Читать книгу Kerem ile Aslı ( Неизвестный автор) онлайн бесплатно на Bookz (2-ая страница книги)
bannerbanner
Kerem ile Aslı
Kerem ile Aslı
Оценить:
Kerem ile Aslı

3

Полная версия:

Kerem ile Aslı

“Efendim bilmeyiz. Beş günden beridir Keşiş burda yok. Bir gece, karısı ve kızıyla birlikte ortadan kayboldu. Ne tarafa gittiğini bilmeyiz.” dediler.

Şah bu işi bildi. Eyvah evladım duyarsa kendini helak eder diye başladı Kerem’i aramaya. Her bir tarafa gitti. Sofu ile babası da bir bahçeye geldiler. Gördüler ki Kerem’in elinde saz, “Ah” dedikçe dumanı göklere çıkar.

Babası:

“Niçin ağlıyorsun?” dedi.

Kerem:

“Baba derdimi sana söyleyim.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Felek beni bağıbandan eylediDost bağrına giremedim ağlarımElim ile diktim bağ ve bostanınGüllerini deremedim ağlarımNe çok olur bu civarın ceylanıKovalar avcılar ararlar anıBen de sevmiştim o Aslı HanıYâr boynunu saramadım ağlarımKani benim dudu dilli meralimYitirdim yârim yanar ağlarımKesildi takatim, bitti kararımDost hâlimden bilemedi ağlarımKerem eder dostlar bu ne, kim imişEle düğün bayram, bana gam imişHercainin edeceği var imişİkrarında duramadı ağlarım

deyip kesti…

Lakin babası bunun söylediğinden bir şey anlamadı. Oradan Kerem’i alıp Keşiş’in konağına geldiler. Birkaç gün geçtikten sonra Zengi’den ayrılarak İsfahan’a geldiler. Kerem, kızın aşkıyla bütün gün inleyip sızlamaya devam etti.

Kerem’in derdinden âlem tedirgin oldu. Sonra babasına haber verdiler ki, buna bir çare eyleye. Babası derhal akıllı adamları çağırıp dedi ki:

“Varın şu benim oğlumun derdini anlayın, sonra da bana haber verin.

Akıllı adamlar gelip Kerem’e:

“Beyim derdin nedir? Niçin ağlarsın?” dediler.

Kerem:

“Benim derdimi bileyim derseniz, size derdimi söyleyim.” deyip aldı sazı eline, akıllı adamların ricalarına karşı bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Yeşil başlı telli turnamŞimdi bizim gölden uçtuAklımı başımdan aldıVardı gayrı göle düştüSeher yeli gül dağıtırGönül aşkın budağıdırYel eser zülfün dağıtırŞimdi fırsat ele düştüDünya kadar olsun malınMevla’m artırsın kemalinGüneş yüzün, mah cemalinYazık dilden dile düştüBir zaman çekerim yasıYüreğimden gitmez pasıOnulmaz aşkın yarasıAltın kemer bele düştüYoluna koymuşum canıSeversen İncil, Furkan’ıKerem sevdi Aslı Han’ıO da gurbet ele düştü

deyip kesti…

Akıllı adamlar baktılar ki söz kabul etmez. Babasına bu kadar nasihat ettik, kızın gittiğini haber almış. Bize türkü söyledi ve dedi ki;

Kerem sevdi Aslı Han’ıO da gurbet ele düştü

Böylece babasına söylediler. Babası da kalkıp:

“Bir de ben varayım.” dedi.

Sofu gelip Kerem’e haber verdi. Kerem ayağa kalkıp saygı gösterdi. O vakit babası:

“Oğlum niçin öyle feryat edersin, bir derdin mi var?” diye sordu.

Kerem de aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Aslı’m göçtü vatanından, ilindenYürü rakip hatırcığın hoş olsunBu ayrılık bize gelir Mevla’danAğlasın da eli gözler yaş olsunYüzüme gülerdin bilmezdin fendinVar gayriye çözdür göğsünün bendinAziz dostum iken azil mi ettinKadrimi bilmeyen varsın düş olsunSevda ile ateş düştü yerimdenYoluna koymuşum canı serimdenO yâr bulmuş bize Mevla kerimdenBaşın yansın ayakların yaş olsunBiz de gider olduk bu düz ovadanYâran, yoldaş unutmayın duadanYavru şahin uçurmuşum yuvadanBen gideyim hatırınız hoş olsunUğrun uğrun dost bağına girdiğimEI uzatıp gonca gülün derdiğimYârim ile zevk-i sefa sürdüğümGününüz hayal geceniz düş olsunSiyah zülfün mah yüzüne ayıranKelp rakibin dostluğunu kayıranYâri benden, beni yârdan ayıranDilerim onulmaz derde düş olsunErisin dağların karı erisinSeller insin, ovaları bürüsünSürahiler dolsun, bade yürüsünİçin beyler için size aşk olsunBeyler oynar satrancın merdiniKimse bilmez yüreğimin derdiniÇok çekmişim bu dilberin derdiniBen çekeyim bununla hoş olsunDertli Kerem gider kendi yolunaMevla’m dert vermesin başka kulunaElle kuş kondurmuş gülün dalınaKuş konmazsa bizim güller boş olsun

deyip kesti…

Ama babası yine Kerem’in hâlinden bir şey anlamayıp:

“Derdin nedir bana söyle.” dedi.

O vakit Kerem efkârından babasının yanından kalkıp dışarı çıktı.

Sofu:

“Bak Kerem! Sen bunlara yüz yıl türkü söylesen bunların bir şey anlayacakları yoktur. Aşktan da anlamazlar. İkimiz hemen arkalarından gideriz. Her nerede bulursak alır geliriz. Bunun çaresi budur.” dedi.

Kerem, Sofu’ya:

“Öyle ise var iki tane at getir. Binek taşına hazır et, ben varayım babamdan izin alayım.” deyip hemen babasının yanına geldi.

Babası:

“Oğlum hayrola, böyle gelmenin aslı nedir?” dedi.

Kerem de aldı sazı eline, bakalım veda ederken babasına ne söyledi.

Aldı Kerem:

Gider oldum yâranlarım dizilsinBol olsun ekmeği, aşı dünyanınŞimdengeru defterimiz dürülsünSürmelensin kaşı gözü dünyanınErenler kurduğu yoldur kesilmezDolu dolu aşk badesi içilmezBuna dünya derler halka küsülmezLalü gevher olsun taşı dünyanınBağ ile dağ olsun çöller, sahralarİsterse süt olsun yedi deryalarCümle meyve versin dağlar, ovalarİsterse yaz olsun kışı dünyanınDertli Kerem eder dünya fânidirNiceleri aptal eder yürüdürKimse bilmez ne zamandan beridirHiç hesaba gelmez yaşı dünyanın

deyip kesti…

Babası şaşırıp kaldı:

“Oğlum, şimdi ne yapalım?” dedi.

Kerem:

“Baba ben anladım ki senin aşktan haberin yok. Türkçesi, ben Aslı için yanıyorum. Benim Aslı’mı babası alıp kaçmış.” dedi.

Babası:

“Oğlum, Keşiş kızı kaçtı ise ben sana ondan daha iyisini alırım.”

Kerem:

“Baba ben ondan başkasını istemem. Sen bana izin ver, gider arkasından bulur, onu alıp gelirim.” dedi.

Babası razı olmadı. Kerem babasına yalvarıp ayağına düştü.

Babası:

“Ben sana en iyisini alayım, gel feragat eyle, bir Keşiş kızı için kendini helak etme, eğer muradın evlenmek ise içeride cariyeler çok, al birini odalık eyle, sana kim ne der? Gel bunun için diyarı gurbete gitme çünkü diyarı gurbet güçtür.”

Kerem:

“Baba ben ondan başkasını istemem, elbette giderim.” dedi.

Babası:

“Be hey edepsiz! Şöyle dedim olmadı, böyle dedim olmadı. Var yıkıl git! Cehenneme kadar yolun var.” dedi.

Kerem de babasının elini öpüp:

“İşte ben de bunu isterim.” deyip, kalkıp sazı elinde hareme girerek anasının yanına geldi.

Anası, oğlunu böyle görünce aklı gidiverdi:

“Oğlum böyle olmanın aslı nedir?” dedi.

Kerem:

“Şimdi sana söylerim.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Cam kasavet bugün başa derildiAğla ninem ayrılığın günüdürBize kısmet gurbet elde verildiAğla ninem ayrılığın günüdürBeni kül eyledi elin dilleriŞimdengeru gözlemeyin yollarıVarayım gezeyim gurbet elleriAğla ninem ayrılığın günüdürCanım ninem benim ricam sizedirFeleğin ettiği bana cezadırBelki Aslı’m Kerem yolun gözetirAğla ninem ayrılığın günüdür

deyip kesti…

Anası başladı ağlamaya. Kerem anasının elini öpüp:

“Allah’a ısmarladık bizi duadan eksik etme.” diyerek oradan ayrıldı.

Sonra Sofu’nun yanına geldi. Gördü ki, atlar binek taşında hazır dururlar. Bunlar atların arkasına binerken babası haber aldı. Yalın ayak yanlarına gidedursun, Kerem “Bari şunlarla helalleşelim, zira gideceğim diyarı gurbettir.” deyip aldı sazı eline, bakalım orada olanlara ne” dedi.

Aldı Kerem:

Yeni bir sevdadır geldi başımaGelin helallaşın ben gider oldumGelip ya gelmeyip sizi bulayımGelin helallaşın ben gider oldumYüreğimde yanar bunca ateşlerYâr elinden yine yaralar işlerGülüp oynadığım kızlar, kardeşlerGelin helallaşın ben gider oldumTuz ekmek yediğim kavmü kardeşlerNedir bu feleğin ettiği işlerGözümden döktüğüm kan ile yaşlarGelin helallaşın ben gider oldumSakın kızlar edepsize varmayınAslı’n kaçmış, gelir ise koymayınDertli Kerem bundan gitti demeyinGelin helallaşın ben gider oldum

deyip kesti…

Bir de babası gelip:

“Oğul niçin böyle çocukluk edersin? Gel bu sevdadan vazgeç.” dedi.

Bu sözler Kerem’in kulağına girmedi, tekrar babasının elini öptü ve yola çıktılar. Babası arkasından bakakaldı. Bir de Sofu ile İsfahan’dan taşraya çıkıp gördüler ki şehrin kenarındaki bir çeşme başında birkaç gelinlik kız cümbüş ederler. Kerem baktı ki bunların içinde bir tanesi aynı Aslı Han’a benzer. Kerem bu kızları görünce bir kere ah edip Sofu’ya:

“Aman Sofu kardeş ver şu benim sazımı. Benim Aslı’m burada cümbüş ediyor.” diyerek aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Salına salına yolun üstüneÇıkan dilber beni mecnun eylediÜsküfün eğdirmiş şahin bakışlımBakan dilber, beni mecnun eylediŞahin gibi binmek ister atlaraSinesini açmak ister yatlaraAşkı ile türlü türlü odlaraSalan dilber beni mecnun eylediŞahin avın ürküttüler turnalarBen korkarım gayri göle konalarAk ellere elvan kına sürerlerYakan dilber beni mecnun eylediDertli Kerem eder alıp satamamGayri güzellere gönül katamamKızlı giymiş diye bühtan atamamDuran dilber beni mecnun eyledi

deyip kesti…

Bir de böyle söyledikten sonra kızlar darıldı. Kerem kızların darıldıklarını anlayıp Sofu’ya:

“Sofu kardeş biz baltayı taşa vurduk. Zira kızlar bize darıldılar.” dedi.

Sofu:

“Beyim siz bir kere bir şeyi sorup sual etmeden niçin söz atarsınız?” dedi.

Kerem:

“Şu kızlardan bir su istemek bahanesiyle hatırlarını soralım da gidelim, zira bizim gideceğimiz diyarı gurbettir bize gücenmesinler.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Sakın incinmeyin nazlı bacılarKenardan geçeyim, yol sizin olsunYüreğimde çoktur gamlar acılarAğular içeyim, bal sizin olsunGeldim ise yine durmaz giderimDağdan belden aşup izin güderimYâr öcünden ahü vahlar ederimBir su ver içeyim göl sizin olsunMey içip mest oldum istemem mezeBari bulsam onu ben geze gezeBenim bir gülüm var tazeden tazeDikende açılan gül sizin olsun

deyip kesti…

O vakit kızın birisi altın tasla su getirip verdi. Bunlar suyu içtiler. “Allah’a ısmarladık.” deyip oradan uzaklaştılar. Az gidip uz gittikten sonra yollarının önüne yüce bir dağ çıktı. Kerem baktı ki yüksek bir dağ, üstü kar, altı bağ ve bahçe.

Kerem:

“Sofu kardeş bu dağa Süphan Dağı derler. Bakmaz mısın başını duman kaplamış.” dedi.

Bunlar dağın içinde giderlerken Allah’ın hikmetiyle bunların etrafını duman kapladı. Yolu şaşırdılar. Kerem, Sofu’ya:

“Aman Sofu getir benim sazımı, bakalım şu dağ âşık hâlinden anlar mı?” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Sana derler Süphan DağıNe dumandır başın seninBelirsizdir yazın kışınHiç gitmez mi kışın seninDört yanına mest olmuşunDertlilere dost olmuşunCümle dağa üst olmuşunAk ellere elvan kına sürerlerEksik olmaz karın yağarBulutlar birbirini koğarSabah günü sana doğarCevahirdir taşın seninAlt yanın dağ ile bostanÇevre yanın gül gülistanAyırdılar beni dosttanÖter garip kuşun seninKerem meder geldim gittimŞu fâni dünyaya nittimUlulardan sual ettimKimse bilmez yaşın senin

deyip kesti…

Allah’ın hikmetiyle dağın başından duman kalktı bunlar yolu buldular. Dağdan aşağıya inip çok yol aldıktan sonra Zengi’ye vardılar. Keşiş’in konağına gidip baktılar ki, Aslı Han yoktur. Konak da ıssız durur. Kerem ah edip Aslı Han’ın bahçesine girdi. Baktı ki, bahçenin şenliği yoktur. Ağlayıp dışarı çıktı. Şehrin içinde gezerken baktı ki, birkaç kız el ele vermiş gider. Birisi Aslı Han’a benzer. Kerem bu kızı görünce:

“Eyvah cümbüş eder.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Ela gözlüm ben bu yerden gidersemBir nişan vereyim al kerem eyleÇok tuz ekmek yedik yâr senin ileŞimdengeru hoşça kal kerem eyleBen gidersem karaları bağlamaDertli sinem ateş ile dağlamaAyrılık günüdür sakın ağlamaGel otur yanıma gel kerem eyleİşte gidiyorum görecek misin?Yıkılmış gönlümü yapacak mısın?Hasretin borcunu verecek misin?Genç yaşında bunu bil kerem eyleDertli kerem eder, var ömür geçirElimden onlara bir şerbet içirEy Yaradan beni havadan uçurGöreyim Aslı’mı gel kerem eyle

deyip kesti…

Bir de kız, Kerem’den bu sözü işitip:

“Bak beyim senden bu kelamı ummazdım. Geçenlerde de bahçede Aslı Han zannedip bana takıldın. Ben aradığın kız değilim. Senin aradığın kız Hoy şehrine gitti.” dedi.

Kerem bu haberi alıp Keşiş’in konağına geldi.

Sofu’ya:

“Kalk gidelim, sevdiğim Hoy’a doğru gitmiş.” deyip ertesi gün yola düştüler.

Kerem arkasına baktı ki, İsfahan dağları gözüne hayal meyal görünür. Aşkın ateşi harekete gelip Sofu’ya:

“Getir şu benim sazımı, zira son günümüzdür.” diyerek aldı sazını eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Evvel bahar yaz aylarıSular akar şimdengeruHer kafeste dudu kumruKuşlar öter şimdengeruBaharın var azın azınCennete benzer ilk yazınMenekşe çiçek her yazınAçık kokar şimdengeruAğaçlar giyer donunuHakk’a çevirir yönünüDertli Kerem vatanınıAnıp ağlar şimdengeru

deyip kesti…

Kerem oradan Sofu’yla birlikte yola düşerek bir gün Hoy’a vardılar. Atlarını bir hana bağlayıp şehrin içinde gezerlerken bir kahveye gelip birer kahve içtiler. Keyifler tamam oldu. Akşam olduğunda Kerem’in yanına ahbaplar gelip hoşbeş ettiler. Kerem, ahbapların ricasıyla aldı sazı eline, bakalım onlara ne dedi.

Aldı Kerem:

Ey ağalar gönül kuşuGüzel havada eğlenirGurbet ele düşen yiğitGözyaşı döker eğlenirBudur gurbet elin hâliKısa söyler uzun diliSevdiği yârin hayaliAklına düşer eğlenirMeşeler koyun kuzularHerkes sılasın arzularUzak düşünce menzillerBir zaman kalır eğlenirÇağırırım gani HüdaFırsat verme muhanneseDertli Kerem gurbet eldeAh çeker ağlar eğlenir

deyip kesti…

Kerem:

“Bu taraftan bir Keşiş, bir kadın, bir de kız geçti mi?” dedi.

Ahbaplar:

“Buradan geçtiler amma, Şuşi’ye doğru gittiler.” dediler.

Ertesi gün yolda giderlerken bir yaylaya geldiler. Kerem, Sofu’ya:

“Şurada eğlenelim, sonra yolumuza gidelim.” dedi.

Orada eğlenirken birkaç yolcu selam verip oturdu. Biraz muhabbetten sonra Kerem:

“Sofu kardeş acep şu yolculara sorsak sevdiğimi görebilmişler midir?” dedi.

Yolcular bir türkü söylemesini istediler.

Kerem de:

“Münasiptir.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Ağalar yâri kaçırdımBeyler Han Aslı’mı gördünüz mü?Bülbülüm daldan uçurdumGüller Han Aslı’mı gördünüz mü?Aslı’m huridir bileneKoynu cennettir gireneCeylana benzer ceylanaBeyler Han Aslı’mı gördünüz mü?Oyaları oymak oymakOlmaz imiş yâre doymakAğzı süt, dudağı kaymakBallar Han Aslı’mı gördünüz mü?Zülfüdür sümbüle benzerNe güzel tarayıp düzerGurbet ele düşmüş gezerYollar Han Aslı’mı gördünüz mü?Bugün bizi eyler göçerAyağı bu yoldan geçerÇok güzel bu sudan içerGüller Han Aslı’mı gördünüz mü?Kerem eder canım gibiAtlas giyer hanım gibiYâr yitirdim canım gibiYeller Han Aslı’mı gördünüz mü?

deyip kesti…

Bir de yolculara:

“Ağalar hiç bu taraftan bir Keşiş, bir kadın, bir de kız geçti mi?” dedi.

Onlar da:

“Hayır görmedik.” dediler.

Kerem de Sofu’yla birlikte yola düşerek Şuşi’ye vardı. Atlarını bir hana bağladıktan sonra bir kahveye girdiler. Akşam oldu. Kerem de aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Ne vakit ki Han Aslı’mdan ayrıldımBeni öldürmeli, dövmeli değilGece gündüz ah edüben yanarımBeni öldürmeli, dövmeli değil.Yedi yıldır hatırını sormadımGeçti ömrüm bir murada ermedimFırsat elde iken demler sürmedimBeni öldürmeli, dövmeli değil.Elimden aldırdım gözü elayıOnun için terk eyledim sılayıBaşıma almışım cümle belayıBeni öldürmeli, dövmeli değil.Ben Kerem’im aşk dolu su içirdimBu sevdayı ben başımdan geçirdimHayıf Han Aslı’mı elden uçurdumBeni öldürmeli, dövmeli değil

deyip kesti…

Kerem:

“Bu taraftan bir Keşiş, bir kadın, bir de kız geçtiler mi?” dedi.

Onlar da:

“Geçtiler amma, Gence’ye doğru gittiler.” dediler.

Kerem, bu haberi alır almaz ertesi gün Sofu’yla beraber yola düştü. Yolda giderlerken baktılar ki gökte birkaç turna uçup gider.

Kerem, Sofu’ya seslendi:

“Sofu kardeş getir şu sazımı da turnalara anamı, babamı, sevdiğimi, Aslı’mı sorayım. Bakalım ne var ne yok.” deyip aldı sazı eline, bakalım havadaki turnalara ne dedi.

Aldı Kerem:

Aşıp karlı dağlar uçar gelirsinEğlen turnam eğlen haber sorayımBizim yerden nice haber bilirsinEğlen turnam eğlen haber sorayımBizim yerin ırmakları akar mı?Yaz gelince menekşesi kokar mı?Sevdiceğim seyrangâha çıkar mı?Eğlen turnam eğlen haber sorayımBitmez m’ola hiç yemişi bağlarınKesik değil bereketi dağlarınSevdiğimden ayrı düştüm ağlarımEğlen turnam eğlen haber sorayımSevdiğimin seyrangâhı neredeHak erdire âşıkları muradaAvcı mısın ne gezersin buradaEğlen turnam eğlen haber sorayımDertli Kerem dilek eylerBenim şad olduğum nereden bilirsinDüşer ölür isem kanlı olursunEğlen turnam eğlen haber sorayım

deyip kesti…

Bir de oradan kalkıp yola düştüler. Çok yol aldıktan sonra Gence’ye vardılar. Atlarını bir hana bağlayıp şehrin içinde gezerlerken bir kahveye girdiler. Akşam oldu. Bunların yanına birkaç ahbap gelip hoşbeş ettikten sonra:

“Aman âşık bize bir türkü söyle.” diye yalvardılar.

Kerem de onların yalvarmalarına dayanamayıp aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

Aldı Kerem:

Felek beni bağıbandan eylediSusam ağlar, sümbül ağlar, gül ağlarDost bağına akmaz oldu bu sularDağlar ağlar, bağlar ağlar, dil ağlar

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:


Полная версия книги

Всего 10 форматов

bannerbanner