Rumeli’de bir sancak beyi olan Kaplan Paşa, halka zulmünde oldukça ileri gider. Memleketteki hatırı sayılır kişileri ortadan kaldırmış, otoritesini zulümle sağlama yoluna gitmiştir. Esasında tabiatı da yönetimi kadar kötü olan bu kişinin neredeyse tam zıddı bir karaktere sahip olan Muhtar Bey ise halkın başlarında görmek istediği bir beydir. Gelgelelim Muhtar Bey’in böyle bir isteği yoktur. Fakat Kaplan Paşa’nın haris tabiatı, Muhtar Bey’in sevdiği kızı -İsmet Hanım’ı- onun elinden almaya kadar varınca zalim yönetime karşı bir savaş başlar. Bu savaşın kaderi ise İsmet’in dadısı Gülnihal’in ellerindedir… İSMET: “Ne söyleyeceksin? Daha muradına ermedin mi? İşte paşan her ne emredersen yapıyor! İşte Zülfikâr Ağa -şu tüfekçibaşı- yolunuza can veriyor!” GÜLNIHAL: “Ah çocuk! Çocuk! Sen öyle şeyler de mi düşünmeye başladın? Ben… Ben… Ben seni Zülfikâr için feda ettim, öyle mi? Yarın… Yarın… İnşallah bu lakırtının ne kadar merhametsizce bir söz olduğunu anlarsın. O vakit bilmem yüreğime açtığın yaraların kanını silecek kadar gözlerinde yaş bulabilir misin?” İSMET: “Yine mi yalan? Yine mi hile? Hâlâ beni aldatacağını, kullanacağını sanıyorsun! Hâlâ utanmadan yüzüme bakıyorsun. Çekil yanımdan! İstemem, bırak, arkamdan gelme! Ağırlık gibi üzerime düşüp de beni kendi kanımla mı boğacaksın?”
все жанры