banner banner banner
Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü
Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü
Оценить:
Рейтинг: 0

Полная версия:

Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü

скачать книгу бесплатно


O zaman dedektiflik tutkusuna kapılmıştım. Başka bir vakaya müdahil olmayı çok istedim ve kendi kendime ünlü bir dedektif oldum.

Terrance, hikâyesini kısa havlamalarla sürdürdü ve hepimiz heyecanla pür dikkat dinledik.

“Solo, gerçek olduğu ortaya çıkarsa, Polo'yu sevinçten havaya uçurabilecek bazı haberler getirdi.

Solo'nun Nepal'de Sınır Tanımayan Doktorlar için çalışan eski bir arkadaşı var.

“Yakın zamanda Londra'ya yapılan bir seyahatte, genç doktor Solo’ya Himalayalar’ın yakınındaki bir köyde bazı yerli halk tarafından bakılan bir yabancı bir yaralı hakkında haber aldığını söyledi.

“Bu kısa açıklamadan sonra Solo, o kişinin Hanımefendi’nin kocası Raoul olabileceğinden şüpheleniyordu.

“O kişinin gerçekten Polo'nun efendisi Raoul olup olmadığına dair Solo emin olmadığı için bunu teyit etmek üzere Himalayalar’a gidiyoruz.”

“Eğer Hanımefendi veya Polo bu haberi duyuyorsa ve o kişinin başka biri olduğu ortaya çıkarsa, gerçekten çok üzülürlerdi.

Terrance “En önemlisi de, bu yabancının Raoul olduğundan emin olana kadar bu bilgileri hem Hanımefendi hem de Polo'dan saklamaktır” dedi.

Fromage ve Charlotte'a sert bir bakış atarak “Endişelenme; Polo'nun bundan hiç haberi olmayacak” dedim.

“Hayatımda asla Polo'yu hayal kırıklığına uğratmak istemem. O bizim dostumuz” dedi Charlotte, Fromage'a boncuk gibi gözlerini kısarak.

“Ben de” diye süklüm püklüm mırıldandı Fromage. Ben de rahat bir nefes aldım.

Terrance bizimle daha fazla ayrıntı paylaştı.

Nepal'e kadar Solo ve Hobbs'a eşlik edecekti. İngiltere'den Nepal'in başkenti Katmandu'ya uçakla seyahat edecekler ve sonra Himalayalar’a kadar bir araba kiralayacaklardı. Oradan yerli bir rehberle köye yürüyerek gideceklerdi.

Terrance yaya olan kısmının tehlikeli ve zor olduğunu söyledi. Dar ve dağlık yamaçlarda zorlu bir şekilde yürüyüş yapmak zorundaydılar.

Ancak Raoul'un onun iyi bir arkadaşı olduğu için Solo bunu yapmaya kararlıydı. Eğer Raoul hayattaysa, Hanımefendi’nin onu tekrar görebilmesi onun için dünyalar kadar kıymetli olurdu.

“Sadece Hanımefendi değil ki” diye inceden söyleyiverdi Charlotte.

“Polo için de aynısı geçerli. O Raoul'a bayılıyordu! Minicik seğiren burnunu çekerek “Ne de olsa Polo'nun Babası” dedi Charlotte.

Nepal'e gitme nedeniyle ilgili olarak Polo'ya hiçbir şeyden bahsetmeyeceğimize dair Terrance'a söz verdik.

“Ne zaman yola çıkıyorsunuz?" diye sordum.

“Yarın” diye havladı Terrance.

“Hobbs eşyalarımızı hazırlıyor. Nepal için uçak biletlerini çoktan satın almıştı bile. Şimdi yurt dışına çıkabilmek için aşılarımı yaptırmaya gidiyorum.”

Aniden zihnimde bir düşünce geçti – Peki ya Noel?

Planımız başta hepimizin Noel'i Solo'nun evinde birlikte kutlamasıydı. Hanımefendi, Polo, hizmetlileri, Hobbs’un akrabaları olan güzel Applebee çifti ve Annem haftalardır Noel yemeği menüsünü planlıyordu.

“Her şey yolunda giderse, Noel'de geri dönmüş oluruz" dedi Terrance.

Eski dostlar Monk ve Terrance arasında, içli bir ifadenin geçtiğini gördüğümde aniden içim titredi.

Terrance'ın yolculuğun son bölümünün çok tehlikeli, hatta hayati tehlike içerdiğini söylediğini hatırladım.

Monk’un ailesi iki iyi arkadaşımız olan Hanımefendi ve Polo'ya yardım etmek için dünyanın en tehlikeli yollarında zorlu bir şekilde ilerlerken Noel’in keyfini çıkarma düşüncelerimle baş başaydım.

Ne kadar da bencilim!!

Monk’un beni daha önce ziyaret ettiğinde telaşa düşmüş olmasına şaşmamalı.

Şimdi sakinleşmiş görünüyor ama sanırım geri gelip gelmeyeceklerini merak ettiğinden ailesinin böyle tehlikeli bir yolculuğa çıkması konusunda endişeliydi.

Himalayalar! Hmm… Sanırım. Daha önce bu yeri işitmemiştim. Normalde her şeyi bilmek hoşuna giden ben diyecek bir şey bulamadım.

“Bu yer neresi?” diye Terrance'a sordum.

Terrance, Solo'nun büyük yazı masasına koştu ve bize Himalayalar’ın resimlerinin olduğu bir kitapçık getirdi.

Ne nefes kesici bir manzara! Bir sürü dağın doruğu karla kaplı. Her taraf kocaman ve soğuk görünüyordu. Orada olmanın nasıl bir duygu olduğunu hayal edebiliyorum.

Terrance'ı Himalayalar’ı keşfederken ve zirvesine çıkmaya hazır olarak hayal ettim.

Terrance “Solo Himalayalar’ı ziyaret etmek için bu dönemi yılın en iyi zamanı olarak görmüyor çünkü Kasım ayından Mart ayına kadar orası aşırı derecede soğuk” diye havladı.

“Öte yandan Solo, Raoul'un hala hayatta olması ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyması ihtimaline binaen bir dakika bile beklemek istemiyordu.

Doğrudan Katmandu'ya uçuyoruz” diyerek sözünü bitirdi Terrance.

“Kendi başına yaşamak zor olmayacak mı, Monk?” diye sordu Cara hafifçe miyavlayarak.

“Lance geliyor. Solo onu dün gece çağırdı ve geri dönünceye kadar eve göz kulak olmasını istedi” diye yanıtladı Monk göz kırparak.

“Lance kim?” diye sordu Fromage.

“Lance, Solo'nun uzak akrabasıdır” dedi Monk.

“O her zaman bir şeyin ya da başka bir şeyin sorumluluğunu üstlenen genç bir delikanlı. Solo ve Hobbs bir vaka çözmek için dışarı çıktığında o ortaya çıkar.”

O iyi biri ama ona bulaşmamaya çalışıyorum. Genellikle tıkınırken televizyon seyreder ve aylak aylak gezer ve para biriktirmek için çılgınca fikirleri var” diye miyavladı Monk.

Noel'den 11 Gün Önce

Pazartesi sabahı:

Arkadaşlarımızı Himalayalar'a uğurlamak için Monk'un mekânına koşarak gittik.

Solo ve Hobbs hepsi biniş yerinde yere serili olan birçok bagajı vardı. Himalayalar’ın yüksek yerlerinde onları sıcak tutmak için sıcak kış ceketlerini ve sağlam botlarını yanlarına alıyorlardı.

Terrance’in, pençelerini sivri taşlardan ve soğuk havadan korumak için sıcak bir polar ceketi ve botu vardı.

Ayrıca, sağlam çadırlar ve iki hafta boyunca onlara yetecek kadar konservelerle büyük bir kutuları vardı.

Taze gıdalar ise bu uzun yürüyüşe çıkmadan önce rehber tarafından yerel pazardan satın alınacaktı.

Terrance’ın ise kendi konservesi ve içinde köpek kroketleri olan büyük bir paketi vardı.

Fromage, Annem onların gideceklerini duyduğunda, yolculukları için folyoya sarılmış büyük bir Fransız peyniri getirdiğini söylemişti.

Peyniri kutunun dışından kokladı ve içeride güvenli bir şekilde paketlendiğini söyledi.

Monk ailesi ayrılmak üzereyken kaşlarını çattı.

Monk'u gayet iyi tanıdığımdan, ne kadar saklasa da başlarına bir şey gelmesinden korktuğunu biliyordum. Bununla birlikte, her zamanki neşeli iyi huylu yüzü sıkıntılı gibi görünüyordu.

“Güçlü kal dostum, göz açıp kapayıncaya kadar geri dönmüş olacağız” dedi Terrance Monk'a.

“Monk için çok endişelenme. Monk’un bakmadığı bir anda “Size geri dönene kadar onu yalnız bırakmayacağımıza söz veriyorum” diye Terrance’a fısıldadım.

“Kendinize dikkat edin ve hep beraber geri gelin ve umarım Raoul da gelir. Bu Polo'yu epey memnun eder” diye ekledim.

“Teşekkürler İnca. Hepinizin hemen yan binaya taşındığı gün uğurlu bir gündü” diyerek havladı Terrance, pembe dili sarkık vaziyette tuhaf ve ağzı yamuk bir şekilde tebessüm ederken.

Kısa bir süre sonra büyük bir siyah taksi durdu. Daha önce gelmiş olan Lance, Hobbs ve taksi şoförü bagajları arabaya koydu ve Nepal'e doğru yola yolculuklarına başladılar.

Lance'e bakmak için kapıdan geri döndüm.

Parlak mavi gözlü saman sarısı saçlı genç bir delikanlıydı. Mavi kot pantolon ve kazak giyiyordu ve üzerinde “Umurumda değil” havası vardı.

Lance Cara'yı yukarda havada taşıyarak ona nezaret ediyordu ve Cara'nın yüzünde, bu yabancı kişi tarafından taşınmaktan hoşlanmadığını seziyordum.

Sonra bana döndü ve beni havaya kaldırdı ve bana dikkatlice baktı.

Neden bize aniden ilgi gösterdiğini ve neden Fromage'ı tamamen göz ardı ettiğini merak ettim ve şaşırdım.

Kollarından sıyrılıp aşağı atladım.

“Nasıl da beni bir bilimsel araştırma objesiymişim gibi taşımaya ve incelemeye cüret eder?” diye kendi kendime düşündüm.

Lance'in kolunda bir şey olduğu hissine kapıldım.

Lance'in yanında gereğinden daha fazla kalmak istemeyerek “Eve dönelim” dedim diğerlerine.

Monk'u istediği zaman bizi ziyaret edip bizimle geçirmeye davet ettikten sonra, Monk ve Lance'ten ayrıldık ve annem akşam yemeği için eve dönüyor olabileceği için eve geri koşarak yarıştık.

Birbirimizle yarışmak hoşumuza gitti. Küçüğüm ama aynı zamanda hızlıyım. Başımı kapı aralığından içeri sokarken Cara ve Fromage’ı yenebilirim.

Fromage, Terrance'a veda etmek istediği için o sabah peynir dükkânına gitmemeye karar vermişti.

Sevgili peynir dükkânından bir gün bile ayrı kalmak Fromage için çok fazlaydı.

Pazartesi akşamı:

Annem rahat koltukta bağdaş kurup laptopuyla çalışıyordu.

Cara ve Fromage, şöminenin önündeki küçük paspasın üstünde duruyorlardı ve Charlotte, Fromage'ın yünlü kışlık atkısına rahatça yerleşmişti.

Ailemi gözden geçirdikten sonra Annemin arkasındaki kanepenin arkasında genişçe esnedim. İnca krallığının en önemli kişisi olarak oturmak istediğim yer burasıydı. Annemin bilgisayarda yazdığını şeyleri okumaktan da hoşlanırım.

Akşamları annem aile işletmesinin günlük peynir satışlarını yazıyordu. İşimizin nasıl yürüdüğüne dikkat etmeyi her zaman severdim.

Sıcak yaz günlerinden bu yana hava epey değişmişti ve Aralık ayının ilk günlerini yeni kulübemizde geçiriyorduk.

Hava hızla soğuğa dönmesine rağmen, küçük yazlığımız biz kediciklerin sevdiği şekilde rahat ve sıcacıktı.

Aniden Annemin Skype'ı bir melodi çalmaya başladı ve Florence Teyze'nin yüzü ekranda belirdi.

Hareket etmedim ama konuşmanın konusu Noel planlara geçtiğinde kulaklarım birden dikkat kesildi.

Florence Teyze Noel için Londra'ya geliyordu.

Yaşasın !!!

Florence Teyze'nin evimizde bir YILDIZ olmasının birkaç nedeni vardı:

✤ Genellikle Florence Teyzem’i parmağımın ucunda oynatırdım. O beni çok şımarttı ve bana çok ilgi gösterdi.

✤ Florence Teyze Annem bakmadığı zaman ona her zaman özel muamelelerde bulunduğu için Fromage da onu sevdi.

✤ Giymesi için her zaman özel bir şey yaptığı için Cara da onu sevdi.

Sonuçta, Florence teyze ağırlanmaktan memnuniyet duyulan bir ziyaretçiydi.

Dikkat çekmek için Annemin omuzunun üzerinden baktım, böylece Florence Teyze beni görebildi. Bana öpücükler yolladı ve ben de yüksek sesle mırladım.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 340 форматов)