banner banner banner
Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü
Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü
Оценить:
Рейтинг: 0

Полная версия:

Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü

скачать книгу бесплатно


Şöhretim yakında ülkenin diğer bölgelerine ve daha sonra memleketim olan Fransa Paris'te bile yayılacaktı.

Paris'teki pisi arkadaşlarımın meşhur meraklı kediyi duyduğunu hayal ettim.

Şaşkınlıkla, beni tanıdıklarını fark edeceklerdi.

Bazıları bu durum için ”yapmak için doğduğum şeyi yaptığımı” yani” doğuştan” olduğunu söyler ve beni ultra süper bir dedektif kedi yani – 'alanının en iyisi!’ olan bir dedektif kedi olarak tanır!’

Diğerleri kıskanır ve “sadece bir şans” eseri olduğunu iddia eder.

Hiç şüphesiz kıskanç kedicikler bile dünyaca ünlü bir dedektif kediyi takdir etmek zorunda kalırlar!

Annem bakmadığı esnada onun masasından gizlice boş bir not defteri almak çok kolay olmuştu.

Gezegendeki en tanınmış dedektif kedi olan Sibiryalı harika kedi İnca’nın maceraları bir şaheser – Kesinlikle bir hit – O bir Çok Satan! olacak.

Kim benim gibi meraklı pisi hikâyelerine karşı koyabilir?

Evet – dedektif güçlerim beni yıldızlığa giden yola çıkardı.

Noel çok yaklaştığında bu işe başlamak için doğru bir zamandı. Havada heyecan verici bir his vardı.

Hiç şüphe yok ki! Noel yılın en sevdiğim zamanıydı. Çam ağaçlarının kokusu, parlak süslemeler ve en önemlisi de Noel ağacımızın parlayan yıldızlarının altındaki hediyelerimiz.

Günlüğümden Cara ve Fromage’a bahsettim ve onlar Günlüğümde oynayacakları rollerinin ne kadar önemli olacağını bilmek istediler.

Onlara ümit verici olarak söyleyebileceğim tek şey “Bekleyelim ve görelim” demekti.

Cara'dan görmezden gelmeyi denediğim bir “ukala” mırıltısı duydum.

Bu BENİM Günlüğümdü ve ona ne yazacağıma BEN karar verecektim.

İşte bu kadar!!!

Gerçekten de bu bir ukalalık!

Erkek ve Kız Kardeşimin Günlüğümü ele geçirmesine tabi ki de izin vermeyecektim. Nasıl olacağını hayal edebiliyordum:

✤ Fromage’dan – Onun harika Fransız peyniri hakkında uzun uzun deli saçması sözleri!!!!

✤ Cara’dan Son moda fularlar ve kendinizi nasıl daha şirin yapabilirsiniz!!!!! sözlerini duyar gibi oluyorum.

Bir an hayal meyal, üstün zekâma boyun eğen bir kuçukuçu sürüsü hayal ettim.

EVVVET!

Ben türünün en iyisi dedektif kedi Inca olabilirim!

Başka hiçbir kedi asla büyük kalabalıklar tarafından bu kadaaaar hayranlıkla bakılamaz.

Bravo! Inca

ARALIK

Noel'den 12 Gün Önce

Pazar günü, Akşam İlerleyen Saatlerde:

Bir anda içimde izlendiğimize dair garip bir his duydum.

Annemiz Küçük Hanım şöminede ateş yakmıştı ve odunlar çatırdayarak parlıyordu. Yazlık ev, dışarıdaki soğuğa rağmen sıcak ve rahattı.

İnca hane halkı için her zamanki gibi bir akşamdı. Cara, Fromage, Charlotte ve ben ortaklaşa sahip olduğumuz genç insansı Annem ile şöminenin etrafında oturduk.

İzlendiğimi hayal ettiğimi düşünerek başımı salladım ve yere serildim.

İzleniyor olmanın garip hissi tekrar içime doğdu.

Diğerlerini rahatsız etmek istemeyerek, pencereden dışarı dikkatle göz gezdirdim. Orada hiçbir şey yoktu – sadece tepedeki kocaman ve parlak ışıklı aydan süzülen biraz ışık ve karanlık.

Aynı yerde dolaştım ve her ihtimale karşı uzaydan gelen UZAYLILARIN pencereden içeri girerek bize saldırması ihtimaline karşı yüzüm pencereye dönük tekrar uzandım.

Gözlerim kapanmaya başladığı anda, pencerenin dışında hareket eden bir gölge gördüm. Gözlerimi açtım ve baktım. Ama orada hiçbir şey yoktu. Sadece çok karanlık bir gecenin sessizliği.

Aniden, bana dik dik bakan iki parlak yeşil göz bebeği gördüm.

Kalbim neredeyse duracaktı!

● O bir cin miydi?

● O bir Alev saçan ejderha mıydı??

● O bir Sürünerek ilerleyen yılan mıydı???

✤ En korktuğum şey başıma mı gelecekti? Uzaylılar bizi almak için mi dışarı gelmişlerdi????

Kalbim küt küt atmaya başladı –

Bana doğru uzanan güçlü, büyük, gri bir pençe gördüm ve boynumun arkasındaki kürk kavgaya hazır bir kirpi gibi kabardı.

Sonra pencerede görünen ve kaybolan silüetin, meğerse arkadaşımız Monk'un yüzü olduğunu anladım!

Rahat bir nefes aldım ve kalbim yavaş yavaş normal atmaya başladı.

Tıknaz hali hoşunuza gidiyorsa, o uzun bacakları ve altın gibi kıymetli-yeşil gözleri olan mavi bir Rus kedisi olan Monk oldukça yakışıklı ve gösterişliydi. O her zaman parlak, kırmızı bir papyon takardı.

Monk oldukça zeki bir kedicikti.

Beni yanlış anlamayın. Çoğu kedi doğuştan olarak zekidir. Ama Monk'un tanıştığım kediciklerin çoğundan çok daha akıllı olduğunu fark etmiştim. Sanırım ona ASOSYAL ZEKİ kedi diye çağırabilirsiniz.

Monk, yanımızdaki evde Solo (dünyaca ünlü bir dedektif), asistanı Hobbs ve büyük bir köpek olan Terrance ile yaşıyordu.

Terrance, Monk'un en iyi arkadaşı ve büyük bir dedektif kuçukuçuydu.

Diğerlerini rahatsız etmemek için yavaşça kalktım, pencereden dışarı sıçradım ve yazlık evimizi onun büyük evinin önündeki geniş bahçeden ayıran kalın çalının altında Monk'la buluştum.

“Naber Monk?” diye yumuşakça mırladım.

Sakin ve uysal Monk bir şeyden oldukça kötü etkilenmiş görünüyordu.

Biraz ürperdim ve az önce düzleşmiş olan boynumun arkasındaki kürk bu kadar üzgün olduğunu hissettiğimde tekrar kabardı.

“İYİmisin sen?" diye kendi paniğimi bastırmak için miyavladım.

Monk, korkusunu bastırmak için çaba göstererek her zamanki telaşsız miyavıyla karşılık verdi.

“Siz kedicikler bu gece bize gelmek zorundasınız. Terrance'in bize söyleyecek beklenmedik bazı haberleri var” diye mırıldandı.

Annem uyuyakalır kalmaz ona geleceğimize dair söz verdim.

Bir taraftan genelde sakin olan Monk'u neyin rahatsız ettiğini merak ederek bu kötü haberleri vermek için diğerlerine koştum.

Pazar Gecesi:

Monk'un evine koşuşturduğumuzda gece zifiri karanlıktı. Küçük ve mütevazı yazlığımızla karşılaştırıldığında Monk, büyük ve ihtişamlı bir evde yaşıyordu. Ama biz şirin yazlığımızı seviyorduk ve onu dünyada başka hiç bir şeye değiştirmezdik.

Monk’a Hobbs’un bıraktığı cezbedici krema tabağını koklamak için duran Fromage ile büyük mutfakta sessizce yürüdük.

“Hadi Fromage” diye tısladı Cara “Eğer ona sormadan atıştırmalıklarını tırtıklarsan Monk bu durumdan pek de memnun olmaz.”

Fromage dilini Cara’ya doğru çıkardıktan sonra “Tabi ki Hayır Cara, Monk benim dostum!” diye cevap verdi.

Ağzına kadar dolu krema tabakasına ağzının suyu akarcasına bakarak yine de bizi takip etti.

Monk ve Terrance, sıcak bir odada odunların hala çatırdadığı dev bir şöminenin önünde birlikte oturuyorlardı.

İlk başta Monk'un Terrance ile olan arkadaşlığına şaşırmıştım.

Monk gibi akıllı bir kedi bir köpekle nasıl bu kadar yakın arkadaş olabilirdi?

Sonra Terrance’ı tanımam için daha zaman vardı ve önceki fikrimi değiştirmek zorunda kaldım.

Biz kediciklerin köpekler hakkında berbat bir kanaatimiz vardır. Ancak Terrance, biz kedilerin bile sevdiği ve saygı duyduğu birisiydi.

Dürüst olmak gerekirse, kuçukuçular hakkındaki görüşlerimiz yavaşça değişiyordu.

Londra'ya gelmeden önce kuçukuçular ile hiç dolaşmamıştık. Aslında hiç de istemezdik. Onlara biraz burnu havada olan korkunç tüylü canavarlar gözüyle bakıyorduk.

Oysa şimdi durum farklıydı. Her gün birlikte takıldığımız iki iyi kuçukuçu arkadaşımız vardı.

Terrance ve Polo!

Terrance güçlü bir köpektir, uzun altın renginde saçı olan bir altın av köpeğiydi. Aşırı bohemce sırıtması ve pembe renkli, salyalı, sarkık diline rağmen akıllı bir kuçukuçudur.

Solo'nun birçok dedektiflik olayını çözmesine yardım etmesiyle meşhurdur.

Eğer saygı duyduğum bir şey varsa, bu hem hayvan krallığındaki hem de etrafımızdaki iki ayaklı insansı arkadaşlar nezdindeki popülaritesiydi.

Aptalca sırıtışı ve salya akan dilini boş ver.

Bu popülariteden biraz da bende olsa.

Terrance genellikle Solo ve Hobbs ile her yere giderdi.

Solo Terrance'i köpekler için herkesçe bilinen bir eğitim akademisine göndermişti. Solo, Terrance Köpek Arama ve Kurtarma akademisinde sınıf birincisi olduğu için bunu yaptığına pişman değildi. Terrance, Solo başkanlığındaki dedektiflik bürosunun saygıdeğer bir ortağıydı.

Terrance'ın neler karıştırdığını öğrenmek için sabırsızlanıyordum.

Terrance, bizi görünce kuyruğunu salladı ve samimi bir tebessüm sundu. Monk en sevdiği sandalyeden fırladı ve bizi karşılamaya geldi.

Boğuk miyavlamasıyla “Hey taze krema isteyen var mı?" diye mırladı.

Fromage ya da ben bir kelime bile söylemeye fırsat bulamadan Cara “Teşekkür ederim, HAYIR. Hepimiz gelmeden akşam yemeğimizi yedik.” diye cevapladı.

Fromage ona dik dik baktı.

Kardeşimi iyi tanıdığımdan ve hemen kavga edebileceğini umarak, konuyu çabucak değiştirdim.

“Terrance, neler oluyor?" diye miyavladım.

Kütüphanede her zamanki yerlerimize yerleşir yerleşmez “Polo'nun kayıp babası Raoul hakkında bazı önemli haberler var!” dedi Terrance.

Dostumuz Polo ve onun üzücü ailevi durumu hakkında açıklama yapmam gerekiyor.

Polo Pekin’li bir kuçukuçu. Kısa, minicik ve benden biraz daha büyük.

Bu yıl Haziran ayında Paris'ten Londra'ya taşındığımızda Polo'yla tanışmıştık. Her nedense, Charlotte’un onun gönlünde özel bir yeri vardı.

Charlotte’dan dolayı Fromage ve Polo biraz kıskançtılar. Bu artık unutulmaya yüz tutmuş bir olay olduğu için rahatladım.

Polo’un sahibi şimdi emekli olan popüler bir opera şarkıcısı olan ve Senyora yani Hanımefendi olarak bilinen Senyora Conchita Consoles’di.

Hanımefendi, Himalayalar'daki Everest Dağı'na tırmanırken kayıplara karışan kocası Raoul'u kaybetmişti. Biz sahneye çıkana kadar üzgündü.

Raoul'u kaybetmenin acısını yavaş yavaş üzerinden atıyordu. Ama Polo ve Hanımefendi’nin Raoul'u çok özlediklerini biliyorduk.

Hanımefendi’nin elmas kolyesinin esrarengiz bir şekilde çalınması olayını araştırırken Polo’ya yardım ettikten sonra iyi birer arkadaş olduk.

Fromage’ın ortadan kaybolmuş olması ve kolyenin çok garip bir yerde bulunmuş olmasına rağmen sonuç şaşırtıcı ve bir o kadar harikaydı.