Читать книгу Orhan Veli Bütün Şiirleri (Orhan Veli) онлайн бесплатно на Bookz
bannerbanner
Orhan Veli Bütün Şiirleri
Orhan Veli Bütün Şiirleri
Оценить:
Orhan Veli Bütün Şiirleri

5

Полная версия:

Orhan Veli Bütün Şiirleri

Orhan Veli

Orhan Veli Bütün Şiirleri

Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 yılında, İstanbul Beykoz'da doğdu. İşsizlik, sefalet ve hastalık gibi olumsuzluklar küçük yaşlarından itibaren etrafını sardı; böylece Orhan Veli, edebiyat dünyasına ilk adımlarını ilkokul yıllarında attı ve Çocuk Dünyası adlı dergide bir hikâyesi yayımlandı. Ortaokul yıllarında Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile tanıştı; takip eden yıllarda bu isimlerle birlikte Sesimiz adlı bir dergi çıkardı. Lise yıllarında edebiyat öğretmeni, Ahmet Hamdi Tanpınar'dı; onun öğütleri, Orhan Veli'nin ilk şiirlerini yazmasına vesile oldu.

1936 yılında, Varlık dergisinde Oaristys, Ebabil, Eldorado, Düşüncelerimin Başucunda adlı şiirleri yayımlandı; burada Orhan Veli ve arkadaşları, edebiyat dünyasına tanıtıldı.

1941 yılında, ses getiren ön sözü Orhan Veli tarafından yazılmış olan, Garip adlı şiir kitabı yayımlandı. Bu kitap, yeni bir zevk ortaya çıkarabilme amacını taşıyan ve Cumhuriyet dönemi şiirinde yankı uyandıran Garip akımının başlangıcı oldu.

Fransızcadan yaptığı birçok çevirinin yanı sıra La Fontaine'in masallarını da Türkçeye çevirdi. 1948 yılında, birçok önemli isim ile birlikte Yaprak adlı dergiyi çıkardı. Maddi sıkıntılar yakasını bırakmadı, derginin devamlılığı için paltosunu satmak zorunda kaldı.

Otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, çeviri eser ve makale türlerinde de birçok eser sığdıran Orhan Veli; Ankara’da, belediyenin kazdığı bir çukura düşmesi ve yanlış tedavi uygulanması sonucunda, 14 Kasım 1950 tarihinde vefat etti.

KİTAPLARINDA BULUNMAYAN ŞİİRLERİ

ESKİ BİÇİMLİ ŞİİRLERİ

GÜN DOĞUYOR

Dili çözülüyor gecelerin..Gölgeler kaçışıyor derine.Alıp sihrini bilmecelerin..Gün doğuyor şehrin üzerine.Korkarak şekil alıyor bacalar,Gün doğuyor şehrin üzerine;Dalıyorlar günün gözlerineGözleri uykulu atmacalar.Sallayarak dallarını kavakYükseliyor her günkü yerine,Gün doğuyor şehrin üzerineMavi bir ışıkla ağararak.Gün doğuyor şehrin üzerine.Renk renk hacimle doluyor her yer,Bakıyor dağınık yüzlü evlerHâlâ yanan sokak fenerine.Toprak kımıldıyor yavaş yavaş,Gün doğuyor şehrin üzerine,Bembeyaz gece çiçeklerineSabahla düşüyor bir damla yaş.Ve bir deniz hücumu hâlindeGün doğuyor şehrin üzerinde.Nisan 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.03.1937

OARISTYS

(In memoriam)

Ey hâtırası içimde yemin kadar büyük,Ey bahçesinin hoş günlere açık kapısıHâlâ rüyalarıma giren ilk göz ağrısı,Çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük.Ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk,Kanımın akışını yenileştiren damar,Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,İçime yeni bir fecir gibi doğan çocuk.Tahta havalenin üzerinden aşan hatmiVe havaları seslerimizle dolu bahar,Koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular,Kâğıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi.Duyup karşı minarede okunan yatsıyıYatağıma sıcaklığını getiren rüya,Denizlerinde onunla yaşadığım dünyaVe ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı.Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacıVe o ilk yolculukla başlıyan hasret, zindan;Atları çıngıraklı arabanın ardındanBeyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.Haziran 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1936

EBABİL

Alıp içinde sesler uçuşan bu akşamdanHâfızamı bir deniz kıyısına çeken yol,Aydınlık rüyaların peşine düşen gondolMavi bir denizde yüzer gibi yanan şamdan.Tuşların üstünde karanlığın heyulâsıVe birden kalbe çırpınışlar veren hâtıra.Çekmede beni saadet dolu dünyalaraMine parmaklarında sadalaşan hulyası.Sıyrılmada gözlerimden yıllarca gecelerVe yalnız kalmada bir yaza râm olan sahil,Uçuşmada gökyüzünde bir sürü ebabil:Sevgimi ve hasretimi ebedî kılan yer.Açık pancurlarından seslerin dökülüşü..Bir göl mü ürpermede ruhun uzaklarında?En yakın sevgiyi duymayan dudaklarındaHer yaşayıştan daha güzel olan gülüşü.Ilık gölgelerde uyutup düşünceleriBeyaz etekler ile bana göründüğü anVe kapıları yeşil sabahlara açılanSıcak tahayyüllerle dolu yaz geceleri.Renkli fanusların altına doğan dünyası,Omuzlarında ay ışığından örgülerleEklenmede içime hasret kaldığım yerleMine parmaklarında sadalaşan hulyası.Temmuz 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1936

DÜŞÜNCELERİMİN BAŞUCUNDA

Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı.İşte odur düşüncelerimin başucunda.O, göğsünün taşkın hareketi avucunda,Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.Kendi bahçesidir onu içinde gördüğüm.Yollar yine her günkü gibi yaz uykusundaVe yaban çiçeklerinin buruk kokusundaHer ikindi günlük rüyasını gören mürdüm.Onun da dudaklarında bir eskiye dönüş,O da yüzmede bir ses yığını üzerinde.Bin hâtırayı bir anda duyan gözlerindeİnsana ruhlar dolusu haz veren düşünüş.Sonra kızlık kadar temiz, aydın bir açılma:Evine giden toprak yolda o yine çocuk,Yine uykuyla başlıyan âlemde yolculukVe taptaze sabahlar kayısı dallarında.Hasretimin yıllardan beri bel bağladığı..İşte odur düşüncelerimin başucunda.O, göğsünün taşkın hareketi avucunda,Gözlerinde rüyaların gülüp ağladığı.Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1936

ELDORADO

(On dördüncü yaşın ilk güzel gecesine ithaf)

Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ,Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden,Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden,Üstümde yemişleri alnıma değen Tûbâ.Müthiş dünyasile uykuma ilk girdiği yer..Gülümsüyor mavi bir ay ışığında kamış,Göllerin şekil dolu derinliğine dalmışVuslatın havasını çevreleyen iğdeler.Suların aydınlığında saadetten bir iz:Dallardan süzülen kayığında bu hoş insan,Omzuna değen arzu dolu dudakları kan.Artık bir cennete bağlı bütün günlerimiz.Artık ışıkla dolu billûr bir kadeh gibi,En güzel şeytanın elinde tuttuğu gurub;Akşamlar ağzımda harikulâde bir şurubVe başımda geceler yeşil bir deniz dibi.Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağVe nebatî bir âlemde duyulan ilk hece,Bir sesin aydınlattığı yalan dolu geceVe dumanlı bir sabah serinliği ormanda.Ne onda itidal, ne bende günahkâr hâliRuhları bir kuş gibi âvare kılan uyku.Ve çökmüş içimde her zaman o baygın koku,Lezzeti dudağımda buğulaşan şeftali.Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1936

BUĞDAY

Düzüldü uçsuz bucaksız alay;Çıngıraklar çalar kapılarda.Düzüldü uçsuz bucaksız alay;Bak, son hasad başladı rüzgârda.Okundan ayrılmak üzere yay,Kuyuların ağzı genişledi.Okundan ayrılmak üzere yayKorku tâ kemiğime işledi.Savruluyor gökyüzünde buğday,Gölgeler uzunlaşıyor yerde.Savruluyor gökyüzünde buğday,Tanrım! Tanrım! Bir deva bu derde.Düzüldü uçsuz bucaksız alay;Çıngıraklar çalar kapılarda.Düzüldü uçsuz bucaksız alay;Bak, son hasad başladı rüzgârda.Undan bize de pay, bize de pay,Koşun buğday dağıtıyor Yusuf.Undan bize de pay, bize de pay,Çökmeden sonu gelmiyen küsuf.Eriyecek tencerede kalay,Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.Eriyecek tencerede kalayYetişmiyecek Ömer imdada.Altında aynı eyer, aynı tay;Arayıcısı herkes bir sesin.Altında aynı eyer, aynı tay;Seferi aynı köye herkesin.Artık kuruldu bu kervansaray,Boşuna düşünür ihtiyarlık.Artık kuruldu bu kervansaray,Şimdi seslerle dolu mezarlık..Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.01.1937

AVÊ-MARIA

Rüzgâr tersine esiyor.. Niçin?Eski günler geri mi gelecek?Kımıldıyor kozasında böcekBildiği hayata doğmak için.Neden içimize doldu vehim?Ah ümit, ümit yollar boyunca..Düşünmez miydi akşam oluncaHacer’in kollarında İbrahimVe gemisinde Kleopatra?Neden yine kaynaştı havalar?Saadet mi getiriyor rüzgârDolarak erguvan atlaslara?Elimize değen kimin eli,Kimdir bu muammalarla gelen?O mu helezonlara yükselen,Saba ellerinin en güzeli?Sesler mi çözülüyor derinde,Nedir durup dinlediklerimiz,Şarkı mı söylüyor SemiramisBabil’in asma bahçelerinde?Omzundan örtüler kaydı yere.Kim bu, kim? Alnımızdaki yazı:Gözlerinde günahının hazzıGülüyor saz benizli bâkire..Eylül 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.02.1937

KURT

Ah! Artık benim de benzim sarı.Damar kanımı dolaştırmıyor.Hiçbir kıyıya ulaştırmıyorBeni Şehrazad’ın masalları.Anlamıyorum dilinden artıkGeceyi saran güzelliğinin;İçim kör bir kuyu gibi derin,Bir şey beklemiyor benden artık.Susmak istiyorum, susmak bugün.Susmak.. Hiçbir üzüntü duymadan.Büyük bir kuş iniyor semadan.Sükût, bu indiğini gördüğün.Artık tırtılları beslemiyorBahçemin orta yerindeki dut.Başıma kondu ebedî sükût.Gün, yeniden doğmak istemiyor.Kuşla oldumsa da senli benli,Beynimi kurcalayan bir kurt var:Anlamak istiyorum, ne yaparRüzgârı boşalınca yelkenli?Ekim 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.01.1937

ZEVAL

Örtüldü hâfızanın örtüsüTasalarımın bittiği yerde.Yükseliyor şimdi perde, perde“Geri gelen saadet” türküsü.Devri tamam oldu pervaneninGökten bir beklediğim kalmadı.Tükendi artık içimde tadıYıldızlı küreler düşünmenin.Ne çıkar karşıma çıksa ecel,Bu boşluk ondan daha mı iyi?Başka bir âlemden beklediğiOlmayan kula zeval ne güzel!Beklememek, beter beklemeden;Geldi yolunu gözlediğim yâr.Al bu başı sen artık ey rüzgârVe sus artık, sus artık ey beden!Ekim 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.05.1937

ODAMDA

Ben miyim bu şeylerin sahibi?Kafamda bir çocuk var, meraksız.İç âlemim oyuncaktan farksız;Odam, içime bir ayna gibi.Bir ışık oyunu var tavanda.Gölgeler seslerle birleşiyorVe bir karga beynimi deşiyorAzaplar kemirdiğim bu anda.Kardeşini öldürüyor Kabil,İçimde bir yalnızlık duygusu;Ölüm kadar uzun yaz uykusu,Sıkıntı ile geçilen sahil.Bağlanıyor bir iple bir sürüDüşünce köyleri birbirine,Çöküyor her şeyin üzerineHülyam boyunca kurduğum köprü.Ve doluyor sessiz, ordularımDurmadan, dinlenmeden odama;Urbam içinde yatan adamaHayretle bakıyor dört duvarım.Kardeşini öldürüyor Kabil,İçimde bir yalnızlık duygusu;Ölüm kadar uzun yaz uykusu,Sıkıntı ile geçilen sahil.Düşüp yatağın dalgalarınaGünlerce sürüyor bu yolculuk,Durmadan akıtıyor bir olukKorkuyu sükûtun mezarına.Ve delirmenin tatlı vehminiSessizlik odama dolduruyor,Kargam hâlâ başımda duruyorBulmakçün beynin cehennemini.Kardeşini öldürüyor Kabil,İçimde bir yalnızlık duygusu;Ölüm kadar uzun yaz uykusu,Sıkıntı ile geçilen sahil.Dünyaya tek gelen insan gibiAtılıyorum bir Hint dağınaGiriyor kafamın darlığınaKimsesiz dünyaların sahibi.Gidip gidip gelmede aynı his;İskeleye ulaşmıyor çıma.Dikiliyor ansızın karşımaBoynum kalınlığındaki ceviz.Kardeşini öldürüyor Kabil,İçimde bir yalnızlık duygusu;Ölüm kadar uzun yaz uykusu,Sıkıntı ile geçilen sahil.Ekim 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.12.1936

SON TÜRKÜ

Kaybolmak üzre suya düşen bilezik;Bak, bütün kırışıklar silindi sudan.Son saatimde mi uyandım uykudan,Neden boş geçen yıllardan içim ezik.Durdu beni ölüme götüren kervan.Bir eski şarkı söyleniyor rüzgârda.Duydum ki sevmeyi bilen dudaklardaBenim ilâhilerim hâlâ okunan.Sevdiğim.. Ellerime dokunaraktan…Beni çağıran bir eda var sesinde.Bu muydu, insanlara son nefesindeGörüneceğinden bahsedilen şeytan?Sular çekilmeye başladı köklerdeIsınmaz mı acaba ellerimde kan?Ah! Ne olur bütün güneşler batmadanBir türkü daha söyliyeyim bu yerde!..Ekim 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.06.1937

MASAL

IÇocuk gönlüm kaygılardan âzâde;Yüzlerde nur, ekinlerde bereket;At üstünde mor kâküllü şehzade:Unutmaya başladığım memleket.Şakağımda annemin sıcak dizi,Kulağımda falcı kadının sözü,Göl başında padişahın üç kızı,Alaylarla Kafdağı’na hareket.1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.06.1937

UYKU

IIÜzerinde beni uyutan minderYavaş yavaş girer ılık bir suya,Hind’e doğru yelken açar gemiler,Bir uyku âlemine doğar dünya.Sırça tastan sihirli su içilir,Keskin sırat koç üstünde geçilir,Açılmayan susam artık açılır,Başlar yolu cennete giden rüya.1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.06.1937

TÛBÂ

Güneşli, mavi ellere yelken açarBeyaz kanatlı, altın yüklü gemiler.Ve uçup giden hülyamızda ağaçlar..Çeşmelerinde âbıhayat akan yer.Beyaz kuşlarla ve günlerce yolculuk,Sihirli Hind’e doğru açılan dibâ;En sonunda, bereket akıtan oluk;Olgun yemişleri yere değen Tûbâ.1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.07.1937

EKMEK

Dilimin ucunda bir eski arkadaş adı,Unutulmuş şekilleri taşıyan bulutlar;Bir gökyüzü genişliğiyle ruhuma dolarOtların içine sırtüstü yatmanın tadı.Avucumda, sıcaklığını duyduğum ekmek;Üstümde hâtırası kadar güzel sonbahar;O bembeyaz, o tertemiz bulutlara dalar;Düşünürüm bir çocuk türküsü söyleyerek.1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.03.1952

ÖLÜMDEN SONRA NEŞELENMEK İÇİN LİED

Ben sonsuz bir deniz düşünürüm;Bulutlar başımın üzerindenBir Olimp ilâhı sükûn ile                                        Geçip giderkenVe kır melekleriŞarkılarını söyleyipRaksederken ekin tarlalarında                                          Göze görünmeden.Fakat neden mavi gökyüzlerineGenişlerken ağustos böceklerinin sesiKuşlar yine onun türküsünü söyler?Mayıs 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.08.1937

MAHALLEMDEKİ AKŞAMLAR İÇİN LİED

Kımıldanır mahallemin daralan ruhuBasma perdelerimde gün batarken.Atıp saatler süren uykusunuOdama uzanır akasyam pencereden.Kırmızı uzak damlarda bir serinleme,Uyanır gündüz uykusundan evler,Kapılarda işleri ellerindeKadınlar giyinip kocalarını bekler.İyi insanların ruhudur yakınlaşır,Takunya sesleri gelir evlerden,Yalnız bu dem rahat bir dünya taşırBin mihnet dolu kafasında yorgun beden.Her şeyin geliş saatidir akşamMahallede ömürler akşamüstü başlar;Hepsi burada buluşmaya gelir, akşam,Başka dünyalardan ayaklar, başlar.1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.12.1951

EFSÂNE

Bir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardıGece sahilde sular fecre kadar çağlardıO çağıltıyla beraber döğünürken def ü çenkBir güneş dalgalar üstünde doğar rengârenkMavi bir gökyüzü titrerdi güzel bir histeRindler muğbeçeler mest bütün meclisteVe o hâletle bütün kahkahalar nağmeleşirDilde Yahya Kemal’in şarkısı şehnâmeleşirO gürültüyle sular çalkalanır çağlardıBir zamanlardı bu gamhânede bir dem vardıLâkin artık o hayal âlemi bir efsâneSes sada yok bu değil sanki o devlethâne Nokta dergisi,15.02.1951

ŞARKI

Felâh bulmadı bir türlü derd ü mihnettenNe türlü ateşe yanmış gönül muhabbettenMüreccah olmalı divanelik bu hâlettenNe türlü ateşe yanmış gönül muhabbetten Papirüs dergisi, 01.01.1967

ŞARKI

Dem bezm-i visâlinde hebâ olmak içindirCânım senin uğrunda fedâ olmak içindirNabzım helecânımda sedâ olmak içindirCânım senin uğrunda fedâ olmak içindir.Bardak boşalır bencileyin dolmayı bilmezBenzim gibi yaprak sararıp solmayı bilmezHiçbir şey canımca fedâ olmayı bilmez.Cânım senin uğrunda fedâ olmak içindir. Papirüs dergisi, 01.01.1967

MEHMET ALİ SEL ADIYLA YAYIMLADIĞI

ESKİ BİÇİMLİ ŞİİRLERİ

EHRAM

Ey aşılmaz dağların ardında,Ulaşılmaz beldelerden uzak;Hasretin dallarını tutan sakMavi, sonsuz bir tâkın altında!Ey gülüşü sabahlardan güzel,Dünyası düşüncelerden geniş!Ey göğsünde ilâhî geriniş,Rüyalarıma hükmeden güzel!Nerde eğilen dalından yerePortakalların düştüğü çardak,Kadehe duyarak değen dudak,Sevgile bakan göz gecelere;Yanmış ruhu titreten ilâhî,Yapraklarda billûrlaşan seher;Nerde çam kokan tahta testiler,Geyik sesile çınlayan vâdi?Yaldız dallarda çiçek yerineYıldız açmaz mı artık ağaçlar,Yanmaz mı bin rüya ile saçlarKapanıp günün eteklerine?Ey gülüşü sabahlardan güzel,Dünyası düşüncelerden geniş!Ey göğsünde ilâhî geriniş,Rüyalarıma hükmeden güzel!Hakikate olmaz mı acep râmYıllardır beslediğim düşünce?Çıkılmaz dağlardan da mı yüceHasretlerin tırmandığı ehrâm?Aralık 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.01.1937

DAR KAPI

Nedir bu geceyle gelen birsam?Duyuyorum serzenişlerini.Karanlıkta ağzının yeriniArıyor deli gibi hâfızam.“Yanıyor unutulmuş buhurdanYine gecenin içinde sessiz”,Hâtıralarla kabaran denizDoluyor ruhun oluklarından.Işık yağıyor doğan geceden;Nasıl diriliş bu, neden sonra?Bu rüya gibi geceden sonraGidecek mi o maziden gelen?Seziyorum senelerce susanRuhumda taptaze bir geriniş.Sonuna vardığım çölden genişAyaklarıma açılan umman.Bütün mevsimlerimin üstüneGeriliyor bembeyaz bir kanat.Gelip durdu artık işte hayatBana hep onu vâdeden güne.Artık ebedî huzur demininİçebilirim sırlı tasından,Girmek üzereyim dar kapısındanO eski rüyalar âleminin.Aralık 1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.01.1937

SEYAHAT

Her yanı yolculuk dolu gökyüzündeAltından kuşlarımın çırpınışı var.Dönüyorlar bir manzaranın üstünde;Soluk, kül rengi bir günle dönüyorlar.Hangi liman veya adaya bu gidiş,En canlı çırpınışlar kanatlarında?Denizde ne bir yelken, ne bir ürperiş;Bütün zenci krallar ölü bu anda.Gidecekler beyaz köpükten izindeUzak, ağır ve çok uzak bir vapurun.Birden belirecek hepsinin gözündeManzarası Yafa’nın ve Singapur’un.Sonra sabahların en muhayyeliniGeri getirecekler uçuşlarındaVe anlatacaklar hikâyeleriniHazzın en büyüğünü duyan ruhuma. Varlık dergisi, 15.12.1936

AÇSAM RÜZGÂRA

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoşMaviliklerde sefer etmek!Bir sahilden çözülüp gitmekDüşünceler gibi başıboş.Açsam rüzgâra yelkenimi;Dolaşsam ben de deniz denizVe bir sabah vakti, kimsesizBir limanda bulsam kendimi.Bir limanda, büyük ve beyaz..Mercan adalarda bir liman..Beyaz bulutların ardındanGelse altın ışıklı bir yaz.Doldursa içimi oradaBaygın kokusu iğdelerin.Bilmese tadını kederinBu her âlemden uzak ada.Konsa rüya dolu köşkümünÇiçekli damına serçeler.Renklerle çözülse geceler,Nar bahçelerinde geçse gün.Her gün aheste mavnalarınGörsem açıktan geçişiniVe her akşam dizilişiniUfukta mermer adaların.Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş!İller, göller, kıtalar aşmak.Ne hoş deniz, deniz dolaşmakDüşünceler gibi başıboş.Versem kendimi bütün, bütünBir yelkenli olup engine;Kansam bir an güzelliğineKuşlar gibi serseri ömrün.1936 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.02.1937

UZUN BİR ISTIRABIN SONUNDA VE BİR SAADET ÂNINDA GELECEK ÖLÜMÜN TÜRKÜSÜ

Bir sahile varacak günlerimiz..Günler ki nâmütenahi ıstırap;Kalmayacak bugünkü hasta, harapYüzlerde bahtın karanlığından bir iz.Şekillenecek ruhu çeken kutup:Sevmek kadar tatlı, yaşamak kadarKısa bir ânın ötesinde bahar..İşte o dem ki bir ömrü unutupAçacağız nurdan kapılarınıBugün vâdedilen cennetimizin.En güzel, en son memleketimizinBulacağız ışıktan pınarını.Gün vuracak baktığımız her yüze..Ve kızlar, kucaklarında çiçekler,Ebedî baharı getireceklerBu yeniden başlayan ömrümüze.Mart 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi 15.03.1937

GÜNEŞ

Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,Kafamda o dağılmayan sükûn.Ölmedim lâkin yaşamaktayım.Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun.Yarasalar duyurmada banaKanatlarının ihtizazını.Şimdi hep korkular benden yana;Bekliyor sular, açmış ağzını.Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,Kafamda o dağılmayan sükûn.Ölmedim lâkin yaşamaktayım.Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun.Siyah ufukların arkasındaSeslerle çiçeklenmede baharVe muhayyilemin havasındaEn güzel zamanın renkleri var.Ölmedim hâlâ.. Yaşamaktayım.Dinle bak: Vurmada nabzı ruhun!Ah! Aydınlıklardan uzaktayım,Kafamda o dağılmıyan sükûn.Ruhum ölüm rüzgârlarına eş;Işık yok gecemde, gündüzümde.Gözlerim görmüyor.. lâkin güneş..O her zaman, her zaman yüzümde.Mart 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.04.1937

HÉLÈNE İÇİN

Nezihe Adil-Arda’ya

Ötesi yok şehre ulaşınca kaderin yoluPişman bir el kapayacak kapısını ömrünün;Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,Güzelliğin yalnız mısralarımda kaldığı gün.Odanı dolduracak son mevsimin, son baharın.İsmini dinleyeceksin serin esen rüzgârda,Duyacaksın ateş feryadını hâtıralarınAkşam vakti söylenen âşıkane şarkılarda.Ve bilhassa parmaklığına dayandığın zamanUfku uzak şehirlere açılan balkonunun,Günahların geçecek hafızanın arkasından.Günahların.. Sonu gelmez kafilelerden uzun..Susarken ağaçlarda kuşlar tahayyül içindeBakışlarında sükûnun zehri, bekleyeceksin.Türlü acılar şekillenecek yine içinde,“Ah! Şairim bu akşam da geçmedi” diyeceksin.Ve ulaşacak bu son şehre kaderin yolu,Kapayacak pişman bir el kapısını ömrünün;Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,Güzelliğin yalnız şarkılarımda kaldığı gün.Nisan 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.06.1937

İHTİYARLIK

Benim, bardağın, sürahininÖnümüzdesin; rengin uçmuş.Bu; eski, sevdiğim bir duruş.Elin, içinde benimkinin.İçelim! Madem ömrümüz hoşGeçmiş, tatmamışız ayrılık;Madem ne bardağımız kırık,Madem ne de sürahimiz boş.Bir gün ikimizden birimizİçmek veya doldurmak içinBurada olmayabiliriz. Varlık dergisi, 15.02.1937

HABER

Akşamla bak yine yandı gül rengi buhurdanBinbir hülyaya açık penceremin camında.Sükût örüp bu sıcak sonbahar akşamındaBir âlem doğdu yine giden günün ardından.Sardı o her akşamki sessizlik yokuşları,Bir âlem doğdu yine giden günle beraber;Geldi medar ellerinden beklediğim haber,“Başladı cıvıltıya canevimin kuşları.”Gördüm giden günün ardından sulara dalanGözlerin yeni bir dünyaya açıldığını;Bir üstüva âlemine yaklaşıldığını,Bu akşam kuşlarının ufuktan koptuğu an.Kuruldu bir âlem her günkü dünyamdan uzak,Kaybolduğum düşünceye ve kendime yakın.Kuşlar.. Dizi dizi kuşlar, kuşlar akın akın..Rüyam benden bu akşam ve ben rüyamdan uzak.1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.08.1937

YENİ BİÇİMLİ ŞİİRLERİ

YOKUŞ

Öteki dünyada akşam vakitleriFabrikamızın paydos saatindeBizi evlerimize götürecek olan yolBöyle yokuş değilse eğerÖlüm hiç de fena bir şey değil.Ağustos 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.09.1937

AĞAÇ

Ağaca bir taş attım;Düşmedi taşım,Düşmedi taşım.Taşımı ağaç yedi;Taşımı isterim,Taşımı isterim!Ağustos 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.09.1937

DENİZ

Ben deniz kenarındaki odamdaPencereye hiç bakmadanDışardan geçen kayıklarınKarpuz yüklü olduğunu bilirim.Deniz, benim eskiden yaptığım gibi,Aynasını odamın tavanındaDolaştırıp beni kızdırmaktanHoşlanır.Yosun kokusuVe sahile çekilmiş dalyan direkleriSahilde yaşayan çocuklaraHiçbir şey hatırlatmaz.Eylül 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi,15.09.1937

ASFALT ÜZERİNE ŞİİRLER

INe kadar güzel şeyYolun üstündeki binaYıkıldığı zamanBilinmeyen bir ufuk görmek.IIKaldırımın kenarına dizilipBacası olan silindirinYürüyüşünü seyreden çocuklaraİmreniyorum.IIIOnun gürültüsüBir arkadaşımaDenizden geçenMotorları hatırlatıyor.IVKırık taşlara bakıpIşıklı bir asfalt düşünmekAcaba yalnızŞairlere mi mahsus?Eylül 1937 tarihli Varlık dergisi, 15.10.1937

AĞACIM

MahallemizdeSenden başka ağaç olsaydıSeni bu kadar sevmezdim.Fakat eğer sen bizimle beraberKaydırak oynamasını bilseydinSeni daha çok severdim.Güzel ağacım!Sen kuruduğun zamanBiz de inşallahBaşka mahalleye taşınmış oluruz.Eylül 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.11.1937

MAHZUN DURMAK

Sevdiğim insanlara kızabilirdim,Eğer sevmek banaMahzun durmayıÖğretmeseydi.Eylül 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.11.1937

İNSANLAR II

Her zaman, fakat, bilhassaBeni sevmediğiniAnladığım zamanlardaGörmek isterim seni deAnnemin kucağındanSeyrettiğim insanlar gibi,Küçüklüğümde..Eylül 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 01.11.1937

SEYAHAT ÜSTÜNE ŞİİRLER

ISeyahat edildiği zamanlardaYıldızlar konuşur.Söyledikleri şeylerEkseriyaHüzünlüdür.IISarhoş olunduğu akşamlarIslıkla çalınan şarkıNeşelidir.Hâlbuki aynı şarkıBir trenin penceresindeNeşeli değil.Ekim 1937 tarihli şiiri. Varlık dergisi, 15.12.1937

BEBEK SUITE’İ

8 parçadan müteşekkildir.

   Yol   Yol düzdür.   Üzerinden tramvay geçer,   Adamlar geçer,   Kadınlar geçer.   Kadınlar   Kadınlar..   Akşam, sabah   Tramvayı beklerler   Rejinin önünde.   Yeşil   Sevdikleri renk   Yeşildir.   Ellerinde   Yemek çıkınları.   Vatman   Hep karşıya bakar   Cıgara içmez   Vatman   Ömür adamdır.PeyzajEvler, dükkânlar, duvarlar;Kömür depoları,Deniz;Çatanalar, mavnalar, kayıklar.DenizDenizi kim sevmezÜstünde ve kenarlarındaBalıkTutulduktan sonra.BalıkçılarBizim balıkçılarKitaplardaki balıkçılar gibiŞarkıyıBir ağızdan söylemezler.Senin EvinBütün bu yollardanTramvayla geçilir.Hâlbuki senin evinDaha ötededir.Ekim 1937 tarihli şiiri. Papirüs dergisi, 01.06.1967

İŞ OLSUN DİYE

Bütün güzel kadınlar zannettiler kiAşk üstüne yazdığım her şiirKendileri için yazılmıştır.Bense daima üzüntüsünü çektimOnları iş olsun diye yazdığımıBilmenin.Kasım 1937 tarihli şiiri. İnsan dergisi, 01.10.1938

BİR ŞEHRİ BIRAKMAK

Bu şehirde yağmur altında dolaşılırLimandaki mavnalara bakıpŞarkılar mırıldanılır geceleri.Bu şehrin sokakları çoktur,Binlerce insan gelir, gider sokaklarında..Her akşam çayımı getirenVe bir Beyaz Rus olmasına rağmenHoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.Bu şehirdedirValsler, fokstrotlar arasındaŞuman’dan, Brams’danParçalar çaldığı zaman dönüpBana bakan ihtiyar piyanist.Doğduğum köye müşteri taşıyanŞirket vapurları bu şehirdedir.Hâtıralarım bu şehirdedir.Sevdiklerim,Ölmüşlerimin mezarları.Bu şehirdedir işim, gücüm,Ekmek param.Fakat bütün bunlara mukabilYine budur başka bir şehirdekiBir kadın yüzündenBıraktığım şehir.18 Kasım 1937 tarihli şiiri. Papirüs dergisi, 01.06.1967
bannerbanner