скачать книгу бесплатно
BÖLÜM BİR
Herkesin tek konuştuğu olay, Leydi Helena’nın bir markiyi nasıl terslediği idi. Evde kalmış bir Leydi aday taliplerine gelince bu kadar mızır ve seçici olmamalıydı. Bu gibi zamanlarda, Lord Dashville gibileri bile işe yarayabilir, diye düşünüyor insan...
-Leydi X ten bir fısıltı
Sezon, 1816
Helena, Loxton balosuna girerken başıyla tanıdıklarını selamladı. Beş yılda birçok şey değişmişti. Yine de, o kadar değişmemişti... Hala yapım aşamasında evde kalmış bulunuyordu- böyle görülüyorsa eğer. Sadece şimdi, kendi seçiminden dolayı böyleydi. Kabul etmek hoşuna gitmezse bile, Dashville ile olan dans etmesi bazı şeyleri değiştirmişti. Onun sosyal durumundan dolayı başka erkeklerin Helena’yı fark etmelerini sağlamıştı. Ne yazık ki, olay balo sezonu sonuna doğru olmuş ve onlardan hiç biri Helena’nın ilgisini tetikleyememişti.
Bir şekilde, herkesin favorisi olmuştu. Yeteri kadar uygun talibi vardi ve Helena’nın onlardan birini eş adayı olarak seçmesi gerekiyordu. Saygılı bir kız evladının yapacağı buydu. Evlenip, aile evinden ayrılıp, yeni hayatlarını kurarlardı. Annelik dönemi ve balo düzenleme... - ve bunların hepsi Helena’ya çok sıkıcı geliyordu. Aradığı macera çok daha heyecan vericiydi, ve biraz tehlikeli yaşamayı arzu ediyordu. Topluma yüksekten bakabilirdi, ama neden öyle yapsındı ki?
Helena için önemli olan şeyler için mükemmel yemdiler. Birden fazla şekilde eğlence sağlıyorlardı. Balolarda kimsenin göremediği bir çok olay gerçekleşiyordu. Ama Helena her şeyi görebiliyordu. Gözlemleme yeteneğinin yanı sıra, genişlemede olan sosyal statüsü, duvarın yanında kalan sarı şabboy görüntüsü ile amaçlarına ulaşması açısından çok fazla yardımcı oluyordu. Odada güzel bir kelebek gibi dolaşıp flört etmek ve popüler olmak, yazılarını yayınlamak için ihtiyacı olan meyveyi toplamak aklına gelmezdi.
Yinede, Helena aptal değildi. Dashville’in ona takdim ettiği hediyeyi sonuna kadar kendi avantajına kullanmıştı, ve sadece kendi yapabileceği yöntemle Dashville geri ödemişti. Resmen evde kalmış olması ve kendisine talip olan uygun eş adaylarının azalmaları hiç önemli değildi. Yakında, baba evinden ayrılmasına yardımcı olacak ve kendi istediği hayatı sürdürmesine yeterince katkı sağlayacak servet sahibi olacaktı. Otuzuncu yaşına gelene kadar ve mirasının kontrolünü eline alana kadar biriktirdiği bir miktar para onun rahat bir yaşam sürdürmesini sağlıyordu. En azından, mirası konusunda neticede, babasıının hiç bir söz hakkı veya kontrolü yoktu. Bu vakıf, büyükbabası tarafından kurulmuştu ve şimdiki Montford’un dükü, yani onun sevgili yaşlı babası, bu vakfın şartlarında hiç bir hakimiyeti yoktur. Aksi takdirde, babasının o vakıftan Helena’nın bir kuruş bile almaması için uğraşacağından korkuyordu.
“Leydi Helena,” Bir erkek adını seslenmişti.
Ona kimin çağırdığını öğrenmek için arkasına döndü ve yüzüne bir tebessüm takındı. Nazik ve sevecen olması herkesin beklentisiydi, ve onların istediklerini Helena’da bulmalarına dikkat ediyordu. Sonradan, evine geri dönünce, kendini rahat bırakır, gerçek Helena yeniden olurdu. “Lord Norflok,” Dedi narince. “Sizi görmek çok güzeldir. Athena nasıl? Yavru Köpekler doğmuş mu?”
Norfolk, kendi av köpeklerinden başka bir konu konuşmuyordu. Son karşılaştıklarında, yeni damızlık sürüsünden ve doğan yavruların diğer Golden köpeklerinden üstün olduklarından övünerek bahsediyordu. Köpekler ve yavruları Helena’nın umurunda değildi, ancak anlatılan her detayı aklında tutuyordu. Lord Norfolk, dinleyen herkese köpeklerini anlatıyordu, ve hiç bir zaman Leydi X’in bu hobisi hakkında nasıl bilgi sahibi olduğunu çıkaramamıştı. Bu adamla kim evlenirse, onu köpekleriyle paylaşmalıydı. Helena, olacak olan Leydi Norfolk’a emrenmiyordu, hatta kendi olmayacağından dolayı müteşekkirdi.
“Evet,” Heyecanlı bir şekilde yanıtladı. “Dört yavru doğurmuştu, üç erkek bir dişi. Bir tanesini istermisin?”
Dükün evine bir yavru köpek getirince, babasının yüzündeki ifadeyi görmek isterdi. Sadece bu sebepten dolayı, bir anlığına evet deyecekti, ama reddetti. Yavru köpeklerden alırsa, Lord Norfolk cesaret bulacaktı. “Korkarımki hayır,” üzgün bir ses tonuyla söyledi. “Babam hayatta izin vermez.”
Bu, en azından, gerçekti... Dük hayvanlardan nefret ediyordu ve onların kendilerine ait yerleri olduğuna inanırdı, ve yerleri evin içinde değildi. Bir at, hizmet veren bir hayvandı ve onlara gayet iyi bakılıyordu. Onlar evcil hayvan değillerdi, ve küçük kızına hayatta lanet olası bir midilli almazdı. Helena kendisine midilli almadığından dolayı babasına kızgınlık duyuyordu.
“Çok yazık,” karşılık verdi. “Belki fikrini değiştirebilir.”
“İhtimali yok.” Helena başını salladı. “Önerin nazikçeydi yinede.”
“Lord Norfolk,” Arkasından bir adam seslendi. Güçlü ve otoriter bir sesti, etraftaki insanların dikkat etmelerini sağlıyordu. “Heyecan dolu sohbetinizi böldüğüm için kusura bakmayın. Leydi Helena ile dans etmek için yazılmıştım.”
Yaaa, yazılmışmış. Kartına henüz isimler kabul etmemişti bile, ve genelde ne olursa olsun sadece bir yada iki defa dans ederdi akşam boyunca. Partnerlerini dikkatle seçerdi, ve dans etmekten ziyade sohbet etmeyi tercih ettiğini herkes biliyordu. O beş sene önceki kader değiştirici balodan beri, onunla arkadaş olmaya çalışıyordu. Çok yazık. Kin tutmak Helena’nın işine gelmezdi. Yapabileceği bir tek şey vardı- onu görmemezlikten gelmek ve onlara katılmamış gibi davranmak.
“Lord Dashville,” Norfolk, markiyi selmaladı. “Sizinle konuşmaya niyetliydim. Leydi Helena ile dansınızdan sonra, sohbet edebiliriz?”
“Korkarım ki burada fazla kalmayacağım,” Dashville yanıtladı. “Belki külübte.”
“Evet, evet,” Onayladı Norfolk. “Mühteşem.”
Büyük ihtimal Norfolk, köpekleri hakkında konuşmak istiyordu. Helena zar zor gözlerini çevirmekten kendini tutmuştu. Aslında, köpekleriyle olan takıntısını kendi avantajına kullanabilirdi. Mükemmel kaçıç yolu olurdu ve diğer tarafta Dashville’i zor duruma sokardı. “Aah, Lord Dashville’e Athena’nın yavru köpeklerini anlatmana mani olmayim. Zaten kendimi iyi hissetmiyorum ve bayanlar odasında uzanacağım.”
“Eminmisin?” Norfolk sordu. Bir Dashville’e bir Helena’ya bakıyordu. Zavallı adamcağız ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Helana neredeyse ona acımıştı - hayır, aslında acımıştı. Ara sıra becerememesine rağmen, iyi bir adamdı özünde. Toplumun ona davrandığı şekli hakketmiyordu. “Sana eşlik etmemi ister misin?”
“Ben götürürüm,” Dashville araya girdi.
“Yapmamanı tercih ediyorum,” Helena soğuk bir tavırla yanıtladı. Arkasını döndü ve iki adamın yanından ayrılırken dönüp yüzlerine bakmadı bile. Ne cesaretle ona emirler yağdırır böyle! Nasıl curet eder de Helena’nın onunla dans etmek isteyeceğini düşünebilir? Leydi X terbiye eksikliğinden dolayı onu defalarca azarladığı için haklı çıkıyor şimdi. Gerçeklere gelince, skandal sayfalarında popüler bir üne sahipti. Dashville’in adının o sayfalarda sıkca basılmasından zevk alıyordu.
Köşeyi döndü ve dinlenme odasına yöneldi. Böyle akşamlarda, Helena’nın mutlaka uğradığı yerlerden biriydi. burası. Genelde, bayanlar en iyi dedikodulara sahiptiler, ve Leydi Helena’yla paylaşmaktan çekinmezlerdi-bazen ne paylaştıklarını farketmeseler bile. Sonrasında, evine gidip öğrendiği dedikoduları makalesinin son müsveddesine eklerdi. Yarın, yeni baskı günüydü, ve açılış fısıltısının tam olarak ne olacağını planlamıştı...
Dash, rezillik olan ‘Fısıltıların Leydisinin’ dikkatini çekmek için ne yaptığını bilmiyordu, ama onun favorilerinden biriydi- ve bundan nefret ediyordu. Onun hakkında bütün yazdıkları kötü değildi, ancak çoğu tercih edilmeyen bir biçimde gösteriyordu. Yabani genç günlerinde bir çok hata yapmıştı. İlki de Leydi Helena’ya karşıydı.
Yapmaması gerekirken, önemsizmiş gibi davranmıştı. En yakın arkadaşının kardeşiydi ve ona iğrenç bir şekilde davranmıştı. Bazıları ona hiç ilgi göstermeyerek iyilik yaptığını söyleyebilir; yinede, bu ona karşı olan aşağılayıcı tavrının doğru olmadığı gerçeğini değiştirmiyordu. Leydi X bu konu hakkında bir kaç kere yorum yapmıştı. Sadece Leydi Helena için değil, onun tanıdığı herhangi bir leydi içinde geçerliydi. Leydi X beğenmemiş ise eğer, haftalık skandal makallelerinde her detayı sert ve iğneli bir uslüpla yazmaktan kaçınmıyordu.
Şimdi evlenmeyi umut ediyordu, fakat onu ciddeye alan hiç bir bayan yoktu. Hepsi ona mesafeli davranıyor, niyetinin ciddi olduğuna inanmıyorlardı. Bu yüzden, eğer Leydi Helena’ya yaptığı hatayı telafi edebilirse, ‘Leydi X’in ona karşı kaba davrandığını ilan ettiği ilk bayan’, dedikodu prensesinin onun hakkındaki fikirlerini değiştirebileceğini ümit ediyordu. Beş yıl önceki adam değildi artık. Acil bir şekilde olgunlaşıp, hayatı ile ilgili bir nevi zor kararlar almalıydı.
Leydi Helena ona bu işi kolaylaştırmıyordu. Onu suçlayamazdı. Neden işlerini kolaylaştırsın ki? Ona karşı yıllar boyunca yapılabilecek en kaba biçimde davranmıştı. Leydi X’ten Fısıltılar’ın ilk baskısının baş manşetiydi, ve fısıltıların leydisi henüz darbesini vurmamıştı.
Ne yazık ki, o gün Dashville’in Leydi Helena’ya karşı olan tavrının başlangıcı değildi. Onu devamlı dışlamıştı, fazla düşünmeden. Lord Darcy ile arkadaş olduğundan dolayı neden onu önemsesin diki? Bu o zamanlardaki düşünce şekliydi, ve şimdi ne kadar hatalı olduğunun farkındaydı.
Hakkı varmış gibi öyle gelip onunla dans etmesini talep edebileceğini düşünmesi aptalcaydı. Helena söz konusu olunca, Dashville hiç bir hakka sahip değildi. Onu kazanmayı ümit ediyor ise, daha akıllıca davranması gerekecekti. Onunla evlenmek değil, sadece arkadaş olmak istiyordu. Leydi X onun değiştiğini fark edince, elbette, adını skandal makallelerinde ender görecekti. Hiç görmemeyi tercih ediyordu aslında, ama büyük ihtimal olamazdı. Toplumdaki herkes, skandal makalelerine konu olmuştu. Ancak herkesten fazla, Dashville o sayfalara şeref vermişti.
Salonun sonundaki bayanların dinlenme odasına doğru acele ile yönelmişti. Leydi Helena oradan yakın zamanda ayrılacaktır - diye umuyordu. Içeriden ahkahallar iki bayan odadan çıkarken yankılanmıştı. “İnanabiliyormusun,” Onlardan biri yüksek bir fısıltıyla sordu. “Ne kadar rezil rüsva.”
Dash, bayanların ne hakkında konuştuklarını öğrenmekten endişeliydi. Leydi Helena’nın ona biraz önce yaptıklarını anlatmamış olmasını dua ediyordu, birilerinin öğrenmesini engellemenin imkansız olmasına ragmen. Balo salonu, toplumdaki en büyük dedikodularla doluydu. Leydi Helena’nın onu reddetmesini yaymaktan mutluluk duyacaklardı.
“Onunla daha yakından tanışmayı isterdim,” başka bir bayan ekledi. “Bir Bow sokağının gizli bir detektifinin bu kadar büyüleyici olabileceğini kim tahmin edebilirdiki.”
Gerçekten - Bu ilginçti. En azından, onun hakkında konuşmadıklarını biliyordu. Hiçbir zaman gizli bir detektif olmamıştı ve onlardan hiç kimseyi şahsen tanımamıştı. Konuşan bayanlar, kapının yanından uzaklaştılar. Dash’ın yakın bir köşede durduğunu görmemişlerdi. Bundan memnun olmuştu çünki bayanlara, dinlenme odasının yakınlarında durma sebebini açklama yolu yoktu. Ya “yanlış” kişi onu yakalarsa! Uyguladığı plan felakete dönerdi.
Kısa bir süre sonra, odanın kapısı açılırken gıcırdandı. Kıkırdama sesleri yoktu. Sabırsızca beklediği bayan oradan çıkmıştı. Rahatlamış gibi derin bir nefes çektikten sonra, arkasından balo odasına doğru takip etmeye başladı.
“Leydi Helena,” kulağına eğilip fısıldadı.
Elini kalbinin hizasına getirirken sesli derin bir nefes aldı. “Lord Dashville! Senin bayanlara gizlice yaklaşanlardan biri olduğunu düşünemezdim.”
“Aslında değilim,” kuru bir sesle yanıtladı. “Geldiğimi apaçık bir şekilde belirttim.”
Ona doğru döndü ve yüzüne baktı. “Alışılmış bir yöntemle değil. Bu arada inatla ne yapmaya çalışıyorsun? Beni pusuya düşürmeyi mi umuyordun?”
Helena’nın düşünceleri pek yanlış sayılmazdı, ancak Dash bunu kabul etmeyecek kadar inatcı ve gururluydu. “Tabii ki hayır. Aniden oluverdi, o kadar.”
Bir leydiye yakışmayan bir tavırla gözlerini çevirdi. “Lütfen, Bana aptal muamelesi yapma. Neden burdasın?”
“Sana karşı yapmış olduğum yanlışlıkları telafi etmek istiyorum.” İtiraf etti. “Tabii müsaade edersen.”
İçini çekerek, “Yalnız, yanlış bir yaklaşım sergiliyorsun. Korkarım ki, biraz geç oldu durumları değiştirmek için. Neden böyle birşey istiyorsun bilmiyorum bile. Olan oldu bir kere, ve aramızdaki durumun geri dönüşü yok.”
Buna inanmıyordu. Bir umut ve bir çaresi olmalıydı. Aksi halde neden çabalasındı ki? “İkinci şansa inanmıyor musun?
Helena, bir kaç kalp atışı kadar sessiz kaldı sonra ona bakarak dudağını ısırmaya başladı. Dash ona ilk defa görüyormuş gibi bakıyordu. Çok sevimli ve güzeldi. Bunu daha önce nasıl farketmemişti! Sarı saçları altın ile güneş ışığının karışımıydı sanki. Şık bir topuzla başına toplatmıştı ama bir kaç kıvır tutam yüzüne dökülüyordu. Dudakları dolgun, pembeli ve şehvetli görünüyordü. Dişleriyle onları ısırır, dışarıya doğru uzatırdı. Mavi-Menekşe gözleri mum ışığında parlıyordu. Mühteşem bir- güzellikteydi. Ona bakarken oyle mest olmuştu ki, neyi tartştıklarını bile unutmuştu.
“İnanıyorum.” Helena cevap verdi, sesi Dash’ı kendi düşüncelerinden koparmıştı. “Fakat, siz lordum, bir kaç defadan çok daha fazla şansınızı kaybettiniz. Korkarım ki daha fazla veremeyeceğim size.”
Bu sözcüklerle, arkasını dönüp ondan uzaklaşmaya başladı. Dash, engellemeye çalışmadı çünki onun yeni bir hedefi olmuştu. Arkadaşlığı bırak- Helena’yı kendine gelin istiyordu artık. Herşeyle yaptığı gibi, bu misyonda da başarısız olmayacaktı. Helena’nın hakkındaki her detayı öğrenip, başarılı bir plan tasarlayacaktı.
İçinde alevli bir ateş yanıyordu. Helena’yı bu kadar zaman nasıl farketmemişti? Düşündüğünden çok daha fazla zeki bir bayandı. Hakkaten, onu defalarca görmezden gelmişti. Aptal bir kördü, ama en azından kendi hakikatının farkındaydı. Onun gözünü Leydi X sayısız olanaklarla açtırmıştı, ve belk bir gün, onunla yüzyüze gelirse eger teşekkür edecekti.
Skandal gezetesindeki makalelerden dolayı, Dash, kendi davranışlarını gözden geçirmek zorunda kalmıştı ve şimdi hayatta ne istediğini tam olarak anlamış durumdaydı. Şahsına meydan okuyan bir bayan istiyordu. Ona gerçekleri anlatmaya korkmayan biri, hatta, ve daha önemlisi arada sırada “Hayır” veya “yanlıştır” diyen birini istiyordu. Sevebilecek ve belki de onu sevecek bir bayan istiyordu. Leydi Helena tüm bu kriterleri karşılardı. Dash’a izin verirse, onu sevebilirdi, ve belki, yeterince şansı yaver giderse, Helena ona karşı aynı duyguları paylaşırdı.
“Helena,” adının kulağa nasıl geldiğini sesli bir şekilde söyledi ve hoşuna gitti. Bundan sonra hem kendi içinde, ve bir umutla dışarıda bu ismi kullanacaktı. Dash gülümsedi. Sonunda- herşey düzelecekti. Helena’yla birlikte çıkmak için sabırsızdı. Oldukça ilginç olacaktı...
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера: