Полная версия:
On Beş Yaşında Bir Kaptan
Delikanlı kendi kapasitesine güvense de zencilerin de yardımıyla yelkenleri hareket ettirdiğinde geminin rotasını gerektiği gibi kontrol edebilecek bilgiye sahip olmadığını fark etti. Birkaç yıl daha tecrübesi olsun isterdi. Eğer daha fazla pratik yapmış olsaydı Kaptan Hull gibi irtifayı ölçebilir, kronometreden zamanı okuyabilirdi. Güneş, Ay ve gezegenler onun kılavuzu olabilirdi. Göğe veya kadrana bakarak yönünü tayin edebilirdi eğer daha fazla tecrübesi olsaydı… Fakat bütün bunlar onu aşıyordu. Gemiyi doğru yönde ilerletmek için yapabileceği, seyir defterini ve pusulayı kullanmaktı. Yine de ümidini yitirmedi ve başarılı olacağından bir an dahi şüphe etmedi.
Bayan Weldon cesur delikanlının aklından geçenleri bilir gibi yanına geldi ve “Karar vermiş gibi görünüyorsun Dick.” dedi. “Geminin idaresi sende ve hiç kimse işini yapacağından şüphe etmiyor. Tom da diğerleri de sana ellerinden gelen desteği verecekler.”
“Evet Bayan Weldon.” dedi Dick canlı bir şekilde. “Ayrıca kısa sürede onları iyi birer denizci yapmayı ümit ediyorum. Eğer hava güzel olursa ne âlâ ama olmazsa da ümidimizi yitirmemeliyiz. En yakın kıyıya demir atarız.”
Delikanlı kısa bir süre durdu ve huşu içinde, “Tanrı bize yardım eder.” dedi.
Bayan Weldon delikanlıya Pilgrim’in tam olarak nerede olduğunu bilip bilmediğini sordu. Dick ise deniz haritasına bakacağını söyledi. Kaptan, bir önceki güne kadar kayıtları doğru bir şekilde tutmuştu.
“Peki şimdi ne yapmamızı öneriyorsun? İçinde bulunduğumuz şartları göz önüne alırsak elbette Valparaiso’ya gitmek zorunda değiliz. Eğer daha yakın bir liman bulabilirsek tabii…” dedi Bayan Weldon.
“Mümkün değil!” diye cevap verdi Dick “İşte bu sebepten niyetim doğuya doğru yelken açıp Amerika’da herhangi bir limana ulaşmak.”
“Bizi herhangi bir kıyıya ulaştırmak için yapabileceğinin en iyisini yap Dick.”
“Asla korkmayın hanımefendi. Karaya doğru yaklaştıkça bize yol gösterecek bir yolcu gemisine yaklaşacağız muhakkak. Eğer rüzgâr kuzeybatı yönünde esmeye devam eder ve ilerlememize yardım ederse pekâlâ gidebiliriz.”
Delikanlı, gemisinden emin olan öz güvenli bir denizciymişçesine neşeyle konuşuyordu; birkaç adım geri atıp dümeni eline aldığı sırada Bayan Weldon ona seslenerek yelkenlinin tam konumunu sordu. Dick, kaptanın odasına gitti ve haritadan bir önceki gün işaretlenen konuma baktı. Buna göre 43° 35’ güney enlemi ile 164° 13’ batı enlemindeydiler ve son yirmi dört saatte çok fazla yol almamışlardı.
Bayan Weldon bütün tecrübesizliğine rağmen haritaya baktığında Horn Burnu ile Columbia arasında bir set gibi duran Güney Amerika’nın çok da uzak olmadığını gördü. Pasifik çok geniş olsa da kısa zamanda geçilebilirdi. “Kısa zaman sonra kıyıda olacağız.” dedi.
Fakat Dick durumun böyle olmadığının farkındaydı. Haritanın ölçeği baz alındığında Pilgrim o geniş deryanın üzerinde mikroskobik bir canlı misali küçük kalırdı. Dahası kıyıyla arasında yüzlerce kilometrelik yorucu bir mesafe vardı.
Kaybedilecek zaman yoktu. Aykırı rüzgârlar artık esmiyordu ve yeni bir kuzeybatı esintisi kendini göstermeye başlamıştı. Dahası tüy bulut veya sirrüs bulutu diye bilinen bulutlar rüzgârın yönünün değişmeden kalacağına işaret ediyordu.
Dick, zencilere yaklaştı ve kaderin omuzlarına yüklediği bu vazifenin güçlüğünü anlamalarını sağlamaya çalıştı. Tom sadece kendi namına değil arkadaşları namına da söz verdi ve ona yardım etmek için ellerinden geleni yapma arzusunda olduklarını söyledi. Bilgileri az olsa da kolları güçlüydü ve verdiği her emre katiyetle uyacaklardı.
“Dostlarım…” dedi Dick, “dümen tutma işini mümkün olduğunca yerine getireceğim. Lakin siz de biliyorsunuz ki benim de dinlenmem gerek. Hiç kimse uyumadan yaşayamaz. Şimdi günün geri kalanında yanımda durmanı istiyorum Tom. Pusula kullanarak dümen nasıl yönlendirilir onu göstermeye çalışacağım. Zor bir şey değil. Kısa zamanda öğrenirsin. Ben bir iki saatliğine uyumaya gittiğimde dümeni sana emanet etmek zorunda kalacağım.”
“Peki benim yapabileceğim bir şey yok mu?” diye sordu küçük Jack.
Dick gülümseyerek “Ah, tabii Jack. Sen rüzgârı yönlendireceksin.” dedi.
“Tabii ki…” diye haykırdı çocuk.
“Şimdi benim denizcilerim, yelkenleri çekeceğiz. Nasıl yapılacağını göstereceğim.” İşte bu, Dick’in tayfasına verdiği ilk emirdi.
“Elbette Kaptan Sands, hepimiz emrinizdeyiz.” dedi Tom ciddiyetle.
10
YENİ TAYFA
Pilgrim yelkenlisinin kaptanı Dick Sands gemisini yürütme konusunda hiç vakit kaybetmedi. En büyük amacı yolcularını Valparaiso veya herhangi bir Amerikan limanına sağ salim götürmekti. Bu amacı gerçekleştirmek için yapması gereken ilk şey, yelkenlinin hızını ve hangi yönde yol aldığını tespit etmekti. Bu bilgi ise gemi süratini ölçme aleti ve pusulanın yardımıyla kolaylıkla elde edilebilirdi. Her güne dair veriler düzenli olarak kaydedilecekti.
Bir gösterge ve ibreden oluşan gemi süratini ölçme aleti (parakete) geminin herhangi bir zaman diliminde ne kadar mesafe aldığını ölçmeye yarıyordu. Kullanım sırasında akıntıların yol açtığı ufak hataların ise çok dikkatli gözlemlerle üstesinden gelinirdi fakat bu daha önce de belirtildiği üzere Dick’in kapasitesini aşıyordu.
Pilgrim’i Yeni Zelanda’ya geri götürme düşüncesi Dick’in kafasından birkaç kez geçmişti. Aradaki mesafe Amerika’yla olandan çok daha azdı ve eğer rüzgâr uzun süre bu yönden esmeye devam etseydi muhtemelen geldiği yönden geri dönerdi. Ne var ki rüzgâr kuzeybatı yönüne doğru esmeye başlamıştı ve bu şekilde devam etmesi muhtemeldi. Delikanlı da doğuya doğru yol almaya devam ederken bu durumdan faydalanması gerektiğini düşündü ve bu fikir üzerine vakit kaybetmeden gemisini ilerletmeye başladı.
“Şimdi dostlar!” diye bağırdı zencilere. “Yardımınızı istiyorum. Size dediğimi harfi harfine yapın. Yönümüzü değiştir Tom!” Tom şaşırmıştı. “Yön değiştir. Yani ipi çöz demek istiyorum.”
Adamlar kendilerine söyleneni yaptılar.
“Aynen böyle.” diyen Dick Herkül’e seslendi: “Şimdi iyice çek Herkül.” Fakat bu emir biraz yersizdi. Adamın devasa gücü halatın gıcırdamasına sebep olmuştu.
“Yavaş dostum, yavaş…” dedi Dick gülerek. “Direği devireceksin.”
“İnan, halata doğru düzgün dokunmadım bile.” diye cevap verdi Herkül.
“Peki o zaman. Bir dahaki sefer dokunur gibi yaparsın.” diyen Dick emirlerine devam etti.
“Şimdi gevşet! Bırak uçuversin. Şimdi yelkenler! Tamam, iyi böyle.”
Verilen emirlerin yerine getirilmesi ile birlikte Pilgrim doğuya doğru hızla yol almaya başlamıştı.
“Aferin dostlar.” dedi Dick dümendeki yerinden ayrılmadan. “Bu yolculuk bittiğinde hepiniz birinci sınıf denizciler olacaksınız.”
“Elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz Kaptan Sands.” diye cevap verdi Tom. Bu arada Bayan Weldon da tayfayı kutlamayı ihmal etmedi.
“Sanırım halatı koparan Efendi Jack’ti.” dedi Herkül şakacı bir ifadeyle. “Kendisi çok güçlü.”
Bu iltifattan dolayı mutlu olan ufaklık, arkadaşına elini sıkarak teşekkür etti.
Dick “Çok iyi ilerliyoruz Bayan Weldon.” dedi. “Umarım Tanrı bize rüzgâr bahşeder ve hava hep böyle güzel olur.”
Kadın sessizce çocuğun elini sıktı ve odasına çekildi. Bu arada yeni tayfa tetikteydi ve olur da yelkenlerin ayarlanması gerekirse göreve hazırlardı. Fakat rüzgâr o kadar düzgün ve sabitti ki onların yardımına ihtiyaç yoktu.
Peki Kuzen Benedict bu sırada neredeydi ve ne yapıyordu?
Kendisi kabininde oturmuş eklem bacaklıların düz kanatlı sınıfından hamam böceği ailesine ait bir türü inceliyordu. Oval bir vücut yapısı, uzun kanatları vardı. Başı ise ön göğsünün alt kısmındaydı. Felaket yaşandığı sırada Kuzen Benedict de güvertedeydi. Talihsiz kaptan ve tayfa gözlerinin önünde boğulmuştu. Fakat o hiçbir şey söylemedi. Üzülmediğinden değil ama. Böylesi bir olay karşısında dehşete düşmediğini düşünmek onun nazik ve merhametli karakterine hakaret etmektir. Hissettiği duygu merhametti. Özellikle de kuzeni için. Acısını paylaşmak için elini tuttu Bayan Weldon’ın. Ama bir şey söylemedi. Aceleyle kabinine koştu. Böyle bir trajedi sonrası canlılığını geri kazanacağı bir şeylerin başına geleceğini kim bilebilirdi?
Mutfaktan geçerken Negoro’yu bir çeşit Amerikan hamam böceğini ezerken gördü. Hışımla içeri girdi ve tahkir edici bir öfkeyle böceğin kendisine verilmesini talep etti. Negoro ise soğuk bir aşağılama duygusuyla denileni yaptı. Bir an için Kaptan Hull’un ve arkadaşlarının ölümü unutulmuştu. Böcek meraklısı adam ödülü elinde kompartımanının yolunu tuttu ki kısa süre sonra yine kendi dünyasına dalacaktı.
Günün geri kalanında düzen, Pilgrim gemisine yeniden hâkim olacaktı. Her ne kadar dehşetlerini henüz üzerlerinden atamasalar da yolcular olağan rutinlerine yine döndüler. Dick Sands her ne kadar çoğunlukla dümen başında olsa da her yere koşturuyor, hiçbir şeyi gözden kaçırmıyordu. Acemi tayfa ise onun emirlerine seve seve itaat ediyordu ve her an harekete geçmeye hazır vaziyette bulunuyorlardı.
Negoro, genç kaptanın otoritesini bir kez daha sorgulayacak aleni bir hareket yapmadıysa da mutfağına kapattı kendini. Dick ise olur da aşçı ileride herhangi bir itaatsizlikte bulunursa onu bir yere kilitleme kararı aldı. Herkül onu taşımaya hazırdı, yaşlı dadıysa yemek yapma konusunda yerini almaya… Negoro’ya gelince, kendisi muhtemelen bütün bunların farkındaydı ki rahatsızlık yaratacak herhangi bir davranış sergilemedi.
Gün ilerlerken rüzgâr da sertleşiyordu. Bu yüzden yelkenleri ayarlamak gerekmedi. Pilgrim gayet güzel ilerliyordu ve yelkenler daha şiddetli rüzgârlara dayanabilecek güçteydi.
Geceleri şiddetli rüzgâr esme ihtimaline karşı yelkenleri indirmek sağduyulu bir davranış olarak kabul görse de hava o kadar iyiydi ki Dick bu tedbire gerek olmadığını düşündü. Genç kaptan daha az ıssız sularda yol almak üzere gereken her şeyi yapmaya mecbur hissediyordu kendisini. Üstelik bir karar almıştı; gece boyunca güverteden ayrılmayacaktı.
Dick Sands yelkenlinin ilerleyiş hızı konusunda en doğru tahmini yapabilmek için elinden geleni yapıyordu. Gemi süratini ölçme aletini her yarım saatte bir inceliyor ve sonucu kayıt altına alıyordu. İki tane pusulaları vardı. Bunlardan biri dümenin yanında dururken diğeri kaptan kabinindeydi ve böylece bulunduğu yeri terk etmeden geminin rotasını tespit edebilirdi.
Uzun yol için tasarlanmış her deniz aracında iki pusulanın yanında iki tane de kronometre bulunur ki biri diğerini doğrulasın. Pilgrim de bu genel kurala uyuyordu.
Dick, tayfasını pusulalara özen göstermesi için şiddetle uyarmıştı. Çünkü mevcut durumda fazlasıyla önemliydiler.
Ne yazık ki talihsiz bir hadise onları bekliyordu. 12 Şubat gecesinde Dick dümen başındayken kaptan köşkünde bulunan pusula yere düştü. Bu durum ertesi sabaha kadar fark edilmedi. Aleti kirişlere tutturan vida paslandığı için mi yoksa önüne geçilmesi imkânsız sürtünmeden dolayı mı düştüğü bilinmiyordu. Söylenebilecek tek şey, pusulanın tamir edilemez biçimde hasar gördüğüydü. Bu durum Dick’i fazlasıyla üzmüştü. Fakat bu şanssızlıktan dolayı kimseyi suçlamadı. Yapabileceği tek şey diğer pusulayı daha dikkatli bir biçimde kullanmaktı.
Bu beklenmeyen aksilik haricinde gemide her şey iyi gözüküyordu. Dick’in kararlılığı sayesinde güven bulan Bayan Weldon, alışılmış sakinliğine geri dönmüştü. Ayrıca ilahi huzuru ona daha da güven veriyordu. O ve Dick uzun sohbetler etmişlerdi. Temiz kalpli delikanlı hanımefendi ile istişare etmeye her zaman hazırdı. Dahası günbegün ilerlemeleri hakkında bilgi veriyordu. Rüzgârın da yardımıyla Güney Amerika kıyılarına hatta Valparaiso yakınlarına varacaklarının garanti ediyordu.
Aslına bakılırsa ortada Bayan Weldon’ın Dick’in izahatlarını sorgulaması için bir şey yoktu. Eğer ki rüzgâr mevcut durumunu muhafaza ederse karaya güvenle ulaşabileceklerini ümit ediyordu. Yine de rüzgârın değişmesi veya hava bozması ihtimali üzerinde düşündüğünde endişeye kapılmaktan kendisini alamıyordu.
Yaşının getirdiği neşeli ruh hâlinden olsa gerek Jack, kısa zaman sonra alışkanlıklarına geri döndü. Sık sık güvertede Dingo ile kovalamaca oynuyorlardı. Zaman zaman Dick ile arkadaşlık etmeyi özlese de annesi ona Dick’in artık kaptanlık görevini yerine getirdiğini ve kendisiyle oynayamayacak kadar meşgul olduğunu söyledi. Çocuk da eski dostunu yeni işini yaparken oyalamaması gerektiğini anlamıştı.
Görevlerini beceriklice yerine getiren zenciler denizcilik sanatını hızla öğreniyor gibiydiler. Tom oy birliğiyle lostromo olmuştu. Bat ve Austin ile birlikte nöbet değişimi yapıyordu. Diğer nöbette ise Herkül, Dick ve Acteon vardı. İçlerinden biri dümeni tutarken diğer ikisi geminin iki uç tarafında duruyordu. Genel bir kural olarak Dick Sands gece boyunca dümen başındaydı. Gün içinde beş altı saat kadar uyumak ona yetiyordu. Kendisi uyurken dümeni Tom’a veya Bat’e emanet ediyordu ki onlar bu işi gayet iyi yapıyorlardı. Her ne kadar bu ıssız sularda başka bir deniz aracına çarpmak pek muhtemel olmasa da Dick yine de önlemini almıştı. Geminin sağ tarafında yeşil, sol tarafında kırmızı işaret bulunuyordu. Bütün bu uğraşlar genç kaptanı o kadar çok yoruyordu ki geceleri üzerine çöken yorgunluktan dolayı dümeni dikkatiyle değil de içgüdüleriyle yönlendiriyordu zaman zaman.
13 Şubat gecesi Dick o kadar yorgundu ki birkaç saat uyuyabilmek için dümen tutma görevini Tom’a emanet etmek zorunda kaldı. Bu arada Acteon ve Herkül hâlâ nöbetteydi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Bu alt sınıflar: 1. Düz kanatlılar, örn.: Çekirge, cırcır böceği. 2. Sinir kanatlılar, örn.: Yusufçuk böceği. 3. Zar kanatlılar, örn.: Arı, yaban arısı, karınca. 4. Pul kanatlılar, örn.: Kelebek, güve. 5. Yarım kanatlılar, örn.: Ağustos böceği, pire. 6. Kın kanatlılar, örn.: Mayıs böceği, ateş böceği. 7. Çift kanatlılar, örn.: Sivrisinek, meyve sineği. 8. Bükük kanatlılar, örn.: Parazit sinek. 9. Parazitler, örn.: Bit. 10. Kılkuyrukgiller, örn.: Gümüş böceği. (e.n.)
2
Cıvadra: Geminin baş tarafından havaya doğru biraz kalkık olarak uzatılmış olan direk. (e.n.)
3
Orsa: Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi için söylenen söz. (e.n.)
4
Iskarmoz: Kürek takmak için kayık ve sandalın yan kenarına dikine yerleştirilmiş ağaç çubuk. (e.n.)
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
Всего 10 форматов