Полная версия:
21. Yüzyıl Türkiye-Rusya İlişkileri
1990’larda Soğuk Savaş dinamiklerinin yokluğu Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ilişkileri önemli ölçüde iyileştirirken Sovyetler Birliği’nin dağılması; Karadeniz’i, Güney Kafkasya’yı ve sınırlı ölçüde Orta Asya’yı rekabete açık hâle getirdi. Türkiye, milyonlarca Türk-Müslüman’ın yaşadığı bu bölgeleri etki altına almayı amaçlasa da Rusya’nın geri dönüşü, Türkiye’nin uzmanlık ve kapasite eksikliği, Batı’nın Türkiye’ye sınırlı desteği, Türkiye’nin bu bölgelerde anlamlı bir etki oluşturmasını engelledi. İlişkilerdeki en ciddi mesafe ise ticaret ve enerji alanlarında katedildi. On yıllardır serbestçe ticaret yapma konusunda var olan kısıtlamaların bir anda ortadan kalkmasıyla önceleri bavul ticareti ile başlayan ikili ticaret, başta enerji ve turizm olmak üzere birçok alanda kayda değer bir artış gösterecekti.
Sonuç
Türkiye ve Rusya tarih boyunca Karadeniz, Kafkaslar ve Balkanlar’da yoğun bir rekabet içerisine girerken ekonomik ve sosyal ilişkilerini de geliştirip sürdürmüştür. Bu dinamikler tipik olarak herhangi iki komşu arasındaki ikili ilişkilerde gözlemlenebilir. Türkiye ve Rusya örneğinde, iki ülkenin imparatorluk geçmişi, bölgede etkin büyük güçlerin politikaları ve bölgenin kendine özgü güvenlik dinamikleri de önemli roller oynadı. Özellikle rejim değişiklikleri, büyük olaylar ve politika değişiklikleri yoluyla bölgesel ve küresel güç dengelerinde meydana gelen değişiklikler, ikili ilişkilerin şekillenmesinde birincil role sahiptir. Tarihî arka planın incelenmesi, Türkiye ve Rusya arasındaki güç dengesinin 19. yüzyılın ortalarından bu yana ikili ilişkilerindeki gidişatı belirleyen en önemli dinamik olduğunu göstermektedir. 19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlılar, Rus genişlemesine direnmek için diğer büyük güçlerin yardımına ihtiyaç duymaya başladılar. Burada Batı imparatorlukları (özellikle Britanya) Osmanlı’ya destek oldu. Britanya açısından zayıf bir Osmanlı’nın ayakta kalması, Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’na hâkim olarak Akdeniz’e ve Orta Doğu’ya yayılmasının engellenmesi önemliydi. Dolayısıyla bu dönemden itibaren Akdeniz Bölgesi’ndeki Batı çıkarları (önce İngiltere ve Fransa tarafından, ardından ağırlıklı olarak ABD liderliğindeki NATO ittifakı tarafından uygulanan) Türkiye-Rusya ilişkilerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. 1830’lar, 1920’ler ve örneğin 1970’lerdeki Yumuşama Dönemi’nde, Türkiye-Rusya ilişkileri iyileşti. Bu dönemlerde Türkiye, Rusya karşısında Batı’dan yeterli destek bulamamıştı. 1920’ler ve 1970’lerde ise Rusya’nın Türkiye’ye yönelik tehdidi de düşüş eğilimindeydi. Benzer şekilde, 19. yüzyılın ikinci yarısında ve Soğuk Savaş döneminin başlarında olduğu gibi, Türkiye ve Batı’nın çıkarları kesiştiğinde Türkiye, Rusya’nın yayılmacı gündemiyle yüzleşmek için daha iyi bir konumdaydı. 1990’lar, Sovyetler Birliği’nin ani çöküşü nedeniyle Rusya’nın da yüzünü Batı’ya döndüğü ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin Batı’nın rehberliğinde ilerlediği benzersiz bir dönem olarak kabul edilebilir.
Ancak yine de Batı’nın bölgeye olan ilgisindeki değişimlerin ve bunun iki ülke arasındaki güç dengesine yansımalarının Türkiye-Rusya ilişkilerinin gidişatına dolaysız bir etkide bulunduğunu söylemek güçtür. Bu kitaptaki analizin de gösterdiği üzere, iki ülke arasındaki güç dengesi ikili ilişkilere, söz konusu ülkeler dış politika yapım sürecinden geçtikten sonra yansıdı. Örneğin Lenin, Stalin ve Kruşçev’in Soğuk Savaş dinamiklerini yorumlamalarında farklılıklar mevcuttu ve dış politika vizyonlarında Türkiye için çeşitli hedefleri vardı. Benzer şekilde, Türk stratejik kültüründe siyasi bağımsızlık ve Batıcılık takıntısı, Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir etki yaptı. Dolayısıyla ikili ilişkiler analiz edilirken bahsi geçen ülkeler arasındaki güç dengesinin yanı sıra iki ülkenin iç siyasi dinamikleri de analiz edilmelidir.
İç ve dış siyasi etkenlerin yanı sıra, kritik olaylar da siyasi elitlerin sistemdeki dinamik ve değişiklikleri algılayışı üzerinde önemli roller oynamıştır. Örneğin Küba Füze Krizi’nin ardından hem ABD hem de Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş gerilimlerini azaltmadıkları takdirde insanlığın sonunun gelebileceğini görmüşlerdi. Bu dönüm noktası, 1960’larda Detente sürecini beraberinde getirdi. Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki gerilimin azalması, Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerin özellikle ticaret alanında daha da gelişmesinin yolunu açtı. Benzer şekilde, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin dağılması da yoğun iş birliğinin önünü açarak ikili ilişkilerde köklü değişikliklere neden oldu.
Sonraki üç bölümde, 2001-2022 yılları arasındaki Türkiye-Rusya ilişkileri, önemli olaylar ve yerel karar alma mekanizmaları göz önünde bulundurularak incelenecektir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
2001-2009 YILLARI ARASINDAKİ TÜRKİYE – RUSYA İLİŞKİLERİ
Bu bölümde, 2001-2009 yılları arasındaki Türkiye-Rusya ilişkileri incelenmektedir. Bu dönemde Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilere yön veren ana unsur olarak ele alınmıştır. Bu dönem, Irak’ın işgalinin etkisini iki ülkenin içerisinde bulunduğu süreç ile birlikte değerlendirmek amacıyla 2001 senesinden itibaren ele alınacaktır. Bu sürecin yönledirici gelişmesi, 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin Irak’ı işgali oldu. 2000’lerin başında Türkiye’de Erdoğan, Rusya’da ise Putin’in iktidara gelmesi hem iki ülke siyaseti hem de bu ülkelerin dış politikaları açısından yeni bir dönemi beraberinde getirdi. Bu gelişmeler sonucunda Türkiye‐Rusya ilişkileri de hareketli bir sürece girdi.
Bu dönemde Putin ve Erdoğan’ın Irak’ın işgaline giden süreçte ve sonrasında izledikleri politika, Türkiye ile Rusya arasındaki ikili ilişkilerin şekillenmesinde en önemli rolü oynadı. İki kutuplu düzenin egemen olduğu Soğuk Savaş döneminden farklı olarak Soğuk Savaş sonrası dönem, Türkiye gibi bölgesel güçlere daha fazla manevra alanı sağladı. Rusya ise Sovyet sonrası dönemin ilk yıllarında önceki bölümde anlatıldığı üzere bir bocalama sürecine girdi. Bu bocalama döneminde ABD’nin liderliğini yaptığı Batı hegemonyasını kabullenen bir görüntü çizen Rusya, bu anlayışla şekillendirdiği politikasından sonuç alamayınca eski Sovyet coğrafyasında hegemonya kurmaya ve küresel seviyede ABD’nin etkisine ket vurmaya odaklanan bir dış politika stratejisine dönmüştü. Tüm bunlar Putin döneminde tedricî bir süreç içerisinde devam etti. Sonuç olarak ABD’nin Irak’ın işgali sonrası yaşadığı küresel prestij kaybı, Türkiye-Rusya ilişkisinin ABD kontrolünden çıkmasına ve 2000’li yıllar boyunca Ankara ile Moskova’nın ikili ve bölgesel platformları güçlendirmesine, aynı zamanda ikili ticarette rekorlar kırmasına sebep oldu.
Bu bölüm 2000’li yılların genel bir değerlendirmesiyle başlamaktadır. Öncelikle Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde Ak Parti (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükûmetinin oluşumu ve Rusya’da Vladimir Putin liderliğinin ortaya çıkışı özetlenecektir. Ardından Rusya ve Türkiye’nin dış politika stratejilerindeki değişikliklerin ikili ticaret ve enerji ilişkilerini, Orta Doğu, Karadeniz ve Sovyet sonrası bölgelerde iki ülke arasındaki iş birliği/rekabet dinamiklerini nasıl etkilediği analiz edilecektir.
Bölgesel ve Küresel Düzlem
2000’li yıllarda George Bush yönetimi altında ABD’nin izlediği dış politika, Türkiye-Rusya arasındaki iş birliği dinamiklerini dolaylı olarak güçlendirdi. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD, Usame bin Ladin’i iade etmeyi reddeden Taliban liderliğindeki Afganistan’ı işgal etti. Bu noktada Türkiye ve Rusya, ABD’ye destek verenler arasında öne çıktı. Ancak Irak’ı işgal etme fikri masaya geldiğinde Bush yönetimi, müttefiklerinin ve bölgesel aktörlerin çoğundan destek bulamadı. ABD, işgalin meşruiyetini Saddam Hüseyin rejiminin uluslararası teröristleri barındırmasına ve kitle imha silahlarına sahip olmasına dayandırdı. Bush yönetimi, Saddam rejimini Kuzey Kore ve İran ile birlikte “Şer Ekseni” olarak adlandırarak güvenlikleştirdi. Uluslararası toplum böyle bir meşruiyeti ne kabul etti ne de Saddam rejimini bu şekilde bir güvenlikleştirme süreci içerisinde ele almayı tercih etti. Birçok Avrupa ülkesi ile beraber Türkiye ve Rusya da ABD’nin emperyalist genişlemesi olarak gördükleri Irak’ı işgal fikrine karşı çıktılar. İşgal her ne kadar ABD’nin başat konumda olduğu NATO ve DTÖ’nün işleyişi üzerinde minimal, negatif bir etki yaratsa da ABD ile Avrupalı müttefikleri arasında da bir sürtüşmeye sebebiyet verdi.62 Örneğin, 2002’nin sonlarında BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) üyeleri Fransa, Çin ve Rusya; Irak’ın silahsızlanma yükümlülüklerini ihlal ettiğini belirten 1441 sayılı Karar’ın ABD’ye güç kullanma hakkı vermediğinin altını çizen ortak bir bildiri yayımladı.63 Tüm bu gelişmeler ABD’nin diğer ülkeler üzerindeki etkisini zayıflatarak çok kutuplu bir düzenin oluşmasına katkı sağladı.
Uluslararası muhalefete rağmen gerçekleşen ABD işgali çerçevesinde sadece beş hafta içinde ABD kuvvetleri Bağdat’ı ele geçirdi. Ancak savaşı kazanmak barışı korumaktan daha kolaydı. Irak’ta devlet örgütünün dağılmasıyla ülke, ABD’nin ortadan kaldırmaya çalıştığı çeşitli terör örgütlerinin yuvası hâline geldi ve seneler sürecek istikrarsızlığa sürüklendi. Irak’ın yanı sıra Afganistan’da da bir türlü sükûnetin sağlanamaması, ABD birliklerinin iki ülkede de kirli bir gerilla savaşının içerisine sürüklenmesi sebebiyle ABD ordusunun imajına da zarar verdi. Zira harcanan yüz milyarlarca dolara, hayatını kaybeden binlerce ABD askerine rağmen ABD ordusu amacına ulaşamamıştı. Üstelik Abu Gharib Hapishanesi’nden çekilen ürkütücü fotoğraflarda ortaya çıkan insan hakları ihlalleri, küresel boyutta Amerikan karşıtlığını körükledi.64 Ekonomik boyutta ise bu savaşların ABD bütçesine yükü 2021 itibarıyla 8 trilyon doları aştı.65 Tüm bunlar Erdoğan ve Putin gibi iddialı liderlerin yönetimi altında Türkiye ve Rusya’nın dış politika stratejilerini kurarken daha bağımsız hareket edebileceği bir bölgesel ve küresel düzenin oluşumuna katkı sağlayacaktı.
Türkiye-Rusya ilişkileri Putin’in Rusya’da iktidara gelmesinden itibaren hareketlenmeye başladı. Kasım 2000’de dönemin Türkiye Başbakanı Ecevit’in Moskova’yı ziyareti sırasında Türkiye ve Rusya, medya alanında iş birliğinden vize muafiyetine, veterinerlik konularından terörizmle mücadelede iş birliğine kadar birçok anlaşma imzaladı.66 Dönemin Rusya Savunma Bakanı Sergey İvanov’un Haziran 2001’de Türkiye’ye yaptığı ziyarette, taraflar, bölgede güvenlik ve refaha katkıda bulunacak ikili iş birliği ve projeler geliştirme konusunda anlaştılar. Kasım 2001’de New York’ta Türkiye ve Rusya dışişleri bakanları, Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Avrasya İşbirliği Eylem Planı’nı imzaladılar. İmzalanan dokümanda bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi; siyaset, güvenlik ve ekonomi konularında ikili iş birliğinin güçlendirilmesi çağrısında bulunuldu.67 Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Alexander Lebedev verdiği bir röportajda, belgenin Türk-Rus ilişkilerinde bölgesel konularda rekabetten iş birliğine geçişi işaret ettiğini belirtti ve Soğuk Savaş günlerinin bittiğine, uluslararası terörizme karşı birlik olması gerektiğine de dikkat çekti.68
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Norrin M. Ripsman, Jeffrey W. Taliaferro ve Steven E. Lobell, Neoclassical Realist Theory of International Politics (New York: Oxford University Press, 2016), 80.
2
Suat Bilge, “An Analysis of Turkey-Russia Relations”, Perceptions 2, No. 2 (1997), 66.
3
Lerna Yanık, “Allies or Partners? An Appraisal of Turkey’s Ties to Russia, 1991–2007”, East European Quarterly 41, No. 3 (Sonbahar 2007), 363.
4
Mitat Çelikpala, “Rekabet ve İş Birliği İkileminde Yönünü Arayan Türkiye-Rusya İlişkileri”, Bilig 72 (Kış 2015), 139.
5
Fiona Hill and Ömer Taşpınar, “Turkey and Russia: Axis of the Excluded?” Survival 48, No. 1 (2006), 81.
6
Şeref Türkmen, “Putin and Erdoğan: A Beautiful Friendship of Illiberal Presidents”, Academic and Applied Research in Military and Public Management Science Vol. 20, Iss. 3, (2021), 37-48.
7
Şener Aktürk, “Turkish–Russian Relations after the Cold War (1992–2002)”, Turkish Studies 7, No. 3 (2006), 338.
8
Şener Aktürk, “Toward a Turkish-Russian Axis? Conflicts in Georgia, Syria and Ukraine and Cooperation over Nuclear Energy”, Insight Turkey 6, No. 15 (2014), 21.
9
Şener Aktürk, “Relations between Russia and Turkey Before, During and After the Failed Coup of 2016”, Insight Turkey 21, No. 4 (2019), 97-113.
10
Tarık Oğuzlu, “Turkish Foreign Policy in a Changing World Order”, All Azimuth 9, No. 1 (2020), 127-39.
11
Bülent Aras ve Hakan Fidan, “Turkey and Eurasia: Frontiers of a New Geographic Imagination”, New Perspectives on Turkey 40 (2009), 193.
12
Mohiaddin Mesbahi, “Eurasia Between Turkey, Iran and Russia” içinde Key Players and Regional Dynamics in Eurasia: The Return of the “Great Game”, derl. Maria Raquel Freire ve Roger E. Kanet (London: Palgrave Macmillan, 2010), 175.
13
Ripsman, Taliaferro ve Lobell; kriz anlarındaki karar alma süreçlerinden bölgesel veya küresel siyasi yapılardaki değişimlere kadar çok çeşitli siyasi fenomenleri analiz etmek için sofistike bir kavramsal çerçeve oluşturmuşlardır. Neoklasik realizm, devletlerin yerel ve sistemik değişkenlerin etkisi altında nasıl davrandığını göstermek için tasarlanmıştır. Tip-3 neoklasik realizm bunun bir adım ötesine geçer ve devletler arası ilişkilerin bir sonucu olarak uluslararası sonuçların nasıl ortaya çıktığını açıklar. Yazarların dış politika analizi, klasik realizm ve strateji literatüründen beslenerek kurguladıkları Tip‐3 neoklasik realizm, özellikle dış politika analizlerinde kullanılabilecek bir model sunmaktadır. Bu kavramsal çerçeve, küresel sistemindeki dönüşümlerin yarattığı uyaranların yerel karar alma mekanizmalarından süzülerek nasıl dış politika eylemine dönüştürüldüğünü ve bu dış politika eylemlerinin nasıl sistemik sonuçlar yarattığını analiz etmeye yardımcı olmaktadır.
14
Türk tarihi hakkında giriş seviyesinde bilgi sahibi olmak için Carter Findley, Turks in World History (New York: Oxford University Press, 2005) ve Norman Stone, Turkey: A Short History (London: Thames & Hudson, 2017) kaynakları kullanılabilir.
15
Moğol İmparatorluğu ve bölgeye etkisi hakkında giriş seviyesinde bilgi sahibi olmak için Timothy May, The Mongol Empire (Edinburgh: Edinburgh University Press, 2018) kitabından faydalanılabilir.
16
Erken dönem Osmanlı Devleti hakkında giriş seviyesinde bilgi sahibi olmak için Halil İnalcık, The Ottoman Empire: The Classical Age 1300–1600 (New Haven: Phoenix Press, 2001) kaynağı kullanılabilir.
17
Erken dönem beylikler-Moğol İmparatorluğu ilişkileri hakkında giriş seviyesinde bilgi sahibi olmak için Sara Nur Yıldız, “Mongol Rule in Thirteenth-Century Seljuk Anatolia: The Politics of Conquest and History Writing, 1243–1282” (Yayımlanmamış Doktora Tezi, University of Chicago, 2006) adlı tez kullanılabilir.
18
Halil İnalcık ve Donald Quataert, An Economic and Social History of the Ottoman Empire:1300–1600 (New York: Cambridge University Press, 1997), 11.
19
Çarlık Rusya’nın sosyal ve siyasi kurumları hakkında daha detaylı bilgi edinmek için Richard Pipes, Russia under the Old Regime (New York: Charles Scribner’s Sons, 1974) kitabı kullanılabilir.
20
Halil İnalcık, Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don Volga Kanalı (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1948).
21
Stanford Shaw, History of the Ottoman Empire and the Modern Turkey: Empire of Gazis the Rise and Decline of the Ottoman Empire 1280-1808, vol. 1 (New York: Cambridge University Press, 1997), 177.
22
Mehmed Ali Paşa, Mısır’daki Arnavut birliklerinin komutanıydı. Buradaki Fransız egemenliğinin sona ermesinin (1798-1801) ardından Mehmed Ali, Mısır Valisi konumunu sağlamlaştırdı ve gücü kendisine topladı. Mehmed Ali Paşa ayrıca, Fransa’dan ithal ettiği eğitmenlerin yardımıyla yeni bir ordu kurdu. Mehmed Ali Paşa’nın gerçekleştirdiği reformlar Osmanlı’daki reformların öncüsü olacaktı.
23
Frank Edgar Bailey, British Policy and the Turkish Reform Movement: A Study in Anglo-Turkish Relations, 1826-1853 (Cambridge: Harvard University Printing Office, 1942), 49-50.
24
Frederick Stanley Rodkey, “Lord Palmerston and the Rejuvenation of Turkey, 1830-41,” The Journal of Modern History 1, No. 4 (Aralık 1929), 573-77.
25
Erik J. Zürcher, Turkey: A Modern History (New York: I. B. Tauris, 2017), 83-87.
26
Stanford Shaw ve Ezel Kural Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey: Reform, Revolution and Republic: The Rise of Modern Turkey, 1808-1975, vol. 2 (New York: Cambridge University Press, 2005), 343.
27
Malik Mufti, Daring and Caution in Turkish Strategic Culture: Republic at Sea (New York: Palgrave, 2009), 18.
28
Leonard Schapiro, The Communist Party of the Soviet Union (New York: Random House, 1960), 62.
29
Richard Pipes, A Concise History of the Russian Revolution (New York: Alfred A. Knopf, 1991), 286.
30
Robert H. Donaldson, Joseph L. Nogee and Vidya Nadkarni, The Foreign Policy of Russia: Changing Systems, Enduring Interests (New York: Routledge, 2014), 51.
31
Fritz W. Ermarth, “Russia’s Strategic Culture: Past, Present and … in Transition?” içinde Comparative Strategic Cultures Curriculum Project, derl. Jeffrey A. Larsen, chapter 12 (Fort Belvoir, VA: Defense Threat Reduction Agency, 2006).
32
Konu hakkında daha geniş bilgi için bk. Bülent Gökay, Soviet Eastern Policy and Turkey, 1920-1991: Soviet Foreign Policy, Turkey and Communism (London: Routledge, 2006).
33
David Gyurgenovich Bdoyan, “Transformatsiya Rossiysko-Turetskikh Otnosheniy v Usloviyakh Bor’by Za Regional’noye Liderstvo (2002–2017)” (Yayımlanmamış Doktora Tezi, MGIMO, 2017), 40.
34
Onur İşçi ve Samuel Hirst, “Smokestacks and Pipelines: Russian-Turkish Relations and the Persistence of Economic Development,” Diplomatic History 44, No. 5 (November 2020), 835.
35
Ali Balcı, Türkiye Dış Politikası İlkeler, Aktörler ve Uygulamalar (İstanbul: Alfa Yayınları, 2017), 39-40.
36
Onur İşçi, Turkey and Soviet Union during World War II (London: I. B. Tauris, 2019), 25-27.
37
A. F. Miller, Oçerki Noveişei İstorii Turtsii (Moscow: Akademiya Nauk SSSR, 1948), 184-85. https://books.google.com.cu/books?id=uGY6AQAAIAAJ&sourc e=gbs_navlinks_s
38
Albert Resis, Molotov Remembers: Inside Kremlin Politics (Chicago: Ivan R. Dee, 1993), 96.
39
Harry S. Truman, The Memoirs of Harry S. Truman: Years of Trial and Hope 1945-1953, vol. 2 (Suffolk: Hodder and Stoughton, 1956), 102.
40
Melvyn P. Leffler, A Preponderance of Power: National Security, the Truman Administration and the Cold War (Stanford, CA: Stanford University Press, 1992), 551.
41
Irene Gendzier, Notes from the Minefield: United States Intervention in Lebanon 1945-1958 (New York: Columbia University Press, 2006), 28.
42
Harry S. Truman, “President Harry S. Truman’s Address before a Joint Session of Congress, 12 Mart, 1947”, Avalon Project at Yale Law School, Erişim Tarihi: 13 Mart, 2023. https://avalon.law.yale.edu/twentieth century/trudoc.asp.
43
Yılmaz Eylem ve Pınar Bilgin, “Constructing Turkey’s ‘Western’ Identity during the Cold War: Discourses of the Intellectuals of Statecraft”, International Journal 61, No. 1 (2005), 41.
44
Amy Austin Holmes, Social Unrest and American Military Bases in Turkey and Germany since 1945 (New York: Cambridge University Press, 2014), 47-49.
45
Ömer Aslan, The United States and Military Coups in Turkey and Pakistan: Between Conspiracy and Reality (Cham: Palgrave, 2018), 119-21.
46
Pınar Bilgin ve Kıvanç Coş, “Stalin’s Demands: Constructions of the Soviet Other in Turkey’s Foreign Policy, 1919-1945”, Foreign Policy Analysis 6 (2009), 45.
47
Lyndon Johnson, “Correspondence between President Johnson and Prime Minister Inonu”, Middle East Journal 20, No. 3 (1966), 386-93.
48
Gu Guan-fu, “Soviet Aid to the Third World: An Analysis of Its Strategy”, Soviet Studies 15, No. 1 (Ocak 1983), 71-76.
49
Atay Akdevelioğlu ve Ömer Kürkçüoğlu, “SSCB ile İlişkiler”, içinde Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt I: 1919-1980 derl. Baskın Oran (İstanbul: İletişim, 2009), 781.
50
Baskın Oran, Turkish Foreign Policy: 1919-2006, trans. Mustafa Akşin (Salt Lake City: University of Utah Press, 2011), 620.
51
Boris Yeltsin, “Ukaz Prezidenta Rossiyskoy Federatsii ot 17 dekabrya 1997 goda 1300”, 17 Aralık 1997, www.kremlin.ru/acts/bank/11782.
52
“Turkey’s Political Relations with the Russian Federation”, Republic of Turkey Ministry of Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 15 Kasım 2020, www.mfa.gov.tr/turkeyspolitical-relations-with-russian-federation.en.mfa.
53
Duygu Bazoğlu Sezer, “Turkish-Russian Relations: The Challenges of Reconciling Geopolitical Competition with Economic Partnership”, Turkish Studies 1, No. 1 (2000), 73.
54
Erel Tellal, “Rusya ile İlişkiler”, içinde Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar: 1980-2001, derl. Baskın Oran (İstanbul: İletişim, 2002), 544.
55
Mihail Meyer, “Rossiya i Turtsiya na iskhode XX v,” içinde Rossiya i Turtsiya na poroge XXI veka: Na puti v Evropu ili v Evraziyu, derl. Irina Korbinski ve Sherman Garnett (Moscow: Carnegie Endowment for International Peace, 1997), 21.
56
Mensur Akgün ve Turan Aydın, Türkiye-Rusya İlişkilerindeki Yapısal Sorunlar ve Çözüm Önerileri (İstanbul: Tüsiad, Haziran 1999), 129-32.
57
Dmitri Trenin, “Russia and Turkey: A Cure for Schizophrenia”, Perceptions 2, No. 2 (1997), 57-65.
58
Thomas Goltz, “Letter from Eurasia: The Hidden Russian Hand”, Foreign Policy, No. 92 (1993), 99-102.
59
Gareth Winrow, “Turkey and the Newly Independent States of Central Asia and the Transcaucasus”, Middle East Review of International Affairs 1, No. 2 (July 1997).
60
Robert Olson, “The Kurdish Question and Chechnya: Turkish and Russian Foreign Policies since the Gulf War”, Middle East Policy 4, No. 3 (Mart 1996), 106-18.
61
Zeyno Baran, “The Baku-Tbilisi-Ceyhan Pipeline: Implications for Turkey”, içinde The Baku-Tbilisi-Ceyhan Pipeline: Oil Window to the West, derl. S. Frederick Starr ve Svante E. Cornell (Washington, DC: Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program, 2005), 115.
62