Читать книгу Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı ( Анонимный автор) онлайн бесплатно на Bookz (2-ая страница книги)
bannerbanner
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı
Оценить:
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı

3

Полная версия:

Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı

Yetti kecha tergov, siquv surunka, Narkomning egnida qonli trinke.Ki g‘arov yurgizib tirnoq shilarlar O‘likni turg‘izib qistoq qilarlar,Shu qadar farang bo‘b ketganmi jazo!Shu qadar qiyinmi sho‘roda qazo!Chalajon cho‘zilsa, suvga pisharlar, Qo‘y yutgan ajdaho yanglig‘ shisharlar.Yedi gece sorgu, sürekli baskı,Komiserin üzerinde kanlı uniforma,İşkence ederek tırnak çekerler,Ölüyü diriltip sorguya çekerler,O kadar usta olmuş mudur, ceza!O kadar zor mudur Sovyet’te ölmek!Halsizlikten yığılsa suya basarlar,Koyunu yutan ejderha gibi şişerler.

Sultan Akbarî, bu destanında hayatın gerçeklerini, özellikle 1938 yılında aydınları sürgüne gönderme vakalarını, halk ağzıyla ve halk dilinin zenginliklerinden faydalanarak anlatır.

Bağımsızlık döneminde Özbek şiirinin öncelikli konuları millî hususiyetler çerçevesinde genişleyip, şiirlerin içeriği zenginleşip yeni yeni tasvir vasıtaları ile gelişir. Özbekistan’ın bağımsızlığını konu edinen şiirler, kasideler ortaya çıkmaya başlar. Bu dönem şiirlerinde dil ve üslup yönünden bir dizi yenilikler ortaya çıkmıştır. Şiir dili, halkın diline daha çok yaklaşır. Bu özellik çoğunlukla genç şairlere has bir durumdur. Bu dönem şiirlerinde geçmiş yıllara ait olaylar da ele alınır. Şairler halkın uzak ve yakın geçmişini derinlemesine tasvir etmeye çalışırlar. Geçmişte yaşanmış olayları tasvir etmede en büyük yenilik geçmişi anlatırken birtakım mecburiyetlerden kurtulmuş olmaktır. Konu bakımından çeşitlilik artar. Yeni Özbek şiirinin gelişmesinde tecrübeli, usta şairler ile birlikte edebiyata 80’li, 90’lı yıllarda atılan genç şairler de etkili olmuşlardır.

Hikâye Türündeki Gelişmeler

Belli bir döneme bağlı olarak edebiyatın gelişme süreci incelenirken etkin temayül ve eğilimlerle birlikte edebi türün tarihi yolculuğu da göz önünde bulundurulur. Bağımsızlık dönemindeki hikâyeciliği değerlendirmek için de hikâye türünün Özbek edebiyatında ortaya çıkışı ve günümüze kadar varlığını ne şekilde sürdürdüğüne bakmak gerekir. Edebiyat araştırmacıları Özbek hikâyeciliğinin oluşmasının çok eski zamanlara kadar uzandığını vurgularlar. Bu türün rivayet, kıssa, masal, efsane ve halk anlatıları temelinde meydana geldiğini savunurlar. Örneğin, Ş. Turdiyev bu konuda: “Hikâye; 13. yüzyıla kadar esasen halk kitapları, efsaneler ve latifeler şeklinde yaşamıştı. Daha sonradan, yeni materyallerle daha da zenginleşti. … Özbek edebiyatında yeni nesir formlarının şekillenişi Rus, Tatar ve Azerbaycan gibi komşu halkların edebiyatı ve matbuatıyla yakından tanıştıktan sonra kendini göstermiştir.” Ancak modern hikâyeler Özbek edebiyatında XX. yüzyılın başında ortaya çıkmıştır. Abdurauf Fıtrat (“Kıyamet”), Abdulla Kadiri (“Cuvanbaz”, “Ulak-da”, “Cinler Bezmi”), Abdulhamid Çolpan (“Doktor Muhammediyar”, “Kar koynıda lale”, “Navvay kız”), Gafur Gulam (“Çarbazarçı”, “Hilei şa’ri”, “Hacı kabul boldı”) ve benzeri yazarların hikâye türündeki eserleri çağdaş Özbek nesrinin temelini oluşturur niteliktedir. Sonraki dönemlerde Aybek (“Fenerçi ata”, “Tilleteper”, “Musiçe”), Abdulla Kahhar (“Oğrı”, “Dehşet”, “Edebiyat Öğretmeni”), Said Ahmed (“Turnalar”, “Haykırık”, “Örik damle”), Ötkir Haşimov (“Uruşning songgi kurbanı”, “Özbekler”, “Üç hıl adam”) gibi usta yazarlar hikâyeciliğin edebi estetik açıdan gelişmesine büyük katkı sağladılar.

İstiklal devri hikâyeciliğinde Said Ahmed, Mirmuhsin, Askad Muhtar, Ölmes Ümerbekov, Şükür Halmirzayev, Erkin Azam, Ahmed Azam, Hayrıddın Sultan, Nazar İşankul, Gaffar Hatemov, Sadulla Siyayev gibi yazarların eserleri dikkate değerdir. Said Ahmed “Azrail ötgen yollarda”, “Kara köz Mecnun” adlı hikâyelerinde Sovyet döneminde yaşanmış feci olayları etkili bir dille tasvir eder. Yazarın “Serap” adlı hikâyesinde Sovyet devrindeki içtimai adaletsizlikler, yolsuzluklar, komünistlerin uyguladığı çağdışı işkenceler gerçekçi bir üslupla anlatılır. Hikâyeciliğin gelişmesinde Şükür Halmirzayev’in hizmeti büyük olmuştur. Yazarın “Heykel”, “Hükümet”, “Yığı”, “Özbek harakteri” ve diğer hikâyeleri bu türün en güzel örnekleri olarak itiraf edilir. Bu dönem öykülerinde belli bir olay anlatımından ziyade karakterin iç dünyasına yönelme belirgin durumdadır. Yazarlar Özbek toplumunda bireyin iç dünyasını, hayallerini, yaşam tarzını eserlerinde yansıtmaya önem verdiler.

Yeni dönem edebiyatında modern ruhtaki öyküler de ortaya çıkmıştır. Ancak öyküler tam anlamıyla modern akımın mahsulü değildir, sadece modern anlatıdan izler taşımaktadır. Çünkü modern öykülerde, realist öykülerde olduğu gibi zaman, mekân ve karakterler belirgin değildir. Bu taleplere uygun öyküler fazla değildir. Okuyucu da bu tür hikâyeleri kabul etmeye hazır değildi. Buna rağmen Özbek hikâyeciliğinde Nazar İşankul, Selamet Vefa ve benzeri yazarlar modern çağın ruhsal birikimlerini de katarak eserleriyle edebiyatımızı zenginleştirdiler. Modern hikâye olarak ele alındığında Nazar İşankul hikâyelerinde kişiler, mekânlar ya da zaman belli değildir. Öyküyü okumaya başladığınız anda, olayı kavramanız zordur. Geleneksel hikâyelerde olması gereken unsurları Nazar İşankul’un modern hikâyelerinde bulamazsınız, ki yazar da zaten bunu pek önemsemez. Yazar, daha çok anlatı biçiminin kendi içindeki tutarlılığı ile ilgilenir.

Roman Türündeki Gelişmeler

Bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatında roman türü, 80’li yılların romancılığının devamı olarak nitelendirilebilir. Buna göre geçtiğimiz çeyrek asrın devamında millî romancılığımızda nicelik bakımından da nitelik bakımından da ciddi bir emek harcandığı, bunun gibi gelişme zemininde bir gelenek yarattığını itiraf etmek gerekir.6

Aslında bağımsızlık dönemindeki roman türü, önceki dönemlerin tecrübesinden yararlanarak olgunlaştı. Teknik açıdan pek fazla farklılık söz konusu değildir. Ancak yeni dönem yazarlarının kendi iç dünyasını incelemeye başladığı gözlemlenir. “Çağdaş Özbek romancılığı günümüzde kendi gelişiminin polifonik evresine ulaşmıştır. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının ilginç oluşu ve dilinin sade olmasının romanın istikbalini garanti edecek bir etken olmadığı anlaşıldı. Her bir roman yazarının başkalarına benzemeyen tarzının, bakış açısının ve ifade biçiminin olması talep edilmekteydi. İnsanı sadece kendine özgü bakışıyla kavrayamayan bir yazar, artık bu dönemde roman yazamayacaktır. Çünkü roman sadece olay, gaye ya da mefkûre değildir. Her şeyden önce yaşayan insan ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemektir.” (Prof. K. Yoldash) Bununla birlikte milli romanın ifade tarzında da çeşitli deneyimlerin yapıldığını söylemek mümkün. Örneğin, Tağay Murad romanda baştan sona bölgesel ağızla ve serbest şiire benzer bir biçimde yazmayı denedi. “Atamden kalgen deleler” romanı bu bakımdan başarılı bir eserdir. Uluğbek Hemdem ise hacim yönünden altı sayfalık “Nemetek” adlı eserini mini-roman diye nitelendirdi. İsacan Sultan, pozitif duygu ve gözleme dayalı ifade tekniğini geliştirerek fevkalade başarılı eserler ortaya çıkardı. Onun “Baki derbeder”, “Azad” adlı romanları sadece bağımsızlık döneminin değil genel olarak Özbek edebiyatının en iyi örneklerindendir. Bağımsızlık yıllarında Adil Yakubov, Pirimkul Kadirov, Şükür Holmirzayev, Aman Muhtar, Tahir Malik, Tağay Murad, Nurali Kabul, Ahmed Azam, Erkin Azam, Nazar İşankul, Uluğbek Hemdem, İsacan Sultan, Selamet Vefa ve benzeri yazarlar milli romancılığımızın gelişmesine önemli katkıda bulunmuşlardır.

“Sovyet döneminde geçmişe nefretle bakmak ve bu duyguyu eserlere yansıtmak ne kadar yaygın bir anlayış ise, bağımsızlığın ilk yıllarında da yazılan eserlerde tarihe hayranlıkla bakmak o kadar yaygın bir anlayıştır.”7 Mezkûr dönemde halkın şanlı geçmişiyle ilgili “Maveraünnehir”, “Turan melikesi” (Mirmuhsin), “Ana laçin vidasi” (Pirimkul Kadirov), “İbn Sina”, “Berunî” (Maksud Kariyev), “Emir Timur” (Böribay Ahmedov) gibi romanlar yayımlandı. Bu eserler tarihî-biyografik tür özelliklerini taşımaktadır. Bazılarında tarihî şahsiyetler değil, genel olarak halk tarihi işlenmiştir. Bu durum Tağay Murad’ın “Atamden kalgen deleler” (Babamdan Kalan Tarlalar, 1993) romanında özellikle öne çıkmıştır. Romanda halkımızın son 130 yıllık tarihi ve Sovyet sömürgecilik siyaseti kaleme alınmıştır. Bu sosyo-siyasî romanda hayatın hakikatleri gerçekçi ve etkili bir şekilde gösterilmiştir. Romanda halkın bağımsızlığa erişinceye kadar geçirdiği zor hayat şartları tasvir edilmiştir.

Bu devir Özbek romancılığında Sovyet dönemini konu edinilen eserler de çoktur. Şükrullah’ın “Kefensiz Gömülenler”, Adil Yakubov’un “Adalet Menzili”, Ölmes Ümerbekov’un “Fatima ve Zühre”, Şükür Halmirzayev’in “Alaböci”, Ötkir Haşimov’un “Tüşte keçken ümrler” (Rüyada Geçen Ömürler), Mirmuhsin’in “İlan öçi” (Yılanın Öcü), Aman Muhtar’ın “Tepelikdegi heraba”, Uçkun Nazarov’un “Akrep yılı”, Murad Mansur’un “Ayrılık diyari”, Tağay Murad’ın “Bu dünyade ölib bol-meydi” gibi romanları örnek gösterilebilir. Şükür Halmirzayev’in “Alaböci” (1995) romanında sosyal hayatta hızla yayılan adaletsizlik, manevî bozukluk ustaca tasvir edilmiştir. Eserdeki vakalar Surhanderya vilayeti Alatağ ilçesinde geçmektedir. Roman halkın son bir asırlık tarihine dair karakteristik olaylar hakkındadır. Romanda yazar Surhan ülkesinin tabiatını mahirane bir şekilde tasvir etmiştir. Uçkun Nazarov’un “Akrep yılı” (1991) romanını de 90’lı yıllar Özbek romancılığının başarılı eserleri arasında saymak mümkün. Romanda halkın Rus işgali devrindeki hayatı ele alınmıştır.

“Bağımsızlık yılları Özbek romancılığındaki önemli gelişmelerden birisi de ilk defa Özbek fantastik trilojisinin yazılmasıdır. Haciekber Şeyhov “Tutaş alemler” (Paralel Dünyalar), “İkki cahan avaresi” (İki Dünya Avaresi) adlı eserlerinin devamı niteliğindeki “Semavi Muhabbet” adlı romanını yayımladı. Böylece “Tutaş alemler” (Paralel Dünyalar) adlı ilmî-fantastik triloji oluştu. Bu eser Özbek edebiyatındaki büyük bir boşluğu kapatmış oldu.”8

Bu dönemde yüzden fazla romanın yayımlanması bu türe rağbetin derecesini gösterir. Bu yüzden mezkûr türün son çeyrek asırdaki gelişmesiyle ilgili genelleme yapmak hayli zordur. Çünkü eserler sayıca fazla olmakla birlikte üslup ve konu bakımından da çetrefillidir.

Tiyatro Türündeki Gelişmeler

Bağımsızlık dönemi edebiyatında tiyatro da önemli yer tutar. Bu devirde yazılan sahne eserlerinin çoğunluğu toplum hayatını yeniden düzenlemeye ve bağımsızlık ile ilgili çeşitli olayları anlatmaya yönelmiştir. Halkın geçmişini istiklal fikri etrafında anlatan bir hayli eser yazılır. Tarihi şahsiyetlerin hayatı ve faaliyeti ile ilgili eserlere ilgi arttı. “Bağımsızlık tarihi dramayı tam manasıyla canlandırdı. Tarihi drama, dramaturgi tiyatroda lider vasfını ele geçirdi. Bu devirde, eski düzen tarafından takip edilen şahıslar ve mevzular, soruşturmaya uğrayan edipler ve onların eserlerine olan ilgi halkı daha da cezbetti. Büyük tarihi şahıslar, İslam âleminin önder âlimleri, komutanlar sahne sanatında canlandırıldı. Sadece uzak tarih değil, 20. yüzyıl başlarına kadar Türkistan’daki içtimai hayatla ilgili eserlere de ilgi arttı. Bu dönemde gerçekleşen tüm olaylar edebi açıdan değerlendirilerek sahnelerde boy gösterdi. Kısa süre sonra yüzden fazla tarihi drama yazıldı ve sahnelendi. Eserlerin manevi-maarifi yönüne büyük önem verildi”9 Bağımsızlık sebebiyle Emir Timur’a olan münasebet değişti. Onun tarihî hizmetleri ön plana çıkarıldı. Abdulla Aripov’un “Sahibkıran”, Adil Yakubov’un “Fatihi muzaffer yahud bir periveş esiri”, Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” gibi eserleri bu yeni dönemin yaklaşımını temsil eder. Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” dramında Emir Timur’un büyüklüğü, bilgeliği ön plana çıkarılır. Emir Timur’un dilinden söylenen aşağıdaki sözler de hikâyenin önemini ortaya koyar:

Dünya tapdim, lekin dünya yığmadım.Men el üçün at üstide uhladım.

(Dünyayı ele geçirdim, ama mal-mülk yığmadım / Ben ülkem için atın üstünde uyudum.)

Bağımsızlık döneminde yazılan “Celaliddin Mengüberdi”, “Ecdadler kılıçı” (Erkin Semender) “Kara kemer” (Şükür Halmirzayev), “Akpeder” (Usman Azim), “Zahiriddin Muhammed Babür” (Z. Muhiddinov, M. Hamitov), “Beşer allamesi” (N. Abdulla), “Piri kainat” (H. Rasul) gibi tiyatro eserlerinde geçmiş hayat ve ulu ecdadın hayatları yeni bir anlayış ve yaklaşımla işlenir.

“Bağımsızlık dönemi Özbek milli tiyatrosunda tarihi mevzular özellikle de hem tarihi-kahramanlık, tarihi-felsefi, maarifi-tarihi konularda hem de çağdaş mevzularda çoğunlukla milli eserler ortaya çıktı. Halkımızın geçmiş en parlak sayfalarını ön plana çıkaran büyük âlim ve düşünürler, yazar ve şair, komutan ve devlet erbapları hakkında onlarca tarihi piyesler yazıldı.”10 Bununla birlikte bağımsız Özbek halkının yaşam tarzı, hayalleri, arzu ve istekleri ile ilgili eserler de sahne yüzü gördü.

Bağımsızlık döneminde Özbek edebiyatı, sosyalizm baskısından kurtulup hayatını yeniden, özgürce devam ettirme yoluna girmiş ve bu yolda başarılı eserler vermiştir. Çağdaş Özbek edebiyatında milli nazım ve nesir, yeni örnekler ve farklı ifade şekilleri ile zenginleşmiştir. Bu aşamada konu ve şekille ilgili yenilikler denendi. Daha önce hiç kullanılmamış ifade biçimlerine başvuruldu. Böylece bedii ifadenin yeni temayülleri ortaya çıktı. Bağımsızlık dönemi eserleri arasında sıradan olayların yanında geçmişte yaşanmış tarihi olayların yeniden ele alındığı görülmektedir. Bu dönemde, Özbek edebiyatı, devletçilik şekliyle birlikte değişen milli bilincin ve estetik anlayışın ürünü olmayı belli bir ölçüde başarmıştır.

Doç. Dr. Marufjon Yuldashev

I. BÖLÜM

BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ ÖZBEK ŞİİRİ

ERKİN VAHİDOV (1936-2016)

Erkin Vahidov, 29 Aralık 1936’da Fergana vilayetinin Altıarık ilçesinde doğdu. 1960’ta Taşkent Üniversitesi Filoloji Fakültesinden mezun oldu. 1987 yılında Özbekistan Halk Şairi, 1999 yılında Özbekistan Halk Kahramanı unvanlarını almıştır. Şiir kitapları: “Tan Nefesi” (1961), “Koşuklarım Size” (1962), “Yürek ve Akıl” (1963), “Benim Yıldızım” (1964), “Muhabbet” (1976), “Ruhların İsyanı” (1979), “Geleceğe Mektup” (1983), “Uykusuzluk” (1985). Seçme şiirlerinden oluşan eserleri: “Aşk Sevdası” (2000), “Şiir Dünyası” (2001), “Ömrümün Deryası” (2001). Dramaları: “Altın Duvar” (1969), “İstanbul Faciası” (1985). Ayrıca Goethe’nin “Faust” adlı eserini Özbekçeye tercüme etmiştir. Şairin başka dillerden de Özbekçeye tercümeleri mevcuttur. 1983 yılında Özbekistan Devlet Mükâfatını almıştır. Şair 30.05.2016 tarihinde Taşkent’te vefat etmiştir.

BAG‘ISHLOV

Ey sen, latif do‘st, bu sengaUmrim kitobidir,Umrim kitobi ne, olisYo‘l sarhisobidir.Bu yo‘l ravon emas, uningPastu balandi ko‘p,Jon rishtasidek misralarYo‘lning tanobidir.Bir shahr nomi Ibtido,Bir shahr Intiho,Jonimda ikki shahr aroYo‘l iztirobidir.Sen kim eding, kim bo‘lding, ey,Dil, deb so‘raydi dil,She’r asli dil savoligaDilning javobidir.Umrim agar bog- bo‘lsa, sizBog‘bonisiz, elim,Tutdim, oling, – o‘z bog‘ingizSharbat, gulobidir.Yoshing necha deb so‘rmangiz,Yoronu ahli dil,Erkin Vatan yoshi meningYoshim hisobidir.1999

İTHAF

Ey, sen, latif dost, bu sanaÖmrümün kitabıdır.Ömrümün kitabı da ne, uzunYolun hesabıdır.Bu yol düz değildir, onunÇukuru, tümsekleri çoktur.Canımın ipleri gibi mısralarYolun ölçüleridir.Bir şehrin adı İptida,Diğer şehir İntiha’dır.Canım iki şehrin arasındaYolun ıstırabıdır.Sen kimdin, kim oldun, ey,Gönül, diye sorar kalbim.Şiir, aslında kalbin sorusunaGönlün cevabıdır.Ömrüm eğer bağ ise, sizBahçıvansınız, halkım.Sunuyorum, buyurun – öz bahçenizinŞerbeti, gül suyudur.Yaşın kaçta diye sormayın,Dostlarım, gönül erleri.Erkin Vatan’ın yaşı da benimYaşım sayılır.

GULMIDI, RAYHONMIDI, JAMBUL

Gulzor ichida gulmidi, rayhonmidi, jambul,Yo jambulu rayhonu gul uzguvchi sanam bul.Valloh, bu sanam, odam emas, necha so‘z aytsam,Odam deya bir boqmadi, e voh, ne odam bul?Chaqmoq kabi bir lahza nasib etdi visoli,Endi menga yor turk go‘zali hajrida g‘am bul.Izlab necha kun shahrida ovora bo‘libman,Istanbul emas, oshiq uchun jonga sitam bul.Shul yoshda yonib sevgini nazm etsa ne aybkim,Erkin yuragi ishq o‘tida kuyguchi sham bul.1992

GÜL MÜ, REYHAN MI, CEMBİL MİDİR

Gülzâr içinde gül mü, reyhan mı, cembil midir?Veya cembil, reyhan, gülü toplayan senem midir o?Vallahi, bu senem, insan değil, nice sözle anlatsam,İnsan diye bir bakmadı, eyvah, nasıl insandır o?Şimşek gibi bir anlık nasip etti vuslatı,Türk güzelinin hicri artık bana yar – gamdır o.Arayıp nice gün şehrinde avare olmuşum,İstanbul değil, âşık için cana sitemdir o.Bu yaşta yanarak sevgiyi şiire döksem suç mudur?Erkin’in kalbi aşk ateşinde yanan mumdur o.

KECHIR, YO RAB!

Menga tosh otdi bir johil,Kechir, yo rab, kechirdim men,U quldir, bandai g‘ofil,Kechir, yo rab, kechirdim men.Jahonda fitnalar bordir,Adolat gohi nochordir,Adolat qil, o‘zing odil,Kechir, yo rab, kechirdim men.Yomon bo‘ldim, yomon bo‘ldim,Xato o‘qqa nishon bo‘ldim,Xato qilgan emas qotil,Kechir, yo rab, kechirdim men.Gunohidan o‘t ul jonning,So‘ziga kirdi shaytonning,Ko‘ngil aldanmog‘a moyil,Kechir, yo rab, kechirdim men.Tutarman ul siniq odamSiniq imoniga motam,Diliga e’tiqod jo qil,Kechir, yo rab, kechirdim men.U ham, men ham qiyomatdaTurarmiz lol xijolatda,Bo‘lib dargohingga doxil,Kechir, yo rab, kechirdim men.Kechir, yanglishmagan kim bor,Mening ham ko‘p gunohim bor,Odamzod asli nokomil,Kechir, yo rab, kechir, yo rab!1991

AFFET, YA RAB!

Bana taş attı bir cahil,Affet, ya Rab, ben affettim.O bende, gafil bendedir,Affet, ya Rab, ben affettim.Cihanda fitneler vardır,Adalet bazen çaresizdir.Adalet eyle, sensin, Adîl,Affet, ya Rab, ben affettim.Fena oldum, fena oldum,Yanlış oka nişan oldum.Yanlış yapan değil, kâtil,Affet, ya Rab, ben affettim.Günahını bağışla o canın,Sözüne girdi Şeytanın.Gönül aldanmaya düşkünAffet, ya Rab, ben affettim.O günah işleyen kırık zatın,Kırık imanı için yas tutarım.Kalbine itikadını yerleştir,Affet, ya Rab, ben affettim.O da ben de kıyametteDururuz lâl olup, mülzem.Olup dergâhına dâhil,Affet, ya Rab, ben affettim.Affet, yanılmayan mı var,Benim de çok günahım var,İnsanoğlu aslı noksansız değil,Affet, ya Rab, ben affettim.Hammaning vaqti bo‘lmay, O‘rtada chiqib janjal, Omadim kelmasa sal – Qolar edim tug‘ilmay.Otam sho‘rlik ayrilib Cho‘ntakdagi boridan, Meni sotib olibdi Chorshanba bozoridan.Xola, holingiz qalay?Alam qilsin, ammavoy!Tug‘masangiz, tug‘ilmay Qolarmidi Jumavoy?Bilib qo‘ysin elu-yurt, Men dunyoga kelgan kun O‘ttiz birinchi fevral, Soat ikki kechqurun.Beshikda yotganimdaBir voqea yuz bergan.Aytib beray, Jumavoy Rost aytishga so‘z bergan.So‘rg‘ichim so‘rib yotsam, Eshikni ochib to‘g‘riMen yotgan uyga kirdi Qora barzangi o‘g‘ri.Taxlangan ko‘rpalarni Bir-bir olib tashladi.Bisot sandiqni ochib, Shoshmay tita boshladi.Sho‘rlikning xabari yo‘q Qarab turgan kishidan.Men kuzatib turibman Govrapesh tirqishidan.Qulay fursat kelishin Mo‘ljallayman uzoqdan.Asta-sekin qo‘limni Bo‘shataman qo‘lbordan.

BIR YOLG‘ONDAN QIRQ YOLG‘ON

Kaminai kamtarin —Falonchiyev Falonchi.Men bir o‘zim rostgo‘yman,Qolgan hamma – yolg‘onchi.Yoshimni so‘rasangiz,Yuz oylik chaqaloqman.Qotmadan kelgan daroz,Pakana baqaloqman.Xush ko‘rganim muzqaymoq,Hammomga tushib yeyman,Ustiga murch sepib,Sho‘r bodring qo‘shib yeyman.Dimlab yesang – soz uzum,Xom yemakka sholg‘omdir.Teskarisin aytsalar,Ishonmanglar, yolg‘ondir.Yana bir suyganim – ov,Amakim bilan birgaHar yakshanba chiqamizBaliq oviga qirga.Qo‘shtig‘li miltiq bilanSazanlarni otamiz.Tunab qolsak, laylakningUyasida yotamiz.Derlar: o‘g‘lon yoshidan,Menga haqiqat doya.Umrimni bir boshidanQilay sizga hikoya.Kelishim bo‘lganda shartMen kamina olamgaOnamning vaqti bo‘lmayYalinibdi xolamga.Xolam buvimga aytib,Buvim yangamga aytib,Yangam ammamga aytib,Ammam hammaga aytib,Sandiqni titib bo‘libKelgach beshik qoshiga.Sumak bilan tushirdimO‘g‘rining qoq boshiga.Barzangi gurs yiqildi,So‘ng turib qochib qoldi.Shoshganidan eshik ham,Sandiq ham ochiq qoldi.– Ey, nomard, – deb qichqirdim, —Qochsang urib shataloq,Eshikni yopib ket-da,Shamollaydi chaqaloq…Bu birinchi hikoyam,Qurboningiz bo‘layin.Sizni bir bor aldasam,Til tortmasdan o‘layin.So‘zga bering e’tibor,“Bir bor” dedim, “ming bor”mas.Meni aqli butunlarYolg‘onchiga chiqarmas.Ichim to‘la hikoya,Qirqtasini aytaman.Damolinglar, hozirchaSo‘zimni to‘xtataman.1991

BİR YALANDAN KIRK YALAN

Alçak gönüllü bendenizFalanca oğlu Filancı.Bir tek dürüst bendeniz,Kalan herkes yalancı.Yaşımı sorarsanız,Yüz aylık bebeğim ben.Cılızım, boyum uzun,Bodur ve şişmanım ben.Sevdiğim dondurmadır,Hamamda yerim ancak.Üzerine karabiber serpipTuzlamalarla yerim.Demleyerek yenir üzüm,Şalgam ise çiğ yenir.Tersini söyleselerİnanmayın, yalandır.Başka bir uğraşım avdır,Amcam ile beraberHer pazar günü çıkarız,Balık avlamaya kıra.Çifteli tüfek ileSazanları vururuz.Gecelersek, leyleklerinYuvasında kalırız.Derler: doğduğum gündenBana hakikat ebe.Ömrümü en başındanSize edeyim hikâye.Doğmam olduğunda şartBen bendeniz dünyaya.Annemin zamanı yokmuşYalvarmış teyzeme.Teyzem nineme söylemiş,Ninem yengeme anlatmış,Yengem halama demiş,Halam herkese duyurmuş.Kimsenin zamanı yokmuş,Arada kavga çıkmış.Şansım yaver gitmeseymişDoğmayabilirmişim.Zavallı babam kaybetmişCebindeki salatalığını.Beni satın almışÇarşamba pazarından.Teyze, haliniz nice?Canıma değsin! Halacık!Doğurmasaydınız eğerDoğmaz mıydı Cumabay!Bilsin herkes, el-alemBenim doğduğum o gün.Şubat’ın otuz biriydiGece saat tam iki.Beşikte yattığımdaBir olay gerçekleşmiş.Söyleyeyim önceden, CumabayDoğru söylemeye söz vermiş.Emzik emip yatarkenKapıyı açarak, doğruBenim odaya girdiKara iri bir hırsız.Dizilmiş minderleriHer tarafa atıverdi.Çeyiz sandığını açıpKarıştırmaya başladı.Zavallının haberi yok,Ona bakan kişiden.Ben gözetiyordumYattığım yerden.Kolay fırsat gelmesiniBekliyorum uzaktan.Yavaş yavaş eliminİplerini çözüyorum.Sandığı karıştırıpGelince beşik başınaSümek11 ile vurdumHırsızın tam başına.Hırsız gurs diye düştüSonra kalktı yerinden.Şaşırdığından kapı daSandık da açık kaldı.– Ey, namert, diye bağırdımKaçacaksan mademKapıyı kapayıp git,Üşütür ya bebek.Bu ilk hikâyem,Kurbanınız olayım.Sizi bir daha aldatsamO anda ben öleyim.Söze dikkat edin“Bir var” dedim “bin var” değilBana aklı sâlimlerAsla, yalancı demezler.İçim dolu hikâye,Kırk tanesini söyleyelim.Dinlenin, şimdilikSözümü bitireyim.(Aktaran: Yılmaz Özkaya)

ABDULLA ARİPOV (1941-2016)

Özbekistan Milli Marşının yazarı, son dönem Özbek şiirinin en güçlü isimlerinden birisi olan Abdulla Aripov, 21 Mart 1941 yılında Kaşkaderya vilayeti Kasan ilçesinin Neköz köyünde dünyaya gelmiştir. 1963’te Taşkent Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesinden mezun olduktan sonra Gafur Gulam neşriyatında muharrir, Şark Yulduzı dergisinde ise başmuharrir olarak çalışmıştır. Daha sonra Özbekistan Yazarlar Birliğinde kâtiplik görevini yapmıştır. Uzun yıllar Özbekistan Yazarlar Birliğinin Başkanlığını yürütmüştür. Sanat hayatına 1950’li yılların sonlarında şiir yazarak başlayan şair, daha öğrencilik yıllarında yazdığı şiirlerle, özellikle üniversite gençliğinin ilgisini kazanmıştır. 1960’lı yılların başlarında yazdığı “Münacatı Dinleyerek” adlı şiiriyle adını duyurmuştur. Bu şiir, o dönemde Sovyet sistemini övmek amacıyla yazılan şiirlere bir tepki olarak yazılmıştır. Abdulla Aripov, 1964 yılından itibaren arka arkaya yazdığı “Ben Niçin Seviyorum Özbekistan’ı?”, “Yüz Yüze”, “Altın Balıkçık”, “Robot” gibi şiirleriyle, Sosyalist sistemi eleştirmiştir. Abdulla Aripov’un bu şiirleri, edebiyat dünyasında büyük akisler uyandırmıştır.

Şairin ilk şiir kitabı 1965 yılında “Minik Yıldız” adıyla yayımlanır. Bu ilk eseri takip eden “Gözlerim Yolunda” (1967), “Anacığım” (1969), “Ruhum” (1971), “Özbekistan Kasidesi” (1972), “Hatıralar” (1974), “Yurdumun Rüzgârı” (1974), “Cennet Yolu” (1978), “Hayret” (1979), “Hekim ve Ecel” (1980) “Kurtuluş Kalesi” (1981) ve “Yılların Üzüntüsü” (1983) adlı şiir kitapları yayımlanmıştır. Abdulla Aripov, daha sonraki yıllarda da eserler vermeye devam etmiştir. “Hac Defteri” (1992), “Seçmeler” (1996), “Sahibkıran” (1996), 4 ciltlik “Seçilmiş eserler” (2000 – 2001) gibi şiir kitapları yayımlanmıştır.

Abdulla Aripov’un şiirleri dünyanın birçok diline çevrilmiştir.

Özbekistan bağımsızlığına kavuşunca Milli Marş’ı Abdulla Aripov yazmıştır.

1998 yılında eserleri ve yaptığı işlerden dolayı “Özbekistan Kahramanı” yüksek mükâfatıyla ödüllendirilmiştir.

5 Kasım 2016 tarihinde vefat etmiştir.

SHOIR

Shoir deganlari shahiddir – xunsiz,Uchinchi dunyodir – kunduzsiz, tunsiz.Bola kabi kular, biroq ko‘zda yosh,Bola kabi yig‘lar, va lekin unsiz.2015
bannerbanner