![Gurur ve Ön Yargı](/covers/69428827.jpg)
Полная версия:
Gurur ve Ön Yargı
“Bayan Darcy bu mektubu alınca kim bilir nasıl sevinecek!”
Adam cevap vermedi.
“Görülmemiş hızda yazıyorsunuz.”
“Yanılıyorsunuz. Gayet yavaş yazıyorum.”
“Bir sene içinde ne çok mektup yazmanız gerekiyordur! İş mektupları da cabası! Kim bilir ne iğrençtirler!”
“O zaman iş mektubu yazmak sizin değil de benim görevim olduğu için şanslısınız.”
“Lütfen kız kardeşinize onu görmeyi çok istediğimi söyleyin.”
“İsteğiniz üzere bir kez söylemiştim zaten.”
“Korkarım kaleminizden memnun değilsiniz. Durun sizin için ucunu düzelteyim. Kalem uçlarını pek iyi düzeltirim.”
“Teşekkürler ama ben kalemlerimi hep kendim düzeltirim.”
“Bu kadar düzgün yazmayı nasıl beceriyorsunuz?”
Adam cevap vermedi.
“Kız kardeşinize söyleyin, arp çalmayı ilerletmesine çok mutlu oldum, küçük masa çizimine de hayran kaldığımı ve onu Bayan Grantley’ninkinden çok daha güzel bulduğumu da iletin lütfen.”
“Hayranlığınızı iletmeyi bir dahaki mektuba bıraksam olur mu acaba? Şu anda hepsini layığıyla anlatacak yerim kalmadı.”
“A, hiç önemi yok! Onu ocak ayında göreceğim zaten. Peki siz her zaman ona böyle etkileyici mektuplar mı yazarsınız Bay Darcy?”
“Genellikle uzun oldukları doğru ama her zaman etkileyici mi onu bilemem.”
“Ben şunu bilir, şunu söylerim, kolaylıkla uzun mektup yazabilen biri kötü yazamaz.”
“Bu, Darcy için övgü sayılmaz, Caroline…” diye seslendi kardeşi, “Çünkü pek o kadar da kolay yazamaz. Tumturaklı kelimeler bulmak için uğraşır durur. Öyle değil mi Darcy?”
“Benim yazı tarzım seninkinden çok farklı.”
“Ah!” diye inledi genç Bayan Bingley, “Charles olabilecek en dikkatsiz biçimde yazar. Sözcüklerinin yarısını yazmaz, kalanı da mürekkep lekeleriyle doludur.”
“Düşüncelerim o kadar hızlı akıyor ki onları ifade etmeye zamanım olmuyor; öyle ki yazdıklarım, mektubumu okuyan için kimi zaman hiçbir anlam taşımıyor.”
“Bu alçak gönüllülüğünüz karşısında Bay Bingley sizi eleştirenler söyleyecek söz bulamayacaklar.” dedi Elizabeth.
Darcy “Hiçbir şey alçak gönüllü gibi görünmekten daha aldatıcı olamaz. Bu, çoğu zaman başkalarının görüşlerine aldırış etmemek ya da gizli bir böbürlenmedir.” dedi.
“Peki benim son küçük alçak gönüllük hareketimi bu ikisinden hangisiyle açıklıyorsun?”
“Gizli böbürlenme ile açıklıyorum. Çünkü sen yazı yazmadaki kusurlarına gerçekten sahip çıkıyorsun, hızlı düşünmenden ve fikirlerini yazıya aktarırken dikkat etmemenden meydana geldiklerini düşünüyorsun ve bunu saygıdeğer olmasa bile en azından hayli ilginç buluyorsun. Bir şeyi çabucak yapabilme gücü, insanlar tarafından daima el üstünde tutulur ve genelde yapılan şeyin kusurlarına pek aldırış edilmez. Bu sabah Bayan Bennet’a, eğer Netherfield’dan ayrılmayı aklına koymuş olsan beş dakika durmayacağını söylediğinde de övünerek konuştun, böbürlendin. Peki, belki de çok önemli bir işin yarım kalmasına neden olacak ve ne sana ne de başkasına hiçbir yarar sağlamayacak olan bu aceleciliğin ne matah bir yanı var?”
“Yok artık!” diye haykırdı Bingley, “Bu kadarı fazla, sabah söylenen tüm saçma sapan şeyleri şimdi başıma kakman… Ayrıca ne mutlu bana ki kendimle ilgili söylediklerimin doğruluğuna inanarak konuştum ve bunlara şu an da inanıyorum. Bu yüzden hanımlara gösteriş yapmak için gereksiz yere aceleci davranmadan.”
“İnanarak konuştuğundan şüphem yok. Ama bu kadar alelacele gideceğine beni inandıramazsın. Tanıdığım herkes gibi senin durumun da şansa bağlı olurdu ve tam atına binerken bir arkadaşın ‘Bingley, gel şu gitme işini haftaya ertele.’ diyecek olsa muhtemelen dediğini yapardın, gitmezdin. Sonra da bir başka sözle bir ay daha kalırdın.”
“Bu konuşmayla tek kanıtladığınız, Bay Bingley’nin mizacının hakkını vermemiş olduğu. Onu kendisinden çok daha iyi anlattınız.” diye haykırdı Elizabeth.
“Arkadaşımın söylediklerini karakterime yapılan bir övgüye dönüştürdüğünüz için size minnettarım ama korkarım bu beyefendinin hiç de kastetmediği bir şey söylüyorsunuz, çünkü böyle bir teklifi reddetsem ve atıma atlayıp gitsem beni çok daha fazla takdir ederdi.” dedi Bingley.
“Yani Bay Darcy asıl niyetiniz olan aceleciliğinizi, o niyette ısrarcı olmanızla telafi ettiğinizi mi düşünürdü?”
“Doğrusu ben o kadarını bilemem, Darcy kendi açıklasın.”
“Bana layık gördüğünüz ama hiç de benimsememiş olduğum fikirlere açıklama getirmemi bekliyorsunuz. Ancak durumu kabul edip, çizdiğiniz tasvire uyacak olursam Bayan Bennet, unutmayınız ki Bingley’nin eve dönmesini ve gidişini ertelemesini isteyen arkadaşı, bunu yalnızca istemiş olacaktı, şu ya da bu nedene dayanmaksızın rica etmiş olacaktı.”
“Bir arkadaşın ısrarına kolayca teslim olmak sizin gözünüzde bir değer taşımıyor, öyle mi?”
“İkna olmadan teslim olmak hiçbir bakımdan değer taşımıyor.”
“Bende öyle bir izlenim yaratıyorsunuz ki Bay Darcy, sanki arkadaşlık ve sevginin sizi hiçbir biçimde etkilemesine izin vermeyecekmişsiniz gibi. Rica eden kişiye verilen değer, insanın ricaya hemen teslim olmasını sağlar, akla mantığa uydurmaya çalışmadan… Özellikle Bay Bingley’yle ilgili verdiğiniz örneği kastediyor değilim. Sanırım böyle bir durum olana dek bekleyip onun karakterinin inceliğini o zaman tartışabiliriz. Ama genel konulardan ve arkadaşlar arasında her zaman olabilecek, bir arkadaşın diğerinin çok da önemli olmayan kararını değiştirmesini rica ettiği durumlardan konuşacak olursak, bu isteği çok da üzerinde durmadan yerine getirdiği için o kişi hakkında kötü mü düşünmüş oluruz yani?”
“Bu konuyu sürdürmeden önce bu ricanın önemini ve kişiler arasındaki mevcut yakınlığın derecesini dikkatle açıklığa kavuştursak daha iyi olmaz mı sizce de?”
“Hayhay!” dedi Bingley yüksek sesle, “Tüm noktaları inceleyelim, tartışmaya sizin farkında olduğunuzdan daha çok ciddiyet katacağı için Bayan Bennet, boyu ve kiloyu karşılaştırmayı da unutmayalım. Sizi temin ederim ki Darcy bendenize oranla bu kadar uzun boylu bir adam olmasaydı ona duyduğum saygının yarısını duyuyor olmazdım. Ben derim ki belirli durumlarda, belirli yerlerde, özellikle de kendi evinde, yapacak bir şey bulamadığı bir pazar akşamı Darcy’den daha dehşet verici bir şey olamaz.”
Bay Darcy gülümsedi ancak Elizabeth onun alınmış olacağını düşünerek kendine hâkim oldu ve gülmedi. Bayan Bingley, Darcy’ye yönelik kırıcı davranışlardan rahatsız oldu ve kardeşini böyle saçma şeyler söylediği için nazikçe eleştirdi.
“Niyetini anlıyorum Bingley…” dedi Darcy, “Tartışmadan hoşlanmıyorsun ve bu konuyu kapatmak istiyorsun.”
“Sanırım öyle. Tartışmalar tıpkı kavga gibidir. Sen ve Bayan Bennet, ben odadan çıkana dek bekler ve hakkımda ne söyleyecekseniz ondan sonra söylerseniz çok memnun olurum.”
“Ricanızı yerine getirmek şahsım adına zor iş değil. Hem Bay Darcy de mektubunu bitirse iyi olur.” dedi Elizabeth.
Bay Darcy bu öneriye uydu ve mektubunu bitirdi.
O iş bittikten sonra da biraz müzik keyfi için Bayan Bingley ve Elizabeth’ten ricada bulundu. Bayan Bingley hiç ikiletmeden piyanoya yöneldi. Elizabeth’ten nazikçe başlangıcı yapmasını istedikten ve isteği aynı nezaket ve büyük bir ağırbaşlılıkla reddedildikten sonra piyano başına oturdu.
Bayan Hurst de kız kardeşiyle şarkılar söyledi, onlar kendilerini iyice müziğe vermişken Elizabeth piyano üzerinde duran notaları karıştırıyordu, bu esnada da Bay Darcy’nin sık sık kendisini süzdüğü dikkatinden kaçmadı. Böyle kibirli bir adamın hayranlığını algılamakta güçlük çekiyordu, kendisinden hoşlanmadığı için bakıyor olması da pek muhtemel değildi. Sonunda onun ilgisinin nedenini, orada bulunanlar arasında, Bay Darcy’nin gözünde en kusurlu ve küçümsenmeyi en çok hak eden kişi olduğu için dikkatini çekmiş olmasına bağladı. Bu düşünce onu üzmedi. Darcy’den, takdirini umursayacak kadar hoşlanmıyordu…
Birkaç İtalyanca şarkıdan sonra Bayan Bingley ortamı, neşeli bir İskoç havasıyla renklendirdi. Çok geçmeden Bay Darcy, Elizabeth’e yaklaşarak dedi ki:
“İçinizde bu reel3 yapma fırsatını değerlendirmek için büyük bir istek yok mu Bayan Bennet?”
Elizabeth gülümsedi ama cevap vermedi. Darcy sorusunu yineledi, sessiz kalmasına şaşırmıştı.
“Ah!” dedi Elizabeth, “Sizi duydum ama ne cevap vereceğimi hemen bilemedim. Biliyorum ki evet deyip size zevkimi küçümseme keyfini vermemi istiyordunuz ama ben bu tarz planları alaşağı etmeyi ve insanların böyle girişimlerini sonuçsuz bırakmayı her zaman çok sevmişimdir. Bu yüzden de size cevabım, reel yapmayı hiç istemediğimdir; haydi şimdi cüret edebiliyorsanız beni küçümseyin.”
“Niyetim bu değildi doğrusu.”
Onu gücendirmek amacında olan Elizabeth, gördüğü nezaket karşısında hayrete düşmüştü; ama davranışlarında insanları gücendirmesini zorlaştıran bir tatlılık ve cilve vardı. Darcy de hiçbir kadından Elizabeth’ten etkilendiği kadar etkilenmemişti. Eğer akrabaları aşağı sınıftan olmasaydı Darcy gönlünü kaptırma tehlikesiyle karşılaşabileceğine inanıyordu.
Bayan Bingley’nin gördükleri veya kuşkulandıkları, kıskanması için yeterli olmuştu ve sevgili arkadaşı Jane’in iyileşmesinden duyduğu büyük mutlulukta Elizabeth’ten kurtulma isteğinin de payı vardı.
Darcy’yi ondan soğutmak için sık sık Elizabeth’le yapacağı muhtemel evlilikten ve mutluluk planlarını böyle bir birliktelik üzerine kurmasından söz ediyordu.
Ertesi gün fidanlıkta yürürlerken, “Umarım ki…” dedi, “Bu istenen olay gerçekleştiğinde kayınvalidenize çenesini tutması yönünde bir öneride bulunursunuz ve başarabilirseniz genç kızların, subayların peşinden koşmasına bir çare bulunuz. Hassas bir konuya da değinmeme izin verirseniz, dikkat etmeniz gereken küçük bir nokta var; kibir ve şımarıklık gibi hanımınızın sahip olduğu…”
“Evdeki huzurum için önerebileceğiniz başka bir şey var mı?”
“Ah! Evet. Enişteniz Philips ve teyzenizin portrelerinin Pemberley’deki galeride durmasına izin verin. Onları büyük hâkim amcanızın yanına asın. Aynı meslekteler, yalnızca uğraşları farklı. Elizabeth’inizin resmine gelince, onun resmini yaptırmaya kalkışmamalısınız; o güzel gözlerin hakkını hangi ressam verebilir ki?”
“Onların ifadesini yakalamak kolay olmayabilir, doğru ama renkleri, biçimleri ve güzelim kirpikleri taklit edilebilir.”
O sırada, yürüyüşe çıkmış olan bir başka ikiliye, Bayan Hurst ve Elizabeth’e rastladılar.
Konuştuklarının duyulmasından korkan Bayan Bingley, “Yürüyüşe çıkmayı düşündüğünüzü bilmiyordum.” dedi şaşkınlıkla.
“Bizi çok üzdünüz…” diye cevapladı Bayan Hurst, “Dışarı çıkacağınızı haber vermeden kaçar gibi gittiniz.”
Ardından Bay Darcy’nin boşta kalan koluna girerek Elizabeth’i kendi hâline bıraktı. Yola yalnızca üç kişi sığabiliyordu. Bay Darcy kabalık ettiklerini anladı ve hemen, “Bu yol hepimiz için fazla dar. En iyisi ana yola çıkalım.” dedi.
Ama onlarla kalmak için en ufak bir isteği bulunmayan Elizabeth gülerek, “Hayır, hayır, siz böyle devam edin.” diye karşılık verdi, “Çok uyumlu bir grup oldunuz, harika bir manzara! Dördüncü katılırsa bütün güzellik bozulur. Hoşça kalın!”
Sonra neşeyle koşarak uzaklaştı. Bir iki gün içerisinde eve dönecek olmanın umuduyla dolaştıkça keyfi daha çok yerine geliyordu. Jane’in durumu çok daha iyiydi, öyle ki o akşam iki saatliğine odasından aşağı inebilecek gücü kendinde bulmuştu.
11
Hanımlar akşam yemeğinden kalktıktan sonra Elizabeth ablasına koştu ve onu üşümesin diye sarıp sarmalayarak aşağı indirdi. Arkadaşları kendisini sevinçle karşıladı; Elizabeth onları baylar gelmeden önce geçirdikleri o bir saat içinde oldukları kadar sevimli görmemişti hiç. İstedikleri zaman pek de güzel ve yerinde konuşuyorlardı. Katıldıkları bir eğlenceyi eksiksiz olarak veya komik bir fıkrayı nükteyle anlatabiliyorlar, tanıdıkları ile çekinmeden alay edebiliyorlardı.
Ne var ki erkekler geldiği zaman Jane artık onların ilgi odağı değildi. Bayan Bingley’nin gözleri hemen Darcy’ye yönelmişti ve tam bir şey söylemek için ağzını açacakken Darcy yürüyüp onu geçti. Doğrudan genç Bayan Bennet’ın yanına giderek kibarca ona geçmiş olsun dedi. Bay Hurst de hafifçe eğilerek ne kadar sevindiğini söyledi ama onunla uzun uzun ve hararetle ilgilenen Bay Bingley olmuştu. Neşeli ve ilgiliydi. İlk yarım saat, Jane oda değişikliğinden rahatsız olmasın diye ateşi güçlendirmekle geçti ve Jane, Bingley’nin isteği üzerine, kapıdan uzak olması için şöminenin diğer tarafına geçti. Ardından Bingley onun yanına oturdu ve başkasıyla pek konuşmadı. Karşı köşede el işine koyulan Elizabeth, olan biteni büyük bir keyifle izliyordu.
Çay bittiğinde Bay Hurst, baldızına oyun masasını hatırlattı ama boşuna… Baldızı, aldığı gizli istihbaratla Bay Darcy’nin kart oynamak istemediğini öğrenmişti. Bay Hurst kısa süre sonra açık açık kâğıt oynamak istediğini dile getirdiğinde bile karşılık alamadı. Bayan Caroline Bingley, eniştesini, kimsenin kâğıt oynamak niyetinde olmadığı konusunda ikna etti. Odadakilerin bu konuda ses çıkarmayışı da onun sözlerini onaylamış gibi oldu.
Bu durumda Bay Hurst’ün kanepeye uzanıp uyuklamak dışında yapacak bir şeyi kalmamıştı. Darcy eline bir kitap aldı, Bayan Bingley de aynısını yapmıştı, Bayan Hurst ise zamanının çoğunu bilezikleri ve yüzükleri ile oynamakla geçirirken ara sıra da kardeşinin Bayan Bennet ile olan sohbetine katılıyordu.
Bayan Bingley’nin dikkati, kitabını okumakta olan Bay Darcy’ye yoğunlaşmıştı, bir yandan da kendi kitabını okuyor ve sürekli ya bir şeyler soruyor ya da Darcy’nin sayfasına bakıyordu. Ama bir türlü onunla bir sohbet başlatamıyordu. Darcy sorularına kısaca cevap verip kitabını okumaya devam ediyordu. Sonunda sırf Darcy’nin kitabının ikinci bölümü diye seçtiği kitabından keyif almak için kendini zorlamaktan sıkılıp esneyerek, “Akşamı bu biçimde geçirmek ne güzel! Okumak gibisi yokmuş, buna karar verdim! Kitap şu dünyada insanı yorabilecek en son şey! Kendi evim olduğu zaman muhteşem bir kütüphane kurmazsam yazıklar olsun bana!” dedi.
Kimse karşılık vermedi. Ardından bir kez daha esnedi, kitabını bir kenara attı ve biraz eğlence bulmak umuduyla odayı şöyle bir süzdü; kardeşinin Bayan Bennet’a bir balodan bahsettiğini duyunca birden ona dönüp: “Hazır sözü geçmişken Charles, Netherfield’da balo düzenlemek konusunda gerçekten ciddi misin? Benden sana bir tavsiye; karar vermeden önce aramızda bulunan bazı kişilere mutlaka danış; bana kalırsa bazılarına balo, eğlenceden çok ceza gibi geliyor da…” dedi.
“Darcy’yi kastediyorsan eğer istiyorsa balo başlamadan gidip yatabilir. Baloya gelince, onun tarihi belirlendi bile ve Nicholls yeterli miktarda bademli çorba yapar yapmaz davetiyelerimi göndereceğim.” dedi Bay Bingley.
“Balolar daha farklı bir içeriğe sahip olsaydı kesinlikle daha çok zevk alırdım ama böyle toplantıların olağan gidişatında dayanılmaz derecede sıkıcı olan bir şey var. Eğer dans yerine sohbet odaklı olsaydı çok daha uygun olurdu.” diye karşılık verdi kardeşi.
“Çok daha uygun olurdu sanırım, sevgili Caroline, ama o zaman pek de baloya benzemezdi.”
Bayan Bingley cevap vermedi, az sonra da ayağa kalkıp odanın içinde yürümeye başladı. Zarif bir yapısı ve hoş bir yürüyüşü vardı ama etkilemeye çalıştığı Darcy inatla aralarındaki mesafeyi koruyordu. Duygularının verdiği çaresizlikle son bir girişimde bulundu ve Elizabeth’e dönerek dedi ki:
“Bayan Bennet, size de tıpkı benim gibi odada bir tur atmanızı öneririm. Aynı durumda o kadar oturduktan sonra çok rahatlatıcı oluyor, inanın bana.”
Elizabeth şaşırmıştı ama bu öneriye hemen uydu. Bayan Bingley inceliğiyle varmak istediği asıl hedefe ulaşmıştı. Bay Darcy başını kitaptan kaldırdı. Caroline’ın böyle dostane bir davranış sergilemesi onu en az Elizabeth kadar şaşırtmıştı. Farkında olmadan kitabını kapattı. Kendisine doğrudan ikiliye katılması teklif edilmişti ancak o, odadaki bu yürümenin arkasında iki muhtemel niyet sezdiğini ve onlara katılacak olursa bu niyetlerden birine müdahale etmiş olacağını öne sürerek teklifi reddetti. Ne demek istemişti? Caroline Bingley bu sözlerin ne anlama geldiğini öğrenmeye can atıyordu. Elizabeth’e sözlerinden bir anlam çıkarıp çıkarmadığını sordu.
“Hiçbir anlam çıkaramadım.” diye cevapladı Elizabeth, “Ama emin olun ki bize karşı sert davranmaya çalışıyor ve bu yaptığının ters tepmesinin tek yolu da bu konuda hiçbir şey sormamak olur.”
Ancak Bayan Bingley herhangi bir konuda Bay Darcy’yi bozmayı düşünmüyordu, bu yüzden de söz konusu iki niyet konusunda ısrarla ondan bir açıklama istedi.
“Açıklama yapmaya en ufak bir itirazım yok.” dedi Darcy, ağzını açma fırsatı bulur bulmaz, “Geceyi böyle geçirmeyi seçme nedeniniz ya birbirinize güveniyor olmanız ve konuşacak gizli şeylerinizin olması ya da en güzel görünüşünüzün yürürken ortaya çıktığının farkında olmanız. Eğer ilkiyse kesinlikle aranıza girmiş olurum, ikincisiyse de ateşin yanında oturarak sizi izlemek çok daha büyüleyici.”
“Ah! Şoktayım!” diye inledi Bayan Bingley, “Hiç bu kadar hınzırca bir şey duymamıştım. Nasıl cezalandırsak ki onu bu konuşması için?”
“Aklınıza koyduktan sonra daha basit ne var?” dedi Elizabeth, “Hepimiz birbirimizle uğraşabilir ve birbirimizi cezalandırabiliriz. Onunla dalga geçin, gülün. Samimi olan sizsiniz, nasıl yapılacağını sizin bilmeniz gerek.”
“Şerefim üzerine yemin ederim ki bilmiyorum! Emin olunuz, samimiyetim henüz bunu öğretmedi bana. Böyle sakin, laf altında kalmayan biriyle dalga geçmek! Hayır, hayır, işte o noktada bizi alt edebilir bence. Gülmeye gelince; dilerseniz ortada bir neden yokken gülmeye çalışarak kendimizi rezil etmeyelim. Bay Darcy’nin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.”
“Bay Darcy’ye gülünmez, öyle mi?” diye haykırdı Elizabeth, “Bu ender görülür bir üstünlük doğrusu ve umarım öyle olmaya da devam eder, zira çevremdeki insanların çoğunun böyle olması benim için büyük kayıp olur. Gülmeye bayılırım da…”
“Bayan Bingley…” dedi Darcy, “Bana olabilecek en büyük övgüde bulundu. En aklı başında, en olgun kimseler, becerikli ve çok iyi adamlar bile, daha doğrusu onların çok yerinde olan en olgun hareketleri bile hayatta başlıca amacı alay etmek ve şaka yapmak olan biri tarafından gülünç bulunabilir.”
“Tabii ki…” diye cevapladı Elizabeth, “Var böyle insanlar ama umarım ben onlardan biri değilimdir. Umarım bilge veya iyi olanları alay konusu yapmıyorumdur. Ahmaklık, saçmalık, kapris ve tutarsızlık beni eğlendirir ve ben bunlara ne zaman olsa gülerim. Ama bana kalırsa bunların tamamı sizde olmayan şeyler.”
“Bu, sanırım kimse için mümkün olan bir şey değil. Ama ben yaşamım boyunca sık sık alay konusu olabilecek bu gibi zayıflıklardan kaçmaya çalıştım.”
“Kibir ve gurur gibi.”
“Doğru, kibir gerçekten de bir zayıflık ama gurur… Kişi gerçekten zekiyse gururunu her zaman iyi yönde kullanabilir.”
Elizabeth gülümsemesini saklamak için başını çevirdi.
“Bay Darcy’yi sorgulamanız bitti zannediyorum.” dedi Bayan Bingley, “Peki sonuç nedir?”
“Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Bay Darcy’nin hiçbir kusuru yok. O da bunu açıkça kabul ediyor.”
“Hayır.” dedi Darcy, “Böyle bir iddiam olmadı. Yeterince kusurum var ama hiçbiri, umuyorum ki zekâyla ilgili değil. Karakterimle övünecek değilim. Pek albenisi olduğu söylenemez, kesinlikle herkesin hoşuna gidecek türde değil. İnsanların ahmaklıklarını ve ahlaksızlıklarını veya bana karşı yaptıkları yanlışları gerektiği kadar çabuk unutamam. Duygularım kolay kolay kabarmaz. Kindar olduğum bile söylenebilir belki. Birinden bir kere soğudum mu onun hakkındaki fikirlerim bir daha değişmez.”
“Bu gerçekten bir kusur!” diye bağırdı Elizabeth, “Yatışmayan kin kişiliğe düşen bir gölgedir. Ama siz kusurunuzu gayet güzel seçmişsiniz. Ben bununla cidden dalga geçemem. Benden yana rahat olun.”
“Kanaatime göre herkesin yapısında kötülüğe meyil var; doğal bir kusur bu, en iyi eğitimin bile üstesinden gelemediği…”
“Ve sizin kusurunuz da herkesten nefret etme eğilimi.”
“Ve sizinki de…” diye cevapladı Darcy gülümseyerek, “İnsanları inadına yanlış anlamak.”
“Biraz müzik dinleyelim bakalım…” diyerek iç geçirdi Bayan Bingley, içinde yer almadığı bir konuşma onu sıkmıştı, “Louisa, Bay Hurst’ü uyandırırsam kusura bakmazsın değil mi?”
Kız kardeşinin buna en ufak bir itirazı yoktu. Ve piyano açıldı. Birkaç dakika boyunca olanları düşünen Darcy söylediklerinden pişman değildi. Elizabeth’e fazla ilgi göstermenin tehlikesini hissetmeye başlamıştı.
12
Kardeşiyle vardıkları kararın sonucu olarak Elizabeth ertesi sabah annesine mektup yazıp gün içinde arabanın kendilerine yollanmasını rica etti. Ama kızların ertesi salıya kadar Netherfield’da kalacaklarını, böylece Jane’in misafirliğinin bütün bir hafta süreceğini düşünmüş olan Bayan Bennet bu haberi sevinçle karşılayamadı. Bu nedenle verdiği cevap, özellikle eve dönmek için sabırsızlanan Elizabeth’in hoşuna gitmedi.
Bayan Bennet yolladığı mesajda arabanın salıdan önce yollanamayacağını belirtiyor, mektubunun sonuna iliştirdiği notla da Bay Bingley ve kız kardeşi, daha uzun kalmaları için ısrar edecek olurlarsa kendisi için hiçbir mahsuru olmayacağını ekliyordu. Ancak Elizabeth misafirliklerini uzatmama konusunda kesin kararlıydı ve kalmalarının teklif edilmesini beklemediği gibi aksine gereğinden fazla kaldıklarının düşünülmesinden korkuyordu; bu yüzden de hemen Jane’i, Bay Bingley’nin arabasını ödünç istemeye zorladı, enine boyuna konuştuktan sonra o sabah yola çıkmayı planladıklarını söylemeye karar verdiler, böylece araba rica edildi.
Bu karara herkes karşı çıktı. Jane’i hazırlamak için, hiç olmazsa ertesi güne dek kalmaları konusunda yeterince ısrar edildi. Sonunda da gidişlerinin ertesi güne ertelenmesine karar verilmişti. Ancak Bayan Bingley sonradan bu ısrarı için pişman olmuştu çünkü kardeşlerden birine duyduğu kıskançlık ve nefret, diğerine duyduğu sevgiyi fazlasıyla aşıyordu.
Evin sahibi bu kadar erken gidecekleri için gerçekten üzülmüştü ve sürekli Bayan Bennet’ı bunun kendisi için tehlikeli olacağına, henüz tam olarak iyileşmediğine ikna etmeye çalıştı; ama Jane haklı olduğunu düşündüğü zaman kararından dönmezdi.
Bay Darcy haberi hoşnutlukla karşıladı. Elizabeth Netherfield’da yeterince uzun kalmıştı. Kendisini rahatsızlık verecek kadar fazla etkilemişti. Ayrıca Bayan Bingley ona kaba davranıyor, kendisini de her zamankinden daha çok bunaltıyordu. Elizabeth’i beğendiğini gösteren bir harekette bulunmamaya özellikle dikkat etmek gibi akıllıca bir karara vardı. Genç kızda mutluluğunu etkileyecek bir konumda olduğu umudunu uyandırabilecek her şeyden sakınacaktı. Eğer böyle bir fikir uyandırdıysa son günkü davranışının bunun kuvvetlenmesinde veya yok edilmesinde büyük etkisi olacağını biliyordu.
Kararına sadık kalarak tüm cumartesi boyunca onunla taş çatlasa on kelime konuştu ve bir keresinde yarım saat boyunca yalnız kalmalarına karşın kendini yalnızca kitabına verdi; Elizabeth’e bakmadı bile.
Pazar günü, sabah ayininden sonra neredeyse hepsinin dört gözle beklediği ayrılık gerçekleşti. Bayan Bingley’nin Elizabeth’e gösterdiği nezaket de Jane’e olan sevgisi de bir anda artmıştı ve ayrılırlarken Jane’e, Longbourn’da veya Netherfield’da kendisini görmenin her zaman büyük bir zevk olacağını söyleyip kıza sevgiyle sarılırken Elizabeth’le bile el sıkışmıştı. Elizabeth büyük bir neşeyle herkese veda etti.
Evde anneleri onları pek de sıcak karşılamadı. Gelmeleri Bayan Bennet’ı telaşlandırmıştı. Bu kadar sıkıntı yarattıkları için onları ayıplamıştı, Jane’in yeniden üşüteceğinden de emindi. Ama babaları hoşnutluğunu pek az sözcükle belirtmiş olmasına karşın kızlarını görmüş olmaktan çok memnundu, onların aile içindeki önemini hissetmişti. Bir araya geldiklerinde ettikleri akşam sohbetleri, Jane ve Elizabeth’in yokluğunda canlılığını büyük ölçüde yitirmiş, anlamını neredeyse tamamen kaybetmişti.
İki kız, Mary’yi her zamanki gibi müzik ve insan doğası üzerine harıl harıl çalışırken buldular. Hayranlık uyandıracak yeni alıntıları, ders alınacak yeni adabımuaşeret gözlemleri vardı. Catherine ve Lydia’nın ise onlara verecek yeni haberleri vardı. Geçen çarşambadan beri alayda pek çok şey yapılmış, pek çok şey söylenmişti. Subayların birkaçı geçenlerde enişteleriyle yemek yemişti, bir ere dayak atılmıştı ve Albay Forster’ın evleneceğinden de ciddi bir şekilde bahsedilmişti.
13
Bay Bennet eşine, ertesi gün kahvaltı masasında, “Canım umarım bu akşam iyi bir yemek hazırlatıyorsunuzdur çünkü yemekte misafirimiz olacağını sanıyorum.” dedi.
“Kimi kastediyorsunuz hayatım? Benim beklediğim kimse yok, olur da Charlotte Lucas gelmezse… Sanırım benim yemeklerim onun için yeterince iyidir. Böylesini kendi evinde yediğini hiç sanmam.”
“Bahsettiğim kişi bir beyefendi ve yabancı biri.”
Bayan Bennet’ın gözleri parladı: “Bir beyefendi ve yabancı biri! Bay Bingley tabii ki! Jane, neden hiç haber vermedin, seni sinsi! Eh, Bay Bingley’yi görmek beni çok mutlu eder. Aman Tanrı’m! Şanssızlığa bak! Bugün balığımız yok! Lydia, bir tanem, zili çal. Hill’le konuşmam gerek, şimdi, hemen!”