
Полная версия:
Oruçla Gelen Sağlık
Birçok insan bunu kilo vermek için yapıp yapmadığımı sordu ve cevap da “kesinlikle o yüzden değil” idi. Uzun bir oruçta verilen kilolar (düzenli uygulanan aralıklı oruç rutininden farklı olarak) oruç bitip yeniden yemek yenmeye başlandığında tamamen kaybedilmiş olmaz. Birkaç inatçı kilonun bedeninizi terk etme yeceği anlamına gelmiyor tabii ve bu da hiç kötü bir şey değil. Ama benim asıl amacım, bir hafta yemek yemediğimde kendimi nasıl hissedeceğimi görmekti.
Bu deneyimden tahminimin çok ötesinde birçok şey öğrendim.
Fiziksel Açıdan Oruç Deneyimi
İlk üç gün en zoruydu çünkü bedenim sürekli bir şeyler yemem için bağırıp duruyordu. Çoğu zaman etrafımdaki her şey yavaş çekimde oluyor gibiydi, sersemlemiş hissediyordum. Ancak hiç yemek yemememe rağmen düşüncelerim netti ve işlevlerimi düzgünce yerine getirebiliyordum. Ayrıca dürüstçe söylemek gerekirse, bütün oruç süresince kendimi gayet iyi hissettim. Yedi gün arasından 4. ve 5. günler en iyisiydi, çünkü o günlerde birçok insandan duyduğum enerji patlamasını deneyimledim. Ama 6. günde yeniden yemek yemek için güçlü bir arzuyla mücadele ettim ve 7. gün kilisede komünyon ayini sırasında kendimi kan şekerim aşırı düşmüş ve bütün enerjim tükenmiş gibi kötü hissettim. Orucun son günü, öğleden sonra 14.00 gibi zar zor kalkarak kan şekerimi ölçüp 50’lerde gezindiğini görünce, artık bırakma zamanının geldiğini anladım.
Orucun Kan Şekerine ve Kiloya Etkisi
Kan şekerimi her gün ölçmedim ama birkaç defa 60 civarlarında olduğunu gördüm. Bu genelde görmeye alışkın olduğum 80’in altındaydı elbette ama hiç yemek yemediğiniz zaman böyle olur. Kan şekerinizi kontrol altına almak ve pankreasınızın insülin üretmeye ara vererek bir hafta tatile çıkmasına izin vermek, böyle bir oruca kalkışmak için yeterince iyi bir nedendir.
İlk birkaç günde her gün yaklaşık yarım kilo verdim, dördüncü günden yedinci güne kadarsa günde bir kilo civarı kaybettim. Bunu kilo vermek için yapmasam da tartıda çok ciddi fark etti: Bir haftada neredeyse altı kilo. Daha sonra bir haftalık bir oruçtaki kilo kaybının çoğunun su kaybı olduğunu öğrendim, çünkü oruç süreci glikojen depolarını boşaltıyordu.
Egzersiz
İster inanın ister inanmayın, oruç tuttuğum hafta egzersiz rutinimi sürdürmeye karar vermiştim ve tahminimden çok daha iyi gitti. Çok zorlamamam gerektiğini biliyordum ve kendimi kötü hissedersem bırakacağıma dair eşime söz vermiştim. Gene de hiç sorun yaşamadan iki voleybol maçı yaptım, birkaç yoga/pilates dersine girdim. Voleybol sahasında biraz sersemlesem de gayet iyi performans gösterdim, koştum, zıpladım, ön sırada smaçları bloke ettim!
Tuvalet
Evet bahsi biraz nahoş ama bu da oruç deneyiminin bir parçası. İlk bir, iki gün porselen tanrıçayı sıkça ziyarete gideceğimi tahmin ediyordum zaten. Ama haftanın geri kalanında da hâlâ ciddi miktarda “şey” çıktığını görmek beni biraz korkuttu. Sonuçta kaç gündür bir şey yemiyordum, nereden geliyordu bunca şey? Bu bana vücudumuzda sandığımızdan daha fazla çer çöp olduğunu anımsattı ve bu oruç deneyimi bunun bir kısmını temizlememe yardım etmiş olabilirdi.
Besin Takviyeleri
Oruç sırasında düzenli kullandığım takviyeleri almayı kesmedim. Multivitamin, D3 vitamini, magnezyum, probiyotikler ve öteki vitaminler, yıllardır düşük karbonhidratlı beslenme tarzımın bir parçası olmuştu. Belki bu rutine de bir hafta ara verebilirdim ama böyle yapmadım.
Nasıl Sağ Salim Bitirdim?
Bu benim bir günden uzun süren ilk oruç denememdi, dolayısıyla başka insanlardan duyduklarım dışında başıma ne geleceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Zorlandığım konulardan biri, hiçbir şey yememenin semptomlarıyla –ilk orucumda tecrübe ettiğim sersemlik ve uyuşukluk– baş etmek oldu. Çok fazla su içiyordum (oruç tutan herkes için çok önemli bir nokta) ama daha fazlasını istediğime karar verdim. O yüzden, dayanmama yardım etsin diye biraz diyet içecek ekledim. Artık gazlı diyet içecekler içmesem de bir şekilde orucu tamamlamama yardımları oldu. (Evet biliyorum, Dr. Fung bunu yapmayı önermiyor –bakınız: 183. sayfa– ve büyük ihtimalle ilk oruç denememin çok zor geçmesinin nedeni de onlar. Ama herkesin yolculuğu farklı.) Aynı zamanda, elektrolit dengesine yardımcı olsun diye bulyon küpleri de ekledim. Sonradan içine deniz tuzu eklenmiş ev yapımı kemik suyunun ve kombucha’nın daha sağlıklı olduğunu öğrendim.
Başka İnsanların Tepkileri
Oruç deneyimimi sosyal medyada paylaşmaya başladığımda aldığım tepki, sanıyorum bütün orucun en şaşırtıcı kısmı oldu. Bunun harika bir fikir olduğunu düşünen ve beni yol boyu yalnız bırakmayan insanlardan duyduğum destekleyici sözlerden, kendimi öldürmeye çalıştığımı ve savunucusu olduğum çok düşük karbonhidratlı beslenme tarzının ilkelerini çiğnediğimi söyleyen insanlara kadar, her uçtan değişik fikirler duydum. Dinlerine sövmüşüm gibi tepki verenler bile vardı!
Neyi Farklı Yapabilirdim?
Bu ilk bir haftalık oruç deneyimimle ilgili bir şeyi değiştirmek istediğimi söyleyemem. Neyse oydu ve gözümün açılmasına yardım etti. O zaman, eğer açlık katlanılmaz olursa bir parça hindistancevizi yağı yemeyi düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı ve şimdi, eğer hindistancevizi yağı ya da bunun gibi başka stratejiler eklemiş olsam kendimi daha iyi hisseder miydim diye düşünmeden edemiyorum. Bunları eklemek belki açlığı biraz önlerdi, belki de önlemezdi. Ama daha sonraki oruç deneyimlerimde nasıl küçük değişiklikler yapabileceğimi ve onları daha iyi kılabileceğimi düşünmeme vesile oldu.
Oruç bittikten sonra, bana bu bir haftalık oruç için ilham veren adama, o yıl Maryland, Baltimore’daki bir obezite konferansında tanıştığım Dr. Seyfried’e yazmaya karar verdim. Neler yaptığımı anlattığımda bu deneyimden “sağ çıktığıma” sevindiğini söyledi. Aldığım vitaminlerin ve diğer takviyelerin vücuduma karışık sinyaller yolladığını, oruç deneyimimi zorlaştırdığını anlattı. Dr. Seyfried, kanser-önleme amacıyla tutulacak bir oruçta arıtılmış sudan başka hiçbir şey içmemek gerektiğini belirtti. Ayrıca kanımdaki keton düzeylerimi –vücudun yağ yakmasıyla açığa çıkan yan ürünler– ölçmememle ilgili de beni uyardı. (Bir yıl sonra bununla ilgili daha fazla şey öğrendim ve ölçmeye başladım.) Keton düzeylerimin arttığını ve bunun o bir haftalık oruca dayanmama yardım ettiğini düşünüyordu.
Dr. Seyfried, yaptığım denemeden çok etkilendi ve kanser üzerine yazdığı Cancer as a Metabolic Disease: On the Origin, Management, and Prevention of Cancer (Metabolik Bir Hastalık Olarak Kanser: Kanserin Kaynağı, İdaresi ve Önlenmesi) kitabına bunu dahil etti:
Bay Jimmy Moore da bir video podcast’inde yedi günlük, çoğunlukla sadece su içerek tuttuğu oruç deneyiminden bahsediyor. Bay Moore’un düşük karbonhidratlı diyetlerin sağlığa yararları üzerine bir bloğu var. Bu oruç sırasında deneyimlediği fizyolojik değişiklikleri gündelik bir dille anlatmış. Gerçi Bay Moore, Herbert Shelton’ın standart uygulama olarak gördüklerinin izinden gitmekle birlikte, orucuna bulyon küpleri de eklemiş. Tavuk ve et bulyonları hem kalori hem tuz içerir, bu da glikoz düzeylerinin, tümörlere maksimum baskı uygulamak için gerekli olan en alt seviyeye düşmesini engelleyebilir. Buna rağmen Bay Moore’un glikoz düzeyleri orucu esnasında, tümörün kontrol altında tutulabilmesi için istenen aralıklara düşmüş. Gıda orucunda alınan bulyonların yanı sıra başka düşük kalorili ve düşük karbonhidratlı besinlerin kan şekerine ve ketonlara etkisini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Bununla birlikte, kanser hastalarının Bay Moore’un deneyimine bakarak orucun zararlı olmadığını görmesi çok önemli.
Orucu ve Beslenmeye Dayalı Ketosisi Birleştirmek
Hızlıca 2012’ye, beslenmeye dayalı ketosisle ilgili bir yıl sürecek deneyime başladığım zamana gelelim. Düşük miktarda karbonhidrat, orta miktarda protein ve yüksek miktarda yağ ile beslenerek, vücudumu yakıt olarak glikoz kullanmaktan yağ kullanmaya kolayca geçirebiliyordum. Deneyin bir parçası olarak, Dr. Seyfried’in tavsiye ettiği gibi kandaki keton düzeyimi ölçerek takip etmeye başladım.
Ketosis deneyinin bir parçası olarak oruç tutmayı hiç düşünmemiştim. Ama çok çabuk fark ettim ki bu kendiliğinden ve doğal olarak gerçekleşiyordu; özellikle de kandaki keton düzeyim 1,0 milimolun üstüne çıktığı zamanlar. Deneyin ilk haftalarında, eşimin bana en son ne zaman yemek yediğimi sorduğunu hatırlıyorum. Saate bakıp ardından yiyecek günlüğümü kontrol ettiğimde, yirmi sekiz saattir bir şey yemediğimi fark ettim. Yemek yemeyi tamamen unutmuştum. Yemek yeme geçmişim göz önüne alınırsa bu kesinlikle dudak uçuklatıcıydı!
Vücudum şeker yakmaktan yağ yakmaya geçtiğinde kahvaltı ara öğün, öğle yemeği, ara öğün, akşam yemeği, ara öğün, gece atıştırması vs. hepsi çok saçma gelmeye başladı. Aç değilken neden bu kadar çok yiyeyim ki! Vücudum açıkça bana yiyecekle ilgili o kadar takıntılı olmama gerek olmadığını söylüyordu. Bugün modern kültürde yaptığımız kadar sık yemek yemeyi gerektiren bir yapımız yok aslında. Gerçek ve tam gıdalarla düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı, orta proteinli bir diyetle yeterli kaloriyi alarak beslendiğiniz zaman ketosise girersiniz ve yirmi, yirmi dört saat kendiliğinden oruç tutabilir hale gelirsiniz. (Ketojenik diyetin aralıklı orucu nasıl çocuk oyuncağı yaptığını öğrenmek için Keto Clarity kitabımı okuyun.)
ORUCUN YILDIZLARIAMY BERGERHastalarıma oruç tutmaya başlamadan önce bir süre besleyiciliği yüksek, düşük karbonhidratlı bir beslenme biçimi benimseyerek yağ-adaptasyonu edinmelerini öneririm. Vücudunuz karbonhidrata aşermediğinde bence oruç hem daha kolay hem daha hoş bir deneyim oluyor.
Burada belirtmek istediğim nokta, ketosis durumuna geçtiğimde –şeker yakan değil de daha çok yağ yakan birine dönüştüğümde– orucun bana tamamen doğal gelmeye başladığı. Tabii ki bunu okuyan çoğunuz ketojenik diyet yapmıyorsunuz ve ketosiste değilsiniz, sorun değil (gerçi olmalısınız!). Dr. Fung, ketosiste olmayan birçok hasta üzerinde tedavi amacıyla orucu başarıyla kullanmıştır. Ama kişisel deneyimimde, ketosise girmeden önce oruç benim için zor olmuştu. Sonrasında ise çok doğal ve çok kolay geldi.
O bir haftalık deneyim bana oruç sırasında ketonların gücünü kullanarak kendimi tamamen enerjik ve rahat hissedebileceğimi öğretti. Başladığımda ketosiste olmasam bile oruç süresince bedenim yağ yakıyor ve keton üretiyordu; ben de kendimi harika hissediyordum. İşin püf noktası şu: Bir kere oruç tutmaya alıştığınız zaman çok doğal gelecek ve ilk birkaç defadan sonra açlık ve rahatsızlık duymayacaksınız. Bu kitaptaki tavsiyeler de size o ilk birkaç defayı –ki zor olduğunu kabul etmeliyim– atlatmanızda yardımcı olacak. Ama zor olması, imkânsız olduğu anlamına gelmiyor. Benim ilk deneyimim çok kötüydü ama şimdi hevesle yapıyorum ve bana kendimi harika hissettiriyor. Size önerebileceğim tek şey kendiniz deneyin ve neler olduğunu görün. Yirmi dört saat, yedi gün, yılda üç yüz altmış beş gün yemek yemeyi düşünmekten kurtulmak olağanüstü özgürleştirici bir şey. Hâlâ, “hadi ordan” mı diyorsunuz?
Peki aralıklı oruç tutarken acıkırsanız ya da kendinizi iyi hissetmezseniz ne olur? Bir şeyler yersiniz. Atla deve değil sonuçta. İlk günler biraz açlık ve rahatsızlık hissetmek normal elbette ama hafif rahatsızlık hissi ile hemen-bir-şey-yemezsem-birinin-kafasınıkopartacağım hissi arasında ciddi fark var. Eğer enerjiniz tamamen tükendiyse ve yerine gelmiyorsa, iyi hissetmiyorsanız, deli gibi açsanız kendinizi devam etmeye zorlamayın. Orucun fiziksel olarak acı çektirmemesi gerekir. Orada kesin, bir şeyler yiyin ve bir hafta kadar sonra tekrar deneyin.
Elbette blog okurumun paylaştığı gibi gerçek açlık beklediğimizden farklı bir şey. Üzücü olan şu ki çoğu insan bedenlerinin neler söylediğini dinlemiyor. Bunun yerine daha çok alışkanlıktan, rahat etmek için, can sıkıntısından filan yiyorlar. Eğer oruç tutmaya niyet edecekseniz bunun farkında olmak çok önemli.
Eğer daha önce hiç aralıklı oruç tutmayı denemediyseniz, yirmi dört saat hiçbir şey yememek işkence gibi gelebilir. Vücudunuz günün belli zamanlarında yemek yemeye alışmıştır ve yemek zamanı gelince de pek nazik olmayan sinyaller gönderecektir. Eskiden bunun gerçek açlık olduğunu sanırdım ama aslında öyle değil. Aksine sadece vücudunuzun iç saatinin sizi normal, tanıdık yeme rutininde tutmaya çalışması sadece. Peki ama bu sinyaller geldiğinde pes edip bir şeyler yememiz mi gerekiyor? Ben de öyle olması gerektiğini düşünürdüm ama kişisel tecrübelerim bana aksini gösterdi. Gerçekte etrafımızda bizden başka herkes “yemek zamanı geldi” diye yemeğe gömülürken, bizim midemiz aslında halinden gayet memnun olabilir.
2004 yılından önce 180 kilonun üzerindeyken, ne kadar yersem yiyeyim kendimi her zaman aç hissediyordum. Açlığımı kontrol altına almak ve gerçek açlığın aslında ne olduğunu fark etmeyi öğrenmek en nihayetinde ulaştığım başarının anahtarı oldu ve yıllardır buna dikkat ediyorum.
Beslenmeye dayalı ketosis sayesinde benim gibi birçok insan hiç sorun yaşamadan günde sadece bir veya iki öğünle yetinebilir dolayısıyla çok kolaylıkla oruç tutabilir. Ama şimdi size orucun beraberinde getireceği belli sosyal zorluklardan bahsedeceğim. Eğer aileniz ya da arkadaşlarınız bir aile yemeği için bir araya gelmeyi planlıyor ve siz aç değilseniz ya da uzun bir oruç sürecindeyseniz ne yapacağınızı bilemeyebilirsiniz. Kabalık yapmak istemezsiniz, ev sahibiniz de yanlış bir şey yapıyormuş hissi yaşamak istemez. Ama unutmayın ki böyle anlar, aslında yemek yemekten çok insanlarla bir araya gelmek içindir. İlişkilere konsantre olun ve bırakın karşınızdaki ne tıkınmak istiyorsa onu yesin. Çoğu insan sizin yemek yemediğinizi fark etmez bile. Fark ederlerse de onların sorunu, sizin değil. Tabii ki en iyisi orucunuzu, yemek yemenin önemli olduğu kutlamaların ve etkinliklerin olmadığı zamanlara göre planlamak. Bir doğum günü partisi ya da düğün öncesinde yedi günlük bir oruca başlamayın. Ama gündelik, planlanmamış etkinliklerde de normal davranmaya çalışın ve yemeğe sabitlenmeden sohbetin keyfini çıkarmaya çalışın.
ORUCUN YILDIZLARIROBB WOLFOruç bir strestir. Bunun yararlı stres mi yoksa potansiyel olarak zararlı stres mi olduğu hayatınızda yer alan diğer stres faktörleriyle yakından ilgilidir.
2. UZUN ORUÇ DENEMESI: ÜÇ HAFTALIK ORUÇ2012 ve 2013’te ketojenik diyet denemelerimde başarılı olduktan sonra beslenmeye dayalı ketosis konusunu daha iyi anlamıştım, yeniden oruç tutmayı denemenin zamanı geldi diye düşündüm. Aralıklı orucu zaten neredeyse her gün yapıyordum çünkü ketosiste olmak onu çok kolaylaştırıyordu. Yeniden bir uzun oruç denemesine girişip bir haftadan daha uzun dayanıp dayanamayacağımı görmeye karar verdim. Şubat 2015’te Dr. Fung’la tanıştım. Binlerce hastayla farklı oruç protokolleri üzerine çalıştığını öğrenince bir haftadan daha uzun oruç tutma fikri aklımı çeldi. Bu defa aralıksız yirmi bir gün tutabilir miydim acaba?
Eylül 2015’te sadece su, kombucha ve tuzlu kemik suyu içeren, günde toplam 200 kalorinin altında kaldığım yirmi bir günlük bir oruca başladım. Teknik olarak bu gerçek bir oruç sayılmasa da Dr. Fung, kalori alımım minimal olduğu için bu yöntemle sadece-su orucunun yararlarının çoğunu göreceğimi belirtti. Periscope kanalımda günlük olarak deneyimimi paylaştım. Tahmin edileceği üzere çok hızlı kilo verdim, kan şekeri seviyem de hızla düştü, hipoglisemi belirtisi göstermeden 70’lere hatta 70’in biraz altına indi. Kanımdaki keton düzeyini de ölçüyordum, başlangıçta düşük olsa da orucun dördüncü gününde 2,5 milimolun üzerine çıktı. Geçen defaki oruç deneyimimden farklı olarak kendimi çok neşeli ve şaşırtıcı derecede enerjik hissediyordum.
İlk oruç günüm çok kolay geçti çünkü zaten ketojenik diyetimde yirmi dört saat oruç tutmaya alışkındım. Benim için en zoru ikinci gün oldu, yemek yeme isteği tahminimden çok daha yoğundu. Ama ikinci günü atlattıktan sonra mucizevi bir şey oldu: Oruç şaşırtıcı derecede basit gelmeye başladı. Hiçbir şey yememek aşırı kolaydı. Eğer bir şey yemezseniz gitgide artan bir açlık duygusu yaşarsınız düşüncesi doğru değil. Tam tersine, birkaç gün oruç tuttuktan sonra kendinizi daha önce hissettiğinizden çok daha normal hissedeceğinizi söyleyebilirim. Ve ne yesem, ne zaman yesem, nerede yesem diye düşünmediğinizde ve yemekle ilgili bütün sosyal alışkanlıkları bir kenara bıraktığınızda başka şeyler yapmak için daha özgür olacaksınız. Yemek yeme dürtüsünün ve isteğinin fiziksel olmaktan ziyade zihinsel olduğunu fark edeceksiniz.
Peki yirmi bir günlük oruç denemem nasıl geçti? On yedi buçuk gün devam ettim ve hiç beklemediğim bir şeyden dolayı kendimi sabote ettim: Seyahat stresi. Orucumun on beşinci gününde eşim ve ben arkadaşlarımızla birlikte Güney Carolina’ya, Myrtle Beach’e tatile gittik ve on yedinci günün akşamı midem aralıksız kırk beş dakika guruldadı! Yatma zamanı yakın olduğundan, açlığın kaybolup kaybolmayacağını görmek için ertesi günü beklemeye karar verdim. Kaybolmadı. Ben de orucumu hedeflediğimden birkaç gün önce bozdum. Vücudumu dinledim. Oruç tutarken bunu yapmak çok önemlidir.
Orucu açma vaktinin geldiği aşikârsa bunu yapmak sorun değildir. Hayatımda tuttuğum en uzun oruçtan üç kat daha uzun bir oruç tutmuştum, o yüzden gayet memnundum. Ama bozmak zorunda olmak bana stresin ne kadar derin etkileri olabileceğini gösterdi ve o zamandan sonra hayatımda stresi azaltmak için önlemler almaya başladım; meditasyon, internette daha az zaman geçirmek, yoga dersleri ve düzenli masaj çok işe yarıyor. Yıllar süren kötü beslenmeden sonra ciddi insülin direncim olduğu için sanırım stres beni çok daha fazla etkiliyor. Eğer bunu çözebilirsem belki bir sonraki kitabımın adı Stress Clarity (Stres Arınması) olabilir. Beni izlemeye devam edin!
Tahmin edeceğiniz gibi bu oruç sırasında kilo verdim, tam 8,5 kilo. Asıl hedefim bu olmasa da hoş bir yan etki oldu. Daha güzeli, oruç bittikten bir ay sonra baktığımda hâlâ 7 kilo eksideydim. Bu çok iyiydi. Sağlık göstergeleri konusunda çok takıntılı biri olduğum için, orucun etkilerini görmek açısından on yedi buçuk günlük orucumun öncesinde ve sonrasında kan testleri yaptırdım. Bu sonuçların bazıları öngörülebilirdi ama bazıları beni çok şaşırttı. Oruç öncesi ve sonrası kan değerlerim şöyleydi:

Bu rakamların çoğu, ileri kolesterol testleri de dahil olmak üzere, kardiyovasküler sağlıkla ilgili. Cholesterol Clarity (Kolesterol Arınması) kitabımda bu göstergelerle ilgili ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz. Ama burada ne olduğunu size açıklayayım. Ötekilerden çok daha öne çıkan bir şey fark ettiniz mi? Evet, kolesterol. Toplam kolesterolüm herhangi bir ilaç kullanmadan üç haftadan kısa süren oruç sırasında 100 puan düşmüştü. Biz kolesterol hastalarına genellikle kalp krizi riskine karşı kolesterolümüzü düşürmek için ilaç kullanmanın tek yol olduğu söylenir.
İyi kolesterol olarak da bilinen HDL-C değerim de öngörülebilir biçimde 61’den 50’ye inmişti. Bunun nedeni, HDL kolesterolü yapmak için ihtiyaç duyulan temel bileşenin yağ, özellikle katı yağlar olmasıdır. Dolayısıyla hiçbir şey yemediğinizde HDL’nizin düşmesi normaldir. Ama toplam kolestrol rakamındaki en büyük düşüş LDL-C değerindeydi, 216’dan 131’e düşmüştü ama bu da orucun sağlığıma katkıları açısından bütün hikâyeyi anlatmaya yetmiyor. Oruç, daha önce farmakolojik hiçbir ilacın yapamadığı bir şey yapmıştı.
NMR lipo profil testi olarak bilinen gelişmiş lipid paneli, LDL partiküllerinin gerçek sayısını ve büyüklüğünü gösterir. Ben oruca başladığımda toplam LDL partikülleri (LDL-P) 2889, küçük LDL-P (kötü LDL) ise 1446’ydı. Oruç bitiminde bu değerler sırasıyla 1664’e ve 587’ye düşerek çok ciddi bir iyileşme göstermişti. Ama bu test sonuçlarının belki de en çarpıcısı, kardiyovasküler risk faktörünü gösteren Lp(a) (Lipoprotein a) değerleriydi. Lp(a) değerim başlangıçta 441 gibi çok yüksek bir rakamdı (hep böyle yüksek olmuştu), oruç sonunda ise 143’e gerilemişti. Bu, orucun tıbbi yararlarının en iyi göstergesidir.
Son iki test sonucu, açlık insülini ve inflamasyonun temel bir göstergesi olan hsCRP (yüksek duyarlılıklı C-reaktif protein) değerlerini gösteriyor. Bu değerler oruca başladığımda kötü değildi ama oruçla birlikte daha da iyileşti. İnsülin düzeyimde neredeyse dört puan azalma vardı ve hsCRP neredeyse yarıya inmişti.
Sonuçta bu test sonuçları bana üç haftalık orucun çok büyük bir başarı olduğunu söylüyordu. Ama hepsi bu kadar değildi.
3., 4. VE 5. UZUN ORUÇ DENEMELERI: BIR HAFTA DAHA, ORUÇ DÖNGÜLERI VE YEMEDEN GEÇEN BIR AY2015 Ekim ayı ortasında kan değerlerimde yine benzer bir değişiklik görecek miyim diye merak ettiğimden bir haftalık başka bir oruç tuttum. İlginç biçimde kan şekerim yine 70’lere, 80’lere düştü ve 6 kilo verdim. Ama bu defa kilo verişim kalıcı olmadı. Belki de ben sonuçların kalıcı olması için uzun oruç sürelerine ihtiyaç duyan insanlardan biriyim.
Daha sonraki oruç denemem Aralık 2015’te oldu. Bu defa orucun arasına birkaç gün yemek yeme araları ekleyerek bunun bende nasıl sonuç vereceğini denemek istedim. Altı gün oruç tuttum, 7. gün yemek yedim. Sonra beş gün daha oruç tuttum ve 13. gün yemek yedim. Ardından dört gün daha oruç tuttum ve orucu bitirdim. Böyle küçük değişiklikler yapmak eğlenceliydi ama neredeyse aralıksız üç hafta oruç tuttuğum zamanki sonuçları alamadım. Kan şekerim ve keton düzeylerim uzun bir oruçtan bekleyeceğim düzeylere erişmedi hiç. Bununla birlikte 8 kilo verdim ve bir ay sonra kontrol ettiğimde verdiğim 2 kiloyu hâlâ geri almadığımı gördüm. Ama oruca dair denemek istediğim çok uç bir fikrim daha vardı.
Ocak 2016’da bütün bir ay oruç tutmaya karar verdim. Evet, doğru duydunuz. Aralıksız otuz bir gün oruç tutmak istiyordum. Ürkütücüydü ama daha önceki uzun oruç denemelerimin sonuçları bana cesaret vermişti, o yüzden denemeye karar verdim. Bu defa oruç sırasında vücudumdaki yağ ve kas kütlesinin nasıl etkilendiğini görmek için DXA taraması diye bilinen “dual-enerji x-ray absorbsiyometri” taraması yaptırmanın ilginç olacağını düşündüm. Sosyal medyadaki takipçilerimin bir kısmı bu oruç denemeleri sırasında çok fazla kas kaybettiğimi düşünüyordu. Dolayısıyla 2016 ocağındaki orucumdan önce ve sonra DXA taraması yaptırdım. Sonuçları birazdan söyleyeceğim.
Bu oruçta her şey su gibi akıyordu, kan şekerimde harika iyileşmeler görüyordum, yeniden 60’lara, 70’lere inmişti, keton düzeylerim yine 2,5 milimoların üstüne çıkmıştı ve kendimi harika hissediyordum. 11. gün kan şekerimi ve keton düzeyimi saat başı ölçerek neler olup bittiğine bakmaya karar verdim. Sonuçlar 34. sayfadaki tabloda.
Bunlar muhteşem değerlerdi ve on bir gündür ağzıma lokma koymamış olmama rağmen bütün gün kendimi inanılmaz iyi hissediyordum.
13. gün oruca ara verip yemek yemek zorunda kaldım çünkü eşimin ailesini ziyaret etmek için Virginia’ya gidiyorduk. Stres beni yeniden ele geçirdi ve oruca dayanma kabiliyetimi elimden aldı. Neyse ki bir gün aradan sonra yeniden devam ettim ve üç gün sonra geri dönüş yoluna kadar sorunsuz devam ettim. Stres ikinci kez oruca ara vermeme neden oldu. Seyahat sırasında açlık, zayıflık ve genel hissiyatım kendimi duvara çarpmışım gibi hissettiriyor. Dolayısıyla 16. gün yeniden yemek yedim ve ertesi gün oruç tutmaya devam ettim. 6 gün daha oruç tuttum. 22. günde bir ara daha verdim ve sonraki 9 gün yine oruç tutarak ayı tamamladım. Toplamda Ocak 2016’da ayın otuz bir gününden yirmi sekizinde oruç tuttum.
Oruca birkaç kez ara verdiğimden kan şekerim ve keton düzeylerim inip çıksa da 10 kilo verdim ve ertesi ay bunun 6,5 kilosunu geri almamayı başarmıştım.

Peki DXA sonuçları nasıl çıktı? Harikaydı. Bu tarama 4,5 kilo vücut yağı ve bir 4,5 kilo da “yağsız dokudan” yani kas ağırlığından kaybettiğimi gösteriyordu. Bu bahsi geçen “kas kaybının” hepsi karın bölgesindeydi, aslında bacaklarımdaki ve kollarımdaki kaslar artmıştı. Sonuçları Dr. Fung ile paylaştığımda, bazen DXA taramasının organ dokularındaki yağ kaybını kas kaybı olarak hatalı gösterebildiğini belirtti. Başka bir deyişle, muhtemelen kas kaybetmemiştim, iç organlarımın etrafındaki yağı kaybetmiştim, ki bu çok iyi bir şey!
Bundan sonra birkaç hafta düşük karbonhidratlı ketojenik beslenmeye devam ettim ve başka bir DXA taraması yaptırdım. Kas kaybı diye bahsi geçen her şey tamamen yok olmuş ve oruçtan önceki haline dönmüştü. Bu sadece size bu ölçümlerin bir araç olduğunu ve hatalı çıkarımlara kapılmamak gerektiğini gösterir. İşin aslı, yirmi sekiz günlük orucum sırasında kas filan kaybetmemiştim ve bu çok kayda değer bir şey! Bu, orucun yan etkisi olduğuna inanılan şeyin aslında tam tersi olduğunu gösteriyor. (Dr. Fung 84. sayfada orucun kas kaybına yol açtığı efsanesinden detaylı biçimde bahsediyor.)