banner banner banner
Usta ile Margarita
Usta ile Margarita
Оценить:
Рейтинг: 0

Полная версия:

Usta ile Margarita

скачать книгу бесплатно


Şair, çevresine bakmaktan vazgeçip oynayıp duran gözlerini pislik içinde döşemeye dikip mırıldanmaya, inlemeye, kendi kendini yemeye koyuldu.

Evet, şiiri… Şimdi otuz iki yaşındaydı! Geleceği neydi aslında? Her yıl, yüzlerce şiir yazmayı sürdürecekti gerçekten. İhtiyarlayıncaya kadar mı?; İhtiyarlayıncaya kadar; Bu şiirler ona ne sağlıyordu? Şan mı, ün mü?; “Ne saçma şey! Kendi kendini aldatma. Kötü şiir yazanlar asla şana, üne erişemezlerdi. Peki neden şiirlerim kötü? Gerçeği söyledi, gerçeğin ta kendisini!” diye haykırdı Ryuhin, kendine acımadan. “Yazdıklarımın tek kelimesine bile inanmıyorum!..”

Bu sinir kriziyle iyiden iyiye sarsılan Şair, sendeledi, düşecek gibi oldu: Ayaklarının altında tahta zeminin sallanması durmuştu. Ryuhin, başını kaldırdı, uzun süredir Moskova’da olduğunu, güneşin doğduğunu, bulutların altınsı püsküllerle bezendiğini, içinde bulunduğu kamyonetin bir sürü aracın arkasına takılıp bir bulvarın girişinde beklemeye koyulduğunu, çok yakınında, metalik bir adamın kaidesinin üstünde başını hafifçe eğmiş, ayakta durduğunu, kayıtsızlıkla bulvara baktığını gördü.

O an, Şair’in hasta kafasından tuhaf düşünceler fışkırdı. “İşte bir kısmet örneği…” Kamyonetin kasasında ayağa kalkan Ryuhin, elini kaldırıp kendi halinde duran o metalik adama nedense saldırıverdi. “Hayatında ne yaptıysa, neye giriştiyse, başına ne geldiyse, hepsi yararına döndü, ona büyük ün kazandırdı! İyi ama ne yaptı? Anlamıyorum! Bu sözlerde ne gibi bir özellik var: ‘Gökyüzü karanlık…’22 Anlamıyorum! Ne kısmetli ne kısmetli adammış!” diye sözünü bitirdi birden Ryuhin, kamyonetin harekete geçtiğini anlayarak, “Ona ateş eden, üzerine ateş eden beyaz ordu askeri kalçasını parçaladı ama ona ölümsüzlüğü de kazandırmış oldu,” dedi.

Araba konvoyu harekete geçti. İki dakika sonra, Griboyedov’un taraçasında görünen, çok hasta, üstelik biraz da yaşlanmış bir şairdi. Taraça tenhalaşmıştı. Köşede, bir konuk topluluğu kadehleri boşaltıyor, ünlü bir konferansçı da, kafasında takkesi, elinde ünlü Abrau23 şampanyasıyla dolu kadehiyle ortalıkta dolanıp duruyordu.

Kolları peçete dolu Ryuhin, Arçibald Arçibaldoviç tarafından büyük yakınlıkla karşılandı, o uğursuz paçavralardan hemen kurtarıldı. Gerek klinikte, gerekse kamyonetin içinde çektiği sıkıntılar olmasa Ryuhin, akıl hastanesinde olup bitenleri anlatmaktan, hatta kendi uydurduğu birkaç şeyle hikâyesini süslemekten belki zevk bile duyacaktı. Canı bir şey anlatmak istemiyordu. Üstelik, gözlemciliği ne kadar zayıf olursa olsun, kamyonetteki işkenceden sonra Ryuhin, ilk kez korsanı adamakıllı süzmeyi akıl etti ve Biezdomni hakkında binlerce soru sormaya, hatta, “Aman, aman, aman!” diye bağırmaya hazırlanan bu adamın, aslında Biezdomni’ye hiç aldırmadığını, onun başına gelenlerle zerrece ilgilenmediğini anladı. “Aferin! Hakkı var!” diye düşündü Ryuhin kendi kendini yıpratan bir acımasızlık ve görgüsüzlükle; şizofreni hikâyesini yarıda bırakarak, “Arçibald Arçibaldoviç, bana biraz votka…”

Korsan sevimli bir havaya bürünerek mırıldandı:

“Tabii… Hemen…”

Garsonlardan birine işaret etti.

Bir çeyrek saat sonra yapayalnız kalan Ryuhin, önünde balık yemeği, küçücük votka kadehlerini birbiri ardına devirip hayatını değiştirmesine artık imkân olmadığını, unutmaktan başka çaresinin kalmadığını düşünüyordu.

Başkaları eğlenirken Ryuhin, gecesini boşuna harcamıştı, bu geceyi yeni baştan yaşayamayacağını biliyordu. Lambaya bakacağına bakışlarını gökyüzüne çevirse gecenin bir daha dönmemek üzere gittiğini anlayıverirdi. Garsonlar hâlâ masaları boşaltıp örtüleri kaldırıyorlardı. Çardağın çevresinde dolanan kediler de sabahçı gibi gözüküyorlardı. Gün karşı konulmaz bir biçimde, Şair’in üstüne çöküyordu.

21

. (Rus.) 1917 Sovyet Devrimi’nin ardından, devletin kamulaştırma politikası gereği zengin, özel mülk sahiplerine verilen, küçümseyici anlamda kullanılan ad. Halk bir süre sonra

kulak

’lara saldırıp mallarına el koymaya başlamıştı. (Y.N.)

22

. Puşkin’in 1825 yılında yazdığı “Kış Akşamı” adlı şiir söz konusu. Şiir şu dizelerle başlıyor: “Gökyüzü karanlık ve fırtına / Rüzgârıyla dağıtıyor karları…”

Heykel de, hiç kuşkusuz Puşkin’in heykeli. D’Anthès’i belirtmek için kullanılan “beyaz muhafız” deyimi oldukça gülünç, çağına uymayan bir şey. Ama Ryuhin’in “toplumcu” bir şair olduğu unutulmamalı. (Y.N.)

23

. Karadeniz kıyısındaki Novorossiysk kentinin yakınlarındaki Abrau Yarımadası’nda yapılan şarap. (Y.N.)

7

Kötü bir daire

Ertesi sabah Styopa Lihodeyev’e, “Styopa, hemen kalkmazsan kurşuna dizileceksin!” deseler, Styopa güç duyulan bitkin bir sesle şöyle karşılık verirdi: “Kurşuna dizin, ne isterseniz yapın, kalkmayacağım.”

Kalkmak mı? Gözlerini açmak bile olanaksız gibi geliyordu Styopa’ya. Böyle bir şey yapmaya kalksa sanki bir şimşek kafasını delip geçecek, bin parçaya ayıracaktı. Kafasının içinde koca bir çan çalıyor, gözleriyle gözkapakları arasında göz kamaştırıcı bir yeşille karışık kara lekeler yüzüyor, daha da kötüsü, midesinin bulandığını hissediyordu; bulantı, gramofonun bezdirici sesiyle çok yakından ilişkiliymiş gibi geliyordu ona.

Styopa, anılarını toplamaya çalıştı; yalnız herhalde dün akşam –nerede olduğunu kesinlikle hatırlamıyordu– elinde bir peçeteyle ayakta duran bir kadını öpmeye çalıştığını, ona ertesi gün tam öğleyin evine gideceğine söz verdiğini hatırladı. Kadın, “Hayır, hayır, yarın evde olmayacağım!” diye geri çeviriyordu ama Styopa büyük bir inatla diretiyor, “Boşuna inat etmeyin,” diyordu. “Geleceğime yemin ederim!”

Kimdi bu kadın, şimdi saat kaçtı ve hangi ayın hangi günüydü?.. Styopa hiçbirini bilmiyordu. En kötüsü nerede bulunduğunu anlayamıyordu bir türlü. Hiç olmazsa sonuncu soruyu aydınlatmaya çalıştı. Bunu yaparken de sol gözkapağını büyük güçlüklerle gözünden ayırabildi. Alacakaranlıkta soluk bir parıltı görür gibi oldu. Sonunda Styopa iki pencere arasındaki aynayı tanıdı ve boylu boyunca yatak odasında yatağına, daha doğrusu kuyumcu kadının eski yatağına uzanmış olduğunu anladı. O an başında büyük bir acı duydu, gözlerini kapayıp bir inilti koyuverdi.

Ne olup bittiğini açıklayalım: Varyete Tiyatrosu Müdürü Styopa Lihodeyev, merhum Berlioz’la paylaştığı, Sadovaya Caddesi’ne bakan altı katlı bir evdeki işte o dairede uyandı.

Bu dairenin –50 numara– uzun süredir kötü denmese bile garip bir ünü vardı. İki yıl önce dairede, de Fougères adlı ölmüş bir kuyumcunun karısı otururdu. Anna Frantzevna de Fujere elli yaşlarında, karşısındakinde saygı uyandıran ve pratik zekâlı bir kadındı. Dairesinin beş odasından üçünü kiraya vermişti. Kiracılarından biri, yanılmıyorsam, Belomut adını taşıyordu, ötekinin adıysa çoktan unutuldu.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 10 форматов)