
Полная версия:
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı

Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı(Şiir, Hikâye, Roman, Piyes)
Bu kitap, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanmıştır.
Özbekistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 27. yılına ithaf olunur.
ÖNSÖZ
Özbekistan’da bağımsızlığın ilan edildiği 1 Eylül 1991 tarihi, hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da yeni bir dönemin başlangıcıdır. 1920’li yıllarda başlayan ve 1930’dan sonra siyasi gelişmelere paralel olarak her anlamda hakimiyet sağlayan sosyalistik edebiyat, bütün Sovyet sahasında olduğu gibi Özbekistan’da da yaklaşık yetmiş yıl hüküm sürdü. Bu süre zarfında edebiyat, Komünist Parti’nin en güçlü propaganda aracı olarak kullanıldığından, şair ve yazarların şahsına münhasır dil ve üslup özellikleri dışında bir özgünlükten pek bahsedilemez. Edebi eserlerin özgünlüğünü, dil ve üslup özellikleri, -belki daha da önemlisi- tema ve işlenen konular belirler. Edebiyatta dönemlere göre işlenecek temayı Parti belirlediği için, bütün Sovyet halklarının edebiyatları konu ve mesaj bakımından birbirinin tekrarı gibidir. 1991, bağımsızlığını ilan eden diğer halklarda olduğu gibi Özbek edebiyatında da keskin bir geçişin yılıdır. Bu tarihten sonra milli ve özgün bir edebiyattan bahsetmek mümkündür. Bağımsızlık, edebiyata bedii ve estetik yeni ölçüler getirdi. Teknik açıdan eski dönemin birikimi kesintiye uğramadan aynen devam etti. Ancak yeni dönemde şair ve yazarlar kendi iç dünyalarını incelemeye başladı; konu seçimi ve kurguda daha özgürce hareket edebildiler. Özgür insan olarak kalplerinden geçen duygu ve düşünceleri serbest bir şekilde anlatma imkânına kavuştular. Bundan dolayı son dönem eserlerinde bağımsızlığa duyulan şükran, parlak geleceğe inanç sık sık dile getirilir. Mezkûr dönem edebiyatının en önemli başarısı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıyla alakalıdır. Bu dönemde edebiyatın yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme teknikleriyle zenginleştiği görülmektedir. Son dönem Özbek edebiyatı ülkenin bağımsızlığıyla birlikte polifonik bir edebiyat olarak gelişimini devam ettirmiştir. Artık sadece konunun güncelliği, tasvir tarzının ilginç oluşu ve dilinin sade olması değil, her şeyden önce özgür insan ruhunun eşsiz cilvelerini betimlemek için öne çıkmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının Mevlana Kültürel Etkileşim Projesi çerçevesinde hazırlanan “Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı” bu adlı çalışma, son dönem Özbek edebiyatının genel özelliklerini yansıtan edebi eserleri ihtiva etmektedir. Projenin amacı, bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatına dair bir el kitabı ortaya koymaktır. Türkiye’de üniversitelerin Türk dünyası edebiyatlarının okutulduğu ilgili bölümlerinde çağdaş Türk edebiyatlarına dair kaynakların yetersizliği gözlemlenmiştir. Özellikle, Özbek edebiyatı tarihi üzerine yapılan çalışmaların yetersiz olması, söz konusu bölümlerde ilgili derslerin konu alanını kısıtlamaktadır. Bağımsızlık öncesi Özbek edebiyatıyla ilgili birkaç kaynağın olduğu, ancak bağımsızlık dönemi Özbek edebiyatını tek başına konu alan bir kaynağın var olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunun çözümüne belli bir ölçüde katkı sağlamak amacıyla mezkûr projeye başvuru yapılmıştır.
Kitapta, XX. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Özbek edebiyatında yer etmiş belli başlı edebî şahsiyetlerin, karakteristik eserlerinden örnekler seçilmesine gayret edildi. Kitapta edebî şahsiyetler doğum yıllarına göre sıralandı ve her bir şahsiyetin kısa hâl tercümesinin ardından örnek metinlere yer verildi.
Kitaba şiir, hikâye, roman ve piyeslerden örnekler alındı. Bu eserler ilk defa Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Belirtmemiz gerekir ki seçilen eserleri profesyonel çevirmenler aktarmadı. Eserleri aktaran arkadaşlarımızın -bu alandaki ilk çalışmaları olması nedeniyle- bazı hatalar olabilir. Kitaba alınan edebî şahsiyetler ve eserleri konusunda veya genel olarak bu kitap hakkında bizlere iletilecek her türlü tenkit tarafımızdan memnuniyetle karşılanacak ve ilerideki baskılarında eserin daha mükemmel bir hâle getirilmesine çalışılacaktır.
Memnuniyetle ifade etmek isteriz ki, mezkûr proje sürecinde Özbek edebiyatından aktarma yapabilecek gayretli ve istekli bir çalışma gurubu oluştu. Doktora öğrencilerimizden Cansu Delibalta şiirleri, Kamila Topal hikâyeleri, Guzal Narkulova romanlardan parçaları, Sinem Küçükağaoğlu-Tunç piyeslerden örnekleri aktardı. Bununla birlikte lisans öğrencilerimiz Ezgi Dadaş, Nagehan Gürel, Derya Aslantürk, Aybüke Dirin ve Ege Üniversitesi Konservatuvarı öğrencisi Hüseyin Akbaş da çevirileriyle katkıda bulundular. Genç ve gayretli çevirmen arkadaşlarımıza teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.
Bağımsızlık Dönemi Özbek Edebiyatı adlı kitabın hazırlanmasında mali desteğini esirgemeyen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına, önemli tavsiye ve yardımlarıyla bizleri motive eden Uzman Abdulhamit Karahan’a, projenin yürütülmesine ortaklık eden Taşkent Devlet Şarkşınaslık Enstitüsü Rektör yardımcısı Sayın Gulchehra Rihsiyeva’ya, Şark Filolojisi Fakültesi Dekanı Sayın Kudratulla Amanov’a müteşekkiriz.
EditörlerProf. Dr. Hüseyin BAYDEMİRDoç. Dr. Marufjon YULDASHEVDr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYAANA HATLARIYLA BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ ÖZBEK EDEBİYATI
Özbekistan 31 Ağustos 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nden ayrılarak kendi bağımsızlığını ilan etmiştir. Aynı tarih itibariyle Özbekistan’ın sosyal, siyasî, iktisadî ve manevî hayatında yeni bir dönem başlamıştır. Demokratik siyasi anlayış ve dünya görüşüne dayalı yeni devlet düzeni kurmak bu dönemde gündeme gelir. Çünkü devlet düzeni kökten değişmek zorundaydı. Sosyal hayattaki bu değişimin tabii olarak edebiyata da yansıması gerekirdi. Sovyet ideolojisinin propaganda aracı olarak kullanılan edebiyat, artık özgürlüğe kavuşmuştu ama henüz yeni düzene uygun hareket planı ortada yoktu. Sosyal hayatta olduğu gibi edebiyat hayatında da demokrasi, açıklık, eleştirel bakış açısı kendini gösterir. Yazarlar tarihi, içinde bulundukları zamanı, halkın yaşam tarzını, gelenek-göreneklerini, dine olan yaklaşımı ve en eski zamanlardan beri varlığını koruyan edebi mirası tekrar gözden geçirmeye başladılar. Bunların tamamı evrensel ve milli değerler açısından tekrar ele alınmalıydı. Bunu gerçekleştirmek için yazarlar ilk etapta Sovyet dönemi ile ilgili hayatı gerçekçi bir üslupla kaleme almaya başladılar. Sovyet döneminde yasaklanan yazarların eserlerini yeniden tetkik etmeye ve yayımlama işlerini yola koymaya odaklandılar. Ceditçi yazarların eserleri ve hayat hikâyeleri arşivlerden gün ışığına çıkartıldı. Bunun sonucu olarak Mahmudhoca Behbudi, Abdülhamid Çolpan, Abdurrauf Fıtrat, Abdullah Kadiri ve diğer Ceditçi yazarların kitapları yayımlandı ve onların eserleriyle ilgili bilimsel çalışmalar yapıldı. Böylece tarihî hakikate, milli değerlere ve edebi mirasa bakış açısı değişti. Dünya görüşü değişirken tabii ki sanatsal düşüncenin yenilenmesi, bunun sonucunda ise edebiyatın değişmesi kaçınılmaz bir durum hâline geldi. Sanatsal-estetik fikir dünyasındaki ciddi kalite değişimlerini, manevî-entelektüel yenilenme işaretlerini tüm edebi türlerde yaratılmış eserlerde görebiliriz.
İstiklal dönemi edebiyatını değerlendirirken ilkönce onun kendine özgü temayüllerinden bahsetmek gerekir. Bunun için aşağıdaki birkaç soruyu yanıtlamalıyız: Bağımsızlık dönemi edebiyatının bir önceki devir edebiyatından farkı nedir? Sadece tarih farkı ve farklı devlet yapılanmasıyla ilgili değişiklik dışında karakteristik bir özelliğinden bahsetmek mümkün müdür? Bu soruları edebiyat âlimi Prof. Hekimcan Kerimov “Eserin mahiyeti, maksadı, geliştirmek istediği fikirleri açıkça değil, gizlice yaratması ile ayrılır” şeklinde yanıtlar. Sovyet dönemi yazarları açık propaganda usulünü benimserler. Her türlü sorunun çözümü Sovyet ahlakıyla kendini geliştiren kişiye ve topluma bağlıdırlar.1 Yeni dönem edebiyatının karakteristik özelliğini ise milli bilinçlenme ve sanatsal düşüncenin değişmesine bağlamadan açıklamak mümkün değildir. Yani yenilenen edebiyat halkın millet olarak kendini tanımasında, bilinçlenmesinde, tarihine önem vermesinde ve edebî tefekkürdeki niteliksel değişimlerinde kendini gösterir.
Başka bir soru ise yenilenen edebiyatın insana bakışı ile ilgilidir. Bu dönemde insanı betimlemede değişen nedir? Bu soruyu edebiyat âlimi Noman Rahimcanov şu şekilde yanıtlar: “İnsana bakış, insan ruhunu felsefi-psikolojik açıdan tahlil etme eğiliminde göze çarpar. İnsandaki manevi cevheri keşfetme önemli temayüle dönüşmüş ve bu konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Daha önce hazırcevaplık, sadelik, açık sözlülük, siyasi güdümlülük sanatsallığın önemli yönleri olarak öne çıkmışsa da yeni edebiyatta milliyetçilik, tarihsellik, güzellik, yardımseverlik, adalet, insan hakları gibi beşeri değerler estetik ölçüt olarak sanatın temelini oluşturmaya başlar.”2
Bağımsızlıkla birlikte edebî hayatın da gittikçe renklendiğini, hayatın bütün gerçekleri ve karmaşıklığının eserlere yansıdığını görmemiz mümkündür. Mezkûr dönemin başlarında eskiden mevcut tecrübelerden yararlanarak yeni konuların işlendiği eserler ortaya çıkmıştır. Çok geçmeden onları yeni anlatım tarzıyla kaleme alınan eserlerin takip ettiğini görmek mümkündür.
Bu dönemde, özellikle şiirden, sosyo-politik gelişmelere anında tepki verme ve hakikati savunma amaçlı kullanma eğilimi güçlendi. Sovyet döneminde insan hayatı sosyalist ideolojinin amacına uygun tarzda verilirdi. Eserlerde devrimci kahramanların, halka örnek olacak kişilerin, Rus insanının diğer halkları nasıl aydınlattığının konu edinilmesi hedeflenirdi. Sosyalist ideolojik edebiyatın ana konuları arasında esas olarak devrim, devrimin getirdiği toplumsal refah, sınıfsızlık, toplumsal sorumluluk, işçi sınıfının fedakârlığı, kolektif çiftçiliğin önemi, eğitim ve sanayi bulunmaktadır. Bağımsızlık devrinde hayatın hakikatleri bütün varlığı ile tasvir edilmeye başlandı. Eser kahramanı ideolojik yönlendirmelerden kurtulmuş oldu. Artık sıradan vatandaşın, özgür insanın hayatı ve hayalleri yazarların odak merkezine dönüştü. Bununla birlikte vatanperverlik, yurt sevgisi, tarihi yeniden değerlendirme, dine olan münasebet ve tasavvuf konuları ön plana çıktı. Bu konular Abdulla Aripov, Erkin Vahidov, Halime Hudayberdiyeva, Rauf Parfi, Şevket Rahman, Usman Azim, Muhammed Yusuf, Hurşid Devran, Cemal Kemal, Erkin Samandar, Barat Baykabilov, Aydın Haciyeva gibi şairlerin şiirlerinde; Said Ahmad, Adil Yakubov, Aman Muhtar, Ötkir Haşimov, Nazar İşankul, Nurali Kabul, Ahmad Azam, Erkin Azam, Uluğbek Hemdem, İsacan Sultan, Selamet Vefa, Sadulla Siyayev gibi yazarların roman ve hikâyelerinde açıkça görülmektedir.
Bu dönem edebiyatının en dikkat çeken tarafı, yaratıcılıkta her türlü politik sınırlamalardan ve resmi yönlendirmelerden uzak olmasıydı. Bundan dolayı milli edebiyat yeni konularla, yeni gayelerle, yeni yorum ve betimleme teknikleriyle zenginleşti. Fakat bu dönem edebiyatında henüz sanat bakımından tam bir oturmuşluk söz konusu değildir; ortalama eserlerin sayısı daha fazladır.
Şiir Türündeki GelişmelerÖzbekistan bağımsızlığa kavuştuktan sonra hayatın her alanında farklı bir muhit ortaya çıkmıştır. Yeni devir diğer alanlar gibi çağdaş edebî cereyana da yeni estetik ölçülerle yaklaşmayı talep ediyordu. Bu dönemi değerlendiren araştırmacılar bağımsızlıkla birlikte ortaya çıkan edebi-estetik zevk üzerine vurgu yaparlar. Yazarlar ve şairlerin edebi biyografisinde yeni sayfalar açıldı. Bugün yazılan edebî eserlerin mahiyet itibariyle Sovyetler devrindeki sanat eserlerinden farklı olması tabiidir. Yani bağımsızlık döneminde yazılan edebî eserlerde kendine özgü bir bedii-estetik zevk ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan çağdaş Özbek şiiri farklı bir yere sahiptir. “Bu süreçte bağımsızlığına kavuşan kişilerin kalbinden geçen his ve duygular aksettirilmekle beraber, şiirlerin birçoğunda bağımsızlığa duyulan şükran, parlak geleceğe olan inanç pekiştirilmiştir. Günümüzde yazılan şiirlerin mazmun mahiyetindeki felsefî gayenin açıklanması, onun ideolojik-bedii temayüllerinin çözümlenmesi, Özbek şiirlerinin gelecekteki gelişim çizgisi ile ilgili ipuçları vermektedir.”3
Bağımsızlık dönemi şiirinde gözlemlenen yenilikleri başka bir araştırmacı şu şekilde sıralamıştır: “1. Fikir ve manadaki yenilikler; 2. Konu seçimindeki çeşitlilikler; 3. Şekil ve üsluptaki yenilikler. Bu yenilikler içtimaî-iktisadî alanlarda ve bütün devirleri kapsayan geleneklerde (şekil, mana, ahenk ve fikir) de mevcut. Bu döneme has en önemli özellik şiirin içtimaileşmesidir.”4
Yeni dönem şiirinde öne çıkan temayüller konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bu konuda Nurbay Abdulhakim’in değerlendirmesi dikkat çekicidir: 1. Güncel konuların eski aruz kuralları çerçevesinde ifade edilmesi. 2. Şiiri halk türkülerinin ahenginde ifade etme eğilimi. 3. Poetik şekildeki yenilikler. 4. Poetik simgedeki yenilenmeler.
1. Güncel konuların eski aruz kuralları çerçevesinde ifade edilmesi. Özbek şiirinde XX. yüzyılın 20’li yıllarında aruzdan hece ölçüsüne geçiş gözlemlenir. Sonradan tamamen hece ölçüsüne geçilmiştir. Günümüzde aruzla yazma eğilimi yükselmiştir. Bununla birlikte mezkûr eski şiir şekline yeni ruh vermeye çalışan şairler içinde en başarılısı Abdulla Aripov’dur. Şairin “Renkler ve Ahenkler” adlı kitabındaki gazelleri mümtaz türün güzel örnekleridir.
Saçlarıng yaymay turib tüşgen karanğu tün emes,Tişleringni körmeyin tang hem akargen kün emes.(Saçlarını yaymadan inen karanlık gece değildir, Dişlerinin beyazını görmeyen sabah da gün değildir.)
Bu beyit, klasik şiirimize özgü hüsn-i matlanın güzel örneğidir. Bunda teşbih de tezat da fikrin sanatsal biçimde ifade edilmesine hizmet etmiştir.
2. Şiiri halk türkülerinin ahenginde ifade etme eğilimi. Klasik şiirimizde sehl-i mümteni denilen edebi sanat vardır. Okurken çok kolay görünür, ancak benzerini söylemeye kalkınca zor olduğu anlaşılır. Özlü sözü etkili biçimde söylemek her şairin yapabildiği bir şey değildir. Mahmud Tahir’in şiirleri bunun en güzel örnekleridir:
Köklem kabağıBunçe uyuldi.Asman közidenYaşi kuyuldi.Cism u canımdaGaleti titrekler.Şebnemden şarabİçer yaprakler.(Baharın yüzü neden bu kadar asık. Göğün gözünden gözyaşı döküldü. Cismim ve canımda garip telaşlar. Çiy tanelerinden şarap içer yapraklar.)
3. Poetik şekildeki yenilikler. Günümüz şiirindeki bu tür yenilikler dikkate değerdir. Şair Abdulla Aripov’un şekille ilgili yaptığı çabalar sonucu güzel şiirler ortaya çıkmıştır. Abdulla Aripov mütefekkir şairdir. Bu yüzden orijinal bedii tasvirler yaratabilir:
Körgenin yetkezgey kalb degen jayge,Tefekkürge aytgey eşitgenlerin,Bundey izdihamde uhleb bolurmi?(Gördüklerin iletir kalb denen yere, düşünceye söyler duydukların. Böyle kalabalıkta uyumak mümkün müdür?)
Genel olarak poetik şeklin yenilenmesi ve arayışlar neticesinde milli şiirimizde, manzum tefekkürde, bedii estetik yaklaşımda belli bir gelişimin gözlemlendiğini önemle vurgulamak gerekir.
4. Poetik simgedeki yenilenmeler. Simgelerde yenilik yapma şekilde yenilik yapmaktan zordur. Ancak şiirin gerçek anlamda gelişme gösterebilmesi poetik unsurlardaki değişikliklerle ilgilidir. Abdulla Aripov’un bir şiirinden örnek:
Bir merte körgenmen,Fakat bir merte,Ayning orağıge yulduz kongenin.(Bir defa görmüştüm, sadece bir defa, ayın orağına yıldızın konduğunu.)
Ayın orağına yıldızın konması, ender gözlemlenen bir olaydır. Okuyucunun gözü önünden gitmeyecek bu tür simgeleri bulmak şairin ince estetik zevki ve yüksek bedii maharetine bağlıdır.5
Bağımsızlık döneminde öne çıkan başka bir eğilim ise din ve tasavvufla ilgili eğilimdir. Bu konuda estetik açıdan yüksek şiirler yazan şairlerden biri Azam Öktem’dir. Azam Öktem (d. 1960 – ö. 2002) “Ziyaret” (1992), “Tereddüt” (1993), “İki Dünya Saadeti” (1998), “Kırkıncı Bahar” (2000) gibi şiir kitaplarıyla bu konudaki boşluğu doldurmuştur.
Qanoat Asl aybim -Tekis yo‘lda qoqinmoqdir.Asl baxtim -O‘zing ko‘rmay sog‘inmoqdir.Yeru ko‘kdan mudom izlabXato qildim.Seni topmoq yo‘liDoim topinmoqdir.KanaatSuçum o kiDüz yolda da takılmaktır.Bahtım o kiGörmeden de özlemektir.Yer ve gökten aramak daYanılmaktır.Seni bulmanın yoluDaima tapınmaktır.Özbek şiirinde modernist eğilimler. Özbek şiir geleneğinde yeni nazım biçimleri ilk kez XX. yüzyılın 80’li yıllarında kullanılmaya başlar. Bu nazım biçimleri edebiyatımıza Rus şairlerinin etkisiyle ve Batı edebiyatından çeviriler sayesinde girmiştir. En iyi örneklerini Bahram Rozimuhammed’in şiirlerinde görmemiz mümkündür. Şairin ilk şiir kitabı “Tavuşsız Kadem” (Sessiz Adım) adıyla 1987 yılında yayımlandı. Ardından “Terekke Yakın Yulduz” (Kavak Ağacına Yakın Yıldız, 1989), “İkki Nur” (İki Nur, 1994), “Devsemen” (1995), “Tinç Gülleydigen Daraht” (Sakin Çiçek Açan Ağaç, 1997), “Kündüz Serhedleri” (Gündüz Sınırları, 1999), “Sayeler Suhbeti” (Gölgelerin Sohbeti, 2006) gibi şiir kitapları yayımlanmıştır. Şiirlerinde ölçü, kafiye, yapısal uyum gibi unsurlar önemsenmez, serbest ölçü kullanılır; fakat kafiye ve ahenk bütünlüğü tümden de şiirden dışlanmış değildir. Şiirlerinde sözcük seçimi ve iç ahenk ön plandadır. Yeni imgeler Bahram Rozimuhammed’in şiirlerinde nerdeyse olmazsa olmaz bir koşuldur. Hayatın içerisinde varolan herşey onun şiirine konu olabilir.
Insonnıng Sarguzashtları men g‘aroyib mevamanyolg‘izlik daraxtidan uzilgan mevayo‘q men erga tushmadimyer ko‘tarilib keldi men tomonva bandimdan uzildim qo‘ydimbir sap-sariq maymunoq farishta bilan suhbatlashayotgan edifarishta ko‘rsatkich barmog‘i ilaishora qilardi osmongaqiqirlab kulardi maymunfarishta takror va takrorosmonga cho‘zardi ko‘rsatkich barmog‘inqornini ushlab xoxolardi maymunfarishta uchinchi marotaba jiddiyso‘z qotdi maymungamaymun sarosimadamenga qaradiva o‘sha lahzadayolg‘izlik daraxtidan uzildim birdansuhbat shabadasi chirt uzdi menig‘aroyib mevamanyolg‘izlik daraxtining mevasiİnsanın Maceraları ben garip bir meyveyimyalnızlık ağacından kopmuş meyveyimhayır, ben yere düşmedimyer yükseldi bana doğruve dalımdan koptum da kaldımsapsarı bir maymunak melekle konuşuyordumelek işaret parmağıylagökyüzünü gösteriyordukatıla katıla gülerdi maymunmelekse tekrar ve tekrargökleri gösteriyor parmaklarıylakarnını tutarak gülerdi maymunmelek üçüncü defa ciddi şekildesöz attı maymunamaymun sersemleştibana baktıve o lahzadayalnızlık ağacından koptum ansızınsohbet esintisi çıt diye kopardı benibir garip meyveyimyalnızlık ağacının meyvesiÖzbek modernist şiirinin usta kalemlerinden biri Fahriyar’dır. Şairin “Ayalgu” (2000), “Geometrik Bahar” (2004) adlı kitapları bu tür şiirin en güzel örneklerini bulundurmaktadır.
Yurak uzlatnishin Yassaviy kabiYolg‘onchi dunyoni kechirib yashar.Yurak-Usmon Nosirga hayotligidaBerilgan yakka-yu yolg‘iz mukofot.Yurak qushdir.Qafas bilan birga tug‘ilganqush.Patlarini qonga botiribShe’rlar yozar OZODLIK haqidaYürek inzivada, Yesevi gibiyalancı dünyayı affedip yaşar.Yürek -Osman Nasır’a hayatteykenverilen yegane mükafat.Yürek kuştur.Kafesiyle birlikte doğmuşkuş.Tüylerini kana batırarakÖzgürlük hakkında şiirler yazar.Fahriyar’ın şiirlerinde ölçü, kafiye, hece birimleri gibi unsurlar pek önemsenmez, serbest ölçü kullanılır. Bununla birlikte kafiye ve iç ahenk düzeni de belli bir biçimde kendini hissettirir. Şiirlerinde sözcük seçimine fevkalâde önem verir. Daha önce Özbek şiir geleneğinde görülmemiş yeni imgeler kullanır. Şiirlerinde konu ve şekil açısından postmodern unsurlar da gözlemlenir.
Bağımsızlık dönemi şiiri konu ve yaklaşım çeşitliliği yönünden de oldukça zengindir. Daha önce yaygın olan mahallicilik, kavimcilik ve benzeri milleti parçalayıcı davranışlar şairlerin de dikkatinden kaçmamıştır. Şairler cedit edebiyatının temsilcileri gibi milleti eğitmek, birlik ve beraberliğe davet etmek gerektiğini düşünmüşlerdir. Ünlü şair Muhammed Yusuf bir şiirinde mahalliciliğin zararından söz eder:
Qo‘ygil Qo‘qoningni, qo‘ygil Surxoning, Bir tuproq-ku axir, ota makoning… Aziz vatandoshlar, menga ishoning, O‘zbekni quritar mahalliychilik.Deme Hokandlıyım, deme SurhanlıyımToprağı aynıdır ata mekânın.Aziz yurttaşlarım, bana inanınÖzbek’i bitirir mahallicilikŞair Gulçehre Corayeva ise bağımsız devletin filizlenmesi ve güçlenmesi için birleşmek gerektiğini “Birleşgen ozar” adlı şiirinde vurgulamıştır:
Ilhom birlash, imkon birlash, inson birlash,Maqsad birlsh, matlab birlash, vijdon birlash.Buyuk davlat yo‘li birdir, iymon birlash,Quvvat birlash, qudrat birlash, Turon birlash!İlham bir olsun, İmkânlar bir olsun,İnsanlar bir olsun,Amaçlar bir olsun, istekler bir olsun,Vicdan bir olsun.Büyük devletin yolu birdirİmanlar bir olsun.Kuvvetler bir olsun, kudret bir olsun,Turan bir olsun!Türkistan bilinci bağımsızlık dönemi Özbek şiirinin en belirgin konularındandır. En güzel örneklerini Rauf Parfi, Erkin Vahidov, Halime Hudayberdiyeva gibi şairlerin şiirlerinde görebiliriz. Halime Hudayberdiyeva’nın 1997 yılında yazdığı Türkistan konulu bir şiiri:
Turkiston KeldiYuz-yuz yillar o‘taverdi, bosaverdi qor,Erk degani shunday uzoq, benishon keldi.Sirtmog‘ida tillaboshlar, salangladi dor,Ajdodlarning ko‘kragidan laxta qon keldi.Erkka ko‘zini tika-tika ko‘zi yer o‘ydi,Qoni bilan yozdi, darig‘, so‘zi yer o‘ydi,Gado bo‘ldi, ado bo‘ldi, o‘zi yer o‘ydi,Oh, ne jonlar erk yo‘lida qurbon jon keldiUlar hanuz go‘rlarida turar ekan tik,Bu qon bizga o‘tgan axir, shundan biz qasdlik,Bu qarz bilan, bu qon bilan o‘laolmasdik,Shukur, ko‘rdik, biz ketmasdan Turkiston keldi!1997 yil 19 martTürkistan GeldiNice yüz yıllar geçti, nice karlar yağdı,Erk dediğin öyle uzak, ıssız, nişansız mıdır?Urganında altın başlar, darağacı sallandı,Ataların göğsünden gürül gürül kan aktı.Dört gözle bekleyenlerin gözü toprakla doldu,Kanlarıyla yazdığı sözlerini toprak örttü.Geda oldu, heba oldu, kendileri toprak oldu,Ah, nice canlar erk yolunda kurban oldu.Onlar mezarında hala dik duruyordur,Kanı bizim damarımızda akmaktadır,Bu borçla, bu kanla ölemezdik zatenŞükür, gördük, biz gitmeden Türkistan geldi!19 Mart 1997Bağımsızlık devri şiirlerinde halkın millî özgürlük bilinci, geleceğe yönelik düşünceleri, uzak ve yakın geçmişten çıkarılması gereken sonuçlar samimiyetle yansıtılmıştır. Bu hususta Abdulla Aripov, Erkin Vahidov, Azim Suyun, Usman Azim, Aydın Haciyeva, Muhammed Yusuf, Şevket Rahman, Hurşid Devran ve diğer şairlerin 90’lı yıllardaki eserleri gösterilebilir. Bu şairlerin eserlerinde halkın mutlulukları da kaygıları da açıkça görülebilmektedir. Aşağıda Usman Azim’in bir şiirinden alınan parçaya göz atalım:
O‘ynoq-o‘ynoq, og‘ir-og‘ir oqmoqda umrim, Goh ko‘z yumib, goh ufqqa botmoqda umrim.Bor jonini sadqa aylab she’rga: qo‘shiqqa,Siz yo‘qotgan sururlarni topmoqda umrim.Oynak oynak, ağır ağır akıp gidiyor ömrüm,Bazen gözü kapalı, bazen ufka batıyor ömrümBir tek canını şiire, türküye sadaka ederek,Sizin kaybettiğiniz sevinçleri buluyor ömrüm.Bağımsızlık devri şiirlerinde Halima Hudayberdiyeva, Aydın Haciyeva, Tursunay Sadıkova, Gulçehre Corayeva, Hasiyet Babamuradova, Feride Afröz, Zülfiye Mominova, Zeba Mirzayeva gibi kadın şairler faal olarak gözükmektedirler. Onlar insan ve insanîlik, vicdan ve sadakat, vatanperverlik ve dostluk, ahlak-edep, sevgi-muhabbet hakkında bir dizi güzel eser yaratdılar. Hasiyet Babamuradova “Vatan Yeganedir” adlı şiirinde vatanın kutsallığını etkili bir dille şöyle ifade eder:
Derlar shirin so‘zning gadolari ko‘p, Yonib turgan ko‘zning adolari ko‘p.Yurtlar bor, hattoki xudoları ko‘p, Vatan yagonadir, Vatan bittadir.Derler tatlı sözün köleleri çok,Yanıp duran gözün edaları çok,Yurtlar var hatta Tanrıları çok,Vatan yeganedir, Vatan bir tanedir.Mezkur dönem Özbek şiirinde destan, manzum hikâye ve manzum roman gibi yeni zamanın ruhunu yansıtan liro-epik eserler de yazılmıştır. Örneğin, Azim Suyun’un “Özbekistan”, Hurşid Devran’ın “Vatan Hakkında Yedi Rivayet”, Aman Metcan’ın “Neden Ben”, Hebib Sadulla’nın “Cerahat”, İkram Atamurad’ın “Uzaklaşan Ağrı”, Canibek Subhan’ın “Rahatsız Ruh”, Abdumacid Azim’in “Serban” destanlarında yakın geçmiş olayları, Sovyet devri faciaları, aydınlara yapılan işkenceler anlatılmıştır. Abdulla Aripov’un “Sahibkıran”, Töre Mirza ve Esrar Samed’in “Sahibkıran Timur” manzum dramları, Maruf Celil’in “Sahibkıran” manzum hikâyeleri, Barat Baykabilov’un “Hayret ül-Ahrar”, Duşen Feyzî’nin “İmam el-Buharî” manzum romanları örnek olup, bu eserlerde geçmişe ait tarihî hakikatlerin birçok yönden ele alınıp işlendiğini görebilmek mümkündür. Sultan Akbarî’nin “Katağan” destanından parça: