Читать книгу Bir Arpalık Yer ( Анонимный автор) онлайн бесплатно на Bookz (3-ая страница книги)
bannerbanner
Bir Arpalık Yer
Bir Arpalık Yer
Оценить:
Bir Arpalık Yer

3

Полная версия:

Bir Arpalık Yer


Buna ek olarak, 1964’de çatışmalar nedeniyle köyünü terk eden Arpalıklılar’ın, taraflar arası varılan mutabakat sonucu 1968’de köye geri dönülmesi konusunda uzlaşıya varılması üzerine ailesiyle birlikte yeniden Arpalık’ta yaşamaya Başlayan Münevver İsmail Guseya ve Hasan Mehmet Çoban çiftinin oğulları Mehmet (Hasan) Seyhani de 1974 tarihinde köyden kaçırılmış olup, hâlâ izine rastlanılmamıştır.


Resim: Münevver İsmail Guseya ve Hasan Mehmet Çoban Çiftinin Oğulları Mehmet Seyhani (Kayıp).


Osman Margili ve Mehmet Seyhani, kitabımız yayına hazırlandığında, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin hâlâ ulaşamadığı 201 kayıtlı Kıbrıs Türk kaybın arasında yer almaktaydı. Bu iki kayba da ulaşılması durumunda, 1964-1974 döneminde şehit olan Arpalık Köylülerinin sayısının 8 olacağı öngörülmektedir.


Resim: 8 Şubat 1964 Günü Yayımlanan Halkın Sesi Gazetesi.


Bu çatışmanın öncesi ve sonrasına dair detaylar, kitapta röportajlarla aktarılmıştır. Bu röportajlar, bugüne kadar ya iletişim araçları ya da ikinci şahıslar aracılığıyla, ideolojik yaklaşımlarla şekillenerek yapılan aktarımlara karşılık, o günlerin canlı tanıklarının doğrudan ifadesi olması bakımından büyük önem arz etmektedir. Özetle, Claude Delaval Cobham’ın Montaigne’den alıntılamış olduğu “Tarihin konusu bulutsu ve şekilsizdir; herkes kendi anladığı ölçüde yararlanır” (1908, s.7) cümlesi, bize bugüne kadar yayınlanan metinlerin durumunu özetler niteliktedir.



Resim: 6 Şubat 1964 Günü Arpalık Köyünde Şehit Edilen Kıbrıslı Türkler.


İKİNCİ BÖLÜM

CANLI TANIKLARIN GÖZÜYLE ARPALIK KÖYÜ GÖÇÜNÜN HİKAYESİ

(6-7 ŞUBAT 1964)

Bu bölümde; ‘1964 ve öncesi doğan’ Arpalık olaylarının tanıklarıyla yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler yer almıştır. Görüşmeler, farklı zaman dilimlerini kapsamaktadır. Derinlemesine bilgiye ulaşmak için gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşme sürecinde, önceden hazırlamış temel soruların yanı sıra, görüşmenin seyrine göre sorular da yöneltilmiştir. Araştırmada, yazarlardan Fatma Arpalıklı’nın kökeni Arpalık’tan gelmesi, konuya titizlikle eğilmemizde etkili olmuştur. Hâl böyleyken, yeri geldikçe, ikincil veri olarak kendi gözlemlerimizden elde edilen veriler de kullanılmıştır. Pratikte, kitabın yazarlarından Fatma Arpalıklı’nın, Arapalık köylüleri ile aile bağları nedeniyle göç sırasında yaşananları birinci ağızdan duyma şansı bulmuş olması yanında, Arpalık köyünde göç öncesi durumun bilinmesi ve ardından yeni toplumsal yapıyla ilgili olguların tespitinde, detaylı bilgisine başvurulmuştur. Çalışma doküman taramalarından elde edilen verilerle de desteklenmiştir. Ayrıca 2019 yılında tamamlanan Göçün Hikayesi Arpalık Belgeseli’nin röportaj çekimlerinden de derinlemesine faydalanılarak kitabın bu bölümü tamamlanmıştır.

Arpalık kökenli Kıbrıslı Türkler arasından, ‘1960 öncesi doğan’, ‘önce Akıncılar, ardından da çoğunlukla Akçay’a göç eden’, olaylara tanıklık eden ya da tanıkların söylemlerine bire bir şahit olanlar seçilmiştir. Bu çalışmayı önemli kılan diğer husus ise, belgesel çalışmalarının ve yarı yapılandırılmış görüşmelerin devam ettiği süreç içerisinde bazı katılımcıların yaşamını yitirmiş olması, neredeyse birçoğunun da meydana gelen olayları ilk kez kamusal olarak paylaşma cesareti göstermeleri araştırmanın değerini artırmıştır. Bu araştırma Arpalık köyü sakinlerinin bir zamanlar sahip oldukları yaşam pratiklerinin, bugünkü anlatılarıyla kayıt altına alındığı bir çalışmadır. Kıbrıs’ta literatürde 1963-1974 milli mücadele dönemi olarak geçen süreçte, 6 Şubat 1964’den önce doğan Arpalık köylülerinin en gencinin yaşı, 60’lara dayanmaktadır. Dolayısıyla eski nesil giderek yok olmaktadır. Tıpkı Yaşar Kemal’in dediği gibi; “O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler…”. Gövdeleri ve dalları yok olsa da köklerini, Arpalık’ta bırakarak…

YAZAR FATMA ARPALIKLI’NIN ANILARINDA ARPALIK KÖYÜ

Etnik çatışmalardan 6 Şubat 1964 günü nasibini alan; uğradıkları baskın sonucu köylerini terk etmek zorunda kalan Arpalık köylülerinin, önce Akıncılar (Luricina) köyüne geçici yerleştirildiği, sonrasında da kitlesel olarak Akçay (Argagi) ve Göçmenköy’e, gönderildikleri süreç büyük önem arz etmektedir.

Başkent Lefkoşa’da, halkın daha fazla çadırlarda kalamayacağına kanaat getirilmesiyle, göçmenlerin hak sahibi olduğu ve Lefkoşa Sancaktarlığının katkılarıyla, tabiri yerindeyse imece usulü “Göçmenköy Yerleşim Projesi” hayata geçirilmiştir. Mevcut şehir yapısından uzakta kurulan köyde ilk dönemler elektriksiz kalındığı, su sıkıntısının bulunduğu bilinmektedir. Sonraları, Göçmenköy, Lefkoşa’nın en yoğun kentleşmiş bölgelerinden biri hâlini almıştır.


Resim: Hakkı Atun (Solda) Göçmenköy’ün Yapımında.


Göçmenköy, Lefkoşa şehrinin gerek fiziki gerekse demografik yapısı bakımından gelişerek, çağdaşlaşmasında önemli bir yere sahiptir. Göçmenköy’de etap hâlinde gerçekleşen yapılaşmada, ikinci etap, Kıbrıs Türk Toplumunun Özgürlük Mücadelesi Lideri Doktor Fazıl Küçük’ün aile arazisinin üzerine inşa edilmiştir. Bu evlere yerleşim, hak sahipliği üzerinden ve kura çekimi ile gerçekleştirilmiş olup, sakinlerinin bir bölümünü Arpalık köyü göçmenleri oluşturmuştur. Köyün yapımı ve göçmenlerin yerleştirilmesinde KKTC meclis başkanı ve başbakanı olarak görev yapan Hakkı Atun’un yer aldığı bilinmektedir. Onun anlatımlarından da anlaşılacağı üzere Göçmenköy kurulurken Kıbrıs Türkü birlikte hareket etmiş, kerpiç ve tuğla yapımından tüm inşaatına katkı koymuştur8. Yapılan inşaatlara göçmenler yerleştirilmiş, gelen Kızılay yardımları ile de gıda ihtiyaçları karşılanmıştır.


Resim: Göçmen Evlerinin İnşaatı (Göçmenköy).


Arpalık köyü sakinlerinden, anneannem Zehra Mehmet (Çakır Ali) ile dedem Mehmet Büyükahmet çifti, çektikleri kura sonucunda, 3 yılı aşkın süre kaldıkları Akıncılar’dan ayrılarak, Göçmenköy’e yerleşmiştir. Genellikle Lefkoşa civarında çalışan işçilerin ya da emeklilik durumdaki göçmenlerin bu böyleyi tercih ettikleri bilinmektedir.

Annem Keriman ve babam Hüseyin Arpalıklı, Anneannem Zehra Mehmet ve dedem Mehmet Büyükahmet gibi Göçmenköy’e değil, o günkü yönetimin kendilerine gösterdiği Akçay’a yerleşmeyi tercih etmişleredir. Hayvancılık ve tarımla uğraştıklarından, Güzelyurt ilçesine bağlı Akçay köyü O’nlar için daha cazip gelmiştir. Arpalık’ın yanı sıra Dali ve Bodamya’dan da göçmenler bu bölgeye yerleştirilmiştir. Aile büyüklerimin Göçmenköy’de yer aldığını biliyorum. Biz hafta sonu ya da bayram tatili geldiğinde Göçmenköy’de anneannemin yanına giderdik. Anneannemin evinin hemen yan tarafta da annemin tek kız kardeşi Ayten teyzem oturuyordu.


Resim: Ayten Yıldırım ve Keriman Arpalıklı (Zehra Çakırali ve Mehmet Büyükahmet’in kızları).


Anneannemi tek başına yaşayan, maharetli, güler yüzlü, misafirperver, her gelene cam şeker ağırlayan nur yüzlü bir kadındı. Göçmen evinin içi ise tanımak bana nasip olmayan Mehmet Dedemin anıları ve kokusuyla doluydu. Anneannem Zehra Mehmet’in, eli-ayağı sağlam olmasına karşın Göçmenköy’deki mahalleden hatta evinden dışarı adım atmaması hep ilgimi çekmiştir. İhtiyaçlarını genellikle çocukları ve torunları karşılamaktaydı. Bazen de evinin önünden el arabası ile geçen manavdan, ya da yumurtacıdan alışveriş yapardı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla, bir radyo anonsu, O’nu açık ceza hapishanesine mahkûm etmiş!


Resim: Fikriye-Kemal Büyükoğlu Çifti, Anne Zehra Büyükoğlu (Çakır Ali), Büyük Oğul Raşit Büyükoğlu (Komutan), Baba Mehmet Büyükoğlu.


Raşit Komutan Öldü!

Kahveci Mehmet Büyükahmet ile Zehra Mehmet’in ilk çocukları, Raşit Büyükoğlu’nun radyodan duyulan ölüm anonsu, 6 Şubat 1964’de yaşanan yıkıma tuz ve biber eklemişti. Kahveci Mehmet, ilk evladının ölüm haberiyle yıkılmış ve hastalanarak bir süre sonra yaşam savaşını kaybetmişti. Giderken de eşi Zehra Mehmet’e son sözü, “Sen sakın evden çıkma. Çocukların isterse gelir seni burada görür” olmuştur. Bu sözler aynı zamanda onun eve hapsolmasını beraberinde getirmiştir.

HURİYE RAŞİT BÜYÜKOĞLU’NUN ANLATIMIYLA BABASI


Raşit Büyükoğlu, Zehra Mehmet Çakırali-Mehmet Büyükahmet’in 10 çocuğunun, en büyüğü, ilk evladıydı. Raşit Komutan olarak da tanınırdı. Lefkoşa Türk Lisesi’nden mezundu. Türkçe, Rumca ve İngilizce diline hâkim olduğundan, İngiliz Sömürge İdaresi’nde, 1954 yılında 20 yaşındayken, polis olarak işe alındı.

O dönemde Türk ve Rum polisler karışık olarak görevlerini icra ediyordu. İngiliz polisi olarak 1958’de Mağusa’ya atandı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, 1960’da İngiliz polisi kimliğinden kopup, Kıbrıs polisi kimliği ile (Türk-Rum polisi karma olarak) Malya, Küçük Kaymaklı, Baf gibi bölgelere nakil oldu. Türkler ile Rumlar arasında 1963’de yaşanan sıcak çatışmalarda Limasol’da kısılır.

Savaş Günlerinde Çocukluk Yıllarımız

Ben Raşit Büyükoğlu komutanın kendisi gibi polislik mesleğini seçen ikinci kızıyım.


Resim: Raşit Büyükoğlu, Eşi Ayten Büyükoğlu ve Kızları Zehra, Huriye, Ayşe.


Babam Limasol’da iken, Türk ve Rumlar arasında yaşanan olaylar sonucu ayrılıklar başlamıştır. Anlaşma bozulduktan sonra, Türk mahallesinin Rum’a sınırı olan yerinde ünlü Vietnam bölüğünün 10 yıl boyunca komutanlığını yapar. 1973’de daha emeklilik yaşı gelmediğinden, Geçici Türk Yönetimi’nin aldığı kararla, 1973’de yeniden polisliğe döndü. 1974 Temmuz’unda Barış Harekâtı gerçekleştirilirken, Limasol’da görevdeydi. Babam, annem ve kardeşlerim, hepimiz ayrı ayrı yerlerdeydik. Birbirimizi merak ediyor ve endişe duyuyor, zamanı birbirimizi özleyerek geçiriyorduk. Babam 1974’de Ziya Rızkı ile birlikte esir alınanları kurtarmak için Limasol’da mücadele vermişti. Ancak gerekli barış sağlanamadı. Canlarını kurtarabilmek için, Piskobu’daki Happy Valley, Mutlu Vadi isimli İngiliz üstlerine gittiler. Korumasız Türkler orada toplanıp, çadır kent kurmuşlardı. 1 yıl babam orada görev yaptı9. Bu arada dedem de öldüğünü zannetti.

Çünkü Rumlar, ‘Raşit komutanı öldürdük’ diye yaydılar. Ama öldürdükleri babam değil Binatlı köyünde hem öğretmenlik hem de komutanlık yapan başka bir Raşit’ti. Dedem (Mehmet Büyükahmet), büyük üzüntü çekti.

O dönem birbirimizden haber alamazdık. Bir Barış Gücü kanalı ile forum dolduruyorduk. Kısa yazı yazar adrese gönderirdik. Babamın üstlerde olduğunu öğrendikten sonra annemler de oraya mektup gönderiyordu. Ondan da cevap gelirdi. Bir de Gazimağusa’da Canbulat Radyosu vardı. Biz anons yaptırdık, “Ben Huriye Raşit, biz Mağusa’dayız. İyiyiz, sağlığımız yerindedir”. Annemler, Canbulat Radyosu’nu dinleyebildiği için bizi duyabildi. Ama radyonun sinyali Limasol’a kadar gitmiyordu. Haberler anonsla yapılırdı. İnsanlar ailelerini duysun diye. Annem birinci harekâttan sonra, Vuda’dan Larnaka’ya oradan da Limasol’a kocasını bulmak için gitti. Limasol’a gittiğinde babamın üslerde olduğunu öğrendi. Eşini gördü de. Babam orada görevli olduğu için, annem Vuda’ya geri yalnız döndü. Ablam Zehra 16 yaşında, küçük kardeşim Ayşe 7 yaşındaydı. Ben 14 yaşındaydım. İkinci harekâttan sonra, annem ve kardeşlerim Rum otobüsleri ile Mağusa’ya geldi. İngiliz üstlerine gidip, Barış Gücü kanalıyla babama ulaşıp telefonda konuştuk, iyilik haberlerini aldık. Bu haberi verelim diye, Lefkoşa’ya dedeme gittik. Annem, dedeme yemin ederek söyledi; “Raşit iyidir! Ben onunla konuştum” diye ama dedem inanmazdı oğlunun ölmediğine. Annem yemin etti ama, dedem inanmadı. Kendisi üzülmesin diye öldüğünü söylemeyiz diye düşünürdü. Çünkü zor bir görevde olduğunu biliyordu. Dedem 15 Ocak 1975’de ömür bıraktı. Şeker hastasıydı. İç organları zarar görmüştü. Dedem öldüğünde 69 yaşlarındaydı. Babam ise o günlerde üstlerdeki uçakla Türkiye’ye götürüldü. Gemiyle de Kıbrıs’a Gazimağusa Limanı’na döndüğünde tarih Şubat 1975 idi. Hayatını tehlikeye atmasın diye, dedemin öldüğünü babama önceden söyleyemedik. Bize 1 ay kadar küs kaldı, konuşmadı.


Resim: Mehmet Büyükoğlu (Kahveci) (Torunu Sezin Yıldırım’ın 5 Mayıs 2013 Facebook Paylaşımı).


Raşit Komutanın Kızı Olmak

Üniversitede mimarlık okumama karşın hem iş bulamadığım hem de babasın arzusunu yerine getirmek üzere polis okuluna yazıldım ve başarılı da oldum. Raşit komutan gibi bir adamın kızıydım. Onun verdiği disiplin ve kültürle büyüdüm. Poliste Anayasanın eşitlik ilkesini uyguladım. Eşit durumdaki herkese eşit davranmayı babamdan öğrendim. 1983’de derece aldım. 2 kadın 1 erkek. İkimiz de polis kızıydık. Denktaş o gün yaptığı konuşmada, “Babaları çok sevdikleri meslekleri kızlarına da aşılamış” diye yorum yapmıştı.

Raşit komutan, ilk evladı Zehra’yı 29 yaşında kanserden kaybettikten sonra acısına dayanamaz ve rahatsızlanarak 15 Mayıs 1999’da hayata veda eder. Raşit komutanın kaderi de babasınınkiyle benzer şekilde cereyan eder ve şekere bağlı organ yetmezliğinden ölür.

KERİMAN ARPALIKLI’NIN ANILARI


Ben Keriman Arpalıklı. 1940 yılında Arpalık köyünde doğdum. On kardeşin dördüncüsü olarak dünyaya geldim. Büyük kemerleri olan bir köy evinde dünyaya geldim ve ailecek orada yaşadık. Köyde her evde çeşme olmadığı için köy meydanındaki çeşmeden eve su taşırdık. Verimli topraklara sahip olan köyümüzde suda boldu. Dağların içinden gelen su kışın ılık yazın da soğuktu. Genç kızlar testilerle sabah akşam evlerine su taşırdı. Köydeki yaşam çok güzeldi ilk zamanlar bolluk ve bereket olduğundan herkesin 8 veya 10 tane çocuğu vardı. Mesela bizim dedelerimizden kalma bahçelerimizde hurma, zeytin, zerdali, nar, badem, harnup (keçi boynuzu) ve incir ağaçları vardı. Köyde her meyve ağacının farklı türleri de üretilmekteydi. Mesela 4 farklı tür nar ağacı dillere destandı.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Yaşanan bu olayla ilgili 12 Aralık 2020 tarihinde yapmış olduğumuz Mülakatta Orbay Deliceırmak özel bir anısını aktarmaktadır. Deliceırmak’a göre; “Lozan Antlaşması için İsmet Paşa masaya oturduğunda Kıbrıs’ı İngillizlerden istedi. İngilizlerse, “Orada yaşayan Türklerde Rumlarda sizi istemiyor. Nasıl oradaki toprakları isteyebilirsiniz? Bakın size istemedikleri, İngiliz hakimiyeti altında kalmak istediklerine dair hem Rum hemde Türk muhtarlarının imzası var” deyince İsmet Paşa maalesef Kıbrıs konusunda ne kadar diretse de Kıbrıs’ı geri alamamıştır. Olayın gerçek yüzünü ise çok sonraları örnemişler-dir. İngilizler Rumları ve Türkleri oyuna getirerek muhtarlardan bu imzayı almıştır. Rumlar Anavatanlarına bağlanmayı yani ENOSİS’i istediklerinde; ‘Ya Türklere yada bize bağlı kalacaksınız. Bizi istemezseniz Türkler Adayı yeniden alacak’ demişlerdir. Geri Anavatanlarına adanın iade edilmesini isteyen Türklere ise; ‘Ya bize bağlı kalacaksınız. Yada Yunanistan Adayı istiyor alcak’ diyerek her iki toplumun da muhtarlarından Ada’nın İngiltere’ye verilmesi konusunda imza almıştır. Bunu da İsmet İnönü’nün en yakın arkadaşı Kazım Karabekir’e anlattığını bizzat ben yakınlarından duydum.” demektedir.

2

Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla Küçük’le 12 Kasım 2014 tarihinde yapılan Ropörtaj.

3

Soldan ikinci, Kahveci Haşim Ağa (1932’de öldü), Zehra Hanım ile evli olup, çocukları olmadığından, ikiz kız kardeşi Hatice Mulla Hüseyin’in (eşi Ahmet Yorgancı’dan olan) tek kızı Şifa’yı beslemişti. Zamanın meşhur polislerinden Mustafa Mehmet Onbaşı (dayısı Mehmet Manavuracı’nın oğlu) ile evlenen Şifa Hanım (1896-1956)’ın ise Mehmet (Andız), Ahmet Nidai Özan ve Zehra (ANNEM) adında üç çocuğu olmuştu. (Haşim Ağa’nın diğer kardeşleri Hasan ve (Büyük) Ahmet idi.) (Cavit, A. Der. 2022). Büyük Ahmet, Arpalık’ta var olmuş en geniş aileler olan Arpalıklılar ve Büyükoğluları’nın atasıdır.

4

1831 kayıtlarına göre köyde 34 Müslüman, 33 Hristiyan erkek yaşamaktaydı. 1891’de ise köy nüfusu 70 Kıbrıslı Türk, 31 Kıbrıslı Rum iken, 1931’de 81 Kıbrıslı Türk ve 57 Kıbrıslı Rum idi (Ahmet Cavit, derleme, 2022).

5

Arpalık köyünde yaşayan nüfus karmaydı. Tabloda 1831 tarihini gösteren Osmanlı nüfus sayımında Kıbrıslı Türkler ki Müslümanlar olarak belirtilmektedir, Kıbrıslı Rumlardan %50,7 daha fazla gösterilmektedir. 1891 tarihinde bu oranın Kıbrıslı Türklerin lehine arttığı ( %69) görülmektedir. İngiliz Sömürge idaresince köydeki Kıbrıslı Türklerin sayısında istikrarlı bir çıkış, Rumlarda da düşüşten söz edile bilinir. Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde 172 Türk ve 25 Rum yaşamaktaydı. 6 Şubat 1964 tarihli çatışma sonucu hem Türk hem de Rum nüfus köyü tamamen terk etmiştir. Köyde 1964 sonrası harabeye dönüştürülen Kıbrıslı Türklere ait mülkler, 1974 sonrası yerle bir edilmiştir. Çatışma sonrası genel anlamda Türklerin Akıncılara, Rumların ise Bodamya’ya sığındığı bilinmektedir. 1974 sonrası yerleştirmelerde, Arpalıklı Kıbrıslı Türklerin çoğu Akçay’e taşınmıştır.).

6

(PRİO Cyprus Center. (TB). Yerinden Edilme ve Yeniden Yerleşim Yolları/ Lefkoşa / Agios Sözomenos. Http://www.prio-cyprus-displacement.net/default.asp?id=261/22.03.2022).

7

“Babama Aysozomeno’da desteban olmayı önermişti köyün muhtarı. İkinci dünya savaşı başlamıştı. İngiliz dönemiydi. 1941 veya 42 yılındaydı. Yaşımın küçük olmasına rağman hala hatırlıyorum. Evdeki varımızı yoğumuzu bir arabaya yüklemişti babam. Arabayı köyümüzdeki bir Rum arabacıdan “ödünç” almıştı. İki katrırın çektiği, tekerlerkleri odundan olan o eski arabalardandı. Aysozomeno’ya taşındık. Köyün girişinde kiraladığı bir eve yereştik. 1944 yılına dek oraa kaldık. Savaş bitince yeninde köyümüzde döndük” (Aziz, 2015, s, 105).

8

Ağustos 2021 Hakkı Atun’.

9

Aslen Arpalıklı olan ve henüz 50’li yaşlarında yaşama veda eden BRT Program yapımcısı, yazar Hakan Çakmak, tiyatro sanatçısı Yaşar Ersoy’un biyografisini konu alan ‘Düşte Umut Yürekte Sızı’ adlı kitabı kaleme almıştır. Kitabın, ‘Mutlu Vadi’den Londra’ya Kaçış’ başlıklı bölümünde, Raşit komutana da yer verilmiştir: “Harekâtın ilk günlerinde sefalet koşullarının hüküm sürdüğü Happy Valley’de, çadırlar ve prefabrik evlerden müteşekkil küçük bir kasaba kurulmuştur. Bir tür klan örgütlenmesi biçiminde oluşturulan mülteci kampına sığınanları yöneten ekibin başında, Ziya Buba (Rızkı) vardır. Ziya Rızkı’nın kurmayları, 19 Mayıs Lisesi Müdürü Kubilay Çaydamlı, Yaşar Ersoy’un bölük komutanlığını yapan Raşit Arpalıklı ve Leymosun bölgesinin diğer ileri gelenlerinden oluşmaktadır. Stavro’nun esaret cehenneminden, ekmek kamyonetine saklanarak kaçmayı başaran Yaşar’ı, Raşit komutanın çadırına yerleştirirler. Geçici olarak kurulan mülteci yerleşim bölgesinde hayat devam etmektedir…” (Çakmak, 2018,s.132).

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:


Полная версия книги

Всего 10 форматов

bannerbanner