Читать книгу Ben-Hur (Lew Wallace) онлайн бесплатно на Bookz (11-ая страница книги)
bannerbanner
Ben-Hur
Ben-Hur
Оценить:
Ben-Hur

5

Полная версия:

Ben-Hur

“Bir Yahuda prensi ya da kavimlerden birinin oğlu yakında gelip Tirzahcığımı isteyecek ve başka bir evin ışığı olsun diye onu alıp götürecek. O zaman bana ne olacak?”

Kız hıçkırıklarla cevap verdi.

“Savaş da bir meslektir.” diye devam etti delikanlı, daha büyük bir ciddiyetle. “İyice öğrenmek için insan okula gitmeli, Roma kampından iyi bir okul bulunmaz.”

“Roma için savaşmayacaksın ya?” diye sordu kız, soluğunu tutarak.

“Sen bile ondan nefret ediyorsun. Bütün dünya ediyor. İşte cevabım da tam burada saklı. Evet, onun için savaşacağım, o da karşılığında bir gün kendisine karşı savaşmayı öğretecek bana.”

“Ne zaman gidiyorsun?”

Geri dönen Amrah’ın ayak sesleri duyuldu.

“Şişt!” dedi Yahuda. “Ne düşündüğümü bilmesin.”

Sadık hizmetkâr kahvaltıyla içeri girdi ve tepsiyi önlerindeki sandalyeye yerleştirdi. Sonra kolunda beyaz peçeteyle onlara servis yapmak üzere bekledi. Parmaklarını su kâsesine batırıp yıkarlarken bir ses dikkatlerini çekti. Durup dinlediler ve evin kuzey tarafında, sokaktan gelen savaş şarkılarını duydular.

“Pratorium’un52 askerleri! Onları görmem lazım.” diye bağırdı Yahuda, sedirden fırlayıp giderken.

Kuzeydoğu duvarının siperlerine dayanıp bakarken öylesine dalmıştı ki yanına gelen Tirzah’ın elini omzuna koyduğunu bile fark etmedi.

Çevredekilerin en yükseği olan damdaki pozisyonları, daha önce valinin garnizonu ve askerî karargâhı olarak sözü edilen dev Antonia Kulesi’ne kadar bütün evlerin damlarına hâkimdi. Yer yer açık ve kapalı köprülerle bölünen ve genişliği üç metreyi geçmeyen sokak tıpkı diğer damlar gibi müziğin sesiyle toplanan çoluk çocuk, kadınlı erkekli bir kalabalıkla dolmuştu. Aslında buna pek müzik denemezdi; toplaşan insanların duyduğu şey daha ziyade, askerlerin kulaklarına hoş gelen borazanların ve lituilerin53 gürültüsüydü.

Kısa bir süre sonra askerler Hurların evinin damındaki iki gencin görüş alanına girdiler. İlk önce, geniş aralıklarla dizilip yürüyen hafif silahlı -çoğunluğu sapancı ve okçular- bir öncü birlik, sonra da Truva’daki düellolarda kullanılanlara benzer mızrakları ve büyük kalkanlarıyla ağır silahlı piyadeler geldiler. Arkalarında müzisyenler, at üstünde tek başına bir subay, onu yakından takip eden bir süvari birliği, onların arkasında birbirine yakın düzende ilerleyen yine ağır silahlı piyadeler sonu gelmez bir şekilde dar sokağı doldurdular.

Askerlerin kaslı kol ve bacakları, kalkanların sağa sola doğru uyumlu hareketleri, kemerlerin, zırhların ve miğferlerin parıl parıl yanan ışıltıları, uzun başlıkların üzerinde sallanan tüyler, flamaların ve demir başlı mızrakların salınışıyla aynı anda atılan cesur ve güvenli adımlar, ciddi ve tetikte tavırlar, görülen değil de daha ziyade hissedilen bir etki bıraktı Yahuda’nın üzerinde. Özellikle iki şey dikkatini çekmişti, uzun bir direğin üzerine yerleştirilen, açık kanatları tepesinde birleşmiş, yaldızlı kartal tasviri. Bu kartalın, kuledeki odasından çıkarıldığı zaman şerefle karşılandığını biliyordu.

Dikkatini çeken diğer bir şey de resmigeçidin ortasında tek başına ata binen subaydı. Başının çıplak oluşunun dışında tamamen zırhlara bürünmüştü. Sol kalçasına kısa bir hançer takmış, elinde rulo yapılmış beyaz bir kâğıda benzer bir asa taşıyordu. Eyer yerine mor bir örtü üzerinde oturuyordu, altın gem ve sarı ipekten, alt tarafı püsküllü dizginler atın süsünü tamamlıyordu.

Subay henüz uzakta olmasına rağmen, Yahuda onun varlığının ona bakan insanları öfkeli bir heyecana sürüklemeye yettiğini gördü. Siperlere abanıp ya da cesaretle doğrulup yumruklarını sallıyorlar, subay köprünün altından geçerken yüksek sesle bağırarak ona tükürüyorlardı; hatta sandaletlerini fırlatan kadınlar bazen isabet bile ettiriyorlardı. Subay yaklaştıkça bağırtılar daha da belirginleşti: “Zalim hırsız, Romalı köpeği! İsmail’i de alıp defol! Bize Hannas’ımızı geri ver!”

İyice yaklaşınca Yahuda onun askerlere özgü o muhteşem aldırmazlığı taşımadığını gördü. Kasvetli yüzü asıktı, ara sıra ona tepki gösterenlere yönelttiği tehdit dolu bakışları ürkekleri titretecek türdendi.

Delikanlı, Birinci Sezar’dan gelen bir âdet olduğu üzere, başkomutanların rütbelerini göstermek için başlarına defne dalından bir taç taktıklarını duymuştu. Bu işaretle subayın yeni Yahuda valisi Valerius Gratus olduğunu anladı.

Doğruyu söylemek gerekirse, Romalı, genç Yahudi’nin sempatisini kazanmıştı; adam evin tam köşesine yaklaştığı anda delikanlı onu görmek için duvara iyice abandı ve eli uzun zaman önce yerinden oynadığı hiç fark edilmeyen bir kiremide değdi. Elinin baskısı bu parçayı yerinden koparıp aşağıya düşürmeye yetti. Delikanlı dehşet içinde ürperdi. Kiremidi yakalamak için uzandı. Ama bu hareketi daha ziyade bir şey fırlatıyormuş görüntüsü veriyordu. Çabası boşa çıktı, düşen kiremidi daha fazla itmekten başka bir işe yaramadı. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Askerler yukarı baktılar, vali de öyle; o anda düşen parça valiye çarpıp onu ölü gibi yere serdi.

Aşağıdaki alay durdu; muhafızlar aceleyle atlarından inip valiyi kalkanlarının altına sakladılar. Olaya tanık olan insanlar, bu darbenin isteyerek yapıldığından hiç kuşku duymaksızın, duvarın üzerinde durup gördüklerinden dolayı donakalmış bir hâlde başına gelecekleri bekleyen delikanlıyı alkışlamaya başladılar.

Kötü niyet, geçit töreni boyunca çatıdan çatıya inanılmaz bir hızla yayılıp insanları etkisi altına alarak benzer şekilde davranmaya yöneltti. Ellerini siperlere doğru uzatıp çatıların çoğunu oluşturan kiremitleri ve güneşte kuruyan çamur topaklarını yerlerinden kopardılar. Körü körüne bir öfkeyle bunları aşağıda duraklamış olan lejyonerlerin üzerine yağdırdılar. Bir çatışma koptu. Tabii ki disiplin sağlandı. Bir tarafın becerisi olan mücadele ve kıyım ile diğer tarafın çaresizliği bizim hikâyemiz için gerekli olan konular değil. Biz her şeyin faili olan zavallıya bakalım.

Siperlerden doğrularak kalkan delikanlının yüzü sapsarıydı.

“Ah Tirzah, Tirzah! Şimdi ne olacak?”

Tirzah aşağıda olanları görmemişti, sadece bağırtıları duyuyor, etraftaki evlerin çatılarındaki insanların yaptıklarını izliyordu. Korkunç bir şeyler olduğunun farkındaydı ama bunun neden kaynaklandığını, kendisinin ve sevdiklerinin tehlikede olduğunu bilmiyordu.

“Ne oldu? Bütün bunlar ne demek oluyor?” diye sordu, dehşet içinde.

“Romalı valiyi öldürdüm. Kiremit üzerine düştü.”

Sanki görünmez bir el kül serpmiş gibi bembeyaz oldu kızın yüzü. Koluyla sardı ağabeyini ve tek kelime etmeden dalgın bir şekilde gözlerine baktı. Delikanlının korkusu kıza da geçmişti, bunu gören genç daha da güçlendi.

“İsteyerek yapmadım, Tirzah, kazayla oldu.” dedi biraz daha sükûnetle.

“Şimdi ne yapacaklar?” diye sordu kız.

Delikanlı sokakta ve çatıların üstünde iyiden iyiye artan kargaşaya bakıp Gratus’un somurtan yüzünü düşündü. Eğer ölmediyse intikamının sınırları ne olacaktı? Eğer öldüyse lejyonerleri taşlayan insanların şiddetleri nasıl bir zirveye ulaşacaktı? Bunun cevabından kaçınmak için tekrar siperlerin arasından bakarken muhafızların Romalıyı ata bindirdiklerini gördü.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Görünüşte Le Comte de Gabalis, ou entretiens sur les sciences secretes’in yazarı, ama aslında Abbé Montfaucon de Villars’ın bir çalışması olan hayali bir karakter. Bu esrarlı kitap 1670 yılında Paris’te yayınlanmış ve on yıl sonra iki İngilizce versiyona tercüme edilmişti. Wallace’ın bu kitaba nasıl ve nerede rastladığı ve içeriğini ne kadar ciddiye aldığı bilinmemektedir.

2

Johan Paul Friedrich Richter (1763-1825), Jean Paul takma adıyla yazan Alman romancı. Hesperus adlı romanı 1795 yılında yayınlanmıştır.

3

John Milton (1608-74) İsa’nın Doğuşu Sabahı şiirini 1629 yılında yazmıştır.

4

Magilerin buluştuğu mekânın Qatrana’nın 70-100 km. doğusunda ve antik Petra’nın yaklaşık aynı mesafe kuzeyindeki Mavera-i Ürdün’de yer aldığı düşünülmektedir.

5

Birinci Pers imparatorluğu olan Ahameniş İmparatorluğu’nun kurucusudur. Büyük Kiros, Güneybatı Asya’nın çoğunu ele geçirmiş, ilk insan hakları bildirgesi olarak kabul edilen Kiros Silindiri’ni yazdırmıştır. (ç.n.)

6

Kuşitler veya Kuş Krallığı, Sudan ve Güney Mısır’ın Nil Vadisi’nde yer alan Nübye’de kurulmuş eski bir krallıktır. (ç.n.)

7

Ham’ın oğlu (Yaradılış: 10: 6, 13). Mısır halkının kurucu babası olarak tanımlanır ve Mısır topraklarına adını vermiştir.

8

Kutsal Kitap: Samuel 17:18.

9

MÖ 6.

10

Dünyanın en eski kutsal metinleri olan Vedalar, Aryan din edebiyatının tamamını içine alan ve Hinduizm dinine inananlar için kutsal olan bilgileri ihtiva eder. (ç.n.)

11

Afganistan’ın kuzeyinde yer alan eski bir yerleşim yeridir.

12

Mısır Tanrısı Serapis’e adanmış tapınaklar. (ç.n.)

13

Antik Roma’da Forum yakınlarında, kamu toplantıları için kullanılan bir yer.

14

Mark Antony’nin Decimus Brutus’tan Transalpine Gaul’u alamayışına gönderme yapılmaktadır.

15

İncil dönemlerinde, kendisi için katı şekilde yasaklanan şarap içme, saç kesme vb. şeylerden sakınma yemini eden, kendini dinine adamış Yahudi. (ç.n.)

16

Kral Uzziya (2. Tarihler 26: 21).

17

Gnaeus Pompeius Magnus (Büyük Pompey). Filistin’e yaptığı sefer (MÖ 63) Yücelerin Yücesi’ni ele geçirmesini sağlamıştır. Pompey bu kutsal alana girmiş, ama yağmalamamış ya da oradaki ayin objelerine zarar vermemiştir.

18

Kutsal Kitap: 2 Samuel 1: 19, 25, 27.

19

Zealotlar, Celile Yahudileri tarafından MS 6’da Yahudiye’nin Roma İmparatorluğu’na katılmasına karşı direnmek üzere oluşturulan bir harekettir. Roma’ya muhalefet başlangıçta haraç ve vergi ödenmemesi şeklindedir, ama sonunda MS 70’te silahlı bir isyana dönüşmüş ve MS 73’te Zealotların masada da yenilmesiyle sonuçlanmıştır. Yahuda’nın yolunu Zealotlarınkiyle karşılaştırmak Wallace’ın stratejisidir. (ç.n.)

20

O zamanlar Filistinlilerin elinde olan Beytüllahim kapılarındaki kuyudan su alınmasına ilişkin başarı 2 Samuel 23: 14-16’da tanımlanmaktadır.

21

Emliler, “berbat olanlar” Moav’ın sakinleriydiler; Horlular Seir Dağı’nda mağaralarda oturuyorlardı.

22

Melodik duaları yöneten, şan sanatı konusunda eğitim almış Yahudi müzisyen. (ç.n.)

23

Kutsal kitabı okumak üzere tayin edilen kişi. (ç.n.)

24

Musevi ayin sisteminin ilk kelimeleri: “Dinle, ey İsrail…” (ç.n.)

25

Yeni Ahit’te “üç bilge adam” olarak söz edilen, Kudüs’e gelerek doğuda bir yıldız gibi ortaya çıkan bebek İsa’nın bir gün Yahudilerin kralı olacağını söyleyen efsanevi kişilerdir. (ç.n.)

26

İbranilerin yüksek mahkemesi. (ç.n.)

27

Kutsal Kitap: Matta 2: 6. (ç.n.)

28

İdumealıdan: Yahudi İncil’inde Esav’a ve onun soyundan gelen kavme verilen isimdir. (ç.n.)

29

Tanrı Jüpiter genç Ganymede’e âşık olur, kendisini bir kartala dönüştürerek ölümlü delikanlıyı Parnassus Dağı’na götürür. Orada Ganymede Jüpiter’in homoseksüel partneri ve sakisi olur.

30

Kuzeybatı Yunanistan’daki Delphi’de bulunan Apollon Tapınağı dünyanın en eski kehanet merkezlerinden biridir. Rahibe Pythia, Tanrı Apollon’un sesi olarak kabul edilirdi.

31

Delphi kâhini. (ç.n.)

32

Suriye Bölge Valisi için kullanılan bir İncil terimidir. Messala’nın konuştuğu dönemde bu görevi Lucius Vitellius yürütüyordu.

33

Önce çocuk doğumu, sonra kaderle ilişkilendirilen Roma tanrıçaları. Kader anlamındaki Moria bunlardan biridir.

34

Eski bir Yahudi mezhebi. (ç.n.)

35

Kader tanrıçaları olan üç Moira’dan biri. Adı “geri adım atmaz, bildiğinden şaşmaz, bükülmez” anlamına gelir ve hayat ipliğini kesen Moira’dır. (ç.n.)

36

Esau, Yakup’un oğlu, Edom’u kurduğu söylenmiştir.

37

Hristiyan inanışına göre Hz. İsa’nın ölüm cezasına çarptırılması üzerine, haçı sırtında taşıyarak çarmıha gerilinceye kadar Kudüs şehri içerisinde izlediği güzergâha verilen isimdir. (ç.n.)

38

Kutsal Kitap: Levililer 25: 10: “Ellinci yılı kutsal sayacak, bütün ülke halkı için özgürlük ilan edeceksiniz. O yıl sizin için özgürlük yılı olacak. Herkes kendi toprağına, ailesine dönecek.” (ç.n.)

39

Kutsal Yol, Antik Roma’nın Capitol Tepesi’nden başlayıp en önemli dinsel yapıların bulunduğu Forum’dan Kolezyum’a kadar uzanan ana caddesi. (ç.n.)

40

Kutsal Kitap, Yaratılış 22: 18. (ç.n.)

41

Kutsal Kitap: Yaratılış 28: 13. (ç.n.)

42

Marcus Junius Brutus, MÖ 42’de ölmüştür.

43

Nebukadnezar tarafından yönetilen Asurlular MÖ 597’de tapınağı yıkmışlar; II. Alaric tarafından yönetilen Vizigotlar MS 410’da Roma’yı ele geçirmişlerdir.

44

Gelenekler ve dine itaat ile sınırlanan bir yaşam şekli.

45

İbranicede dinî yazıları yazabilen bir Yahudi yazardır. (ç.n.)

46

Ustaca işlenmiş ya da işleyen anlamına gelen bu isim, Yunan mitolojisinde eli her sanata yatkın olan bu kişiye verilmiştir. (ç.n.)

47

Keruv, Tanrı’nın manevi elçisi ve hizmetçisi olan melek. (ç.n.)

48

Kutsal Kitap: Mısır’dan Çıkış: 15: 1’e gönderme. (ç.n.)

49

Tevrat’ta yer alan, ahşaptan telli bir çalgı. (ç.n.)

50

Tyre şehrinde ezilmiş deniz salyangozu kabuklarından kırmızımsı mor bir boya elde ediliyordu. Çok az bir miktar boya elde etmek için çok fazla deniz hayvanı toplandığından, bunun maliyeti mor giyinmeyi zenginler ve Roma’da imparatorluk yöneticileriyle sınırlamıştı.

51

Orta Doğululara özgü bir su çarkı. (ç.n.)

52

Romalı bir generalin kamp içindeki çadırı. (ç.n.)

53

Romalıların kullandıkları büyük ve kıvrımlı, nefesli bir çalgı. (ç.n.)

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:


Полная версия книги

Всего 10 форматов

bannerbanner