Читать книгу Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü (Sabir Şahtahtı) онлайн бесплатно на Bookz (3-ая страница книги)
bannerbanner
Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü
Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü
Оценить:
Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü

5

Полная версия:

Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü

12 Temmuz 2013 yılında Rusya’nın Tahran’daki büyükelçiliği ikametgahında Rusya Federasyonu’nun Bağımsızlık Günü nedeniyle resmi bir resepsiyon düzenlendi.

Törende, İran İslam Cumhuriyeti’nin mevcut marşı değil, şu anda İran’da yasaklı olan Şah rejiminin marşı çalındı (Bu törene şahsen katıldım – S.Sh.). İranlı yetkililer töreni hemen terk ettiler. İran’a yönelik yapılan bu siyasi saygısızlık, hiçbir durumda tesadüf olamazdı. Bu sorunla ortaya çıkan çok sayıdaki sorulara cevap aramayı, okuyucuya bırakıyoruz.

Rusya’da Ermeni asıllı diplomatik elçilerin Azerbaycan halkına karşı kullanılması geleneğini ise I. Petro başlatmıştır. Ermeni asıllı İsrael Ori 1708 yılında Çarlık Rusya'nın Büyükelçisi olarak öncelikle Şemahı’ya gönderilmiş ve oradan İsfahan’a gitmiştir. Büyük diplomatik heyetle gelen İ.Ori Papa’nın ve Alman İmparatorluğu’nun da mektuplarını İsfahan’da Safevi sarayına sunmuştur. Tarihi kaynaklar dolandırıcı ve servet düşkünü olan İ.Ori’nin Çarlık Rusya'nın Kafkasya’daki yayılmacı politikasının uygulanması amacıyla ciddi sabotaj eylemleri gerçekleştirdiğini, tüm faaliyetini yalan ve iftira üzerine kurduğunu söylüyor.29

Şimdi, yukarıda sıraladığımız hususlara ait daha tutarlı bir takım olgulara başvuralım:

Kafkasya bilimcisi V.L.Veliçko’ya göre; Ermeniler ilk terör eylemini 1860-1870 yıllarında Azerbaycan’da, şimdiki Terter bölgesinde gerçekleştirmişler. O dönemde Ermeni haydutları genel olarak Azerbaycan’da yaşayan Rus nüfusuna karşı terör eylemleri düzenliyordu.30 Amaçları Azerbaycan’daki Rus azınlığı sıkıştırıp yurt edindikleri toprakları ele geçirmekti.

Ermeniler Van İsyan’ı (1915) sırasında Başkale’de Yahudileri acımasızca katletmiş, kadın, çocuk ve yaşlıların olduğu cesetleri üst üste yığmışlardı.31 Kaynaklara göre: “1878 Berlin Antlaşması’ndan hemen sonra Van’da Harahaç Cemiyeti kuruldu. Hemen akabinde 1881’de Rusya himayesinde Ermenilerin kurdukları dernekler Anadolu’ya silah göndermeye başladılar. Aynı tarihte Erzurum’da Anavatan Müdafileri Derneği ve 1885’te Van’da İhtilalci Armekan örgütü kuruldu. En etkili Ermeni örgütü ise 1887’de Cenevre’de kurulan Hınçak Partisi oldu. Partinin adı üç yıl sonra İhtilalci Hınçak Partisi olarak değiştirildi. Bütün bu örgütler/partiler bağımsızlık elde edebilmenin önemli yapı taşları idi. Bunların amacı, Türkleri Doğu Anadolu’dan çıkartmak ve bölgeyi içeren bir bağımsız Ermenistan devleti kurmak idi. Ermenilerin bu arzuları karşısında Türkler Anadolu’daki topraklarından vazgeçmeyecekler ve hatta direnmekten çekinmeyeceklerdir. Ermenilerin bu arzularını gerçekleştirebilmek için çeşitli girişimlerde bulundukları bilinmektedir. Doğu Anadolu’da Türk köylerini basarak bir çok insanı katletmiş olmaları bu girişimlerden en şiddetli olanıdır.”32

Azerbaycan’da yaşayan Almanlar 1905-1907 yıllarında ve 1918 yılının Mart ayında Ermenilerin yaptıkları kanlı olaylara karşı tarafsız kalmışlardı. Buna rağmen, çar ordusundaki Ermeni subaylar öncelikle Almanları silahsızlandırmayı başardı. Sonraki etapta ise Ermeni silahlı birlikleri Almanlara karşı acımasızca katliamlar yaptılar.33 Bolşevik devriminden bir süre önce çarın valileri Azerbaycan’daki Almanlardan müsadere edilen silahları Ermenilere dağıtıyorlardı. Almanların 1819 yılında Azerbaycan topraklarına göç ettiği bilinmektedir. Onlar Birinci Dünya Savaşı’na kadar Azerbaycan’da kendilerine huzurlu ve sakin bir hayat kurmuşlardı. Fakat Ermeni açgözlüğü ve kurnazlığı Almanların mallarını mülklerini gözüne kestirmiştir. Azerbaycan’da Sovyet rejimi kurulduktan sonra Ermeniler devletin çeşitli organlarına Almanların sözde anti-Sovyet propagandası yaptıkları hakkında mütemadi olarak ihbar dilekçeleri gönderiyorlardı. 1949 yılında böyle bir dilekçe incelenmek üzere Azerbaycan SSC Devlet Güvenlik Komitesi’nin subayı Ermeni Abramov’a verilmiştir. Ermeniler zamanla çeşitli kurnazlıklara baş vurarak Azerbaycan’daki Almanların bir kısmının Sibirya’ya sürülmesine sebep olmuş ve onların mallarına, evlerine ve tarım alanlarına sahip olmuşlardır.34 1990 Ocak’ında 19’unu 20'sine bağlayan gece Azerbaycan’ın uğradığı Sovyet askerî saldırısını fırsat bilen Ermenistan da sınır boyu Azerbaycan’a karşı saldırıya geçti. 19 Ocak 1990 yılında Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Sederek kasabası Ermenistan’ın Ararat İdari Bölgesi’nin Yerarhs köyü istikametinden top ateşine maruz kalmış, daha sonra kasabaya silahlı baskın yapılmıştır. Baskın sonucunda kasabadaki şarap fabrikası ve şarapla dolu 2 depo patlatılmış, tesisler yakılmış, 5 ev harab edilmiş, 6 Azerbaycanlı katledilmiş, 23 kişi ise yaralanmıştır.35 Ermenilerin demir yolu bağlantısını kesmesinden sonra Nahçıvan’ın Bakü ile ulaşımını sağlayan tek yol hava yoluydu. Bu nedenle hava limanı yeniden inşa edildi. Türkiye’den ve İran’dan yardımlar geldi. Büyük Lider Haydar Aliyev, Türkiye’ye yapılan resmi ziyaretlere bizzat katılarak devlet başkanları ile görüşüp antlaşmalar imzaladı. Böylece Türkiye ve İran’dan elektrik enerjisi alındı ve Nahçıvan’da bu ülkelerin baş konsoloslukları açıldı. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek temas noktası olan Nahçıvan’daki “Ümit Köprüsü” nün hizmete açılması, Nahçıvan’ın yaşam tarzını hızla değiştirdi. Böylece Nahçıvan’ın savunma gücü de gelişti. Haydar Aliyev, Nahçıvan’ı korumak için Kars Antlaşması’ndan istifade etti. XX. yüzyılın başlarında Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Behbud Bey Şahtaxtinski ve diğer kahramanların yaptıklarını, XX. asrın sonunda da Büyük Lider Haydar Aliyev hayata geçirdi. Nahçıvan’ın kurtarılmasında Türk Devleti’nin, hükümetinin ve halkının büyük yardımları oldu. Eğer Haydar Aliyev 1993 yılında halkın imdadına yetişmeseydi Azerbaycan Devleti yok olabilir, bu ise Türkiye’de de bazı problemlere yol açabilirdi.

1905-1907 yıllarında Şamahı’da toplu katliamlar yapan Ermeniler Taşnakların sünni müslümanlara zarar vermedikleri hakkında söylenti yaymışlardır.36 1918 yılında Bakü’de soykırıma maruz kalan Müslüman nüfusun yardımına gelen Dağıstan gönüllülerini geri göndermek amacıyla Ermeniler Bakü’nün resmen İngiliz birliklerine teslim edildiği söylentisini yaymışlardır. Böyle bir durumda Bakü’ye hiç bir yardım yapamayacaklarını düşünen Dağıstanlılar Hırdalan’dan (Bakü’ye 11 km mesafede) geri dönmüşlerdir. Ermeniler Sovyetler Birliği’nin çöküşü yıllarında Azerbaycan’a karşı yeniden başlattıkları toprak iddialarının hayata geçirilmesi esnasında da söylenti yaymak yöntemini fazlaca kullanmışlardır.

D. Gelovani Sovyet hakimiyetinin ilk yıllarında Azerbaycan’ın kuzey bölgesinde askerlerin işledikleri cinayetlerle ilgili yazıyor: “… Haçmaz’da teğmen Ağacanyan’ın komutasında Ermenilerden oluşan 150 kişilik bölük ve iki top yardımımıza geldi (Bolşeviklerin yardımına – Ş.S).”37

1918 yılının Mart ayında düzensiz Ermeni birlikleri İran’ın Hoy kentine saldırırlar. Şehir yönetimi tehlikeden korumak amacıyla halkı şehir kalesine toplayıp kapıları kilitler. Bu sırada üç kişi Osmanlı subayı üniformasıyla gelerek şehir yönetimi ile konuşmak istediklerini bildirirler. İçeri alınırlar. Sözde Osmanlı subayları şehrin kenarında Hoylulara yardım etmeye gelen Osmanlı askeri birliklerinin beklediğini söylerler. Sohbet sırasında şehir ileri gelenleri çağırılmamış misafirlerden kuşkulanırlar. Halil isminde cesur bir kişi şehir kapılarının açılmasına karşı çıkar. O, iple kale duvarından aşağıya inerek şehire çok yakın mesafede Ermeni silahlı birliklerinin saldırmak üzere hazır beklediklerini öğrenir. Hatta Rus silahları ile techiz olunmuş Ermeni haydutlarının makineli tüfekleri bile varmış. Meğer onların amacı Osmanlı askerlerinin kıyafetini giyerek halk arasında Osmanlı ordusuna karşı güvensizlik yaratmak ve bu hileyi kullanarak halkı katletmekmiş. Halil’in gelenlerin gerçek kimliğini zamanında öğrenip şehir yönetimine bildirmesi büyük tehlikeyi önlemiştir.38

3 Temmuz 1994 yılında Bakü metrosunun “28 Mayıs” ve “Gençlik” istasyonlarının arasındaki tünelde trene düzenlenen bombalı saldırı sonucunda 14 kişi öldü, 54 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı. Terör eylemini gerçekleştiren Lezgi milletine mensup olan Aslanov Azer Salmanoğlu Karabağ uğrunda yapılan savaş sırasında ermenilere esir düşmüş ve Ermenistan istihbarat servisinin gizli işbirliği teklifini kabul etmiştir.39

Düzensiz Ermeni birlikleri Birinci Dünya Savaşı yıllarında Tebriz, Urmiye, Maku, Hoy, Salmas’ta ve başka bölgelerde on binlerce sivil Azerbaycanlıyı katletmişlerdir. Ermeni silahlı birliklerinin saldırıları sonucu öldürülen, işkencelere maruz kalan, mülteci hayatı yaşamaya mecbur bırakılan insanların tek günahı onların Azerbaycanlı olmasıydı. “Cilolu Olayı” Aras Nehri çevresindeki Türk-Müslüman nüfusu imha etmek ve kovmak, buraya Ermeni ve Süryanileri yerleştirmek maksadını güdüyordu.40 Bazı tarihi kaynakların verdiği bilgiye göre, Ermeniler yaptıkları soykırımın tarihi ve hukuki sorumluluğundan kurtulmak için İran’daki Süryanileri de kendilerine suç ortağı yapmışlar. Bazı kaynaklarda Ermenilerin Süryanilere sarhoş olana kadar içki içirdikleri, ellerine silah tutuşturdukları bilgileri yer almaktadır. Böyle bir durumda Süryaniler çoğu zaman ne yaptıklarının farkında olmuyor, Müslümanları gayri ihtiyari, sebepsizce katlediyorlarmış.

1987 yılında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak iddialarının yeniden baş kaldırması iki devlet arasında savaşın başlamasına neden oldu. Sovyet Rusya'dan askeri yardım alan, bazı Avrupa devletlerinden ise çeşitli konularda destek sağlayan işgalci Ermenistan Azerbaycan topraklarının %20’sini zaptetti. Bir milyondan fazla masum insan ata yurdundan mahrum bırakıldı.

Ermenistan’ın mono-etnik siyaseti neticesinde bu ülkede yaşayan bütün Azerbaycan Türkleri yurdundan yuvasından kovuldu. Ermenistan’ın yayılmacı politikası Azerbaycan Cumhuriyeti’ne yaklaşık 60 milyar ABD dolarına mal oldu, milyonlarca masum insan manevi-psikolojik travma yaşadı, yüz binlerce insan yakınlarını kaybetti, on binlerce insan esir düştü.41

Karabağ savaşında Ermenistan ordusu ile birlikte yabancı ülkelerin paralı askerleri de (günlük 400 dolar maaşla) dövüşmüştür. Azerbaycan’ın Beylegan bölgesine düzenlenen saldırıya Suriye’den getirilen bir tabur katılmıştır.42 Ermenistan devletinin Azerbaycan’a karşı düzenlediği askerî saldırılarda; paralı askerleri, uluslararası teröristleri kullandığını doğrulayan çok sayıda deliller vardır. Bu nedenle, 1993 yılında Karabağ’da öldürülen uluslararası terörist M.Melkonyan Erivan’da Ermenistan’ın o zamanki Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’ın da katıldığı törenle defnedilmiştir. Eski cumhurbaşkanı R.Koçaryan’ın Hocalı Soykırımı’nın hazırlanmasında ve uygulanmasındaki rolünden dolayı gurur duyduğunu itiraf etmesi, S.Sarkisyan’ın Gürcistan’da ağır suçlar işleyen Bagramyan taburundaki Ermeni subayları kendi yemin törenine davet etmesi, 2012 yılının Ocak ayında Erivan’da ASALA’nın kuruluşunun 37. yıldönümünün büyük bir ihtişamla kutlanması vb. olgular Ermenistan’ın terörist bir devlet olduğunu kanıtlayan kesin delillerdir.

Büyük Rus şairi Puşkin’in “… sen korkaksın, sen kölesin, sen ermenisin”43 ibaresine dayanarak paragrafın sonunda bir mantığın yürütülmesi ihtiyacı doğuyor: Ermeniler sinsi ve hilekârdır. Fakat güçlü olan onlar değil, onları kullanan taraflardır. Azerbaycan topraklarının Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından tacize uğraması, yaklaşık 30 yıl işgal faktörüne çözüm bulunmaması, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözülmemesinin en önemli nedenlerinden biri de büyük devletlerin bölgedeki bitmek bilmeyen çıkarları ve bu konuda Ermenileri ve Ermenistan devletini kullanmalarıdır.

1.2. ERMENİLERİN İHANET VE HİLE YOLUYLA ÇÖZDÜKLERİ TOPRAK PROBLEMİ

Zori Balayan: “1828 yılında yapılan Türkmençay Antlaşması olmasaydı; Griboyedov ve Abovyan olmasaydı; Rus askerleri olmasaydı bugün çağdaş köy ve şehirlere dönüşen yüzlerce yeni Ermeni yurdu olmayacaktı… Sadece son on yıllık zaman ölçüsünde (1960-1970’li yıllarda) Vatana 200 binden fazla ermeni göç etmiştir.” 44

“Müttefikler, Ermenilerin yeni toprakları işğal etmek için Müttefiklerin çok fazla askerini bölgede tutmaq istediklerini bilyorlardı” 45

Her bir halkın ulusal özgürlük mücadelesinin şekillenmesinde, bağımsızlığını kazanmasında ve hareket çizgilerinin oluşmasında tarihi şahsiyetlerin ve tarihi süreçlerin önemli rolü bulunur. Çeşitli halkların karşılaştığı ulusal problemleri de siyasetçiler ve tarihi süreçler meydana getirir. Yaklaşık, 400 bin kilometre kareden daha fazla bir alanı kapsayan Azerbaycan topraklarının zaman zaman parçalanması, zapt edilmesi, pay edilmesi ve soykırıma maruz kalması; Azerbaycan halkının diline, dinine, gelenek ve göreneklerine yönelik yaşanan tecavüz süreçleri de geçmiş dönemde (1813-2021) uluslararasında cereyan eden askeri-siyasi çatışmaların sonuçlarıdır. Son iki yüzyıldan daha fazla bir zaman diliminde Azerbaycan topraklarının parçalanması ve paylaşılması süreçlerinde Çarlık Rusya’nın emperyalist politikaları önemli rol oynamıştır. Aynı zamanda, 1918 yılında İslam coğrafyasının doğusunda kurulan ilk demokratik cumhuriyet olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti`nin kurulması, çöküşü, XX. yüzyılın sonlarında devlet bağımsızlığının yeniden kazanılması süreçleri de Rusya İmparatorluğu’nda yaşanan sosyo-politik ve askeri işlemlerle doğrudan bağlantılıdır.

Azerbaycan topraklarındaki çıkarlarını gerçekleştirmek için Ermenilerden faydalanan Çarlık Rusya’nın himayesinin Ermeni milliyetçilerinde uyandırdığı heves sonucunda uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisi ortaya çıkmıştır. ABD, İngiltere, Fransa gibi devletlerin de bu konuda önemli etkileri olmuştur. “Büyük Ermenistan” ideolojisi ise Ermeni milli burjuvazisinin oluşmasına, şekillenmesine neden olmuş ve hızla gelişmesini sağlamıştır. Bu iki faktör büyük devletlerin himayelerinin de etkisiyle tarihi Azerbaycan topraklarında Ermenistan devletinin kurulmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılın sonlarından başlayarak Birinci Dünya Savaşı’na kadar Ermeni milliyetçilerinin devlet yaratmak iddiaları esaslı ve inandırıcı görünmüyordu. G.Hovanasissian’ın “Ermenistan Cumhuriyeti” (Richard G.Hovanasissian. The Respublik of Armenii. Los Angeles) kitabında yazdığına göre, Fransa Heyeti Sekreteri Philip Barselot Ermenilerin iddialarını şöyle açıklıyordu: “Ermenistan’ı kurmanın en büyük sıkıntısı şudur ki, Ermeniler aslında hiçbir yerde nüfusun çoğunluğunu teşkil etmezler. Onları milletin güçlü çekirdeğinin bulunduğu Kilikya gibi ülkeye bile yerleştirmek büyük itiraza sebep olurdu.”46 O, “eski dönemlerde Kilikya’dan Kafkasya’ya kadar uzayan topraklar kısa bir süre dışında hiçbir zaman Ermenilere ait olmamıştır” fikrini onaylıyordu.

Herand Pastırmacıyan ise şöyle yazıyordu: 1914 yılında 9.900 kilometrekare alana ve 300 bin nüfusa sahip olan Ermenistan vilayetinde 4 yıl sonra, yani 1918 yılında binlerce Ermeni’nin Ermenistan’a akın etmesi sonucunda Ermenilerin sayısı arttı. XVII. yüzyılın ilk yarısında ise Erivan’ın 65 yerleşim merkezinde Müslümanlar, 4 mıntıkasında Ermeniler yaşıyordu. Mirza Bala Mehmetzade'ye göre, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce tüm dünyada mevcut olan Ermeni’den 1 milyon 100 bini dağınık halde Kafkasya’ya, 100 bini İran’a, 400 bini ise Türkiye’ye yerleşmiştir.47 Bu verileri tasdikleyen yüzlerce sahih kaynak mevcuttur.

Bu konuda önemli olan sayı değildir. En azından Ermenilerin iddia ettikleri sözde “Ermeni soykırımı” anlayışına göre şimdi yeryüzünde yüz binden fazla Ermeni olmaması gerekirdi. Bu konuya daha çok önem veren tarihçi ve sosyal araştırmacılar Ermeniler hakkında konuşurken “Yerleşmiştir” ifadesini kullanmaktadırlar. Ermeniler, aynı yıllarda silahlı ayaklanmalar yaptıkları için kendileri için uygun gördükleri alanlara yerleşiyorlardı. Bu nedenle onlar hiçbir yerde kalıcı ikamet eden sakinler olarak kabul edilmiyorlardı.

Dolayısıyla XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonuna kadar Osmanlı devletine karşı silahlı isyanların başlatılması gerektiğini söyleyen Ermeni din adamlarına, Ermeni ulusal örgütlerinin yöneticilerine sadece “çalışın” cevabı verilmiştir. Çarlık Rusya’sı tarafından desteklenmeleri Ermenileri devlet kurmaya daha çok teşvik etmiştir. Bu amaçla da Rus siyasetçileri ve memurları XIX. yüzyılın sonlarında tüm Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmak amacıyla hummalı çalışmalar başlatmışlardır. Ermeni milliyetçileri onlara verilen “çalışın” yanıtını Osmanlı devletine karşı savaşın olarak kabul ettiler ve silahlı, kanlı çatışmalara başladılar. Ermenilerin bu “çalışmasında” Rusya ve İngiltere yetkilileri baş rolde idiler.48

Tek kelimelik “çalışın” yanıtı ile ifade olunan teşvikçi talimat sonraki yıllarda Türk-Müslüman kanının akıtılmasına yol açan korkunç bir sürecin başlamasına neden oldu. Ermeni din adamlarına ve milliyetçilerine verilen “çalışın” cevabı Osmanlı Devleti’ne karşı bölücülük faaliyetlerini güçlendirdi, Ermeni terörizminin temelini attı ve hareket çizgisini tayin etti. Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yerleştirilmesi sürecini hayalden gerçeğe çeviren de işte bu “çalışın” cevabından sonraki gelişmeler olmuştur. “Çalışın” cevabı Ermeni milliyetçi çevreleri ve din adamları için her şeyden değerliydi. “Çalışın” vaadinden sonra XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı Devleti’ne karşı bölücülük çalışmalarına başlayan Ermeni milli askeri-siyasi örgütlerinin, terörist gruplarının hemen hemen hepsinin Çarlık Rusya’nın topraklarında, bu ülkedeki ayrı ayrı ilgili kamu kuruluşlarının himayesi, doğrudan desteği ve hayır duasıyla tahsis edilmiş kuruluşlar oluşu tesadüf değildir. Tanınmış araştırmacı Jorj de Malevil “1915’te Ermeni Faciası” kitabında şöyle yazıyor: Rusya’nın Kafkas ordusunun Van seferi sırasında orduda hayli gönüllü Ermeni askerleri vardı. 18 Mayıs 1915 yılında Rus çarı özellikle sadakatlerinden (Osmanlı Devleti’ne karşı ihanetlerinden – S.Ş.) dolayı Ermenilere teşekkürünü beyan etti. Aram Manukyan Rus valisi tayin edildi.49 Sonraki aşamada Bolşevik örgütleri Rusya’da güçlendikçe sosyalist eğilimli Ermeni milliyetçi örgütlerinin kurulup bu ülkeden Osmanlı topraklarına gönderilmesi daha etkin hale gelmiştir.

Böylece, eğer uydurma “Ermeni Meselesi” büyük güçler tarafından adaletsizce savunulmasaydı, sahte “Ermeni Soykırımı” siyasi gündeme oturtulamazdı. Eğer dünyada çifte standartlar olmasaydı, uydurma “Ermeni Soykırımı” meselesi Ermeni milliyetçilerini bu kadar cezbedemezdi. Eğer “Ermeni Meselesi” ve “Ermeni Soykırımı” konuları dünyanın süper güçleri tarafından desteklenmeseydi, SSCB’nin çöküşü arifesinde Azerbaycan topraklarına karşı yeni asılsız iddialar ortaya atılamazdı. Bu iddialar kanlı savaşa sebep olmazdı. Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edilemez ve bir milyondan fazla insan mülteci ve göçmen durumuna düşmezdi. Ermenistan’ın saldırgan politikası bölgenin kapsamlı gelişimini tehdit etmezdi.

Delil her zaman delil olarak kalır. Gerçek şudur ki, Ermeni milliyetçileri son iki yüzyıldan daha fazla bir zamanda dünyanın siyasi ortamına uygun faktörleri kullanarak tarihi Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yoğun olarak yerleşmelerini sağlamış, bu topraklarda kendilerine devlet kurmuşlar. Saldırgan Ermenistan devleti uluslararası alandaki çifte standartları, değişen sosyo-politik pozisyonları, dünya Ermenilerinin siyasi ve maddi olanaklarını kullanarak Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı toprak iddialarını sürdürmektedir ve işgalci politikasının bir kısmını SSCB’nin çöküşü sırasında oluşmuş sosyo-politik durumdan yararlanarak gerçekleştirmiştir.

Ermeni milli burjuvazisinin mali kaynakları, Ermeni-milliyetçi örgütlerinin çeşitli devletlerin sosyal-siyasi hayatındaki etkili pozisyonları, Ermeni kilisesinin eş güdümü ile hayata geçirilen belirli amaçların siyasi hedef yapılması uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisinin sonraki etaplarının hayata geçirilmesi konusunda Ermenistan devletinin en büyük yardımcısıdır. Tanınmış araştırmacı Guram Marhulia şöyle yazıyor: üç deniz arasında devlet kurmayı yüce amaç edinen Ermeni milliyetçi çevrelerinin asılsız iddiaları tarih literatürüne hiçbir bilimsel dayanağı olmayan “Büyük Ermenistan”, “Türkiye Ermenistan’ı”, “Kilikya Ermenistan’ı”, “Batı Ermenistan”, “Dağlık Ermenistan”, “Aran Ermenistan’ı”, “Ermeni Meselesi”, “Ermeni Soykırımı”, ”Bakurakert” gibi sahte terimler dahil etmiştir.50 Ermenilerin kayıtsız şartsız hizmet ettiği uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisi Ermenileri organize suça teşvik eden, suçlu Ermenilerin cezalandırılmamasını sağlayan oldukça tehlikeli bir faaliyet yönüdür.

Ermeni lobisi özellikle son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştirdikleri tehlikeli organize suçları durmadan artırırlar. Suç yoluyla elde edilmiş maddi kaynakların bir kısmının Ermeni diaspora kuruluşlarına gönderildiği ispatlanıyor. Ermenistan devletinin yayılmacı politikasına karşı sadık tutum, Ermeni organize suç örgütlerinin cezalandırılmaması vb. olgular ise insanların istikrarlı ve huzurlu yaşamına karşı çifte standartların oluşturduğu tehditlerin acı bir örneği olarak incelenmiştir.

Gerçek olan şudur ki, saldırgan Ermenistan tüm parametreleri ile Azerbaycan’nın gerisinde kalıyor. Bu devletin işgalci politikasının hayata geçmesini sağlayan en önemli faktör dünyadaki çifte standartlardır. Fakat Ermenilerin saldırgan planları sadece Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmak niyeti ile sınırlı kalmıyor. Uydurma “Ermeni Soykırımı” meselesinin ve bunun tanıtılmasının ilk kez Ermeni milliyetçileri tarafından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi gündeme getirildiği ve o dönemde Paris Barış Konferansı tarafından reddedildiği bilinmektedir. Şu anda Avrupa ülkelerinin “Ermeni Soykırımı” konusunu bu kadar önemsemesi onların özel çıkarlarından kaynaklanmaktadır. Onlar Türkiye ve Azerbaycan topraklarını kullanarak “Büyük Ermenistan” fikrini tamamen gerçekleştirmek için çabalıyorlar.

2015 yılında ise biz sahte “Soykırım” ın 100. yıldönümü iddiası ile yüz yüze geldik. Ermeni devleti, Ermeni Kilisesi ve Ermeni milliyetçi çevreleri uydurdukları sahte “Ermeni Soykırımı”nın 100. yıl dönümü için özenle hazırlandılar.

Bu konuda Ermenilerin esas güvenceleri Türkiye ve Azerbaycan’da stratejik çıkarları olan uluslararası güçler ve dünya basınıdır. Konuyla ilgili mevcut sayısız olaylardan bir örnek: 2005 yılının Nisan ayında Almanya basını, 23 Nisan 1915’te İstanbul’da güya 2350 Ermeninin hapse atıldığını ve daha sonra sınırdışı edildiğini yazmıştır. Halbuki bu olayda sırf terör ve bölücülük faaliyetleri yürüttükleri için tutuklanan 235 silahlı Ermeni sınır dışı edilmiştir. Üzerinden 90 yıl geçtikten sonra bu olay hakkında bilgi yayan Almanya basını 235 rakamının sonuna bir sıfır daha eklemiştir.51

Tanınmış Avusturyalı bilim adamı E.Feigl şöyle yazıyor: 1905 yılının 19 Şubat (4 Mart) tarihinde Bakü’de Ermenilerle yerli Azerbaycanlılar arasında çatışmalar başladığında şehrin garnizon komutanı Nakaşidze olaylara kesinlikle müdahale etmemiş ve garnizonlardan tek bir asker dışarı çıkmamıştır. Ermeni milliyetçileri ise her zamanki gibi yine dünyaya haykırarak bağıra-çağıra, güya Bakü’de 1500 Ermeninin katledildiğini iddia ediyorlar. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Başkonsolosu bu konuda kendi ülkesine sunduğu raporda olup bitenler hakkında yayılan söylentilerin tamamının Ermenilerin uydurması olduğunu ve tüm bunların karmaşa yaratmaya hizmet ettiğini bildirmiştir.52

Başka bir olay: terörist Andronik 19 Şubat 1918’de Bogos Nubar’a çektiği telgrafta şöyle yazıyordu: şu anda birliğimizde 12000 silahlı kişi mevcuttur. Eğer Fransa bize yardım ederse 15 Mart’a kadar gönüllülerimizin sayısı 25000 kişiye ulaşacaktır.53 Tüm bu delilller Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı’nda şüphesiz Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan taraf olduklarını, silahlı bölücülük faaliyeti yürüttüklerini, Türkiye, İran, Azerbaycan ve Gürcistan’da soykırımlar yaptıklarını, 100 yılı aşkın süredir terör faaliyetleri yürüttüklerini kanıtlıyor.

Ermenilerin asılsız toprak iddialarının sadece Azerbaycan için değil, onların yerleşik oldukları tüm ülkeler için tehlike yarattığını altını çizerek belirtmek gerekiyor. Örneğin, Ermenistan Ermenileri, Erivan’ı başkent olarak kabul ediyorlar. Eski Dağlık Karabağ Ermenilerinin başkenti ise Hankenti’dir, Gürcistan Ermenileri Ahılkelek’i başkent olarak kabul ederler. Rusya Ermenilerinin ise birincisi Armavir, ikincisi Krasnodar olmak üzere iki başkenti vardır.54 Ermeni milliyetçileri Avrasya'daki 52 büyük şehrin hepsinin Ermeni başkenti olduğunu iddia ediyor.

Ermeni milliyetçilerinin Gürcistan’a karşı asılsız toprak iddiaları son yıllarda daha da keskin duruma gelmiştir. Onlar bu ülkenin Cavahetiya bölgesinde kurmak istedikleri yeni “Ermeni Cumhuriyeti”ne koyacakları ismi bile bulmuşlar – “Cavahk”.55 Fakat Ermenilerin Gürcistan’a karşı toprak iddiaları sadece Ahılkelek ile kısıtlı değildir. Guram Marhuliya şöyle yazıyor: Gürcü-Abhaz savaşı Ermenilerin Abhazya’da sayısının artması ile sonuçlanmıştır. Ermenileri yoğun bir şekilde yerleştirmek, onlara milli eğitim vermek, gençlerin beynini asılsız Ermeni iddiaları ile doldurmak, yerleşik oldukları ülkelerde Ermeni milli burjuvazisini oluşturmak vb. hayal ürünü olan “Büyük Ermenistan” ideolojisinin önemli faktörleridir.56 Artık Rusya’nın belli dairelerinde de Ermenilerin Rostov bölgesindeki bölücü eylemlerinden rahatsızlıklar doğmaktadır. Bu konuda detaylı bilgi almak için “Ermeniler Rus topraklarını barış yoluyla işgal ediyor” başlıklı Rostov-Don forumunu incelemek yeterlidir.57

bannerbanner