Полная версия:
Şehriyar
İşte bu seslerden, bu yüreklerden biri de dostum Muammer Çalar’dır. Siz ona Hollanda’da haykıran sesimiz diyebilirsiniz.
Çağlari mahlasıyla bu geleneği yaşatmanın, gündeme getirmenin, geleceğe taşımanın çabasında. Şiirleriye, sazıyla ve sözüyle bizden, içimizden bir ses. Çoğumuzun aklına gelen ama söze dökemediğimiz düşünceleri, duyguları, sezgileri terennüm ediyor. Sese ve saza döküyor. Gür bir sesle, yiğit bir eda ile, mahzun bir ifade ile Çağlari geçtiğimiz günlerde yoğun ve iyi bir çalışma sonucunda üçüncü albümüyle kültür dünyamıza merhaba dedi.
Dinleyici onun albümüne kulak verirken, kendi duygularını, hasretlerini ve haykırışını hissededer, içinin yankısını duyar. “İşte böyle diyecektim ama, diyemedim. Sağ olsun bu ozan dedi. Benim de içimden böyle şeyler geçiyordu, ağzına sağlık, benim adıma dil oldu, konuştu, söyledi, haykırdı” der.
Çağlari ve benzeri ozanlar, buradaki toplumumuzun söyleyen, konuşan ve haykıran sesleridir. Onlar buradaki toplumun öksüzlüğünü azaltan, bize ‘hey arkadaş! Yalnız değilsin, garip değilsin, değersiz değilsin, sen gurbette değilsin’ diyen seslerdir.
Bu özverili çalışmasından dolayı dostum Muammer Çalar’ı tebrik ediyor, daha nice başarılara imza atmasını temenni ediyorum.
Sözüne ve yüreğine sağlık Aşık Çağlari…
Hüseyin K. Ece3.7.2010 Zaandamwww.huseyinece.comAMSTERDAM’DA KARAMANLI BIR AŞIK ÇAĞLARI
Avrupadaki kültürümüzde yazılı ve görsel kültürümüzün yanısıra sözlü kültürümüz ve bu kültürümüzün içinde Aşıklık geleneği bambaşka bir yere sahiptir. Her nekadar Anadolu’daki kadar yaygın olmasada Aşıklık geleneği diğer bir çok değerlerimiz gibi Avrupa’nın her yerinde hayatını idame ettirmektedir. peki nedir bu aşıklık geleneği? ve bu geleneği sürdüren Aşık nedir? Kimdir?
Kültür bakanlığına göre “Aşık’’ Türk Halk Edebiyatında XVI yüzyılın başından itibaren görülen şair tipidir. Aşığın şairlik gücünü rüyasında pirin sunduğu “aşk badesini’’ içmekle ve “sevgilisinin hayalini’’ kazandığına inanlır.
Rüyada genellikle aşık adayının karşısına bir sevgili veya saz çıkmaktadır.
Rüyaların süsü ak sakallı bir derviş ve bazen bir bazen üç dolu bardaktır.
Bardağın rüyada tas halinde görünmesinede sık sık rastlanır.
Ozanlara rüyada sunulan tasların içindeki mayilere aşk dolusu denir.
Fars edebiyatının etkisiyle bade adınıda almaktadır.
Bunlar;erlik ,pirlik ve aşk badesi diye adlandırılırlar’’.
Aşıklık geleneği ise “genellikle bir usta Aşığın yanında yetişirler.
Ondan hem usta deyişlerini hemde sanatın icrasına ilişkin yol yöntemleri öğrenilir.
Aşık meclislerinde,kahvelerde bu ustaların sanatlarını icra ediş biçimlerini yeterince kavradıktan sonra, usatalaşan Ozanlarda kendilerine çırak alırlar ve gelenek bu şekilde devam eder.
İşte bu geleneği devam ettirenlerden biriside bizim içimizde kendisini adeta gizlercesine Amsterdam’da yaşamaktadır.
Esas adı Muammer Çalar olan aşığımızın mahlas ismi “Aşık Çağlari” dir.
Uzun zamandır Amsterdamda yaşamasına rağmen onunla tanışmak ancak geçen sene gerçekleşti.
Elinde bir kaset omuzunda sazıyla Türkevi derneği lokalinde buluştuk.
Mütavazi kendini pek anlatmayan, takdim etmeyen, övmeyen bir tip.
Onun için olmalıdırki aynı şehirde yaşamamıza ve kültür sanat işleriyle uğraşmamıza rağmen ancak yeni tanışabildik Aşık Çağlari İle.
Aşık Çağlari Karaman’ın Morcalı köyünde dünyaya gelmiş.
İlkokolu bu köyde bitirmiş ve 1980 yılında aile birleşimi çercevesinde babasının yanına, Hollanda’ya gelmiş.
Nerden geliyor bu aşıklık geleneği sende? Soruna verdiği cevap aynen şöyle:
İlk okula devam ediyordum. Babam Hollanda daydı Annem okuma yazma bilmezdi.
Ben ise okuyabildiğim ve yazabildiğim kadarıyla Annem ile Babamın arasında bir iletişim aracıydım.
Babamdan gelen mektupları ben okurdum evde.
Annemin mektuplarınıda genellikle ben yazardım babama. Katiplik yapardım.
Annem bu mektuplararın arasına gurbetteki babama destanvari metinler yazdırırdı.
Bütün bunları kafasından bilirdi annem.
Bu maniler benim üzerimde müthiş etkiler yaptı.Bende şiirler yazmaya başladım Merak sardı. O gündür bu gündür bir şeyler yazmaya ve söylemeye devam ediyorum.
Peki Muammer Çaların annesi bütün bu manileri, destanları nasıl ve nereden öğrenmişti? Oğul Çağlari bu sorumuzada şöyle cevap veriyor:
Annem Karamanlı Aşık Mevlevi-Nuri Uzun’un kız kardeşidir.
Dayım Nuri Uzun tanınmış bir Mevlevi ve şair ozandır.
Dolayısıyle Aşıklık ve şairlik aileden gelen bir özellik olsa gerek’’.
Yukarıda da belirtildiği gibi aşıklara ya bir üstad ya bir meclis tabiri caiz ise bir isim bir ünvan, Mahlas verirler.
Aşık Çağlari Mahlası nasıl oldu sorumuza Çağlari şu yanıtı veriyor.
Karamanda aşıklar kahvesi (derneği) vardır. burada her yıl aşıklar şöleni düzenlenir.
Ustalar, çıraklarını denerler,aşıklar meclisinde aşık atılırlar ortaya gençlerin ürünleri hünerleri bir juri tarafından değerlendirilir ve ödüller verilir işte böyle, Karaman’da yapılan bir yarışma, 1987 yılında ben de bir şiirimle derece aldım ve juri bana o gün Aşık Çağlari “Mahlasını verdi.
O gündür aşıklar dünyasında böyle anılır oldum.
Çağlarinin ödül kazanan HAMDOLSUN adlı şiiri Şöyle
Gönül atım girdi dostun bağına,Çoban oldum ormanına,dağına.Bir damladan aktık dost ırmağına,Sel olup çağlayıp aktık hamdolsun…****Aşk menendin içip nâra garıldık,Ne o dosta küsüp, yâra darıldık,Toprak idik takla, takkı yarıldıkİkilik kininden geçtik hamdolsun…****Arıyız, uçarız kırmızı gül’e,Güller nazik ola dertli bülbül’e,Çağlarim der, ahvalimiz kâmil’e,Sual edip açtık, açtık hamdolsun.****Aşık Çağlari artık kendisine bir görev verildiğine inanırve çalışmalara başlayıp eserlerini çeşitli gazete, dergi,magazin ve antolojilerde yayınlar.Çalışmalarında artık işlediği temalar, konular,demokrasi, insan hakları, barış, hoşgörü, eşitlik,ezilmişliğe isyan vb. üzerine yoğunlaşır.Çağlari Karamanlı olduğunu hiç bir zaman unutmaz.Karaman onun için Yunus’unda yaşadığı bir beldeolmasından bir okadar daha önemlidirve bu sevgiyi şiirlerine yansıtır.******Karaman’da yaşadığın topraklardan,Kalktımda geliyorum, dost Yunus Emre’m..Morcalı deresinde,deli çaylardan,Aktımda geliyorum dost Yunus Emre’m…******Hoşgörü adeta Çağlari ile eş anlama gelmiştir.Onlarca belki yüzlerce şiirinde hoşgürü ve toleransıanlatır, dile getirir Çağlari.Mevlana felsefesinde olduğu gibi hepimiz biriz öyleysebu didişmebu boğuşma niye diye sorar.******Adem’den,Havva’dan geldik biz cihana,Bakma farklı lisan dil konuştuğuna..Dünya insanlarının tüm mutluluğuna,Eşitliği yazın,yazın ta ilk başlara.******Çağlari’nin eserleri özellikle “Lütfi Peşket, Mürsel Sinan, Sebahattin Öztütüncü ve diğerleri tarafından türkü, şarkı ve ilahi olarak bestelenip okunmaktadır.
1998 TRT radyo kim ne demiş 1999 TRT allı turnam 2000 Kanal 7 gönüldağı proğramı, 2001 TRT alo Türkiyenin sesinde toplam 22 eseri yer almış.
1997 Hoşgörü adlı müzik kaseti 2000 Şiir antolojisi ve gurbetten sılaya şiir kitabını yayına hazırlamış olan Aşık Çağlari Mesam ve Anasam üyesidir.
Amsterdam’da hayatını sürdüren Aşık çağlari son günlerde yoğun bir şekilde yepyeni türküleriyle ikinci kasetini hazırlamaktadır.
Anadolu kültürümün bu geleneğini her türlü ilgisizliğe, takipsizliğe rağmen yaşatan ve devam ettiren Çağlari’lere selam olsun.
Veyis Güngör12.07.2003www.veyisgungor.comTÜRKÜLER YÜREĞIMIZIN DILI BAŞIMIZIN SEVDA YELIDIR
Türküler yüreğimizin dili, başımızın sevda yelidir. Anadır, bacıdır, kardeştir, gurbete gidip dönmeyen oğul, hasret çeken yavukludur, Anadır, Anadolu’dur türküler.
Türkülerin olmadığı yerde çiçekler açmaz, kuşlar cıvıldamaz, akmaz derin-dingin ırmaklar hasrete; bahçeye dikilen fidanlar yeşermez türküler olmadıkça… Çiçekler kokmaz türkülerin geçmediği yollarda…
“İnsanların türküleri kendilerinden güzel/ kendilerinden umutlu/ kendilerinden kederli/ daha uzun ömürlü kendilerinden/ sevdim insanlardan çok türkülerini/ insansız yaşayabildim/ türküsüz hiçbir zaman…” derken Nazım Hikmet, türküleri övmekle kalmıyor aynı zamanda da yaşıyor…
Türküler umuttur, hasrettir, vefadır, dostluktur ve yüreğimizde kıvrım kıvrım dolanan ince bir yoldur sılaya uzanan gurbet ellerde. Dermandır dermansız kalanlara… Yüreğin gurbetinde büyüyen, özlemleri kor kor, demet demet sunan iki damla hasret çiçeğidir türküler… Yüreğimizdeki sevgi kıpırtılarıdır, sevgi pınarıdır gürül gürül hasrete akan…
Yaşama sevincinden tutunda ölüm acısına kadar, vefayı, vefasızlığı, hasreti, sevgiyi, inancı, direnci, aşkı türkülerle dile getirmiş, türkülerle seslenmişiz. İçimizi, acımızı, sevdamızı türkülere dökmüşüz, türkülerle bölüşmüşüz!…
Bir damla aşk iksiridir kırık kadehlerde yudumladığımız, bir damla su’dur hayatımızda türküler. Yüreğimizde ateşlerle dağlanan volkanlar kadar dağlayıcı, özlemler kadar sıcak ve yakıcıdır. Aynı zamanda da bahar yelleri gibi serin ve dağbaşında bir pınar kadar ferahlatıcıdır türkülerimiz..
Bakın Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun dizelerine…“Ah bu türkülerTürkülerimizAna südü” gibi candanAna südü” gibi temizTürkülerde tüter dağ dağ, yayla yaylaKöyümüz, köylümüz, memleketimiz”.Türküler kanatsız kaldığımızda kanadımız, efkarlı olduğumuz ve yalnız kaldığımız gecelerde tesellimiz olmuştur. Sesimizim çıkmadığı yerde sesimiz, nefesimizin kesildiği yerde nefesimiz olmuştur türküler....
Bazen toprağa düşen su damlası gibi düşüp yüreklerimize ayrılık ateşini söndürmüş. Yağmur olup bizi vuslatına erdirmiş bazen…
Bizim canımız, coğrafyamız, anamız, yarimiz, gurbet ellerde tek teselli kaynağımız olmuş türküler. Memleketin başı dumanlı dağlarından, yemyeşil ovalarından, bağlarından, pınarlarından turnalarla haber beklemiş, seher yelleriyle selam yollamışızdır sevdiklerimize türkü türkü.
“Ah bu türküler, köy türküleriMis gibi insan kokar, mis gibi toprakHilesiz hurdasız, çırılçıplakDişisi dişi, erkeği erkekKaşı kaş, gözü göz, yarası yaraBıçağı bıçak.Ah bu türküler, köy türküleriKaranlık kuyularda açılmış çiçekler gibiKiminin reyhasından geçilmezKimi zehir, kimi zemberek gibi.”Geceleri uzanıp kalınca gurbet yataklarına yorgun ve kimsesiz; Bir türkü nağmesi gelmeyiversin kulağımıza, dumanlanır hemencecik gözlerimiz; ince ince bir sızı sızar yüreğimize… Türküler damlayan gözyaşlarımızdır yağmurlu gecelerde, yanağımızdan süzülen pınarlardır…
Türküleri “Hasret Gültekin” bilip, “Mahsuni” gibi uğurlarken, ardında yolladığımız gözlerimizdir kimsesiz mezarlara… Bilirizki; türküler de, türküleri yakanlar da çoğu zaman kimsesizdir… Yine de en acılı günlerimizde bile bizi terk etmeyen en vefalı sadık dostumuzdur türküler, sevdiğimizdir ele-güne, dosta- düşmana karşı…
Türküler değil midir? Buram buram hasret kokan toprak gibi; Emek gibi, ekmek gibi, ter gibi, bir çocuğun elindeki taze somun gibi… Türküler değil midir? dünyanın en muhteşem gelini, en sabırlı anası… Türküler değil midir? Özümüz, sözümüz, gözümüz; yollarda yoldaş olup dağlar denizler aşan bizimle…
Anamızın gözünde bir damla yaş olup süzülen, yavuklumuzun yüzünde bir tomurcuk çiçek olup açan. Gurbette hasretimiz, sılada ayrılığımız, karımız, kızımız, oğlumuz. Tek dostumuz, avuntumuz, sırdaşımız bekar odalarında Türküler değil midir? …
Türkülerimiz acılardan damıtılmış gözyaşı, yangınlardan yüreğimize düşmüş madımak, mevsimlerden bahar, vakitlerden akşam; Çiçeklerden gül, figanda bülbül, kuşlardan turnadır…
Biliriz ki, türküler baharda ruhumuza işleyen pak nefesler gibidir, yeni yetme sevdalıların dilinden rüzgarlarla savrulan, pınarlarla çoşan…
Bilirizki, bülbüllerin gözyaşlarıdır güle kavuşma adına türküler… Biliriz ki, bahar yağmurlarında güle kavuşma sevinci gizlidir. Güz yağmurlarında ise bülbüllün gülden ayrılacağının hicranı…
Biliriz ki, türküler Anadolu insanının dilden, gönülden söylediği kah ağlayan, kah ağlatan, güldüren, sevindiren duygu dolu gönül sesimizdir. Rüzgar olup şahlanan, sel olup çoşan, deniz olup dalgalanan yaşama sevincimiz, vefalımız, vefasızımız, aşkımız, sevdamızdır…
“Ah bu türküler, köy türküleriNe düzeni belli, ne yazanıAltlarında imza yok amaiçlerinde yürek varCennet misali sevişenCehennemler gibi dövüşenBir çocuk gibi gülüpMağaralar gibi inleyenNasıl unutur nasılÖmründe bir kez olsunHalk türküsü dinleyen…”Ve bunca imkansızlıklara rağmen yine de değerli ozanlarımızla birlikte tarihteki yolculuğunu sürdürmeye devam ediyor. Yolculuğunun Hollanda’daki emekçisi ve adresi ise son kasetiyle hayli ilgi gören Aşık Çağlari’dir. Bunun en önemli etkeni şüphesiz davudi sesi, sazı, seçkin güzel eserleri ve yorumlama biçimidir.
Türkülerimiz dedik, türküler hiç sazsız, sözsüz, ozan-sız ve Hollanda da yaşayıp da Aşık Çağlari’den söz etmeden olur mu? Bu değerleri biribirinden ayırmak mümkün mü? Hiç türküler Çağlari’siz, Çağlari türküsüz olur mu? Çağlari’nin türküleri kimi dağlardan sel olup gelir, kimi rüzgar olup pınarlara seslenir, kimi hasret olup, aşk olup yüreklerde beslenir ve dinledikçe gönlümüz türküyle dolar… İşte Aşık Çağlari’den bir uzun hava…
Sazım alıp gidem karlı dağlaraGarip anam şimdi ağlasın dağlarSeherde bir haber salım o yâraTarayıp zülfünü bağlasın dağlar***Anam ne zor imiş yardan ayrılmakSılada sevdiğim ağlasın dağlarHayali gözümde hep ırmak ırmakZülfü perişanım çağlasın dağlaryazar.Nuri Can www.nurican.comKABILIYET, MARIFET, MEZIYET…
Değerli ozanım, her şey ver maşallah sizde.Saz var, söz var, ses var. Daha ne istenir ki…İçtenlik, sıcaklık, sosyallik işin artıları.Türk insanının bütün özelliklerini yansıtıyorsunuz maşallah.
Çok güzel bir çalışma olmuş. Sadece ne beklerdim desem herhalde doğru ifade etmiş olurum; şu nakarat kısımları varya türkünüzün, oraları daha vurgulu söyleseydik nasıl olurdu acaba.
Dolu dolu, gümbür gümbür… Türklüğümüzü dünyaya haykırsaydık… Korkusuzca, övünerek, güvenerek…
Veya bilmem teknik olarak olur muydu, sadece nakarat kısımlarını oratoryo tarzında, arkadan daha gür sesli birileri şiir okur gibi, her bir kelimeyi vurgulu, yüksek tonlu okuyarak size eşlik etseydi… Nasıl olurdu bilemiyorum.
Ben işin tekniğinden anlamam. Sadece düşündüğüm, beyinlere, gönüllere, ruhlara öyle bir işlemeli ki, insan yolda yürürken bile o nakarat dizelerini gayri ihtiyari mırıldanmalı, hatta kendinden geçerek söylemeli.
Diline, sazına, sözüne, gönlüne sağlık. Kültürümüzü yaşatan ve yaşayan bu güzel insanlara selam olsun.
Saygılarımla…
Hikmet ÇiftciO BIR OZANDIR
Çağlari’m der, Ayyıldızlı bu Sancak,Sönmeyecek Hilâl, hep parlayacak,Kıyamete kadar yıkılmayacak,Türküz şanlı Türk evladlarıyızÖzünde taşıdığı hümanist duygular, evrensel derinliğinin yanında yıllardır gurbetçi olmanın omuzlarına yüklediği taşınması zor yük ve yüreğine kelepçelediği “sıla’’ özlemiyle tanıdığım değerli ozanımız sevgili Âşık Çağlari’’ nin coşkulu yorumundan dinlediğim bu güzel yiğitleme, tıpkı “ONUNCU YIL MARŞI’’ gibi ritmik ve coşkulu tınılarıyla akılda kalıcı güzel ve anlamlı bir çalışma. Kendisini kutlarım.
Şiir elbette ki ozan yüreğiyle, ozan diliyle ve algısıyla özde taşınan “aidiyetlik “duygularının masumane bir içtenlikle sese dönüşümüdür.Muammer Bey’’ in ses tonu marş şeklinde bir yoruma çok müsait.
Öncelikle şiiri teknik olarak Halk Edebiyatının âşıklık geleneğine göre değerlendirmemiz gerekir. Yiğitleme tarzında 6+5=11 hece ölçeğiyle yazılmış, yer yer duraklarda hece bölünmesi ile ölçü bütünlüğü sağlanmış, kafiye ve rediflerde yeterli özenin gösterilmediği bir şiir. Dediğim gibi, âşık geleneğinde bu durum çokça önemli değildir. Söze, sözdeki derinliğe bakılır. Şiir içeriğine gelince;
Değerli ozanımızın bugüne değin paylaştığım şiirlerinde; insanı temel alan Yunus yüreğiyle Hak’’ ka /hakkaniyete gösterdiği duyarlılığı… Ayrıştırıcılıktan uzak -etnik ve inançsal farklılıkların zenginliğiyle beslediği hoşgörü geleneğine – ortak paydalarda tek güç tek kuvvet olan- gelişmiş uzlaşı ve demokratik anlayışını harmanlayan söylemlerini gördüm.Ve tabii ki hayatın imbiğinden geçmiş /pişmiş olgun Insanı…
“Biz Cumhuriyet’in Çocuklarıyız” şiirinde, “Türk’’ lük’’ şuuru coşkulu bir dille mısralara yansıtılmış Fakat burada ki “Türk’’ lük şuuru’’ elbette ki ayrıştırıcı-öteleyici anlamda işlenmiyor. Dizelerinden de anlaşılacağı gibi; Kendisini yok etmeye çalışan güçlere karşı halkıyla bütünleşerek destanlar yazmış, adeta küllerinden doğmuş… Ay yıldızlı bayrağı ve Türkçe anadiliyle hür ve bağımsız “Ulus-devlet’’ olabilmiş… Halkına seçme ve seçilme hakkını tanıyarak özgür iradeninerdemin-onurun yanında yer almış Mustafa Kemal Atatürk’’ ün kurduğu cumhuriyete ve ona temel olan devrimlere/ ilkelere inanmış… Etnik ve inançsal ayrılıkların farklılıkların -olması gereken zenginlikler-güzellikler olarak- baş tacı edildiği “demokratik anlayışı sahiplenmiş.. Anayasa ile koruma altına alınan bireylerin eşit ve birinci sınıf’’ vatandaş’’ sayıldığına inanmış…Bu topraklara koşulsuz sevgi ve değerler silsilesiyle’’ bağlı bir birey olarak “Türk’’ kimliğiyle’’ ülkesini ileriye taşıma-yüceltme ve yükseltme mesuliyetiyle dolu bir vatanseverin; “gurbet’’ denilen farklı bir coğrafya-kültür ve sosyal yapı içerisinde yaşıyor olmasının meydana getirdiği kırık fay hattında ki; arada kalmışlık ve aidiyetlik duygusunun ruhunda oluşturduğu yürek sancılarını…Kısacası hamurundaki mayaya özlemini gördüm.
Sonuçta o bir OZAN! Ruhunun derinliklerinden kopup gelen “insani’’ her duyguyu yüreğine-usuna nakşeden… Yaşadığı, serpilip boy verdiği, hamurunun yoğrulduğu fakat gündemdeki sorunlarıyla “GÖLGELENMİŞ YARINLAR” görüntüsü uyandırarak yüreğini kanatan sılasına, vatanına duyduğu özlem ile ekmeğini kazandığı ancak öteleştirildiği-yabancılaştığı kültürün onda yarattığı tepkiyi birleştirip ozanca dizelere döken Aşık Çağlari lerle geleneklerimiz yaşar gider… Saygılarımla
Refika DoğanŞiirleri
ŞIIR NEDIR?
Şiir; dört mısraya dizilmiş söz zinciri değil.Şiir; âşığın sazı, dervişin nazıdır.Şiir; sevdânın özü, baharın yazıdır.Şiir; gülün sevdâsı,bülbülün avazıdır.Şiir; sevgi, barış, birlik niyâzıdır.Şiir; özlemdir, hasret sazıdırŞiir; sevdanın âlâsı, gönlün duâsıdır.Şiir; ananın feryadı, asker rüyâsıdır.Şiir; güzel cümleler, sözün azıdır.Kısacası şiir; edebiyat ansiklopedisinin koparılmaz birsayfasıdır.ŞAIR GIBI ŞIIR YAZMAK
Şairler şelaleye benzerler şelaleyeAkıp giderler gönül nehrine karışırlar…İnsan-ı kamil odur benzer bir meşaleyeRaks edip gider ömür bahrine varışırlar…****Gül dalında şakıyan şeyda bülbül misaliİhvandır lalezarda figanla yarışırlar..Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги