Читать книгу Şehir Mektupları ( Неизвестный автор) онлайн бесплатно на Bookz (4-ая страница книги)
bannerbanner
Şehir Mektupları
Şehir Mektupları
Оценить:
Şehir Mektupları

4

Полная версия:

Şehir Mektupları

Ebrulu: Dalga dalga renkli.

58

Galibarda (Garibaldi): Mora yakın kırmızı.

59

Jüpon: İç eteklik.

60

Güvezimsi ferace: Morumsu renkte üstlük.

61

Kuzguni: Simsiyah.

62

Abraş: Alaca benekli.

63

Maun: Kızıla çalar kahverengi.

64

Güvem: Siyaha çalar, koyu yeşil.

65

Tirşe: Yeşile çalar gökrengi karması.

66

Keşmirî: Koyu esmer, Hintli rengi.

67

Panorama: Genel görünüş.

68

Baba Yaver: Ahmet Rasim’in, Şehir Mektupları’nda çok geçen, mizahlı manzumelerinde ve yazılarında kendisine ‘‘Baba Yaver-i şikem-perver’’ diye takıldığı, midesine düşkün ve obur diye takdim ettiği bir arkadaşı.

69

Dediye: Fransızca ‘‘dediee: ithaf olunmuş’’. Burada sadece, ‘‘ithaf’’ karşılığı.

70

Aside makaside (kasideli aside): Yakıştırma bir isim. Aside, pekmeze un ve yağ katılarak yapılan bir tatlıdır.

71

Çilav: Haşlama pirinç.

72

Dekadan: Aslında düşkün, inkıraz buları anlamlarına gelen bu söz, 19. yüzyıl sonu Fransız Sembolist şairlerine alaycı, küçültücü bir sıfat olarak takılmıştır.

73

Pehlivan Yakısı: Çok sert bir yakı cinsi. Ancak pehlivanların dayanabileceği bir yakıcılıkta olduğu için bu adla anılır.

74

Cinas: Şekilce benzer, anlamca ayrı birden fazla kelimenin aynı beyit veya cümlede (kimi zaman kafiyeli olarak) kullanılması.

75

İştayn, Mayer, Viktor, Tiring: Zamanın çok meşhur hazır elbise mağazaları.

76

Viko (Jean Baptise Vico, 16688- 1744): ‘‘Yeni İlim ve Tarih Felsefesinin Esasları’’ adlı eseriyle tanınmış, İtalyan filozofu.

77

Dirhem: Eski gümüş para birimi.

78

El uhdetü Ale’r – râvı: Doğrusu, yanlışı, rivayet edenin üzerine olsun!

79

Reji: Türk tütünlerini işleme, paketleme ve satma hakkı İnhisarlar (Tekel) idaresine geçmeden önce, aynı haklara sahip olan yabancı şirket.

80

On dokuzuncu asrın tanınmış bestekârlarından Hacı Arif Bey (1831 – 1885)’in segâh makamındaki meşhur şarkısı.

81

Beyitin Anlamı: Ateş ile ben mezara girersem, ıstırap anımın alevinden cehennemin tutuşacağını biliyorum.

82

Zemheri zürefası: Önce varlıklı olup sonradan düşkünleşen kimselerden, yokluktan, karakış ortasında yazlık elbise giyenler. Zürefa; zarifin çoğulu.

83

Şükran secdesi: Namaz kılarken Allah’a şükürle, alnını yere koymak.

84

Mukayyed kafiye: Birden fazla sessiz harfin benzeşmesiyle yapılan zengin (tunç) kafiye. A. Rasim burada, o zaman moda olan kafiye tartışmalarına katılıyor ve ‘‘Kafiye göz içindir.’’ diyen Yenilerle eğleniyor.

85

Karşı: Haliç’in karşı kıyısına ve İstanbul cihetinin de karşısına düştüğü için, Beyoğlu hakkında kullanılırdı.

86

Dilaltı (hastalığı): Fazla içki içmekten,dil altında bulunan iki bezenin şişmesi.

87

Familya: Aile anlamında olan bu Fransızca kelime, A. Mithad Efendi, A. Rasim ve çağdaşlarınca çok kullanılmıştır.

88

Sular: Büyükdere ve Sarıyer sırtlarında Çırçır Suyu.Hünkâr Suyu, Fıstık Suyu vb.

89

Büyükdere: Boğaziçi’nin Rumeli yakasında uzak semtlerden biri.

90

Fileto: Hayvanların sırt kemiklerinden alınma et.

91

Bendler: Büyükdere’den gidilen ve Belgrad Ormanı yakınlarına düşen barajlar.

92

Uşşak: Türk musikisinde bir makam.

93

Çifte-nağra: Birbirine bağlı iki küçük dümbelekten meydana gelen çalgı.

94

Laterna: Kolu çevrilmek suretiyle çalınan müzik sandığı.

95

On iki, burada ezan saatidir. Bu saat ölçümüne göre, güneşin batışında saat 12’yi, yani akşam ezan vaktini gösterir.

96

Tatyos (1855-1913): Ermeni asıllı Türk bestecilerinin en büyüğü.

97

Çırçır: Büyükdere yakınında bir kaynak suyu. Bu kaynak yakınındaki gazino, yazlık bahçe.

98

Karakaş Avram: 1920’de ölen, Yahudi asıllı, meşhur fasıl hanendesi.

99

Kanuni Şemsi (Tahminen: 1850 – 1922): Zamanının en tanınmış kanun çalıcısı.

100

Tamburi Yuvakim: XIX. asır sonlarında iyi bir tambur çalıcı olarak tanınmıştır. Rum asıllıdır.

101

Kırba: Sakaların su taşıdıkları dar ağızlı, geniş karınlı, deriden kap, tulum.

102

Kanto (İtalyanca: Şarkı): Türkçede, sahnede oyuncu kızların söyledikleri hafif şarkı.

103

Lavmana (lavman): Lastik sıkaçlı yıkama aleti, tenkıye.

104

Alajapone: Japon tarzı, biçimi.

105

Bu beyit ve aşağıdaki beyit Sabit’in “Kaside-i Ramazaniyye”sinden alınmıştır. Orta oyununda Kavuklu’nun ardı sıra gelen Aptal Oğlan’ı hatırlatan bu beytin anlamı şudur: “Gece faslında oyun meydanı, elinde işkembe biçimi fener ve sırtında sahur zen-biliyle dolaşan, midesine düşkün kimselerdir.”

106

Berceste: Bir gazel veya kasidenin en güzel, en seçkin mısra veya beyti.

107

Sabit: (1650-1712) 17. yüzyılın ünlü divan şairlerindendir.

108

Yevm-i Şek: Eskiden ayların, özellikle ramazan ayının başlangıcı hilale bakılarak tespit edilirdi. Hilalin görülemeyişi dolayısıyla ramazan başlangıcı ispat edilemeyen güne yevm-i şek (şüphe günü) denirdi. Buna göre beytin anlamı: “Dostlar, belki yevm-i şektir, diyerek üzüm suyu sıkarken (içki hazırlığı yaparken) ramazan ayı su – başısı (polisi) gelip onları sıkboğaz etti. (İçki keyfinden alıkoydu)

109

Matla: Bir gazel veya kasidenin ilk beyti.

110

Kuka: Tespih ve ağızlık yapımında kullanılan, açık kahverengi, sert bir ağaç.

111

Tuzlu – balgam: Cerahatli bir cins egzama.

112

Mayasıl: Deride kaşınma, sulanma, kabuklanma; egzama.

113

Eskiden, vakti halka doğru olarak bildirmek maksadı ile, bilhassa büyük camilere bitişik küçük binalara iyi işleyen saatler konulur ve bu saatler de devamlı bir bakım ve kontrol altında bulundurulurdu. Halk, “muvakkit – hane” denilen bu binalardaki saatlere bakarak saatini ayar ederdi. Yeni Cami’in bitişiğindeki muvakkit – hane, o zamanların en tanınmış olanı idi.

114

Damla (Goutte): Ayakların oynak yerlerinde ve daha çok parmaklarında ağrı yapan bir hastalık. “Nekris” de denir.

115

Servet: 1890 yılında çıkan bir akşam gazetesi. Servet-i Fünun, bu gazetenin haftalık sayısı olarak 1891’de yayımlanmaya başlamıştır.

116

İkdam: 1894’te, Ahmet Cevdet’in çıkarmaya başladığı bir gazete. 1908’den sonra da çıkmaya devam eden İkdam, Türk basınında yer etmiş önemli gazetelerden biridir.

117

Edebiyyat-ı Cedide: Yeni Edebiyat anlamında olan bu terkip, sonradan Servet-i Fünuncuların sıfatı olmuştur.

118

Hacı Reşid: Şehzadebaşı’nda tanınmış bir çayhanesi olan Hacı Reşid, devrin meşhurlarındandır. Çayhanesi, edebiyatçıların toplantı yeri olan Hacı Reşid, Şehir Mektupları’nda hep “Bi-nevâ,” (çaresiz, yoksul) sıfatıyla geçmektedir.

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:


Полная версия книги

Всего 10 форматов

bannerbanner