
Полная версия:
Unutulmaz
“Ya tamam boş ver, sakin ol. Ne yapsaydım, o da arabadaydı işte. Belki Hasret buradadır, ben arabadan ineyim, mahallenin başında bekleyeyim sizi mi deseydi?”
“Aman bana ne, ne derse desin.”
Sessizce hiç konuşmadan yürüdük on beş yirmi dakika kadar. Ceyhun yüzünden morali bozulan Hasret’e baktım:
“Hadi benim eve gidelim, bir şeyler yiyelim, sonra çalışacağımız konulara bakalım, notları hazırlayalım. Şu sınavlar bitsin gezeriz söz.”
Suratında mutsuz bir ifadeyle cevap verdi Hasret:
“Tamam, gidelim hadi.”
Evde üzerimize daha rahat kıyafetler giydik. Mutfağa gidip, kendimize tost yapıp çayla beraber yedik. Hasret tostu çok seviyordu. İkinci tostunu yerken, neşeli hali geri gelmişti. Sınavlar için not çıkarmaya başladık. O sırada Hasret aklına bir şey gelmişçesine konuşmaya başladı:
“Ne diyecektim ben sana unuttum. Bir şey vardı aklımda…” Dudaklarını ısırıp birkaç saniye düşündükten sonra parmağıyla elini şaklattı. “Heh geldi aklıma. Beni iyi dinle bak, sınavlardan sonra İstanbul’a gideceğim, teyzemin yanına. Sen daha önce hiç gitmemiştin değil mi?”
“Yok gitmedim.”
“Tamam işte beraber gidelim.”
“Gerçekten çok isterdim. İstanbul’u hep merak etmişimdir, ama kütüphaneden tekrar izin alabileceğimi zannetmiyorum. Çalışmak zorundayım.”
“Of kızım ya dert ettiğin şeye bak, düşünme kütüphaneyi sen, hallolmayacak bir şey değil o. Başımızda Eşref gibi biri varken kütüphane engelimiz mi olur?”
Düşündüm:
“Ben nasıl gelebilirim, nerede kalacağım orada?”
“Teyzemin yanında kalırız ikimiz, hem değişiklik olur, kafamız dağılır, gezeriz.”
“Evet çok iyi olur, tamam, şu sınavlar bir bitsin konuşuruz yine.”
Akşam saatlerine kadar ders notu çıkardık. Hasret annesinden izin almış, bende kalacaktı. Sınav için çıkardığımız notlar bitmişti neredeyse ama biz de bitmiştik yazı yazmaktan. Notlara baktım:
“Elimizden geleni yaptık, umarım sınavlar da bizim için elinden geleni yapar.”
“Umarım kuzum. Elimizden geleni yaptık.”
Boynum ve belim tutulmuştu:
“Yarın da notları ezberlemekle geçer günümüz.”
“Evet kuzum, yarın da öyle yaparız.”
Akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa gittim. Bir gün önce buzluktaki eti çıkarmıştım. Hemen hazırladığım sosa bulayıp fırına attım. Buzdolabındaki soğuk içecekleri dışarı çıkarttım. İçeri dönüp arkadaşımın yanına oturdum:
“Fırına et koydum, bir saate kadar pişer, biz de yeriz.”
“Tamam, niye zahmet ettin?”
“Ne zahmeti, karnımızı doyuralım.”
Bir saat sonra fırından kokular geliyordu. İki arkadaş güle oynaya soframızı kurduk. Notları çıkarmış olmanın mutluluğunu yaşıyorduk. Televizyonu açtım. Ara ara göz atıyorduk yemek yerken.
“Film mi izlesek ne dersin, birkaç tane cd var bende, seçip bakarız.”
“Olur kuzum bakalım filmlere.”
Televizyonun altında duran cd’leri getirdim. İlk film dikkatimi çekti. Hasret’e gösterdim:
“Ne dersin bunu izleyelim mi?”
“İzleyelim kuzum güzel bir filme benziyor.”
Filmin adı İstasyon’du. Diğerlerine hiç bakmadık.
“Evet kuzum güzel bir filme benziyor. Konusu ne peki, yazıyor mu?”
“Türü romantik. Başrollerini Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit paylaşıyor.”
“Tamam kuzum aç hadi izlemeye başlayalım.”
Sofrayı toplamadan masadan kalktık. Elimdeki cd’yi dvd’ye taktıktan sonra Hasret’in uzandığı koltuğun karşısındaki koltuğa uzandım. Işık kapalıydı. Boylu boyunca uzanmış film izliyorduk. Dakikalar sonra kapının zili çaldı. Kalkıp ışığı açtım, gözetleme deliğinden dışarıya baktım. Kapıda duran Eşref’ti. Filmin öyle bir yerinde gelmişti ki, koltukta uzanan Hasret de kendini topladı oturdu.
“Hoş geldin Eşref, gelmen çok iyi oldu aslında.”
“Niye, bir şey mi oldu?”
“Yo hayır bir şey olmadı. Sınavlardan sonra İstanbul’a, teyzemin yanına gideceğim ve tabii ki Füsun’u da yanımda götürmek istiyorum. Kütüphaneden izin almamız lazım, bize yardım edebilir misin?”
“Füsun da mı gelecek?”
“Evet.”
Onları sessizce dinliyordum. Eşref bana döndü:
“Gitmek istiyor musun?”
“İzin alabilirsem gitmek istiyorum. Çok merak ediyorum.”
“Tamam o zaman, hep beraber gidiyoruz. Benim de görmem gereken tanıdıklar var, bu sayede seni de tanıştırmış olurum onlarla.”
“Tamam, olur sevgilim.”
“Ben artık gideyim, buradan geçiyordum, ne yapıyorsun diye bakmak istedim.”
“Tamam sevgilim dikkatli git.”
“Tamam yavrum siz de dikkat edin, kapınızı kilitleyin.”
O gittikten sonra sofrayı topladık. Yarıda kalan filmi kapatıp yataklarımıza geçtik. Sınavlar başlamıştı. Öyle bir haftaydı ki, aynı günde bazen üç sınav oluyorduk. Sabahlara kadar ders çalışıyorduk Hasret’le. Sınavların birini atlatıyor, bir diğerine yakalanıyorduk. Eşref’le sınav haftasında çok sık görüşemedik. Bazen akşamları uğradı. Engel olmamak için fazla oturmuyordu. O hafta çok tempolu ve stresli geçti. Ve nihayet haftanın sonunda tüm sınavlar bitmişti. O sabah Eşref’le buluşacaktım. Üzerime düz beyaz bir elbise giydim. Etek kısmı dantelliydi. Böyle dantel detayları olan her türlü giysiye bayılıyordum. Saçlarımı açık bıraktım. Makyaj yapmayı sevmiyordum, o yüzden suratımın en doğal haliyle dolaşacaktım. Bileğime altın sarısı zinciri olan bir bileklik taktım. Neredeyse beyaz denebilecek kadar açık pembe rengindeki babetlerimi giydim. Dışarı çıktığımda mahallede oynayan bazı çocukların bana baktığını fark ettim. Bu beyaz elbise dikkat çekmiş olmalıydı. Mahallenin çıkışında Eşref’i gördüm. El salladım. O bana el sallamak yerine sadece elini kaldırdı. Diğer elinde sigarası vardı. Giydiği kot pantolon ve beyaz gömlek uzun boyuna ne de çok yakışmıştı.
Sigarasının son dumanını içine çekti ve söndürdü.
“Hoş geldin yavrum, çok güzel olmuşun.”
“Hoş buldum sevgilim, senin de aşağı kalır yanın yok, bir de şu sigarayı içmesen.”
“Bırakamam yavrum.”
“Kütüphaneye gidelim, beraber izin işini halletmeye çalışalım, Hasret İstanbul’a gitmek için hazırlanmış bile. Gerçi biz gidemezsek o tek gider büyük bir ihtimal.”
Beyaz elbise içinde ne de güzel olmuştu sevdiği kız.
“Yavrum, kütüphaneye gitmiyoruz çünkü ben o işi hallettim. Beraber oturalım bir yerlerde bir şeyler yiyelim, konuşalım.”
“Nasıl yani sevgilim, yine iznimi sen mi aldın?”
“Evet yavrum. Tanıyorum zaten Ahmet ağabeyi, zorluk çıkarmaz o, yerine başka birini buldum tekrar. Şu ilerde yeni açılan bir yer var, oturup bir şeyler yiyelim, yolculuğumuzu nasıl yapacağımızı konuşalım.”
“Tamam sevgilim.”
Gözlerimdeki ışıltıyı görmüştü Eşref:
“Sen de çok istiyorsun değil mi İstanbul’u görmeyi?”
“Evet sevgilim, hem de çok.”
Biraz sonra yeni açılan kafeye gelmiştik. Girişteki üçüncü masaya oturduk. Eşref birkaç kez gitmişti İstanbul’a. Bana doğru eğilip, “Hatta evlendikten sonra orada yaşayabiliriz sevgilim, ister misin,” dedi.
“Olabilir sevgilim, bir göreyim nasıl bir şehir.”
Eşref garsona seslendi:
“Bakar mısınız?”
“Buyurun efendim hoş geldiniz.”
“Hoş bulduk, kahvaltı yapmadık, kahvaltı menüsü istiyorum, yanına çay.”
“Peki efendim, menünüzün içinde sahanda yumurta ve menemen de olsun mu?”
“Olsun evet, güzel bir masa istiyorum.”
“Peki efendim.”
“Nasıl yapacağız sevgilim, sen akrabalarının yanında mı kalacaksın?”
“Sen bunları düşünme yavrum, kalacak yerim var.”
“İstanbul’u hep çok merak etmişimdir. Sınıfta da var İstanbul’dan gelen arkadaşlarım, anlatıyorlar bazen.”
“Evet yavrum güzel şehir İstanbul.”
Kısık bir sesle söylendim:
“Adı İstanbul. Kendine özgü caddeleri, sokakları, insanları olan başka bir şehir. Orada yaşam nasıldır acaba? İnsanlar neler yaparlar, nasıl yaşarlar? İsmi bile bambaşka geliyor bana.”
“Biz nasıl yaşıyorsak oradaki insanlar da aynı şekilde yaşıyor yavrum.”
Biz sohbet ederken masa birbirinden lezzetli kahvaltılarla donatılmıştı. Eşref bir yandan karnını doyuruyor bir yandan da konuşuyordu:
“Ben araba ayarladım, o gördüğün arabayla gideriz, otobüsle rahat edemeyiz. Arabayla istediğimiz yerde durur istediğimizi yaparız, öyle bir imkânımız olur.”
“Biz de Hasret’le bugün buluşup biletleri alacaktık, o zaman haber vereyim de boşuna düşünmesi biletleri.”
Hemen Hasret’i arayıp haber verdim. Eşref hesabı ödedi ve kafeden çıktık.
“Yavrum ben arabayı alayım. Birkaç işim var, onları halledeyim. Siz de kız kıza konuşun, anlaşın, hazırlıklarınız yapın, yarın yola çıkacağız.”
“Tamam sevgilim.”
Eşref, gözlerinde sevgiyle baktı:
“Seni seviyorum, yolculuk güzel olacak inan bana.”
“Seninle beraber yolculuk yapmak tabii ki güzel olur sevgilim, endişe etmiyorum bile.”
Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu:
“Hımm, demek benimle yolculuk yapmak çok zevkli olacak…”
“Şımarma, hadi sen de işlerini hallet, haberleşiriz.”
Sarıldıktan sonra ayrıldık. İçim kıpır kıpırdı. Çok merak ettiğim bir yeri görecektim. Hemen önümde duran duraktan otobüse binip Hasretlerin evine gittim. Yatağının üzerinde iki bavul duruyordu. Saçları ıslaktı, duş almış olmalıydı.
“İstanbul’da ne kadar kalacağız?”
“Bilmiyorum ki kuzum. Bir hafta ya da on gün, duruma göre bakarız.”
Yatağın üstünde duran bavullara baktım:
“Ne koydun içine bunların?”
“Gereken her şeyi koydum, gecelik, kişisel eşyalar, havlu, günlük kıyafetler, bakım ürünleri vs.”
Başım ağrıyordu, gözlerime kadar inmişti. Çantamdan çıkardığım ağrı kesiciyi mutfaktan aldığım suyla içtim. Ağrı kesicinin biten kutusunu çöp kutusuna atıp odaya döndüm tekrar. Aynadaki suratıma baktım:
“Ben daha hazır değilim, ne koyacağım, ne alacağım yanıma ayarlamadım daha hiçbir şey.”
Hasret, ıslak saçlarına havlu dolayıp yatağın üstüne oturdu:
“Kuzum işte benim aldıklarım gibi, gereken her şeyini al.”
“Tamam, eve gidince ayarlarım hepsini, yarın sabah Eşref beni alır, oradan gelir seni alırız, yola çıkarız. Sana telefonda dediğim gibi, Eşref’le gideceğiz, arabayla, daha rahat olur dedi Eşref.”
Yatağın üstünde oturan Hasret derin bir iç çekti:
“Tamam kuzum. Çok güzel bir yolculuk olacak.”
Ağrıyan başımı ovuşturdum:
“Evet, ben çok mutluyum, içimde kıpırtılar var. Çok duymuştum, sınıftakiler de anlatıyordu arada, sanki bambaşka bir yer benim gözümde İstanbul, şimdiden beni mutlu edecek gibi geliyor bana.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
Всего 10 форматов