâyenBehâim olmasın, kadrin melâikten muazzezken?210

Kör Neyzen

Elinde, nevha-i mâtem kadar acıklı sadâ211Veren, bir eski kamış; koltuğunda bir yedici;Şu kör dilenci, bakardım, olunca nâle-serâ,212Durup da merhameten dinleyen gelip gidici,Önünde boynunu bükmüş zavallı keşkülüne,Atardı beş para, onluk değilse bâri yine.Kırık sazıyla ederken zaman zaman feryâd,Gelirdi gûşuna onlukların tanîniyle213Birer nevâ-yı beşâret, birer peyâm-ı vedâd;214Birer sadâ ki: Neyin sîne-çâk enîniyle215Karışmayıp, yalınız dem tutardı sanki ona!Bu ses, bu manzara gayet hazîn gelirdi bana.Muhîti hep mütevâlî leyâl-i dûrâ-dûr…216Sabâh yok onun âfâk-ı târ-ı ömrü için!217Yüzünde hande-i ümmîdi andırır bir nûr218Görülmüyor! O mükedder, elîm çehre bütünKesîf bir bulut altında perde-pûş-i melâl…219Geçen zamanı karanlık, karanlık istikbâl!Nasıl hakîkat-i yeldâ? Hayatı git ona sor:220Bulur nazarları dünyâyı perde perde zalâm!Belâyı görmüyor ammâ bütün belâ görüyor,Bu kâinat-ı sefâlette eyledikçe devâm.Arar bulunduğu yeldâ-yı bî-tenâhîde221Zavallı, bir çıkacak yol sabâh-ı ümmîde!Görür şedâid-i eyyâma karşı dûşunda,222Siper vazifesini lîme lîme bir abacık.Fakat o sütre-i bîtâbı her hurûşunda,223Açar da dest-i inâdıyle rûzigâr; artık,Körün sakındığı üryan vücûdu meydânaÇıkar, göğüs gerer emvâc-ı berf ü bârâna!224Geçende çarşı içinden çıkınca baktım ki:Çamurlu taşlara yaslanmış inliyor sâil.225Hasırdı şiltesi, altında hem de pek eski,Şadırvan olmasa üstünde yoktu bir hâil:226Duyulmuyordu uzaktan neyin de şimdi sesi,Yakından ancak işittim o vâpesin nefesi!227O kendi kendine üfler mi yoksa inler mi?Ne dinleyen, ne duyan var… Bakıp geçer herkes.Mezardan akseden âvâzı kimse dinler mi?Zavallı, ölmeye bak, nâle-i tezallümü kes228Fakat durun… Yine keşkülde bir tanîn-i medîdDuyuldu… Âh ne nâzendedir sürûd-i ümîd229Şadırvanın, körü altında saklayan, saçağıDelinmemiş mi? Buluttan coşup gelen yağmur,O sakbeden uzanıp bir sicim gibi aşağı,230Zavallı keşkülü baktım yavaşça kamçılıyor,Duyunca kör, bunu bir cûş-i merhamet sandı,231Uzandı keşküle, heyhât, işte aldandı:Morarmış elleri boş çıktı, sâde ıslandı!

Acem Şâhı 232

“Be-merdî ki mülk-i serâser zemîn

Niyerzed ki hûnî çeked ber zemîn.” 233

SadiGürz-i girân-ı zulmünü ey kanlı nâsiye;Eyvân-ı zer-cidârına as ziynetin diye !234Al kanlı bir kefenle donat hayme-gâhını,Canlarla yak meşâil-i mâtem-penâhını!235Makberlerin hufeyre-i muzlim-dehanları,Dendân-ı gayz u kahra şebîh üstühanlarıYâd eylesin mezâlimini tâ ebed senin,Ey cephesi, kitâbesi bin kanlı medfenin!236Ey bir hayâle tuhfe kılan bin hakîkati,Ey âhenîn eliyle kazıp kabr-i milleti,Nûr-i hayât ufuklarını herc ü merc eden,Leylin şedîd zulmetini rûha mezc eden!Envâr-ı mihr-i fikri sen ey hâksâr eden,Meyyitlerin izâmı gibi târumâr eden!Ey hâdimi serâçe-i mâtem-feşanların!Rahş-ı akûr-i zulmüne pâmâl olanlarınGül-gonce-i mezârı mıdır tâc-ı devletin?237Tutmuşsa da avâlim-i efkârı şöhretin,Zannetme ki hükûmetinin efseriyledir…Sa’dî'lerin mezâr-ı çemen-ber-seriyledir.238Sa’dî'lerin mezârı, evet, bir avuç türâb…Tahtınsa bir cihan ki senin âsüman-meâb!Lâkin o kabre bence fedâ taht ü efserin…239Makber-güzîn olup da sükût eyleyenlerinFeryâd-ı vâpesînine değmez bu velvelen…240Mudhik gelir nigâh-ı temâşâma hâilen!241Bin mülkü, milleti yok eden pençe-i felek,Bir şahsı şüphesiz ebedî kılmamak gerek.242Mâzî ki işte makbereler mâverâsıdır,Milletlerin haziyre-i zâir-cüdâsıdır,243Atfeylesen nigâhını ka'r-ı zalâmına:Milletlere gözün ilişir na'ş nâmına!244Dârâ’ların o nâsiye-i târumârını,Ecdâdının izâmını, çökmüş mezârınıPîş-i nigâh-ı ibretine al da bir düşün…Çoktur bu rütbe dağdağa bir kabza hâk için!245İklîmler alan o muazzam Napolyon'unBir hufredir kazandığı şey. İşte bak onunEn son serîri makbere-i mâtemîsidir,Akreplerin nedîmi, yılanlar enîsidir!246Yer kalmamış sarây-ı muallâna bak utan:Mâtem-sarâylarla dolu sâha-i vatan!247Emr-i cihân-mutâı bu dünyâyı râm edenEslâfının -bugün düşünürsek- değil ikenToprak olan dehenleri feryâda muktedir,Hâlâ senin bu velvele-i nahvetin nedir?248

«Riyâset be-dest-i kesânî hatâst

Ki ez-destişan desthâ ber-Hudâst. 249

SadiBu müthiş velvelen İran'ı dâim inletir sanma.«Muzaffersin!» diyen sesler bütün hâindir, aldanma.250Zafer-yâb olduğun kimdir? Düşün bir kerre, millet mi?Adâlet isteyen bir kavmi vurmak gâlibiyyet mi ?251Nasîbin yok mudur bir parça olsun âdemiyyetten?Nasıl aldırmıyorsun yükselen feryâda milletten?252Emîn ol bunca mazlûmun yüreklerden kopan âhı,Tependen indirir elbette birgün lâ’netu’llâhı!253Sığınmış olduğun şevket-sarây-ı zulmü pek muhkemHayal etmektesin… Lâkin ne bârûlar, ne müstahkemPenâh-ı bî-amanlar, heybet-i Kahhar-ı Mutlak’la,Kökünden devrilip bir anda yeksân oldu toprakla!254O, bir çok memleket vîran edip yaptırdığın eyvanHarâb olmaz mı? Kabristâna dönmüşken bütün İran?255Evet, İran'ı kabristâna döndürdün, helâk ettin;Kefen yaptın girîbân-ı ümîdi çâk çâk ettin!256«Bütün dünya için bir damla kan çoktur» diyorlar, sen,Şu mâsum ümmetin seller akıttın hûn-i pâkinden!257Yüzünden perde-i temkîni artık kaldırıp attın:Ne mâhiyyet, nasıl fıtrattasın, dünyâya anlattın!258Livâ’ül-hamd-i hürriyyet iken İslâm için gâyet,Nedir pâmâl-i istibdâdın olmak öyle bir râyet?259Kazak celbeyleyip tâ Rusya'dan, sâdâtı çiğnettin;Yezîdin rûhu şâdolsun… Emînim çünkü şâdettin!260Şehâmet gösterip binlerce beytullâhı bastırdın;Şecâat arz edip birçok ricâlullâhı astırdın!261Ne Allah'tan hayâ ettin, ne Peygamber'den âr ettin:Devirdin kâ'be-i ulyâ-yı dîni, hâk-sâr ettin!262Hamâset-perverân-ı kavmi tuttun bir bir öldürdün,Umûmen Şark’ı ağlattın, umûmen Garb’ı güldürdün…263Hayır, hiçbir gülen yok, sızlıyor Garb’ın da vicdânı,Görüp ecsâd-ı mazlûmîne meşher hâk-i İran'ı!264O Sa'dîler, o Hâfızlar, o Firdevsî, o Râzî'ler,Gazâlî'ler, o Kutbüddîn, o Sa'düddîn, o KâdîlerYetiştirmiş; o Örfî'nin, o birçok şems-i irfânınZiyâsından tenevvür eylemiş; iklimi dünyanın,Bugün makhûr-i nâdânîsidir bir fırka haydûdun !265Nedir pinhan olan esrârı bilmem, bunda Ma'bûd'un.Hayır, Ma'bûd'a ircâında yoktur bunların mânâ:Yataklık eylemez cânîye -hâşâ- bir zaman Mevlâ.266Şehâmet-perverâ, Şâhâ! Zaman, bî-dâdı kaldırmaz;Hatâ etmektesin şâyed diyorsan «Kimse aldırmaz.»267Bu istibdâda artık bir nihayet ver ki: istikbâlKaranlık derler amma işte pek meydanda: İzmihlâl268

İstibdâd

Kardeşim Midhat Cemâl’e

Yıkıldın, gittin ammâ ey mülevves devr-i istibdâd,Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!Diyor ecdâdımız makberlerinden: «Ey sefîl ahfâd,Niçin binlerce mâ’sûm öldürürken her gelen cellâd,Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryad?269Otuz milyon ahâlî üç şakînin böyle mahkûmuOlup çeksin hükûmet nâmına bir bâr-ı meş'ûmu270Utanmaz mıydınız bir saysalar zâlimle mazlûmu?Siz, ey insanlık isti'dâdının dünyâda mahrûmu,Semâlardan da yüksek tuttunuz bir zıll-i mevhûmu!»271O birkaç hayme halkından cihangîrâne bir devlet272Çıkarmış, bir zaman dünyâyı lerzân eylemiş millet;273Zaman gelsin de görsün böyle dünyâlar kadar zilletOtuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet…274Bu bir ibrettir ammâ olmayaydık böyle biz ibret!Semâ-peymâ iken râyâtımız tuttun zelîl ettin;275Mefâhir bekleyen âbâdan evlâdı hacîl ettin;276Ne âlî kavm idik; hayfâ ki sen geldin sefîl ettin;Bütün ümmîd-i istikbâli artık müstahîl ettin;277Rezîl olduk… Sen ey kâbûs-ı hûnî, sen rezîl ettin!278Hamiyyet gamz eden bir pâk alın her kimde gördünse,279«Bu bir cânî» dedin sürdün, ya mahkûm eyledin hapse.Müvekkel eyleyip câsûsu her vicdâna, her hisse,Düşürdün milletin en kahraman evlâdını ye'se…Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun rûh-i İblîs’e!Değil kâbusun artık, devr-i devlet, intibâhındır.280Gel ey nâzende hürriyyet ki canlar ferş-i râhındır.281Emindir mevkiin: En pâk vicdanlar penâhındır.Serâpâ mülk-i Osmânî müeyyed taht-gâhındır.282Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipâhındır.283                                                                                                             – Bir gün evvel —Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz;Erir erir akarız semtimizde geldi mi yaz!Bahârı görmeyiz ammâ latîf olur derler…Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer.Demek, şu arsada ot bitse nev-bahâr olacak…Ne var gidip Yakacık'larda dem-güzâr olacak?Füsûlü dörde çıkarmaz bizim sokaklarımız;284Kurak, çamur, iki mevsim tanır ayaklarımız!Müneccimin, bereket versin, eski takvîmiHaber verir bize, mevsim şehirde gelmiş mi?Sıcak, ziyâde sıcak bir geceydi; baktım ki:Oturmak evde ölümden beter, dedim: belki,Çıkar dışarda gezersem biraz nefeslenirim;Epey de yorgunum ammâ gelince dinlenirim.Bizim müsamere meydanı yayla tümseğidir;Uzak çekerse de poyraz tutar, yazın iyidir.Giyip ayağmı çıkarken sopam yetişti hele…Emîn olup gidemem, çünkü, vermesek el ele.Odur cihanda benim, varsa yoksa, mûtemedim;Vakûr, hâtırı mer'î, vefâlı, çok denedim.Bizim sokakları tahmîn için deyin ki: Kuyu!Doğar şehirde güneş, yükselir minare boyu,İdâre kandili karşımda göz kırpar hâlâ;Gurûb ikindiyi bulmaz, leyâl hep yeldâ!285Nasılsa bedrin o akşam nigâh-ı sîmîni,286Tarassut etmek için sanki evlerin içini;287Dikildi safha-i mînâda semt-i re'simize.288Tavansız evlere, yâ Rab, ne hoş bir âvîze!Dur ey sirâc-ı ezel, gitme olduğun yerden:289Biraz şu sahne-i deycûru okşasın şu'len.290Şu'â-i muhriki altında, gündüzün, şemsinYanan alınlar için bir hayât olur lemsin…291Açıktı pencereler; sağlı sollu her evdenGelirdi türlü sadâlar, acıklı, ba'zen şen.—Bak anne, aydede bak bak!                                                                                                     – Aman da maşallahDeğirmi tabla kadar var…                                                                                         – Susundu Ayşe, günah.—İlâhi teyze tuhafsın, neden günâh olacak?—Günâh dedim ya, bırak şimdi…                                                                                               – Haydi sen de bunak!—Bunak, munak deme billâhi çarparım elimi…Aşifteler sizi… Âhir zaman tevekkeli mi!Evin birinde nevâ-sâz bir güzel ûdî;292Birinde cezbe-fezâ bir sadâ-yı dâvûdî,293Tilâvet etmede Kur'an; gelip geçenlerseAyakta irkiliyor incizâb edip o sese.Duyulmasın mı biraz sonra başka bir acı ses?Aceb ne var? diyerek koştu önceden herkes;Fakat gidenlere baktım ki kaldırıp tabanı,Bucak bucak kaçıyor; kaç bilir misin amanı!Kısıldı karşıki evlerde mumların hepsi,Kısıldı sanki bütün bir mahallenin nefesi!Kesildi nağme-i Kur'an, kesildi nağme-i sâz;Zaman zaman duyulan sâde bir rakîk âvâz.Niçin kaçıştı ahâli, ne var ki yâ Rabbi?Yavaş yavaş sokulur, anlarım nedir sebebi.Ne manzaraydı, İlâhî, o gördüğüm sahne!Beş on herif yapışıp bir fakîrin ellerine,Sürüklüyor; öteden bir kadın diyor:                                                                                                                        – Bırakın!Kocam ne yaptı? Nedir cürmü bî-günâh adamın?Zavallının büyük evlâdı öldü askerde;İkinci oğlu da sürgün Yemen'de bir yerde.Acıklı, göğsü sakat koyverin, didiklemeyin;Günahtır etmeyin, oğlum, ayıptır eylemeyin.Efendi kim, ne bilsin? Bilirse hem ne çıkar?Kilercisiyle uzaktan biraz hısımlığı var.Geçende komşuyu görmüş, demiş: Selâm söyle.Demek alınmayacak Tanrı’nın selâmı bile!Köpek sürür gibi insan sürüklenir mi ayol?– Kadın, çekil döverim ha! Sokulma, haydi defol!– Herif bırak, diyorum… Durdu işte bak nefesi.– Ne dırlanıp duruyor? Susturun canım şu pisi!Demez miyim size ben her zaman ki «dağdağasız»Yapın? Eşek gibi siz hiç lâf anlamaz mısınız?– Kadın, paşam, ne yaparsın?                                                                                          Paşam mı? Nerde paşa?Şu korkuluk gibi dimdik duran herif mi? Paşa!Tasavvur et: İki arşın kazık kadar bir boy!Getir de üstüne kalpaklı bir kemik kafa koy.Ocak süpürgesi seklinde bir sakal yaparak,«Senin bu işte yüzün, al!» deyip o yüzsüze tak.Ocak süpürgesi, lâkin süpürmüyor, yıkıyor;Nedense bittiği yerden cenâzeler çıkıyor!Budak delikleri tarzında aç da çifte oyuk,Büyükçe bakla kadar alnının az altına sok.Bilir misin çalı altında gizli inler olur:Yılan sabah çıkar, akşam usulcacık sokulur.Bıyık o kırda yetişmiş diken yemişli çalı;Ağız da in gibi asla görünmüyor, kapalı.Bu şekl-i mûhişi mümkünse bir düşün şöyle,294Paşam dedikleri u'cûbe işte aynıyle!Belinde seyf-i «sadâkat», elinde bir kamçı,Ferik nişanları altında gördüğüm umacı,Ziyâ-yı bedr-i münîrin içinde, yâ Rabbi,Dururdu sîne-i îmâna girmiş ukde gibi!Semâ, zemîn bütün envâr iken o pis gölge,Cebîn-i pâkine leylin ne pâyidâr leke!—Kuzum, nasıl paşasın, görmüyor musun? KocamıSürükleyip duruyorlar…                                                                                                    – Defol kadın, adamıVurunca öldürürüm ha! Benim şakam yoktur.– Çekil hanım, paşa lâf dinlemez! Vurur mu vurur.Bilir misin onu! Şevket-meâb Efendim’izinBirinci bendesidir…– Hay yetişmesin pampin!—«Sürün!» demiş, ona Şevketli'nin irâdesi var.—Sürüm sürüm sürünün tez zamanda alçaklar!Ya sen, zebâni kıyâfetli, gulyabâni paşa!İlâhi yumru başın bir geleydi sivri taşa!Yılan bakışlı şebek, bir bakın şunun gözüne!Kazık boyundan utan …Tû! herif, senin yüzüne!Sakın mahallede erkek bırakmayın, götürün.Sayıyla vermediler, öyle, posta posta sürün!Bakın şu hayduda, durmuş yıkın diyor evimi!Torunlarım ya herif, aç kalıp dilensin mi?Mahallemizde de çıt yok, ne oldu komşulara?Susup da kurtulacak sanki hepsi aklısıra.Ayol, yarın da sizin hânümânınız sönecek…Ne var sıçan gibi evlerde şimdiden sinecek?Yazık sizin gibi erkeklerin kıyâfetine…—Yetişti yaygaran artık… Çekil kadın evine!Atın şu kaltağı gitsin, tıkın hemen içeri.—Paşam, bayıldı kadın.—Anlamam o hileleri.Demek ki bekleyelim gelsin âlemin keyfi…Saat üç oldu, geciktik, omuzlayın herifi.Refîk-i ömrü giderken cenâze hâlinde,295Serildi, kaldı kadın âşiyân-i lâlinde,296Benim de bitti nihâyet tahammülüm, tâbım;Boşandı seyl-i dümûum, boşandı a'sâbım.297Utandım ağlayarak, ağladım utanmayarak!Diyordu sanki o bîçâre karşıdan:                                                                                           – Alçak,Demin gerekti hamiyyet! Hem ağlamak ne demek ?Figân ederse kadın, susturur koşup erkek.Eve döndüm, bütün o fâcialarGeldi karşımda durdu subha kadar.298Döndü dîdemde bin hayâl-i elîm!Öttü beynimde bin figân-ı yetîm.Ağlasın inlesin de bir mazlûm,Olayım seyre sâde ben mahkûm!Yalınız ben miyim fakat câni?Kim çıkıp «Yapmayın!» demişti, hani?Sustu herkes duyunca feryâdı,Kimsecikler yerinden oynamadı.Sesi hattâ kısıldı Kur'ân'ın,Sustu gûyâ sadâsı Mevlâ'nın!Sus! O susmaz: nidâ-yı tehdîdi,Dinle bak nerden in'ikâs etti:Arnavutluk'ta gürleyen toplarGeliyor işte pâyitahta kadar!299

Hürriyet

– İki gün sonra —

Beyaz entarisiyle kar gibi kız,Sanki cennetten inme zâde-i hûr;300Ya seher-pâredir ki perrandır301Dûş-i nâzında bir sehâbe-i nûr.302Kuşanıp bir nitâk-ı hürriyet303Geziyor hâk-dânı dûrâ-dûr!304Hâle-dâr eyleyince bedri şafak305Bu kadar dil-nişîn olur ancak.Ya şu oğlan, şu tostopaç afacanKi fezâlar gelir sürûruna dar;Taşıyor sanki sığmıyor kabına…Kendisinden büyük de bayrağı var!Geçti mâzî denen o devr-i melâl,Haydi feth et: Senindir istikbâl.Koşuyor el ele vermiş iki kardeş; birininYaşı beş yoksa da, var altı kadar diğerinin.Bakıyor arkalarından dayanıp değneğine,Hayli düşkün bir adam:                                                                 —Kız o ne ? Düştün mü yine!Sana bin kerre dedim koşma, yavaş git, yaramaz!Haydi kalk ağlama… Söz dinlesen olmaz mı biraz?Silkiver üstünü, Ahmet, bakıver ağlamasın.—Ağlamam ağababa…                                                                      – Artık yetişir, oynamayın.Söktü baktım ki hemen bir alay etfâl öteden,306O nasıl mevkib-i şâdî, o ne âlem, görsen!307Her çocuk bir kocaman bayrak edinmiş, geliyor;«Yaşasın!» sesleri eflâke kadar yükseliyor.Görerek yapma değil hem, ne tabîî etvâr!Şu yumurcaklara bak: Sanki ezelden ahrâr!308—Bağırın haydi çocuklar…                                                                                           – Yaşasın hürriyyet!Derken alkış geliyor; sonra da nevbet nevbet,Ya Vatan Şarkısı, yahut ona benzer bir şeyOkunup, her köşe çın çın ötüyor… Hey gidi hey!Bir mezarlık gibi dalgın yatıyorken, daha dünŞu sokaklarda bu gün dalgalanan rûhu görün!– Biz de gitsek azıcık, ağbaba, olmaz mı?                                                                                                         – Gidin.Çok koşup terlemeyin ha! Amanın dikkat edin.İki kardeş dalarak lücce-i etfâle hemen,309İki dürdâne-i ismet gibi yüzmekte iken;310Bakarak arkalarından bu güzel yavruların,Döndü birdenbire sîmâsı, duran ihtiyarın.Ne için ağladı? Bilmem. Şunu duydum yalınız:– Âh bir kerre gelip görse Yemen'den babanız!..
bannerbanner