Yapraklarında tek güzel söz hışırdamayan bir ağacın hikâyesidir AZICIK GÜLÜMSE…
Sevenlerini canından bezdirecek kadar huysuzdur ağaç. Gün boyu can sıkıntısı çeker ve yüzü hiç gülme...
“Suya inen yıldızlara istiridyeler kucak açmış. Her biri derin bir uykuya dalmış sığındığı kucakta. Birer inciye dönüştükleri
sonsuz uykularında dalgaların sesi eşlik etmiş yıldı...
Soru üstüne soru soran çocukların romanı bu.
Akış şemalarıyla başı dertte olan Genco ile rüyalarını satışa çıkaran Telepatik Gülce’nin hikâyesi akıp gidiyor roman boyunca.
Yetişki...
Yıldızlarla bilmece bulmaca oynayan, düş dünyası sınırsız Rüya… Evin her köşesinde tiyatro repliği arayan ele avuca sığmaz iki kardeşin serüveni… Kedisi Yarım Köfte’nin ilgisizliği...
“Kendini de sinekleri de uçak zanneden KIVRIK KÂĞIT, sus artık!” Sevgi dolu Ori ve huysuz kelebek Mona… Yola çıkarken dünyaya yabancıdır Ori… Mona ise sevgiyi bilmez yolun başında…...
“Oyuna giriş bedava, çıkış zekâyla… Diyelim ki olmadı, yıllar geçti sen hâlâ oyundasın, bu durumda üzülmenin anlamı yok. Zaten her şey bir oyun değil mi bu dünyada? Ha tek başına o...
"“Şımarık Puhpuh, geçen hafta, “Çüş, çüşşş!” diyerek girmişti kapıdan. Gidene kadar da çüşleyip durmuştu. Dayanamayıp, “Hayrola, eşekler mi var burada?” demiştim. Yüzüme bakıp sırı...