Читать книгу Unuttuğun Yerdeyim (Memmed İsmayıl) онлайн бесплатно на Bookz (3-ая страница книги)
bannerbanner
Unuttuğun Yerdeyim
Unuttuğun Yerdeyim
Оценить:

5

Полная версия:

Unuttuğun Yerdeyim

Alnımdakı Çapık 149 Yeri…

Gafil değen sapan taşıAlnımdaki çapık yeri.Bir ağrının can yaddaşıBahtımın karışık yeri…Taşın başla ne işi varNiye kara taş, ak etmiş?Bile bile taş bahtınıHoş bahtıma calak etmiş…150Gezip o taşı bulsaydımYa da o taşı atanı.Belki düzeltebilirdimBaşımdan geçen hatanı…Hele de alnımda dururKaderin kalın yazısı.Alın yazıma calanmış,O taşın alın yazısı…Aklımdan geçen fikirdenKendim de hayrete düştüm:Taş yerinde ağır olurBen niye gurbete düştüm?Akşamdan sabaha kadarDüşün sen, başın elinde…Yeri yurdu bilinmeyenBahtım, o taşın elinde…

Hazırlan O Dünyaya

Gönlünü Tanrı’ya aç,Ölümsüzdür bu inanç.İğneyi yakana sanc151Akşamları bir komşuyaGiden gibi hazırlan.Yediden yetmişe dön,Gelmişsin gitmişe dön,Yitiği yitmişe dönSeni bir yitiren var,Yiten gibi hazırlan.Ölüm nedir bilmeden,Ölmek gerek, ölmeden.Bu dünyaya gelmeden,O dünyada verdiğinVaden gibi hazırlan.Argacı, erişi ne?Fikir ver her işine.Hazırlan o dünyaya,İlahi görüşüne:Yüzünü görmediğinVatan gibi hazırlan.

Varın Yoksul Ölkesi

Haritada bir damla,Kara mazot lekesi.‘Var’ı başına bela‘Var’ın, yoksul ülkesi.Yüreğinin karasıYüzünü ak eylemez.Bir kendi, bir yarasıBurun damak eylemez.Ayağa dolaşanlar,Bakarsın, göze çarpmaz.Ölüm, öldürmek için,Düşüp mert arar, tapmaz.152Hani “Odlar Ülkesi”,Neyi ak güne çıktı?Yüreğinin lekesiVurup yüzüne çıktı.Hakikatin hayatta,Şikeste doğduğu yer.Yalanın kaydiyattaVatandaş olduğu yer.Zaman nefsinin kuluFalına kaza çıkar.Ne lekeden kurtulur,Ne kıştan yaza çıkar.Güneş çıkar ya çıkmazBir ele fark eylemez.Öz nuru, göz nurunuIşığa gark eylemez…Karıdır kargışı da,Ömrün hazan çağı var.Çıkmak bilmez kışı daMutlak çıkacağı var.Ne doğdu yaz güneşi,Ne ay boylandı, battı:Şubatın yirmi beşiDört gün sonra da Marttı(r)…

Millet

Kuzeye yüz tutmuş, siyaset karıGüneye, kavurmuş hile rüzgârı.Şarka yön çevirmiş Hazar su serpmiş,Garba bacasının dumanı tepmiş.Sıkılmak öğrenir belki belekten,İpini bırakmaz dert, bilerekten.Göklere el açmış, Tanrı uzaktır.Yerlere yüz tutmuş, kısır topraktır.Bir yana bakmaktan bakıp dört yana,Baş alıp başını vermiş şeytana.İçine yüz tutsa bir gün, içineBelki kavuşurdu Tanrı gücüne!

Çanakkale İçinde

Çanakkale içinde vurdular beni…Anadolu türküsüYatmıştım, rüyamda ses geldi: Uyan!Ya Tanrı’ydı, ya da damarımda kan.Dedi: Kendine bak, kendine boylan;153 “Çanakkale içinde aynalı çarşı…”Giyindim, dar geldi ruhuma beden..Geldik yol ayrımına: Ya yar, ya vatan…Arzumun cevabı geldi cepheden:“Ana ben gidiyom düşmana karşı…”Boğaz boğulurdu, kısasa kısas,Eski mezarından boy verdi Bizans…Döş döşe, diş dişe, düşman çok, biz az:“Çanakkale içinde vurdular beni…”Hele kanım sıcak, toprağım nemiş…154Yenmek elde iken, yenilmek neymiş?Ruhum savaşlardan geri dönmemiş:“Ölmeden mezara koydular beni Koydular eyvah!”

Om Mani Pad Me Hum 155

Gökte güneş ile ay göz diker Himalay’a156Kaderin nazarından kum olur kadim kaya.Yattı mı rüyasında kaya görür hangi kum?Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!Hesabını bilmeyen, ne var, ne yok hesapta?Sevince götüren yol düğümlenir azapta…Tutuştukça tutuşur sönmek istese de mum;Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!Ne o yandır, ne bu yan, ne öyledir, ne böyle,Hiçtir, hiçi hiçle çarp, ömürden hesap eyleYerde her atılan him, gökte görünen ılgım;Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!Farkı ne dünya döner, ya başın mı dönmede,Özüne görünmeyen gözüne görünmedeYa aynanı ters çevir, ya da gözlerini yum;Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!Dünya sestir, işitip de tutamadığın ses.Şaşıp hevese düşme, tordur düştüğün heves…Yüreğinden geçenler toprağa düşen tohum;Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!Öğren amacı nedir, varlığa yok diyor, ‘yok’…Yok, ‘tok’a kafiyedir, varma, ‘var’da hayır yok;Avuçlarını aç, ne umarsan yokluktan um;Om mani pad me hum!Om mani pad me hum!

Sürek

IOv ovçudur, ovçu ov157Kovabildiğince, kov.Sürekçiler sürekliDört yandan kova kovaKovup yön verir ova..Yetti mi vakit, vadeNe yandan gelir bu ses?Yüz yol işitilse deBir yol göze görünmez…Ümit, açılan baca,Ovun da ayağı var.Ölümden kaça kaçaÖlüme kaçmağı var…Ya bir dağ geçidindeYa da sarp bir gedikteOvçu, eli tetikte…IIHayır, şer; gece gündüzYaşıyorlar yüz be yüz…Bu çiftler arasındaİnsan tek, oğlu tektir.Bu mu ömür sürmektirSürektir bu, sürektir…Yaprağınki külektirKayığınki kürektirİnsanınki, yürektir,Masal dili yüğrektir…158Alnındaki kırışlarMühletini karışlar,Ya bir yol ayrımında,Ya da menzil başındaTalih adlı gedikteÖlüm, eli tetikte…IIIHerkes geçer bu yoluBunun bir sonu yok mu?Ovun gözü dört olur,Göze görünmez ovçu…

Sarı Yaprak Nağmesi

Yuvamız isti159 sine,Isındık istisine.Bilmedik çetin iştir;Tutuşan ocak olmak.Öyle ki, ayak açtıkGünün ardınca kaçtıkBilmedik çetin iştir;Yeniden uşak olmak.Gün vurdu narin, narinDudağı kaçtı160 narın.Bildik nasıl şirinmiş;Çiçekten nübar161 olmak.Saçımıza den düştü,Sazımız kökten düştü.Bildik nasıl ağırmış;Sararan yaprak olmak!

Nar

IBir gecenin içindeDudakları açılmıştı yarıya.Bir seherin içindeGüneş döndü arıya;Mum eyledi, şam eyledi,Günü akşam eyledi,Adice bir kabuğuNur dolu cam eyledi.İşte bak tane taneİşte bak, damla damlaDudağını dayayıpÇatlayan dudaklaraAlev içer adamlar…Yıldız yıldız taneleriTanelenir narin narin,                                               Narın.IINar mucize, nar ışıkEl vurup, göz göresiHazırca yer küresiToprak, güneş karışık.Bir kabuğun içindeNara bak, tane tane,Nara bak, mahal mahal,Nara bak ülke ülke,Dizilmiş hane, hane.Bu kıvrımlı hücreler,Devletlerin sayı mı?Nar, kürede yaşayanBeşerin sarayı mı?Bütün halklar bütün nar,Adamlar nar tanesi,Aynıdır her tanesiSevince, gama şerik,Ömürlük, hemişelik…162Halklar var, yarı kesik,Ortadan narı kesik.Nar belki bar demektir,Nar belki yar demektir,Nar belki nar demektir.Sözdü,Közdü,Gözdü nar…Sırrı açılana dekYa Rab! Nasıl dözdü163 nar?Bir tabak nar tanesiHaddin yoktur el vurasın.Gündüzü, gecesi varSözü var, hecesi var,Bir evde bir gardaşınBir bak, gör nicesi var.Budur, neyi var budur:Nevruz gören uykudur:Oku, “Yedi Gardaş”ıYedi nar çubuğudur…Yerin, göğün ruhudur.Nar öyle sır sandığı,Açın, insanlar bize.Talihin sır sandığıSihirli mektubudur.Nar bütünlük sözüdür,Arayı Aras kesmişNara bak, iki pare,Kim ala, kim apara…164

Katar Vagonları…

Şehir, vagonları uzak yollara           Atar tor gibi.Balıkçının çelik adalesiyleÇekilir, gerilir,           Katar tor gibi.Yarıp tünel gibi geçer geceden,Süzülüp akşamdan sehere çıkar.Bir ucu nerdeyse köyde sürünür,Bir ucu nerdeyse şehire çıkar.Dökülür bir deniz derinliğineÇetin geri döner, zora düşenler.Çabalar şehirle köy arasındaŞehirin attığı tora düşenler…

Bu Benim…

Bu benim ey kendim, tanımadın mı?Bu, o Memmed’dirBiraz kırılmış,Biraz sıkmış onu şehir havası,Dermanı, dağların seher havası…Beni tanımıyor yeni yetmeler,Ben mi çıkarmışım yâddan, adımı,Senin kucağında arzuladığımGünlerden dönerek gelmişim sanaBu benim, ey kendim, tanımadın mı?

İlham

Denizlere benzer fikrimiz bizim,Gâh yüzde oluruz, gâh da derinde.Her yeni bir fikir bulunduğundaYücelir insanın hür gözlerinde…Tohum filiz verir yer isinende,165Gezer duyguların yükü sinende.İlham dediğimiz bir ağaçtır ki,Meyvesi kâğıtta, kökü sinende…

O Hangi Meseldir

O hangi meseldir:                                                        “Âlemi bezer…”Dağıt gümanımı,Dağıt şüphemi.Büyük şehirlerdeUzak köylerinBekâr oğlanlarıÇınartek166 gezerKızları yol gözlerMenekşe gibi.

Oğuz Hele Uykudadır…

Su perisi, su perisi,Bu çoban şehvet harisi…Su perisi, su perisi,Ne işin vardı, bulakta?Doğruluk şöhret harisi,Eğrilik gözde, kulakta…N’olur o baktı, sen bakma,Bakma, sen baksan söz çıkar.Yakanı yakın bırakma,İçinden “Tepegöz” çıkar…Bakma, bu çoban şer atar,Hayrı şere calak eder.167Sonra yer, göğü aldatar,Gök, yeri taşgalak eder168.Öz özünü bulmayanlar,Özgelerle yüz göz olur.Sevgiden doğulmayanlar,169Doğunca, “Tepegöz” olur…Nerden buldun bu tezadı,Öğrendin mi neydi sehvin?Kanatların uçamadı,Ağır bastı insan yanın…Neydi bu alın yazında,Yarı insan, yarı kuştun.Bu yerle gök arasında,Hangisinden olmuştun.Bir yer de yok ki, sığına,Derdin düşmüştür arkama.Bir çobanın acığınaBütün Oğuz’u kargıma…Olur ya, azıtsam derdi,Azdırmaz ki, ana betni.170Gökler geriye gönderdi,Yerlerin emanetini…Tarih kül oldu… Köz geçti,Kaldı ‘Ey dad-ı bidad’ı.Başına Tepegöz geçti,Oğuz hele uykudaydı…

Ben Gelende

B en gelende büyüklüğüRuhumla birdi.Adını ananlarınYeri Sibir’di.171Bir Tanrısal histi,Su çekendi,Sonu görünmeyen izdi.Toprağa düşen tohum gibiİçimde yeşerdiğinden habersizdi…Adımına dar gelirdiTarihin dolayları…Göçebe yollarındaMecali yoktu yapsın,Hayalinde yükseltirdiEn güzel sarayları…Hedefi kızıl elmaSes yetmez bir hedefti.Bir ömür hasret yolu;Damağındaydı tadı!İçinde,Akıntıya karşı yüzüpKürü172 dökmeye giden173Bir balığın inadı…Hedefi kızıl elmaSes yetmez bir hedefti.Arada ne olduysaTalihi geri tepti;Ben giderken;Adı boynuma yüktü.Türk’tü;Tarihin bir köşesindeBoynu büküktü,Büyük olanlarınDertleri de büyüktü…

Türk

Garbın garipliğineŞarktan türküler kattı.Tuz yerine dünyanınHamuruna ter kattı.İzleriyle birleşti,Yeryüzünün her katı…Kurdu ulusun diyeKurttan almış soyunu.Dönüp de tarihe sorEllerinin suyunu.“Adam” Âdem’den gelirIrkı yüce ırk olmuş.Hakka gönül açalıAdı dönüp Türk olmuş.Düşmanlar kale bilmişBaşındaki fesini.Göçüyle değiştirmişYerin haritasını.

Kadim Bir Türk Çadırı

Ömrüm bir yanık kösüdüKalmış hatıra çağları.Soğuk soğuk yeller dövdüAlev alev ocakları…Bin yıldır ekin ekerimHer karga bu şuma174 gelmez.Ne çekersem, ben çekerimHiçbir şey hoşuma gelmez.Aradığım bu ne yatır175Gelir, çıkarın176 altında.Dünlerin baharı yatırYarının karı altında.Hele istek, arzu şahtırÖmrün geçen yatırındaGönlüm bir yetim uşaktırKadim bir Türk çadırında…

Yele Bir Söz Söylemiştim…

Ümit yeri var mı gören177Sorağına178 kaçan yok.Mektup yazsan cevap verenZeng eylesen179 açan yok…Bir şey gelmez ellerindenHepsi lâldir, hepsi kar.180Yine Bağdat ellerindenGeri dönmez turnalar…Garip bağı bar getirmezSu yerine aksa kan.Güvercinler söz götürmezHaber vermez saksağan.Ne çoğalır, ne azalırNerden geldi bu çenler…181Yüreğime gölge salırYüreğinden geçenler.Ne o yandır, ne bu yandır,Yitmiş çıkış yolu da.Gözyaşını buharlandırÜmit kaldı buluda…Adım dilden dile düştüSazım zilden bemedi…182Yele bir söz söylemiştimSana bir şey demedi?

Orhun

Koynunda yeniden doğulsam Orhun,Özümü ‘od’una koy yakım gelim.Batsam sularına, boğulsam OrhunKurdanan kıyamete kalmağım geli.Hani sahilinde kurduğum saray?Zaman atlı bilmez, piyade bilmez.Bulak183 çağlarına gayıtmaz184 her çay,Her budak köküne gayıdabilmez.Bu Tanrı dağları lâldı mı, Orhun,Bir yürek kızdırıp, bir sır veren yok.Kısas kıyamete kaldı mı, Orhun,Daha sularına nezir veren yok.Eğilsem önünde bir oğul gibi,Koy sinsin ruhuma her kara korkun.İcaze versen de gümüş pul185 gibiAtsam yüreğimi suyuna, OrhunYoksa sıyrılmışsın, Orhun’um oktan,Ya güneş nurundan gümüş tiyesen.186Seni arıyordum, ben seni çoktanSen de gelişimi duydun diyesen.Geldim zamanları salıp ayaktan,187Atamın saldığı o yurt188 nerdedir?Bozkırlar gözüme değer bayaktan,Ruhumun sahibi Bozkurt nerdedir?De, nereden aldın, Orhun, bu adı?Açar sırlarını Babür hele de…Bin yıldır başına kalan Türk atıMoğol çöllerinde çapır189 hele de…Deme bura hara, oğul, sen hara,Düşüp yaddaşımın izine geldim.Asırdan asıra yüzü bahara,Tanrı dağlarının özüne geldim.Bu sırrın farkına vardık hangimiz,Özü olmayanın sözü de yokmuş…Orhun yazıları, alın yazımız,Deme, yazılana bozu da yokmuş…190

Ağlar

Geldi ağlanacak günü dünyanınKaldı yaşanası zamanı ağlar.Kaldı buharlanan o göz yaşları,O bulut, bizden çok semanı191 ağlar.Yaşamak lezzeti gitti ülkenin,Dilimde nasırı bitti ‘belki’nin.Zaman denizinde ümit, yelkeninGeriye dönüşün gümanı ağlar.İlahi, ne günlere kaldı, bak Hun?!Yalan ayak açıp yürüse, korkun.Mavi gözyaşıdır derede Orhun,Tepede Tanrı’nın dumanı ağlar.Batıdan Doğuya varıp giden iz,Hangi zamanlara yetti vadeniz?Ve… Deniz, içimde yiten beş denizGemisi gam olmuş, limanı ağlar.Hele yormadığım bir yuku192 kalır,Gözümde bir Moğol kıpığı193 kalır.Alnımda bir Türkmen çapığı194 kalır,İçimde bir Altay Şaman’ı ağlar.

İki Sahil Yakası

Burası Dardanel’inGeçilmez dar boğazı.İki sahil yakasıTutup sıkar boğazı.Geçer gündüz eceden,Çok gelip azdan geçer.Hele ömür yelkenimDar bir boğazdan geçer.Önde bir fener yanarBen yorulsam, sen izle.Buradan sonra başlarOkyanuslar, denizler.

Sende Var Olmak İçin…

Yaprak, sen de budaktan          Solup gurbete düştün.Yağmur, sen de buluttan          Dolup gurbete düştün.Gönül, ölüm günün mü,          Gelip gurbete düştün?!Buluta dönmek için            Buharlanmak gerekmiş.Budağa dönmek için            Baharlanmak gerekmiş.Vatana dönmek için            Mezarlanmak gerekmiş..Damlalar buharlanır          Yağmur, kar olmak için.Goncalar baharlanır          Meyve, bar olmak için.Kucağını aç, vatan,Yok olup geleceğim,          Sende var olmak için…

Ey Bulut

Ne ağzına su almışsın?Bir cevapsız sualmişsin?Niye böyle karalmışsınNe zaman yasım, ey bulut?Yaşım tükenmiştir, yaş ver.Yerde kalanını boş ver.Kara yağlığını borç verGözüme basım, ey bulut.Ya ben koşum, ya sen hakla,Sinemi terk et son ‘ah’ la.N’olur, ben ölüm, sen ağlaBen kulak asım, ey bulut.Aldığını geri gönder.Bana en son yeri gönder.Bir yağmur kendiri gönderÖzümü asım, ey bulut.Senin de evvelin su mu?Haçan195 var ettin ‘yok’umu?Belki uykumsun, uykumu196Ben, neye yozum,197 ay bulut.Yine karşıdan kış gelir.Güz ki elleri boş gelir.Sen oku, bana hoş gelirYağmur duası, ay bulut.Vatan vatandır, ha deyim…Bendeye, Allah’a deyim…Gurbetten daha ne deyim,Daha ne yazım, ay bulut?

Dert

Kenara çıkmaktır işin çetini,Çıkar, yollarına kargış elenir.Alır dudağına sigaretini,Gümüşî saçında dert tütsülenir.Koymaz ki sahipsiz kala dünyadaUzaktan gördü mü, tezden el eyler.Koymaz ki çevrilip yüz tutsun yada,Derdi çekip çekip dert güzel eyler.Gurbet, yeri değil her yüzü berkin,İnmek istese de gam katarından,Zaman kotan açar198 alnında her gün,Sonra dert yeşerir kırışlarından..Görür ki dert gelip ona el açtı,Derdi yüreğine hayran eder o.Yalan sohbet imiş: Derman ilaçtı(r),Derdini, derdine derman eder o…Ah seni, geriye işleyen teker,Alın yazısının meçhul haberi!Mizan terazidir, çektikçe çeker,Vatanla gurbeti, hayırla şeri..Bir ömür ikilik içinde noksan,Beden mi ruhta, ruh mudur canda?Gurbet mi? Onsuz da gurbette yoksun,Hele görmezlikten gelir vatan da…Güneş kademiyle düşer ısraraÇeker gözlerinin gurub yerini.Akşamın birinde kansız mısralarBulur yüreğinin garip yerini…Kalıp ara yerde yaşar da her günSağında, solunda solahay199 kader;Fırsatın birinde ölür, ölümünGözünün odunu almağa gider…200

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Sorak: Sorup alınan haber.

2

Yaddaş: Hafıza.

3

Hahiş: İstek, rica

4

Cada: Kuruyan bir bataklığın, sular çekildikten sonra toprakları çatlamış hali.

5

Akın: Süratle akan su. Akın yeri: Hızla akan su yatağı

6

Sürekçi: Sürek avında avı, avcıların önüne doğru kovalayan kişi.

7

Behtever: Talihi kendisine yar olan, bahtiyar.

8

Haçan: Ne Zaman.

9

Gabag: Ön, ön taraf.

10

Dehne: Ana kanaldan ayrılan küçük kanal, ark.

11

Harda: Nerede

12

Darıhmak: Canı sıkılmak, bunalmak.

13

Sozalmak: Suyun, giderek azalması.

14

Vaktin söz sovunda çat ha çatında: Zamanın darlığı nedeniyle bir şeyleri yapma telaşında olmak.

15

Başını götürüp gitmek: Başını alıp gitmek.

16

Tiye: Kılıç, bıçak vs aletlerin keskin tarafı, ağzı.

17

Servaht: Sayık, ihtiyatlı, uyanık, gözü açık.

18

Çöl: Dış, dışarı.

19

Payız: Sonbahar

20

Magnit sahesi: Manyetik çekim alanı,

21

Kalbine dammak: İçine doğmak.

22

Çen: Sis, duman.

23

Gov ha gov: Kovalamaca.

24

Oyatmak: Uyandırmak

25

Elinize kına yakmadığınız kaldı…

26

Rus efsanelerinde adı sık geçen bir şehir. Efsaneye göre şehir Altinordu Devletinin Hakanı Batıhan’ın hücumları sırasında yeraltına çekilmiştir. Şimdi, yerinde büyük bir göl vardır. İnsanlar, yeraltına çekilen bu şehrin Kiliselerinden hala çan sesleri geldiğine inanırlar.

27

Yanık vermek: Sinirlendirmek, kızdırmak.

28

Yaddaş: Hafıza.

29

Dik atılmak: Anında tepki verip karşı çıkmak.

30

Veten: Vatan.

31

Başını koltuk altta girlemek: Birilerinin gölgesinde yaşamak.

32

Vavilon: Mezopotomya’da meşhur şehir Babil’in Fransızca söylenişi..

33

Görüşmek: Buluşmak

34

Oyatmak: Uyandırmak

35

Sena: Azerbaycanlı Türkler, Sen nehrine Sena demektedir.

36

Payız: Sonbahar.

37

Çallamak: Saçın ağarmaya başlaması, beyaza çalması hali.

38

Cıgallamak: Oyunun kurallarına uymamak, kuralları çiğnemek.

39

Yahşı: İyi, güzel.

40

Çalmak: Yılan sokması.

41

İsti isti: ılık, ılık; sıcak, sıcak.

42

Hansı: Hangisi.

43

Nehs: Uğursuz, meşum.

44

Avand: Başarılı, uğurlu.

45

Narahat: Tedirgin.

46

Sınak: İmtihan.

47

Yaddaş: Hafıza.

48

Vağzal: Tren garı

49

Katar ayağı: Tren yolu, ray

50

Bahtı oyak olmak: Talihi yaver gitmek

51

Bahtı yatmak: Talihi yaver gitmemek.

52

Yaş yarımında: Yaşını doldurmamış, altı aylık

53

Göğüs ötürmek: Göğüs geçirmek.

54

Kalaklanmak: Birbiri üstüne yığılmak

55

Esmek: Titremek.

56

Gider gelmez: Gidenin bir daha geriye dönemediği yer, sürgün yeri, savaş cephesi.

57

Fit vermek: Islık çalmak, tren sireninin çalması.

58

Gabag: Ön, ileri,

59

Akın: Akıntı, hücum

60

Azizlemek: Çocuğa, sevgiliye, hoş sözler söyleyerek sevmek,

61

Dokkaz başı: Büyük avlu kapısının önü.

62

Başını katmak: Aklını karıştırmak, şaşırtmak.

63

Bu bir soru cümlesidir, Azerbaycan Türkçesinde vurgu ile de soru cümlesi yapılabilir.

64

Yanvar: Yılın ilk ayı, ocak.

65

Heste: Hasta

66

Gayçı: Tren yolunda, ana hattan ayrılan makas.

67

Gezme el var etek yok: Gezmek için vatan var ama başın sıkıştığında tutmak için etek yok.

68

Gor: Mezar

69

Çaşbaş salmak: Ne yapacağını şaşırtmak.

70

Okucu: Okuyucu

71

Aparmak: götürmek

72

Yoka çıkmak: Birdenbire kaybolmak, yok olmak.

73

Sen yabancılara bak, sana yakın olanlar her şeye tahammül eder.

74

Yâda salmak: Hatırlamak.

75

Payız: Sonbahar

76

Aye: Seslenme edatı.

77

Kurguşun: Kurşun

78

Giley: Sızlanma, intizar, yakınma, şikâyet.

79

Yay: İlkbahar.

80

Kövrelmek: Kalbi hassaslaşmak.

81

Kadere kebin olmak: Kaderle kebin kesmek, nikâhlanmak.

82

Zerrebin: Dürbün.

83

Serhed: Serhat, sınır.

84

Mug: Zerdüştlük inancında müritlere verilen ad.

85

Neğatifteki şekil: Fotograf filmindeki negatif resim.

86

Dayanmak: Durmak

87

Şefek: Tan vakti, ya da gurub vakti kızıl güneş ışıkları

88

Dere dik: Dere tepe

89

Gor: Kabir, mezar.

90

Göynetmek: Sızlatmak.

91

Rakip aparmak: Rakibin(hayatın) galip gelmesi,

92

Canını bir teher çekip aparmak: Bir şekilde beladan kurtulmak, canını kurtarmak

93

Gider gelmez: Gidilip bir daha dönülemeyen yer, sürgün yeri.

94

Gepik: Azerbaycan para birimi, kuruş.

95

Kirakeş: Kiracı.

96

Hezer: Hazar denizi.

97

Dahma: Derme çatma baraka, kulübe.

98

Fır: Hörgüç

99

Tapmak: Bulmak.

100

Dalınca: Ardından, arkasından.

101

Ayak baş olmak: Tepetaklak olmak.

102

Süt uyutmak: Sütü mayalamak, yoğurt çalmak.

103

Üyüşmek: Sütün, damızlık yoğurt ile uyuşup yoğurt haline gelmesi.

104

20. Yüzyıl Azerbaycan şairlerinden Mehemmed Hadi.

105

Tapmak: Bulmak/ Tapılmak: Bulunmak

106

Canına daraşmak: Sülük gibi yapışmak.

107

Kulluğunda durmak: Her isteğini yerine getirmek için emrine amade beklemek.

108

Kanıkmak: Kana susamak.

109

Sap: İp

110

Şaker: Alışkanlık, adet, görenek.

111

Kanı kararmak: Suratını azdırmak.

112

Tapmak: Bulmak.

113

İy: Koku.

114

Verdiş: Alışkanlık, gelenek.

115

İştir: Olur ya, olabilir, iştir başa gelebilir anlamında.

116

bannerbanner