![Veysel Çavuş](/covers/69429613.jpg)
Полная версия:
Veysel Çavuş
GURBET ELLERDE
Yerimiz
Burası eskiden de iyi bir yer değilmiş; 1914’de yanmış, engebeli bir yangın yeri olmuş.
Burada oturan bizler, eski bağ evlerine tıkılmışız. Bağlar gitmiş, evleri kalmış…
Yangın yerinin ortasında bir yol var. Bu yolun iki yanında çamurdan, ottan, yontulmamış kavak kirişlerinden yapılmış beş-on dükkân var. Burası çarşımız…
Hacı adında bir de belediye reisimiz var.
Bizler
Enseleri yağlı, kulaklarının içi kıllanmış, karınları irileşmiş, gözleri içmekten fener gibi yanan, burunları kızarmış yahut morarmış, kafaları dazlaklaşmış, emekliye çıktıktan sonra adam kıtlığında gene işe alınmış, “Bu bucakta bir günlük beylik beyliktir.” deyip oturan adamlarız.
Masamız
Üstü yer yer yanmış, kara çukurlar, oyuklar açılmış, eski bir kahve ocağı masası. Kavşamış65 bir tahta masa.
Masa Örtüsü
Aylarca gazete gelmediği için uşaklar, masaya yayılan gazeteleri yağlı da olsa katlayıp kaldırıyor, ertesi gece yeniden yayıyorlar. Gazetelerin bol olduğu yerlerde hiç değeri yoktur ama böyle yerde aranıyor.
Şunu da söyleyeyim ki masamıza bir gazete yaymaya o kadar aldırmıyoruz da. Uşaklar bağlı görünüyorlar. Gazete kâğıdı serili olmayan bir masada içmek bize dokunur, güç gelir bir iş değil!
İçkimiz
Rakı bulunmadığı için Suriye’den kaçak getirilmiş cinleri içiyoruz.
Uşaklarımız
Uşaklarımız beylik. Başları açık hizmet ediyorlar. Hepsinin saçları uzamış, hepsi dalgın ve düşünceli. Bunlar niçin pis, niçin saçları kesilmemiş? Anlaşılan bizden daha temiz olmasınlar diye!
Geceler
Bahçe gibi bir yerde toplanıyoruz. Bir fenerin içinde petrol lambası yanıyor. Önümüzde masa, altımızda tahta bir sandalye yahut bir sandık. Yüzler çok gölgeli yahut büsbütün karanlık, suratlar asık. İçtikçe daha da çok asılıyor. Sözler az, kesik. Gece ilerleyince, feneri saran küçük sineklerden, pervanelerden biri içeri girmiş bulunuyor. Işık işlemiyor yahut sönüyor. Birini çağırıyoruz, feneri götürüyorlar, yeniden yakıp getiriyorlar. Salatanın sirkesi içinde küçük kelebekler yüzüyor. Bu derin gölgeli aydınlıktan ise karanlık daha iyi idi.
Sözlerimiz
“İstedikleri emri versinler, ben bildiğimi yaparım. Bu deyyusları bana mı öğretecekler!”
“Altını varmış, alır mısın? On beşten verecek!”
“Gazanfer koyun kesecek. Bana bir kol ayırsın. Parasını gelsin benden alsın.”
“Bir apartıman parası yapmadan dönmem diye yengesine yemin etmiş.”
“Getirdiği koyunlarda gözüm yok; herifi öldürüyorlar, benim başım ağrıyor.”
“Elbet yalan söylerim. Bizim işimiz siyasi iştir.”
Uykumuz
Yere serili yatak; yorgan kaymış, iri bir karın. Açık ağız, camları sarsan horultu, ekşi ter kokusu.
Yatağın yanında bir testi. Ağzına maşrapa kapanmış. Gece uyanıp bu testiden kana kana su içiyoruz. Bir testi suyu içtiğimiz oluyor.
Esrar
Bahçede, havuzun başında Hıfzı bana esrar içirdi. Esrar da biraz sonra beni tutmuş. Yorgunum. Yatak odalarının olduğu kata çıkıyorum. “Çıkıp koğuşta yatayım.” diye düşünmüş olmalıyım. Sarhoş değilim, aklım da başımda. Merdivenleri çıkıyorum ama bitmiyor. Dönüp arkama bakıyorum. Merdiven, ucu görünmeyecek kadar derinlere iniyor. Aman Allah, arkamda dik bir uçurum sanki! Oturup dinleniyorum. Yeniden çıkmaya başlıyorum. Merdivenin üst başına bakıyorum, onun da ucu görünmüyor. Otura kalka, dinlenerek, kan ter içinde çıkmaya çalışıyorum. Neyse koridora gelebiliyorum.
Bir de bakıyorum ki yatak odaları görünmeyecek kadar, kilometrelerce uzakta! Yürüyorum, yürüyorum bitmiyor. Durup dinleniyorum. “Bu yolu bitirebilecek miyim?”diye de düşünüyorum.
Neyse yorgun argın koğuşu buluyor, yatağıma uzanıyorum. Bir de bakıyorum ki ayaklarım uzuyor, karyoladan dışarı çıkıyor. Gelecekler, beni böyle görecekler, esrar içtiğimi anlayacaklar… Ne yapmalı? Ayaklarımı çekip topluyorum. Küçülmeye başlıyorum, küçülüyorum; o kadar ki yatağın ortasında bir nokta gibi kalıyorum. Böyle de olmaz!
Bu sefer yürümeye çalışıyorum. Bilseniz ne sıkıntı… Ne kadar üzülüyorum. Bu sıkıntılar içinde sızmış, kendimden geçmişim.
Ertesi sabah ilk iş, Hıfzı’ya temiz bir dayak!
SAYI MI YAZI MI?
Bir sağlıkevinin temizce döşenmiş bekleme odası. Kapılar, pencereler, masa, kanepe, sandalyeler… Yerde halı.
Perde açılınca odanın ortasında sokak kıyafeti ile bir genç kız. Başında sade şapkası, elinde kara çantası, biraz sinirli, kendi kendine konuşur:
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Bu hikâye ilkin Tanin gazetesinin 17 Aralık 1908 tarihli sayısında yayımlanmıştır.
2
Âvâreser: Başıboş.
3
Zefiri girizân: Uçan nefes.
4
Redif: Terhis edildikten sonra yedeğe geçirilen asker.
5
Meşum: Uğursuz.
6
Azim: Büyük.
7
İsal: Ulaştırma.
8
İğtişaşı idare: Yönetim kargaşası.
9
Teakup: Birbiri ardınca gelmek.
10
1293 Felaketi: 1877 yılındaki Balkan bozgunu ve bu bozgun nedeniyle göç etmek zorunda kalan Müslümanların durumu.
11
Fecayii ihtiyaciyeyi: İhtiyacın felaketleri.
12
Bülent himmet: Yüce etmek.
13
Tesir-i amiki: Derin etki.
14
Mübadelât-ı ticariye: Ticaret ile ilgili alışverişler.
15
Harekât-ı iğtişaşiye: Karışıklık harekâtı.
16
Hedaya-yı Şitaiyye: Kış armağanları.
17
Siyâsiyun: Politikacılar.
18
Ukde-i iştibah: Kuşku düğümü.
19
Mahuf: Korkunç.
20
Mebhut: Şaşkın.
21
Kail olmak: Razı olmak, inanmak.
22
Kıraat: Okuma.
23
Osmanlı Devleti memur emeklileri.
24
Müstait: Yetenekli.
25
(Fr.) Alamod: Moda olan.
26
Mahsusada: Özel biçim.
27
Tüvana: Kuvvetli, dinç, canlı.
28
(İng.) Hammer: Çekiç.
29
Mahdum: Oğul
30
Derkâr: Bilinen, belli.
31
Badema: Bundan sonra.
32
Nümayan: Görünen.
33
Saltalı: Bir tür kısa ceket.
34
Lapçın: Tabanı meşinden olan mest.
35
Vekilharç: Kesedar.
36
Müessir: Dokunaklı, etkili.
37
Hâdis: Ortaya çıkmak.
38
Müddeiumumi: Savcı.
39
Müttehim: Davalı.
40
Samiin: Dinleyiciler.
41
Hall ü fasl etmek: Olumlı sonuca varmak.
42
Mucib-i bedbahti: Bahtsızlığın gereği.
43
Mukassi: Sıkıntılı.
44
Müsavatı hukuku: Hak eşitliği.
45
Tevlit: Doğum.
46
Melhuz: Düşünülen.
47
Ağleb-i ihtimal: Büyük olasılıkla.
48
Rikkat: İncelik, naziklik.
49
Nazan: Nazlı
50
Çalak: Çevik.
51
Hıram: Edalı.
52
İmsak etmek: El çekmek.
53
Akt-i münasebet: İlişki kurmak.
54
Zindegi: Dinçlilik, canlılık.
55
Sin: Yaş.
56
Nevmit: Umutsuz, çaresiz.
57
Cesim: Büyük, iri.
58
Mahmul: Yüklü, dolu.
59
Tenasül: Üreme.
60
Teşebbüs-i tasaddi: Bir işe girişme.
61
Bağteten: Birdenbire, ansızın.
62
Müterakki: İleri, ilerlemiş.
63
Ukubat: Cezalar.
64
Su-i tefsir: Kötü ve yanlış yorumlama.
65
Kavşamış: Eskimek, yıkılmaya yüz tutmak.
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
Всего 10 форматов