
Полная версия:
Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi
Aymavıtulı, ilk dönemde sahneye konulan ilk üç piyesi Rabiyga, Mansapkorlar, Kanapiya-Şerbanu eserlerini 1916-1917 yılları arasında yazmıştır. El Korganı, Şerniyaz ve Sılan Kız ise 1920-1925 yılları içinde yazılmıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 88). Aymavıtulı’nın yazdığı ve çevirdiği tiyatro eserlerinin hepsi de önce Semey’de sonra da Kazakistan’ın pek çok şehrinde, Taşkent’te, Kazakların ilk Millî Devlet Tiyatrosu’nun sahnesinin yer aldığı Kızılorda’da sahnelenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 89).
Rabiyga, Aymavıtulı’nın önemli dramalarından biridir. Piyesin adından da anlaşılacağı üzere, hürriyet ve özgürlükten mahrum olan Kazak kadınlarının ağır hayat şartları, o dönemin taleplerine uygun şekilde dile getirilmiştir. Çatışma, piyesin merkezindeki 19 yaşındaki Rabiyga’nın koyun çobanı yaşlı bir adama zorla verilmesiyle gelişir. Piyesin sonunda kölelikten, horlanmaktan kurtulmaya karar verip etrafa lanet okuyan Rabiyga’nın davranışı romantik tavırlarla doludur. Eser, kadın eşitliği konusunda öğüt verici bir üslûpla kaleme alınmıştır.
Aymavıtulı’nın piyesleri 1920’li yılların siyasî ve sosyal hadiselerine ışık tutan eserlerdir. Bu eserlerden biri olan Kanapiya-Şerbanu, 191611 yılı Haziran fermanı üzerine Çarlık İdaresi’nin savaş meydanına göndermek üzere Kazakları cephe gerisinde çalıştırmak için savaşa alması olayı üzerine kurulmuş bir dramadır. Kazak halkını derinden etkileyen bu olayı yazar, bir Kazak ailesinin hayatı etrafında işlemiştir.
Aymavıtulı’nın konusunu dönemin tarihî hadiselerinden alan bir diğer eseri, El Korganı’dır. Jüsipbek Aymavıtulı, El Korganı’nda İç Savaş12 döneminde kimin kim olduğunun anlaşılmadığı kargaşa ortamında halk içindeki siyasî-sosyal durumu edebî bir üslûpla ve aynı zamanda tarihî gerçeklikle ortaya koymuştur (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:125).
Aymavıtulı’nın Şerniyaz adlı draması da Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında kaleme alınan önemli eserlerdendir. Aymavıtulı, 1925’te Şerniyaz piyesini kaleme almış, 1926 yılında ise Semey’de eser sahnelenmiştir. Piyes, iyi bir eğitim almış ancak çevresindeki kişiler yüzünden mutsuz olan Şerniyaz’ın yaşadıklarını konu olarak işlemiştir. Şerniyaz’ın derdi, halkının derdidir. Onun tek arzusu, halkına ve doğup büyüdüğü topraklara hizmet etmektir (Gücüyeter 2013b: 60-61).
Aymavıtulı’nın Sılan Kız komedisi Kazak tiyatrosunun ilk dönemlerinde sahnelenmiş, 1922 yılında ise müstakil bir kitap olarak basılmıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:110).
Aymavıtulı’nın yazdığı bütün piyesler dönemin siyasî-sosyal olaylarının ele alındığı, o dönemin güncel eserleridir. Ayrıca onun eserlerinin kendine özgü yanları da vardır. Onun bütün piyesleri sahne perdesi açıldığında, asıl kahramanların psikolojik dünyalarının ortaya konulmasıyla başlar. Hem Rabiyga hem de Kanapiya-Şerbanu adlı piyeslerde bu durumu gözlemlemek mümkündür.
Aymavıtulı’nın eserlerindeki fikir her zaman aynıdır. Onun eserlerinde eskinin geride kalışı ve yeni bir dönemin başlayışı dile getirilir. Onun piyesleri millî tiyatronun oluşmasında esas olmuş ve drama türünün de temelini atmıştır. Ancak Aymavıtulı’nın piyesleri için söylenebilecek en önemli şey, Avezulı’nın, Seyfullin’in, Kemengerulı’nın, Şanin’in ve daha pek çok yazarın piyeslerine örnek olup onların yazılmasına yol açıp Kazak dramasının oluşmasını sağlamıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 128).
Ekim Devrimi’nden sonra Kazak tiyatrosunda Devrim temasının ilk olarak yükselişi Saken Seyfullin ile olmuştur. Onun Bakıt Jolına adlı piyesi 1918 yılında 1 Mayıs Bayramı’nda sahnelenmiştir. Seyfullin’in yine Kızıl Sunkarlar piyesi de Kazak tiyatrosunun ilk eserlerinden biri olup 1922’de yayınlanmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 131). Yine konu bakımından buna benzer bir eser de Jumat Şanin tarafından kaleme alınmıştır. Kazak işçilerinin ilk Devrimci adımlarını anlatan piyes, Jumat Şanin’in Şahta adlı piyesi olmuştur. Bu piyes konusu bakımından bir bakıma Saken Seyfullin’in Kızıl Sunkarlar piyesinin devamı niteliğindedir. 1928’de bu piyesin Ölimnen Ümitke adlı 4 perdeli nüshası Kazak tiyatrosunun sahnesinde sahnelenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 91).
Modern Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında hemen her tiyatro yazarı kendi becerileri doğrultusunda Ekim Devrimi hakkında tiyatro eseri kaleme almıştır. Bunların büyük bir bölümünde halkı yönlendiren ve öğüt veren bir üslûp hâkimdir. Bu eserlerin çoğunda zengin ve fakir olmak üzere toplumdaki iki sınıfın çatışmaları ele alınır, bu iki sınıf arasındaki mücadele sonucunda fakirlerin galibiyeti ya da Sovyet Hükümeti’nin temsilcilerinin konuya müdahil olması ile adaletli bir uygulamanın devreye girmesi eserlerde konu edilir. Bu gruptaki eserler içinde Koşmuhambet Kemengerulı’nın Bostandık Jemisi örnek gösterilebilir. Bu piyes 1919’da Akmola’da sahnelenmiştir. Yine Kemengerulı’nın Kazak kadınının geçmişteki kaygılı hayatını işleyen Altın Sakiyna ve Eski Okuv adlı piyesleri de bu gruptaki eserler içindedir (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 133). Altın Sakiyna 1923’te Orınbor’da müstakil bir kitap olarak yayınlanana kadar da Kazak tiyatro repertuarında önemli bir yer tutmuştur (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 92).
Altın Sakiyna piyesinde Kemengerulı, Ekim Devrimi öncesinde Kazak kadınının çileli ömrünü, gözyaşı dökmeden geçmeyen trajik kaderini ele almıştır. Yazar bu eserde, eski devrin ezdiği güçsüz, güveneceği ve dayanacağı kimsesi olmayan, karanlık içindeki Kazak kadınının eski devirde çektiği azabı, yarattığı canlı kahramanlar üzerinden ortaya koymuştur. Yazar eserde, geçmişin uygunsuz geleneklerini, örf âdetlerini savunan, adaletsizliği destekleyen, kadın özgürlüğü ve eşitliğini, insanî vasıfları ayaklar altına alan kötü niyetli kişilerin görgüsüzlüklerini gözler önüne sermiştir.
Genel olarak Kazak edebiyatında kadın özgürlüğü ve kadın eşitliği, Ekim Devrimi’nden sonra en çok dile getirilen konulardan biridir13. Bu konu, Kazak edebiyatındaki bütün türlerde olduğu gibi, Kazak drama ve tiyatro repertuarının ilk dönemdeki en önemli ve temel konularından biri hâline gelmiştir. Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında bu konu üzerine yazan tiyatro yazarları ve piyesleri sahneye koyan tiyatro kadroları da konunun önemine vâkıftırlar. Ekim Devrimi sonrasında Sovyet Hükümeti’nin özellikle kadınlar konusundaki iyileştirmelerinin dönemin en güncel meselesi olduğunun da bilincindedirler. Ancak henüz Kazak tiyatrosunun ilk yılları olması ve yeterli tecrübeye sahip olunmaması sebebiyle bu ilk eserlerin edebî tarafı biraz zayıftır. Bu sebeple kadın konusunu ele alan piyesler, çoğu zaman meseleyi yeterince derinleştiremeyen ve aile içinde yaşanan doğal olayları aşamayan piyeslerdir. Buna rağmen bu ilk piyeslerin zayıf tarafları seyirci tarafından görmezden gelinerek bu piyeslerin seyirci üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Bu bakımdan kadın konusunda yazılan ilk piyeslerin sanatsal değeri yüksek olmasa da kadın özgürlüğü ve kadın eşitliği konusunu ele alması bakımından, bu konuda halkın bilinçlendirilmesi açısından önemli bir işlev görmüştür. Bu eserler bu yönüyle toplumda bir karşılık bulmuştur. O dönemde seyirciler izledikleri bu oyunlarda, kendilerinin yakın geçmişte başlarından geçen hadiseleri, hâlâ izleri silinmeyen olayları görmüş ve kendi hayatlarından da izler bulmuşlardır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 133).
Tiyatronun ilk birkaç yıldaki repertuarında yer alan eserler, Beyimbet Maylin’in komedileri, Jiyengali Tilepbergenulı’nın Süyiskender, Perizat-Ramazan, Rahmetjan Malabayulı’nın Üy Tutkındarı, Gurıp Küni, Sıdık Ablanulı’nın Kündespeytin Katındar, Askar Tokmagambetulı’nın Eki Zan gibi o dönemin güncel meselelerini işleyen piyeslerdir (Koç vd. 2007: 459; 20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 93). Bu piyeslerin ana fikri, Ekim Devrimi’nin getirdiği özgürlükleri propaganda etmektir. Ancak bu eserlerde düşünce olmasına rağmen, sanatsal seviye zayıf kalmıştır.
Bu eserler, tiyatro sanatı açısından bakıldığında düşünce gücü taşımasına rağmen, edebî yanı zayıf kalan eserlerdir. Bu zayıf piyeslerin içerikleri de yazılış şekilleri de birbirine benzer, hepsi de sınıf çatışmasından doğup avuldaki çatışmayı işleyen piyeslerdir. Ancak hiçbirinde sanatsal bir derinlik yoktur (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 93).
Kadın konusunu işleyen piyeslerden birini de edebiyatın farklı türlerinde eser veren, çok yönlü Kazak aydınlarından biri olan Mirjakıp Duvlatulı yazmıştır. Duvlatulı’nın Balkıya adlı piyesi 1922 yılında kitap olarak basılmıştır. Eser, yazıldığı dönemin sosyal meselelerine ışık tutmaktadır. Mirjakıp Duvlatulı Balkıya piyesinde, ceditçi-kadimci çatışması, zengin-fakir çatışması, Rusya’daki Müslüman-Türk tebaanın eğitim meselesi, eğitimde metot tartışmaları, Çarlık Hükümeti’nin sömürgeci politikaları ve adaletsiz yöneticileri gibi dönemin sosyal sorunlarına eğilmiştir. O günün şartlarında az da olsa okumuş ve bilinçli bir Kazak kızı olan Balkıya ile Cedit öğretmeni Kasım’ın aşkları etrafında hem dönemin en önemli kadın sorunları ele alınırken hem de Kazakların o günkü siyasî ve sosyal hayatları ortaya konulmuştur (Kınacı 2016c: 171)
Repertuarda bir süre kalan ve sahne başarısı açısından dikkat çeken eserlerden ikisi Ö. Ospanulı ile Ötevlin’in Zarlık piyesi ile J. Tilepbergenulı’nın Perizat-Ramazan piyesleridir. Zarlık, Halk Eğitim Komiserliği tarafından açılan yarışmada üçüncülüğü alan ve Sovyet devrindeki yeni hayatı anlatmak amacıyla kaleme alınan eserlerden ilkidir. Bu eserde Zarlık, Kızıllar ile Aklar, fakirler ile zenginler arasındaki mücadeleyi gören ve bunun yavaş yavaş farkına varan kahraman tipini temsil etmektedir. Zarlık, bir değişikliğin olduğunu sezmektedir ancak kargaşa döneminde neler olup bittiğini de henüz tam olarak anlayan bir kahraman değildir. Ancak Zarlık’ın ardından, Maylin’in, Jansügirulı’nın, Şanin’in, Avezulı’nın, Aymavıtulı’nın piyeslerinde yeni devrin başarılı kahramanları yaratılmıştır, bütün yönleriyle yeni devrin kahramanları tiyatro eserlerinde yerlerini almıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 94).
Tilepbergenulı’nın Perizat-Ramazan piyesinde de eski ve yeni arasındaki çatışma işlenmiştir. Perizat ve Ramazan’ın özgürlüğe, aşk hürriyetine ulaşmaları, önemli olaylar ve büyük zorlukları aşmaları üzerinden ortaya konulmuştur. Perizat’ın hürriyeti için mücadelesi ve aşkına sahip çıkması, o dönemdeki halkın siyasî ve sosyal hayatıyla doğrudan ilişkilendirilerek verilmiştir. Bu piyeste Perizat ve Ramazan gibi yeni devrin olumlu kahramanları yanında başarılı olumsuz kahraman tipleri de yaratılmıştır. Perizat’ın babası Moldahmet, bunlardan biridir. O, kızı Perizat’ı kendi gibi zengin bir adamın oğluyla sözleyip zenginliğine zenginlik katmak niyetindedir. Kızının böyle bir talibi çıkınca tam da istediği olduğu için gizlice dünür adayları ile kendi aralarında anlaşarak dünür olurlar. Babasının kendisine hiç acımadığını fark eden Perizat, babasının verdiği zengin çocuğunu beğenmez ama buna karşılık fakir bir genç olan Ramazan’ı sever ve bunu açıkça ifade eder. Yeni dönemdeki hürriyet ortamının farkına varmış olan ve şımarık olarak büyüyen Perizat, kararından da geri dönmez. Eserde Perizat’ın imajı, tam da davranışlarıyla uyumlu olarak yaratılmıştır. O, aşkı ve özgürlüğü için mücadeleye giren ve bu yolda geri adım atmayan bir karakter olarak kurgulanmıştır. Perizat, yalnızca kendisi cesur bir kahraman değildir, aynı zamanda sevdiği genç Ramazan’ı da öğütler, birlikte kaçmaya korkan Ramazan’ı etkileyip onu da ikna ederek yönlendirir. Ramazan şahsında ise ömrü fakirlik içinde geçen, ırgatlık ile hayatını idame ettiren, o dönemin sosyal çatışmalarına ister istemez karışmak zorunda kalan fakirler ortaya konulmuştur. Özellikle de Moldahmet’in iftirası ile hapse girip daha sonra oradan kurtulan Ramazan’ın yaşamı, olayların farkına varması, yaşanan sosyal değişmelere vakıf olması açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Kararlı davranışları olan ve özgürlük mücadelesine giren Perizat ile el ele vererek düşmanlarıyla mücadele eden Ramazan, eserde mücadeleci kahraman derecesine yükseltilmiştir. Piyesin ana fikri olan yeni bir hayat ve mutlu bir ömre kavuşmak için, mücadelenin sınıf mücadelesi ile birlikte yürütülmesi gerekliliği piyeste açık bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Dönemin taleplerine uygun bir şekilde piyeste Peri-zat, bundan önceki Kazak kızlarına göre, mücadeleye bilinçli bir şekilde girişip, yeni devrin kadınlara getirdiği eşitliğe güvenen bir kadın kahraman olarak kurgulanmıştır. Ramazan karakteri ise sınıf bilinci gelişerek özgürlük, adalet, sadakatli bir aşk için savaşmanın önemini kavramış ve korkusuz bir karakterdir.
Döneminin güncel meselelerini ele alan Perizat-Ramazan seyircinin beğenisini kazanarak uzun süre sahnede kalmıştır. Piyes 1930 yılında sahneye tekrar konulduğunda üzerinde bazı değişiklikler yapılarak yeniden düzenlenmiştir. Eserdeki gereksiz kahramanlar ve diyaloglar çıkarılarak eser kısaltılmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:136).
1920’li yıllarda Kazak yazarları genellikle yalnızca tek bir işle meşgul olmazlar, hepsinin çok yönlü kişilikleri vardır. Kazak millî dramasının ve tiyatro sanatının gelişmesine büyük katkısı olan çok yönlü yazarlardan biri de Jumat Şanin’dir. O, Kazak drama, opera artistlerinin ilk neslinin üstadıdır. Jumat Şanin, aktör, tiyatro tenkitçisi ve müzisyendir. Jumat Şanin, drama yazarıdır (Nurgali 2002: 124). Şanin, Ombı’da Mağjan Jumabayulı, Saken Seyfullin gibi tanınmış edebiyatçılarla birlikte Ombı Semineri’nde okumuştur. Onlar ile yakın ilişki içerisinde olmuştur (Nur-gali 2002: 128).
Jumat Şanin çeşitli piyesler yazmıştır. Onun yazdığı piyesler konu bakımından da çeşitlidir. Hayata dair pek çok görünüş onun piyeslerinde yer almıştır. Onun piyesleri arasında hem trajedi hem drama hem de komedi yer alır.
Jumat Şanin Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında Kazak folklorunun zenginliğinden kendi yaratıcılık kabiliyetine göre faydalanmış bir yazardır. Şanin, Zaysan’da yaşadığı dönemde Keribay, Botabay gibi bu bölgede meşhur olan halk ozanları ile yakın ilişkiler kurmuştur ve halk edebiyatının zenginliğinden beslenerek gelecekte yazacağı piyesler için konu ve fikir bakımından beslenmiştir. Şanin, halk ozanı Erjan’dan ilk kez Arkalık Batır destanını dinleyerek yazıya geçirmiştir. Daha sonra bu destan metnine dayanarak meşhur Arkalık Batır adlı trajedisini yazmıştır (Nurgali 2002: 131). Arkalık Batır trajedisi, folklor malzemesinin tiyatroda ilk olarak kullanılışıdır. Arkalık Batır trajedisi, Kazak folkloru ile Kazak draması arasındaki ilişkinin en açık örneklerinden biridir. Yazarın elyazma nüshası muhafaza edilmemiştir. Bilinen nüshası 1926 yılında Kızılorda’da Arap harfleri ile basılan bir kitapçıktır (Nurgali 2002: 156).
Şanin’in tiyatro eserleri içinde Arkalık Batır trajedisi repertuarda uzun süre kalan piyesidir. Tarihî kahramanlık destanı esasında yazılan bu iki bölümlü piyesin 1926 yılı Aralık ayında, birinci bölümü 2 Aralık’ta, ikinci bölümü 6 Aralık’ta Şanin’in kendi yönetmenliğinde sahneye konulmuştur. Trajedide Kazaklarda hanlık yönetiminin olduğu eski devirler geniş bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Oyunda Han’ın zulmüne uğrayan çaresiz kişilerin kaderleri seyircinin gözü önünde canlandırılmıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 96).
Jumat Şanin, Kazak topraklarında o tarihlerde yaygın olmayan bir sanat dalı olan tiyatro ile yoğun bir şekilde uğraşmıştır. Özellikle de Kazak edebiyatında o günlerde geniş bir yer tutmayan drama türüne merak sarmıştır. O, yalnızca tiyatro yazarlığı yapmamıştır, tanınmış bazı piyesler de onun yönetmenliği ile sahneye konulmuştur. Muhtar Avezulı’nın Enlik-Kebek ve Seyfullin’in Kızıl Sunkarlar adlı piyesleri de Jumat Şanin’in yönetmenliğinde sahnelenmiştir (Nurgali 2002: 132).
Kazak toprakları için yeni bir sanat olan, sahne sanatının ustası olarak görülen Jumat Şanin’in adı kısa zaman içinde Kazakistan’da yayılmıştır, özellikle de yönetmenlik başarısı bütün Kazakistan’da duyulmuştur. Bunun üzerine Halk Eğitim Komiserliği tarafından Kızılorda’ya çağrılan yetenekli tiyatro meraklıları arasında Jumat Şanin de vardır. O, 1926 yılı Ekim ayından itibaren ilk Kazak tiyatrosunun direktörü ve sanat yöneticisi olmuştur. Jumat Şanin burada millî tiyatroyu kurma işine girişmiştir. Kazak aktörlerinin yeteneklilerini eğitip onların gelişmesi için çaba harcamıştır (Nurgali 2002: 132). Hem aktör hem de rejisör olan Şanin, 1926-1932 yılları arasında hem oyunları sahneye koymuş hem de Kazak millî tiyatrosunun idareciliğini üstlenmiştir (Kazak SSR 4-Tom Kıskaşa Entsiklopediya 1989: 321). Kazak millî tiyatro sanatının doğup gelişmesi ve ilk başarıları Jumat Şanin ile doğrudan bağlantılıdır.
Şanin’in birkaç komedisi de sahnelenmiştir. Şanin’in Torsıkbay ve Aydarbek komedileri, Kazak sözlü edebiyatına dayanmaktadır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 98).
Torsıkbay piyesi ilk olarak 1925 yılında Semey’de çıkan Tan dergisinde yayımlanıp daha sonra 1928’de Kızılorda’da müstakil bir kitap olarak basılmıştır. 1925 yılında 6 Nisan’da Kazak gençlerinin çabasıyla Moskova’da sahnelenmiştir (Nurgali 2002: 142). Jumat Şanin, Torsıkbay’ı Millî Drama Sahnesi’nde 1926’da kendisi sahnelemiştir. Eskide kalmış Kazak hayatındaki asalak olarak yaşayan kötü kişilerin temsilcisi olan mollaların azgınlığı, nefis düşkünlükleri tiplik bir görünüştür. Bu tipe o dönemde Kazak edebiyatındaki pek çok eserde rastlamak mümkündür. Drama türü esas alındığındaysa Şanin’in Torsıkbay adlı oyunu, Beyimbet Maylin’in Şanşar Molda adlı oyunu konu bakımından birbirlerine benzer. Aynı zamanda her iki eserde fikir de benzer, ikisinde de gülünçlükler, ironik durumlar ve tenkit bir arada bulunmaktadır (Nurgali 2002: 144).
Şanin’in Aydarbek piyesinde de 20. asrın başında Kazak yazarların en çok değindikleri konu olan kadın eşitliği işlenmiştir (Nurgali 2002: 145).
Şanin’in Kozı Körpeş-Bayan müzikal draması ise folklor hazinesinden faydalandığı önemli bir eserdir, ancak bu eser basılmamıştır (Nurgali 2002: 174).
Jumat Şanin’in Ölimmen Ümitke adlı dört perdeli draması Kazak tiyatro sahnesinde ilk defa 1928 yılında 14 Mart günü sahneye konulmuştur. Sonra adı değiştirilerek Şahta olup piyes 1930 yılında basılmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:132).
Jumat Şanin, Kazak draması ve tiyatrosunun filizlenme döneminde Jüsipbek Aymavıtulı ve Muhtar Avezulı’dan sonra repertuar oluşturmaya en çok emeği geçen Kazak yazarıdır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 97). Kazak tiyatrosunun kurulmasındaki tarihî rolü sebebiyle 1931 yılında Jumat Şanin’e “Cumhuriyet’in Halk Artisti” unvanı da verilmiştir (Nurgali 2002: 132). Ancak, yeni kurulan Kazak tiyatro sanatına büyük emeği geçen Şanin, 1938 yılında 26 Şubat’ta öldürülmüştür (Nurgali 2002: 133).
Kazak draması ve tiyatrosunun oluşması ve gelişmesine ilk yıllarda büyük emeği geçen yazarlardan biri de Muhtar Avezulı’dır. 20’li yılların içinde yazılan Enlik-Kebek, El Ağası, Baybişe-Tokal, Karagöz piyesleri yine bu yıllarda sahnelenmiştir
Kazak halkına hem bilgi hem de “yeni bir dünya”nın aydınlık ışığını getiren öğretmen tipinin sahneye ilk çıkışı da özellikle Aymavıtulı ve Avezulı dramalarıyla başlamıştır. Avezulı’nın Baybişe-Tokal piyesindeki okuyan genç delikanlı Gaziz ile onun arkadaşı Rakış bu okumuş genç tipinin ilk örneklerindendir.
Muhtar Avezulı’nın Baybişe-Tokal piyesi, Semey’de yapılan il çapındaki ilk kadınlar toplantısında sahnelenmek için yazılan piyestir. Piyes 1918 yılında yazılarak 1923 yılında Taşkent’te kitap olarak basılmıştır. Millî tiyatro sahnesinde Enlik-Kebek’ten sonra 1926 yılında Ocak ayında sahnelenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:111).
Baybişe-Tokal, 1926’da sahnelenmesinin ardından bir daha hiç sahnelenmemiştir. Yazar esere ilerleyen yıllarda geri dönmemiş ve tekrar gözden geçirmemiştir. Buna rağmen Baybişe-Tokal, kendi döneminin önemli sosyal meselesi olan kadın özgürlüğü konusunu ele alıp, Kazakların eski yaşayışlarındaki “uygunsuz” geleneklerini tenkit etmesi bakımından önemlidir. Piyeste olumsuz kahramanların davranışları geniş bir yer bulmuş ve bu tiplerin sahnedeki görünüşleri toplu olarak eserde yer almıştır. Buna karşın, olumlu kahramanlardan yalnızca Dameş akılda kalırken, diğerleri piyeste geri planda kalmış ve hiç dikkat çekici, akılda kalan tipler olmamışlardır. Eserle ilgili Smagul Saduvakasulı “Piyeste hareket yok denecek kadar az” yorumunda bulunmuştur (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:112). Smagul Saduvakasulı, Baybişe-Tokal hakkında yazdığı tenkit makalesinde piyesin ikinci zayıf tarafının gereksiz kahramanlar olduğunu düşünmektedir. İlk sahnelenmesinin ardından piyesin bir daha sahnelenmemesinin sebepleri bu tenkit noktalarında belirmektedir. Buna rağmen, Baybişe-Tokal piyesinin ilk sahnelenmesi Kazak tiyatrosunun filizlenmesinde halkın eğitilmesi konusunda halka öğüt ve nasihat veren üslûbuyla önemli bir rol üstlenmiştir ve izleyici tarafından ilgiyle izlenmiştir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:113).
Avezulı’nın konusunu halk edebiyatından aldığı Enlik-Kebek piyesi ise 1922 yılında Orınbor’da müstakil bir kitap olarak basılmıştır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004:129). Enlik-Kebek’teki kişi hürriyeti ve aşk yolundaki mücadele, yönetici sınıfın davranışlarından duyulan rahatsızlık, birbirlerini seven gençlerin kötü kaderleri Avezulı’nın Karagöz piyesinde de edebî olarak gözler önüne serilmiştir. Karagöz, 1925 yılında yazılıp aynı yıl yayımlanmıştır. Piyes, yeni kurulan Kazak tiyatro sahnesinde sahnelenecek en iyi piyeslerin seçilmesi için düzenlenen yarışmada birincilik ödülü almıştır (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997:114).
Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında komedi türü ile özellikle ilgilenip bu türün esasını kuranlardan biri Beyimbet Maylin’dir. Şanşar Molda, El Mektebi, Neke Kıyar, Ayşa, Selde, Közildirik gibi komedilerin içeriği avul hayatındaki aksaklıkları ele alır, fakir ve zenginlerin çatışmasını, eğitimsizliği yok etme konusunda ortaya çıkan sorunları işler, cahil mollaların görgüsüzlüklerini gözler önüne serer, kız-erkek ilişkilerindeki anlaşmazlıkları ele alır (Kazak Adebiyetinin Tariyhı 7-Tom 2004: 138).
Kazak tiyatrosunun ilk yıllarında pek çok eser yalnızca sahnelenmek için kısa süre içinde yazılmış ama basılmamıştır. Bu sebeple elyazması olarak kalıp bu haliyle dağıtılmış ve çeşitli bölgelerde düzenlenen programların repertuarlarında yer alan tiyatro eserleri de vardır. Mesela Beyimbet Maylin’in bazı piyesleri bu şekilde basılmadan elyazması olarak dağıtılmıştır. Maylin’in önemli tiyatro eserleri 1920’li yılların sonunda yazılmakla birlikte onların düzenlenip, edebî seviyelerinin yükseltilerek sahnelenmesi 1930’lu yıllarda olmuştur. Bu sebeple onun bu eserleri Kazak tiyatrosu ele alınırken 1930’lu yıllara dahil edilmektedir (20-30 Yıllardagı Kazak Adebiyeti 1997: 99).
XX. asrın başında doğan Kazak tiyatrosu, ilk yıllarda pek çok edebî zorlukları yaşasa da bu yıllardaki ilk tecrübelerin ardından, profesyonel anlamda bir gelişme göstermiştir. Bu sebeple 1920’li yıllarda ortaya konulan tiyatro eserleri her ne kadar tiyatro türünün ilk tecrübeleri olarak sanatsal seviye bakımından çeşitli aksaklıları taşısa da, bu eserler Kazak tiyatrosunun temellerinin atılmasında ve ileride Kazak tiyatro sanatının profesyonel gelişiminde önemli bir işlev görmüştür. Ayrıca Sovyet edebiyatının diğer türlerinde olduğu gibi, ideolojik olarak da bu ilk tiyatro eserleri kendilerinden beklenen görevi yerine getirmiştir. İlk tiyatro eserleri, yeni kurulan Hükümet’in halka kabul ettirilmesi ve Sovyet değerleri doğrultusunda halkın yeniden inşası noktasında da önemli bir işlev görmüştür.
II. Bölüm
Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesine Kulak Veren Erkekler
XIX. yüzyılda başlayan Türk Dünyası’ndaki yenileşme hareketleri ile gündeme gelen meselelerden biri de kadın meselesidir. Yenilik taraftarı bütün Türk aydınları kadın meselesine duyarlılığıyla dikkat çeker. Özellikle İsmail Bey Gaspıralı’nın yolundan giden ve onun Ceditçilik dünya görüşüne bağlı olan bütün Türk aydınları, o dönemde kadın meselesine kulak vererek yeterlilikleri doğrultusunda bu konuda mücadele ederler. Daha Ekim Devrimi’nden önce yazdıkları kadın konulu eserlerle yenilikçi Kazak aydınları da bu konuda önemli bir katkı sağlar. Yirminci yüzyıl başındaki çok yönlü Kazak aydınları edebiyatı bir araç görerek edebiyat aracılığıyla toplumda kadının mevcut konumunun düzeltilmesine ilişkin hikâye, tiyatro ve roman yazarak Kazak halkı arasında bu konuya bir duyarlılık oluşturmaya gayret ederler. Edebiyatın hangi türünde eser verirlerse versinler eğitici ve öğretici bir üslûp benimseyerek yazdıkları eserler ile halkı bilinçlendirerek Kazak kadınının toplumsal statüsünü yükseltmeye çalışırlar.